Beş ay önce aramızdan ayrılan büyük usta Harun Kolçak'ın geçtiğimiz sene çıkardığı “Çeyrek Asır” albümü hala dillerden düşmüyor. 

Albümdeki şarkılar birer birer kliplenirken en çok beğenilen şarkılardan biri de şüphesiz ki kıpır kıpır şarkısı “Vermem Seni Ellere” oldu.  

Şimdilerde Oğuzhan Koç'un sinema filmi “Yol Arkadaşım”da seslendirdiği bu güzel şarkıyı Harun Kolçak'la düet yapan Hakan Kahraman'a sorduk. 

En son çıkardığı "Son Dakika" şarkısını çıkaran yakışıklı şarkıcı, bu haftaki konuğum oldu. Şimdi sizlerle…

Merhaba Hakan, nasılsın?

Çok teşekkürler Elif'ciğim çok iyiyim. Seni uzun süredir tanıdığım için Önce Vatan gazetesiyle çok keyifli bir sohbet gerçekleştiriyorum. 

Teşekkür ederim. Benim için de keyifli bir sayfa olacak. Sevgili Harun Kolçak’a buradan rahmetler diliyorum. Hala aramızda, hala sesi ve müzikleriyle kulağımızda, hala konserlerini izliyoruz aslında… İnanıyorum ki herkes için de öyle kalacak. Geçen sene “Çeyrek Asır” albümü çıkarmıştı ve ben kendisiyle röportaj yapmaya gittiğimde sen de ziyaretine gelmiştin. Tam bir sene geçmiş… O albümdeki en hareketli şarkısı “Vermem Seni Ellere”ye düet yaptınız. Düet projesi sana nasıl gelmişti? Efsane şarkıyla bir giriş yapalım mı ne dersin?

Zaman ne çabuk geçiyor Elif öyle değil mi? Tabii ki. Harun Kolçak ile "Vermem Seni Ellere" şarkısında buluşmak benim için hayatımın en değerli anlarından birisi oldu. Müzikal anlamda bir duayen ile bu şarkıyı seslendirmek, her şarkıcının hayal ettiği şey olmalı. Harun Bey’in yapımcısından gelen teklif ile kendimi bu proje albüm içerisinde buldum. Umut Kuzey ve İskender Paydaş albümde olmalarını istedikleri kişilere teklif getirdiler. O isimlerden birisi olmak mutluluk vericiydi benim için. Harun Kolçak ile stüdyo sonralarında arkadaşlığımız dostluğa dönüştü. Çok güzel anılar biriktirdim. 

"Kader Bazı İnsanları Hediye Olarak Gönderir"

“Hiç unutamadığım ve sadece vokalisti Sibel Benekli ile paylaştığım bir anım var.” Diyen Hakan Kahraman, “Albüm kayıtları sonrasında Harun Kolçak ile başlayan samimiyetimi neredeyse tüm camia biliyor. Bu dostluğun başladığı anı unutmam mümkün değil. Harun Kolçak, ‘Çeyrek Asır’ albümü kayıtlarından sonra aniden gelişen rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı. Yanında refakatçi olarak kalan 3- 4 kişiden birisi de bendim.  

Ağrısı çok fazlaydı  ve zaman zaman biraz yürütüp, yerini değiştiriyorduk. Bir akşam yatacağı odaya götürmek için kaldırdığımda gözlerime bakarak elimi tuttu ve bana şunları söyledi: ‘Kader bazen insanları hayatından çıkartır, bazılarını hayatına hediye olarak sokar. Sen de o hediyelerden bir tanesisin. Beni hiç bırakma olur mu?’ Gözlerim dolmuştu. Benim gibi duygusal bir insana bu sözler söylenirse o kişinin son nefesine kadar yanında olurum ve öyle de oldum.” Açıklamasını yaptı.

"Harun Kendi Şarkılarının En İyi Yorumcusu"

Bu projede naçizane bu şarkıyı benimle düet olarak tekrar yorumladı Harun Kolçak. Müzikseverler bu düetteki ses uyumunu çok beğendi. Hatta albüm çıkmadan önceki gece şarkı bize gönderildi. O güne kadar şarkının son halini dinlememiştik bizler de. Telefonda dinlerken Harun Kolçak, Sibel ve ben birbirimize baktık. ’Kimin sesi nerede!’ diye. Baya bir şaşırıp gülmüştük. Bizim içimize çok sinmişti şarkı zaten.

Şimdilerde Oğuzhan Koç, “Yol Arkadaşım” filmi ile birlikte şarkıyı çıkardı. Şarkıya bir cover gelmiş oldu bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Vermem Seni Ellere” şarkısını zaten yıllar sonra tekrardan düetlerden oluşan “Çeyrek Asır” albümünde Harun Kolçak ile seslendirdik. Bir sene oldu neredeyse ve çok beğenildi. “Çeyrek Asır” albümü aylarca listelerde 1 numaraydı ve en çok satan albümlerdendi. Bu kadar sıcak düet olmuş bir şarkıyı yeniden coverlamak ne kadar doğru oldu, bilemiyorum. Ama bir film projesi kapsamında olduğunu biliyorum sadece. 

Oğuzhan Koç'un yorumunu nasıl buldunuz?

Bir müzisyen olarak Oğuzhan’ın beğendiğim şarkıları var. Özellikle slow (yavaş) şarkılar iyi yakışıyor ona. “Vermem Seni Ellere” şarkısını kendine has bir tarzda yorumlamış. Burada “kim daha iyi yorumlamış” demek zaten çok yanlış ve abes kaçar. Sağdan soldan duyuyorum çünkü buna benzer yorumlar.  “Çeyrek Asır” albümünde düetimizde zaten ömrünü müziğe vermiş, kendini tüm Türkiye’ye kanıtlamış ve 90’lara sesini damga vuran ve bu eserin gerçek sahibi var. Ondan daha iyi kimse yorumlayamaz. 

Peki, “Yol Arkadaşım” filmini izlediniz mi? İzlemeyi düşünüyor musunuz? 

Oğuzhan Koç’un oyunculuğunu beğeniyorum. Bu aralar Amerika’da olduğum için filmi izleyemedim henüz ama döndüğümde ilk fırsatta izleyeceğim.

Şimdi gelelim yeni şarkın 'Son Dakika'ya. Biraz bahsedelim mi şarkıdan?

Tabii ki. Şarkımızın oluşması ve tamamlanması yaklaşık olarak bir yıl sürdü. Canlılar, kayıtlar, okumalar ve düzenleme eksiksiz ve tam anlamıyla güzel olsun diye biraz geniş zamana yaydık. Bu süre zarfında zaten Harun Kolçak ile yaptığım “Vermem Seni Ellere” düet şarkısı müzikseverler tarafından beğenilerek dinleniyordu. Yani acele etmenin bir anlamı yoktu. O yüzden rahat rahat şarkınızı tamamlayıp dinleyicilerle buluşturduk. 

İçine sinen bir şarkı oldu diyebilir miyiz?

Evet. Bu tarzı daha önce hiç denememiştim. Bir önceki albümünde slow ağırlıklı şarkılar vardı. Şarkıya yapılan olumlu geri dönüşler beni çok heyecanlandırıyor. İnsanın onca emekten sonra dinleyiciyle hayat bulması, insanı acayip mutlu ediyor. 

Kimlerin emeği var şarkıda?

Şarkının sözleri Osman Hekimoğlu, düzenlemesi Ender Çabuker'e ait. Kayıtlar ve medya müzik stüdyosunda yapıldı. 

Klip çekimleri nasıl geçti, eğlenceli anlar oldu mu?

Şarkımın klibi Eltan Nouri tarafından çekildi. Klip çekimi tam olarak bir gün sürdü ve çok keyif aldık. Boks sahnesinde benim yumruk yedikten sonra beton zemine kendimi atmam diye bir şey var ki kahkahalara boğulduk.

Şarkı nasıl tepkiler alıyor, gelen tepkilerden memnun musun?

Çok pozitif tepkiler alıyorum ve bu da emeğimizin boşa çıkmadığı anlamına geliyor. Bana bir sonraki projem için enerji kaynağı oluyor adeta.  Bir şarkının ortaya çıkması pek çok safhalardan geçiyor, bazen gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Bundan sonucunda ortaya bir ürün konuluyor. Ve insanlar tarafından takdir edildiğinde yaşanılan bütün sıkıntılar yok oluyor. 

Şu sıralar neler yapıyorsun, yeni planlar var mı önümüzde?

Bu aralar sahnelerim için de repertuar çalışması içerisindeyim. Çünkü gerek konser gerek sahne olsun sadece kendi şarkılarınızı okuyamazsınız. Sesinize, kalbinize, dinleyiciye uygun şarkıları seçip derlemek bayağı bir vaktinizi alıyor. Ayrıca bir sonraki projem de hazır. Sadece klibi için görüşmelere başladık. Bundan sonra durmak yok. 

Bildiğim kadarıyla sağlık alanında bir mesleğin var. Devam ediyor musun?

Ona şöyle diyelim. Göz alanında spesifik (çok özel) bir branş için kullanılan cerrahi yöntemin eğitimini veriyorum. Bu sistemi göz doktorları ile buluşturuyorum. Evet, buna devam ediyorum. Zaman zaman ameliyatlarımız oluyor. 

Müzik sektörüne girmek nereden aklına geldi?

Daha önce de söylediğim gibi ortaokul yıllarından beri zaten müziğin içindeyim. Lise yıllarında ciddi olarak sektöre atılmak istedim. Ama şartlar uygun değildi. Ailem öğrenim hayatımı etkilememesi için buna karşı çıkmıştı Elif. Hatırlıyorum da ne çok üzülmüştüm. Daha sonra lise ve üniversite yıllarım, kendimi bu alanda geliştirmekle geçti. Yurtdışında bulunduğum yıllarda birbirinden farklı etnik müzik türlerini gördüm ve inceledim. Türkiye'ye döndüğünde şan hocamın, “Haydi şimdi sıra sende” demesiyle başladı her şey…

Popülerlik ne demektir?

Kelime anlamı olarak tanınan, bilinen demek bildiğiniz gibi. Yaptığı işler ile insanların beğenisini, sevgisini kazanmaktır popüler olmak. Popülerliğin sürekliliği de kişiye bağlıdır. İnsanlarla kucaklaşabilmek, beğenilerine sevgi ile karşılık vermek, bunu kaldırabilmek ve taşıyabilmek ayrı bir meziyettir. 

Müzik camiasında tıp sektöründen müziğe geçen birçok isim var. Ama ilk akla geleni Ferhat Göçer. kendisinin bu kararı senin için de etkili oldu mu?

Ferhat Göçer'in bu kararından çok etkilendiğimi söyleyemem. Çünkü okul yıllarından beri ileride profesyonel anlamda müzik dünyasında yer alacağım hissediyordum. Öyle de oldu. 

Müzik hayatına nasıl girdi, neler yaşadın bu noktaya gelene kadar? 

Her şeyden önce şarkı dinlemekten de söylemek kadar büyük zevk alıyorum. Jazz, blues ve yeri gelince opera da dinliyorum. Klasik müzik, vazgeçilmezlerimden mesela. Yani zaten hayatımda! Hakan olarak şarkılarımla müzik hayatına girdiğimde tabii ki hiç tahmin etmediğim sıkıntılar yaşadım. Tozpembe değilmiş her şey. Birlikte çalışacağım güvenilir insanları bulmak, doğru şarkılara ulaşmak ya da yapmak, şarkıların radyo ve televizyonlarda yer alması, sahnelerin olması, bir proje oluşturmak, bu doğrultuda ilerlemek hem maddi hem manevi açıdan kolay değil. Ama yaptığın işi seviyorsan bu zorluklara da daha göğüs gelmen gerekiyor. Mikrofonu eline alıp sevenlerinin karşısına çıktığında, yaşadığın bütün sıkıntıları ne yapıyorsun. En güzeli de bu olsa gerek.

Bundan önceki şarkılarına değinmek ister misin biraz?

Bundan önceki şarkılarımda hüzün var. Çünkü hayatımdaki yaşanmışlıklardan yola çıktım galiba. Bir şekilde onlar kelimelere döküldü. Bir müzisyenin şarkı bestelemesi genelde yaşanmışlıkları dile dökmesi demektir zaten. Bazen şu da olmuyor değil, kendini bir durumda buluyorsun ve o an olaylar gözümde canlanıyor ve kelimelere döküyorsun. 

Bu sıralar en çok hangi şarkıları dinliyorsun?

Bu aralar belki de çok yakın bir dostum olmasından ve onu kaybettiğimiz için Harun Kolçak şarkılarını dinliyorum. Ve hiç dinlemediğim şarkılarını keşfediyorum. Zaman zaman da İngilizce ve Fransızca şarkılar da dinliyorum.  Üniversite yıllarında çokça dinlediğim Fransız şarkıcı Gerald De Palmas'ı dinlemeye başladım bu aralar. Çok zevkli. 

Belediye konserleri senden soruluyormuş doğru mu?

Bu soru karşısında gülümsüyorum. Pek çok sanatçı arkadaşlarım gibi ben de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat etkinliklerinde yer alıyorum. İBB hem konser hem de tiyatro sahneleri olarak çok güzel hizmetler veriyor halkımıza. Bu hizmetler içinde bulunmak mutlu olduğum bir şey. 

Rafet El Roman ile çalıştın yıllar önce onunla bir araya gelişiniz nasıl oldu? Tekrar bir araya gelip bir şarkı yapmanız söz konusu olur mu?

Rafet El Roman ile 2014 yılında enteresan bir şekilde bir araya gelmiştik. Kendisi benim de çalıştığım hastaneye göz muayenesine gelmişti. Doktor arkadaşım benim projemden bahsetmiş kendisine. Orada iken şarkılarımı dinlemek istedi. Hiç unutmuyorum " Nerden Bileceksin" isimli şarkımı dinledi ve “bu şarkı çok güzel olmuş ve prodüktörlüğünü ben yapmak istiyorum” dedi. Bu şekilde tanışmış olduk. Şimdilerde kendisi ile iyi ilişkiler içerisindeyiz. İleride onunla bir proje içerisinde çalışmaktan mutluluk duyarım. 

 Müzik camiasından kendine en yakın bulduğun isim kim diye sorsam?

Bu soruyu bana değil de beni severek dinleyenlere sorman gerekiyor sanırım Elif. En yakın buldukları kişiyi ben de merak ediyorum gerçekten. Onun dışında bence herkes şahsına münhasırdır. Elbette benzerlik gösteren ses karakteri, duruş ve kişilikler olabilir. Ama açıkçası kendim olmak isterim ve bu şekilde ilerlemeye çalışıyorum. 

İlerideki projelerinde düet yapmak istersen bir araya geleceğin isim kim olur?

O isim, “Sezen Aksu” olurdu. 

Herkes seni çok yakışıklı buluyor sence de öyle misin?

 Aa öyle mi? Bu onların gönüllerinin güzelliği. Çok sağ olsunlar. Güzel bakan güzel görür, güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel yaşar.

Kendine hedef olarak belirlediğin bir nokta var mı, ne zaman en iyisi oldum dersin?

En kelimesini sevmiyorum. Çünkü hiç kimse “en iyisi”, “en doğrusu” değildir. “Kime göre, neye göre?” Bunun sonu yoktur. Onun yerine “çok iyi” demek benim bakış açımla daha doğru olur. Hedefim insanların hislerine dokunacak zaman zaman hüzünlendirip bazen de mutlu edecek şarkıları seslendirerek dinleyicilerle buluşturmaktır.  Zaten en iyisi oldum demeyi hedefleyenler asla en iyisi olamayacaktır. 

En ütopik hayalin nedir?

Yükseklik korkum olmasına rağmen, paraşütle atlamaktır.

Gerçekleştirmek isteyip de gerçekleştiremediğin bir hayalin var mı?

Üniversite yıllarında Yeni Zelanda'ya gitmeyi çok istemiştim. Tam bir doğa hayranıyım. Oraların bitki örtüsü her zaman beni cezbetmiştir. Bir türlü denk getirememiştim gitmeyi. Ama bir gün mutlaka gidip göreceğim oraları. 

Yaşayıp da unutamadığın bir olay var mı?

Evet, pek çok var. Ama bunlardan en dikkat çekeni lise yıllarında bir şekilde içimden 'askerliğimi keşke NATO'da yapsam" diye geçirmiştim. Yıllar sonra askere çağrıldığımda bu yolda hiçbir çaba sarf etmeden komutanım tarafından bana direkt “Askerliğini NATO'da yapmak ister misin?” diye bir teklif geldi ve ben orada dondum kaldım. Ve o bunu değerlendirip, askerliğimi Belçika’da NATO karargahında yaptım. Lise yıllarındayken o his içime nasıl ve nerden geldi, ne oldu, ne bitti bilemiyorum ama müzik dünyasına da girmek benim için buna benzer bir şey oldu. 

İleride projelerini yurt dışına yöneltmeyi düşünür müsün?

Evet, bu aklımın bir köşesinde... Yabancı dilde bir proje yapmayı düşünüyorum. Dört yabancı dil biliyorum ve bu bana yurtdışı projeleri için güven veriyor… 

Bir kadın nasıl olmalı?

Kaprissiz. Net olmalı…

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersin?

Çok güzel bir söyleşi gerçekleştirdik Elif. Ben büyük keyif aldım demeliyim ilk önce. Müzik hayatımızın bir parçasıdır. Ruhumuzu, duygumuzu, kalbimizi besler. Bir şarkı dinlerken bazen çocukluğumuz geçer, gözlerimizden bazen hatıralar bazen de hüzün dolar gözlerimiz bazen de onunla çiçekler açar kalbimizin en derin yerlerinde. Onunla duygulanır, onunla neşeleniriz. Müziksiz kalmayın. Her şey gönlünüzce olsun…

Doğum tarihi: 14 Ocak

Burcu: Oğlak

En sevdiği huyu: Sabrım

En sevmediği huyu: Herkese güvenmek

Uğurlu sayısı: 7

Uğurlu günü: Salı

En sevdiği çizgi film: Tom ve Jerry

En sevdiği söz: Hiçbir şekil ve hiçbir kelime kalbin derinliklerini ve özelliklerini müzik kadar anlatamaz. 

Söyleşi: Elif Günay

Fotoğraf: Zeynep Aydın