Sevinç Satıroğlu : “HAYATA MANŞETİNİZİ ATIN” SLOGANIM İLE TESCİLLENDİM”

Sevinç Hanım sizi medyadan ve son yıllardaki çalışmalarınızdan tanıyoruz. Öncelikle bize kendinizden ve medyaya ilk nasıl adım attığınızdan bahseder misiniz?

1981 İstanbul doğumluyum. Lise yıllarımda bir farkındalık ile yapmayı sevdiğim mesleğin araştırma ve sunum üzerine olduğuna karar verdim. O dönem yazdığım yazılar Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde yayınlandı ve bu beni yüreklendirdi. Ancak medyadan tanıştığım gazeteciler, iyi bir gazeteci olabilmek için bir alanda uzmanlaşmamı ve o alanda üniversite okumamı söyleyince, İletişim Fakültesi yerine İktisat Fakültesi’ni tercih ettim ve mezun oldum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde diplomasi ve iletişim üzerine araştırma ve çalışmalarım oldu. Üniversiteler ile birlikte Dialog Anlatım İletişim Spikerlik-Sunuculuk’a da devam ederek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sınavlarından başarılı bir derece ile geçtim. 2003 yılında ekonomi bilgimden dolayı Cnbc-e Tv’de staja alındım. Ardından sırasıyla 32. Gün, Cnn Türk, Kanal 24 ve Haber Türk televizyonlarında muhabirlikten haber sunuculuğuna, kendi haber kuşağımı sunduğum Anchor’lığa 15 yıllık uzun soluklu bir medya kariyerim oldu.

Medya dışındaki çalışmalarınızı da biliyoruz. Etkinlik sunuculukları, master of ceremony olarak çalışıyorsunuz ve konuşma ve iletişimle ilgili eğitimler de veriyorsunuz bize bu eğitim çalışmalarından da bahseder misiniz?

Medyada kariyerim devam ederken, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitmen onayımla, Spikerlik-Sunuculuk Tekniği ve Konuşma üzerine özel kurumlarda eğitimler veriyordum. 2010 yılında medyadan yayınlarımı takip eden kurum-kuruluşlar da üst düzey yöneticileri için benden eğitimler talep etmeye başladılar. 2010 yılından beri devlet kurumlarına da İletişim, Protokol ve Nezaket Kuralları üzerine eğitimler veriyorum. 2010 yılında ayrıca konferans, zirve ve ödül törenlerinden sunuculuk teklifleri almaya başladım. Haber sunuculuğu ile birlikte hem eğitmenlik hem de master of ceremony/ moderatörlük/sunuculuk da yaptım. 2014 yılında eğitimlerimi, nöroloji, psikoloji başta olmak üzere birçok bilimsel bilgi çerçevesinde tasarlayarak kendi eğitim metodolojimi oluşturdum ve marka-patent onayı aldım. 3 yıl boyunca Türkiye’de 10’dan fazla üniversitede bu eğitimi seminer olarak hem hocalarımızın onayına hem de öğrencilere sundum. Eğitimim başarılı bulunarak övgü mektupları ve plaketler aldım. Tüm bunlar olurken 2014 yılında tesadüfi bir şekilde Londra’da marka ajansı bulunan bir arkadaşımın çalışmalarım ve algı araştırması ile ismim ile birlikte kendi eğitim modellerim ve sunuculuk tarzımla “markalaşma” çalışmaları yapıldı. Halen SEVİNÇ SATIROĞLU MASTER OF CEREMONY – MASTER OF TALK – MASTER OF PRESTIGE markalarım ile konferans ve zirvelerde master of ceremony/sunuculuk/moderatörlük yapmaya ve kurumsal-bireysel eğitimler vermeye devam ediyorum. Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Konuşma Teknikleri” üzerine öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. Aynı zamanda edebiyat merakımdan dolayı Türk Dili ve Edebiyatı da okumaya devam ediyorum. Tüm bu süreçte kendi ismimin ve çalışmalarımın yolculuğunda “Hayata Manşetinizi Atın” sloganım ile markalaştım ve bu sloganımın adıma tescillendi. Bu da bir sunucunun üreterek ulaşabileceği yegane mevkilerden biri olmalı…

Meslek olarak neden medyayı seçtiniz?

Kendimi iyi ifade edebildiğim, sevdiğim işi yapabildiğim, araştırıp-yazabildiğim, insanlara sunumlarımla, konuşmalarımla dokunabildiğim mesleği yapabileceğim alan olduğu için medyayı seçtim.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Medya, mesleği icra edebilme adına kısıtlı ve küçük bir alan… Bu da diğer mesleklere göre rekabetin boyutlarını büyütüyor. Adil ve her yolun mübah olmadığı etik bir rekabet, pozitif olarak mesleği besleyebilir. Ancak tüm dünyada medya sektörü maalesef hem yatay ( mevkidaşlar arası), hem de dikey (hiyerarşik) olarak etik rekabet değerlerinin göz ardı edildiği bir sektör olarak biliniyor.
Şahsi yapım, hayat görüşüm ve yaratılış olarak da bu etik olmayan rekabet ortamlarını yabancılıyorum. Son yıllarda mesleğimi kendi markam altında, kişisel olarak icra ediyor olmamın bir nedeni de bu zaten. Huzurum ve mutluluğum en önemli değerlerim. Huzurum yoksa nerede, ne mevkide, kaç para kazandığımın, etiketimin önemi yok benim için. Önce huzurum ve mutluluğum… Yıkıcı hırslar bana göre değil, dünyamda da buna yer vermiyorum.

“FIRSATIM OLSA MEDYA YAYIN İÇERİKLERİNİ DEĞİŞTİRİRDİM”

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Medyanın değer yargılarını değiştirmek ve aynı zamanda daha “bilimsel gerçeklik” ile içerik oluşturulmasını getirmek isterdim. Daha çok reyting yerine, daha çok “toplumsal fayda” içeren içerikler gelmesini sağlardım. Fırsatım olsa medya yayın içeriklerini değiştirirdim.

Yeni Medyanın (Sosyal Medya ve İnternet) Geleneksel Medyayı (Radyo – tv gazete) yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz ? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek?

Bakınız bugün Tv içerikleri ile sosyal medya içeriklerini süzdüğünüzde insanlar sadece maddi dünyada değil, maddi dünya içinde kişisel gelişim ve içsel gelişime yönelik de yoğun içerik ve paylaşım oluşturuyor. Ve bu azımsanmayacak kadar büyük kesim de evlerinde artık televizyon istemiyor. Tv’lerin “yayın akışı” sistemi ile yolculuklarına devam edebilmeleri için, sosyal içerikleri ve insanların yeni dünyadaki talep ve ilgilerini iyi okumaları gerekiyor.  Artık herkes istediği saatte istediği şeyi dijital tv platformlarından internet üzerinden izleyebiliyor. Haberleri internetten daha hızlı takip ediyoruz, istediğimiz zaman bol seçenekli listelerden film-dizi izleyebiliyoruz. Bu sürecin böyle devam edeceğini düşünüyorum. Tv’ler de bu düzene içeriksel olarak uymak durumunda görünüyor.
Ben de halen değişen dünya, teknoloji, internetin rolü ve sosyal medya ile bu mecranın sadece Tv olmaması ile son 4 yıldır mesleğimi Tv dışındaki alanlarda da sürdürüyorum. Bireysel çalışma deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki, Tv yerini çoktan internete bırakmış durumda…

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir? Salt spikerlik / sunuculuk kursu ile spikerlik / sunuculuk yapılabilir mi?

Sunuculuk maalesef ki, “güzel olmak” ile yetinilen ve güzel olan, Tv’ye çıkmaya cesareti olan herkesin yapabileceği bir meslek olarak algılanıyor. Ve bu yönde duyduğum fikirleri de bir sorumlulukla düzeltmeye çalışıyorum. Ancak bu algıyı oluşturan da maalesef medyanın kendi oldu. Hepimiz biliyoruz ki maalesef sunuculuğun yetkinliğinin bir denetim mecrası yok. Dili doğru kullanan, haberin ekrandaki sorumluluğunu alabilen, soru sormayı bilen, sunduğu haberin geçmişini bilen, gazetecilik sorumluluk ve niteliklerine sahip, ekranda etik hassasiyetleri bilen, giyiminden saçına kadar ekran adabını bilen sunucu denetleyen bir mecra yok. Medyada bu özdenetimi her Tv kanalı kendi ihtiyaçlarına ve yönetimsel tercihlerine göre yapmaya çalışıyor.
Eğitim boyutunda, üniversitelerin İletişim Fakültesi okuduğunuzda mesleki etiği, mesleğin değerlerini en temel bilgi olarak öğrenirsiniz. Bu bilgi ile birlikte, mesleği tam anlamıyla öğrenmek, haberci olabilmek için yıllarca haberin içinde pişmeniz gerekir. İletişim fakültesi ya da başka bir fakülte, mesleki kurslar, bilginizi geliştirir, teoride ve basit pratikte mutlaka katkı sağlar. Ancak mesleği icra edebilmeniz için bu bilgilerle birlikte stajyerlik, muhabirlik yaparak haberin, mesleğin içinde pişmeniz gerekir. Meslekte ehil olabilmek için asıl zorunluluk da bu deneyimdir. Siz hiç ameliyata girmemiş sadece Tıp Fakültesi’ni bitirmiş bir doktora nasıl ameliyat olmak istemezseniz, aynı deneyim de her meslekte gerekiyor. Bu aşamalardan geçmeden sunuculuk yapanlar da yok değil. Ancak işte bu başta söylediğimiz mesleki etik değerler ve mesleki kalite değerlerini gündeme getiren tartışma ve konuların yolunu açıyor.

“BU DEVİRDE ‘GÜZEL SUNUCU’ SÖYLEMİ ÇOK ESKİ KALMAYA BAŞLADI”

Ekranda güzel olmak şart mıdır?

Güzellik, görsellik elbette görsel bir mecra için gerekli… Ancak “sadece güzel olmak asla yetmez”. Ayrıca günümüzde uygulanan makyaj teknikleri ile zaten kimsenin çirkin olmak gibi bir derdi de kalmadı. Öncelik “güzellik” kavramından çıkmalı artık… Bu devirde “güzel sunucu” söylemi çok eski kalmaya başladı. Şimdi herkes güzel.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Haberler internet üzerinden daha hızlı ve güncellenir durumda. Ancak bir haberci alışkanlığı olarak, ofisimde çalışırken haber kanalları sesleri kapalı bir şekilde karşımdaki ekranlarımda duruyor. Telefon ve tabletimde haber uyarı uygulamaları var ve son dakika haberleri düştükçe görüyorum. Sosyal medya hesaplarımı aktif kullanıyorum ancak hepsi sadece iş amaçlı hesaplar. Prensip olarak sosyal medyada özel ve sosyal hayatımı paylaşmıyorum. Hatta takipçilerim hiç dinlenmeden sürekli çalıştığımı düşünüyorlarmış, zaman zaman “özel ve sosyal hayatımı paylaşmadığımı” söylediğimden artık onlar da öğrendi… Dergi okumayı çok seviyorum. Bir süre ben de Kitabın Ortası kültür-sanat dergisine ve Kadın ismindeki entelektüel kadın dergisine yazılar yazdım. Dergi daha saklanabilir ve zaman meftumu olmayan bir mecra. İnternet zaten her yerde aktif. E-postalarım, web sitem, takipçilerimden gelenler her an ben ve çalışma ekibimin takipte olduğumuz mecralarımız.

Son dönemdeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Konferanslar, zirveler, ödül törenleri, gala geceleri, basın toplantıları gibi geniş bir yelpazede etkinliklerde sunucu, master of ceremony ve moderatör olarak yeralıyorum. Birçok uluslararası ve ulusal zirvenin sabit sunucusu oldum. Master of ceremony ajandam çok erken doluyor.
Eğitim tarafında, Master of Talk ve Master of Prestige eğitimlerimin kitaplarını yazıyorum. Yine bu özel tescilli eğitimlerimi hem devlet kurumları, özel kuruluşlar ve ofisimde bireysel talep eden üst düzey yöneticilere eğitimler veriyorum. Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi’nde de öğretim üyesi olarak Konuşma Teknikleri dersleri veriyorum. Hem kendi çalışma ekibim, asistanlarım hem de üniversiteden öğrencilerim ile epey aktif ve yenilikçi, enerji dolu çalışmalar yapıyoruz. Bu yüksek enerjili çalışma beni çok mutlu ediyor ve yeni projelerim için de bana ilham ve güç veriyorlar. Ayrıca “Hayata Manşetinizi Atın” sloganım ile verdiğim eğitimler büyük ilgi görüyor ve çok değerli bir öğrenci kitlem oluştu.

Özel etkinlik sunumlarında sizce nelere dikkat edilmeli bu alandaki başarının sırrı nedir?

Etkinlik sunumu özel bir eğitim isteyen bir iş. Çünkü sahnede adeta bir pilot gibi tüm kontrol ve sorumluluk sunucuda. Düşünsenize bir organizasyon için ekip aylarca çalışıyor ama en ufak bir sunucu hatası tüm organizasyonun emeğini, imajını yok edebilir. Ya da sıradan bir organizasyon bile doğru sunum özellikleri ile özel ve unutulmaz bir organizasyona dönüşebilir. O nedenle sunucu sahne hakimiyeti, kriz yönetimi, protokol bilgisi gibi birçok noktada tam donanımlı olması gerekiyor. Master of ceremony bir meslek ve bu mesleğin yetkin sunucularının da yetişmesi gerekiyor. Ben de bu konuda eğitim isteyen sunucu, master of ceremony adaylarını hem üniversitede hem de ofisimdeki eğitimlerimde yetiştiriyorum.

İyi sunuculuğu nasıl tarif edersiniz?  

İyi sunucu, nerede kime neyi ve nasıl sunacağını iyi bilen, bu işin bilimsel ve teknik eğitimlerini almış, pratikte deneyim sahibi, egosunu bırakıp yapıcı iletişim kurmayı öğrenmiş mesleğinde uzman kişidir.  

Sunuculuğun dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi? Spikerliğin stresli yanları neler?

Çünkü dünyanın haber niteliğini taşıyan tüm dertlerini ve gündemini izleyiciye aktaran ve son dakika gelişmeleri ile her an olabilecek tüm gelişmelere hazırlıklı olunması gereken bir meslek… Yayında sunucu duygusal anlamda etkileyen haber ya da haberler ile (deprem gibi doğal afetler, taciz haberleri, şehit haberleri, trafik kazaları gibi) karşı karşıya kaldığında işte o zaman o stresin nasıl üstesinden geleceği sunucunun kişisel özelliklerine bağlı. Duygusal anlamda zorlayan haberler en büyük stresi oluşturuyor.

“BENİM İÇİN BİRŞEY OLMAK DEĞİL, MUTLU OLMAK ÖNEMLİ”

Tekrar televizyon projeleri olacak mı? Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Var ya da yok diyemem… 32 yaşıma kadar hep hedefim vardı ve büyük emeklerle istediğim yere geldim. 32’den sonra artık uzun vadeli hedefler koymayı değil, hayatın önüme çıkarttığı yolları okumayı öğrendim. Bu çok keyifli bir hayat okuması oldu ve hayat beni kendi tercihim olan medya kariyerinden sonra diğer kariyerlerim olan master of ceremony ve eğitimler, markalarımda da başka bir kariyer yolculuğuna daha çıkardı. Ve ben anladım ki; “nerede, ne olduğum değil, nasıl mutlu olduğum” önemli… Artık böyle yaşıyorum. Benim için bir şey olmak değil, mutlu olmak önemli…

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğa gezileri ve seyahatler yapıyorum. İyi bir film izleyicisiyim. Her hafta mutlaka bir kitap okuyup bitiriyorum.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Henüz öyle bir film ya da kitaba rastlamadım. Ancak nöroloji ve psikoloji üzerine okuduğum kitaplar beni insanı anlamak ve davranışları yorumlamak adına çok etkilemiştir.

Kırmızı Türk hakkında neler söylersiniz?

Kırmızı Türk, mesleğimiz dışından içeri uzatılan bir mikrofon… Bu nedenle medya dışında bizleri merak eden tüm izleyici ve takipçilerimizle aramızda bir köprü. Dilerim güzel haberlerde Kırmızı Türk takipçileri ile bir araya geliriz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

TV’de ya da diğer çalışmalarımda her zaman beni takip edip, her çalışmamda çok kıymetli yorumlarda bulundukları için tüm takipçilerime sevgilerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum.