Tiyatro’yla Fırtınalı Bir Aşk İlişkimiz Var

‘Elit Andaç Çam’

Röportaj: Aziz Karataş


Elit Andaç Çam, 1988 Malatya’da doğdu. Lise çağlarında İzmir’e taşındılar. ilk gençlik dönemi İzmir’de geçen başarılı oyuncu Üniversite okumak için Ankara’ya gitti. ODTÜ Sosyoloji bölümünden mezun olan Elit ardından İstanbul’a gelip Kadir Has Üniversitesi’nde oyunculuk masterını tamamlamıştır.

- Aşkın Bedeli (Focus Film/dizi/Nil karakteri)
- Yaz’ın Öyküsü (D Yapım / dizi/ Selin karakteri)
- Gülümse Yeter (MedYapım / dizi / Seçil karakteri)
- Sofra Sırları (Yönetmen Ümit Ünal/ sinema filmi/ Meral karakteri)
- Romeo & Juliet (Nilüfer Belediyesi Şehir Tiyatroları-Bursa) devam ediyor.
- 80’lerde Lubunya Olmak (tiyatro) devam ediyor.

OYUNCU OLMAYA İLK NE ZAMAN KARAR VERDİNİZ? İLK OYNADIĞINIZ YA DA OKUDUĞUNUZ OYUN NEYDİ?

İlk oyunculuk deneyimimi İzmir Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nda yaşadım. Lisedeyken gittiğim küçük bir yaz kursunun ardından, kendimi profesyonel bir ekiple sahnede buldum. Benim için çok kıymetli bir kurumdur. Peter Shaffer’ın Karanlıkta Komedi’sinde “Clea” ilk oynadığım karakterdi. 

AİLELER GENELDE ÇOCUKLARININ MİMAR, MÜHENDİS GİBİ BİR MESLEĞİ OLSUN İSTER. OYUNCU OLMAYA KARAR VERDİĞİNİZDE AİLENİZİN TEPKİSİ NE OLDU?   

Lisede başarılı bir öğrenciydim o yüzden konservatuar okuma isteğime kesinlikle karşı çıktılar. Ne kadar dirensem de beni başka bir bölüm okuyup öte yandan tiyatro yapmaya ikna ettiler. “Ben sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap.” Klişesi benim de başıma geldi yani  ODTÜ Sosyoloji’de okuduğum süre boyunca hep tiyatro yaptım. Ankara’da birçok özel tiyatroda çok değerli ekiplerle çalıştım ve çok şey öğrendim. Lisans biter bitmez tiyatro alanında yüksek lisansımı tamamlayarak sektöre profesyonel anlamda adımımı atmış oldum. Şimdi dönüp baktığımda aileme hak veriyorum. ODTÜ ve Sosyoloji beni gerçekten çok güzel besledi, büyüttü ve illa ki oyunculuğuma, sanatsal duruşuma büyük bir katkı sağlamış oldu.

TİYATROYU HAYATINIZDA NASIL BİR YERE KOYUYORSUNUZ? 

Tiyatro’yla fırtınalı bir aşk ilişkimiz var bence. Ne onunla ne onsuz bir ömür kavga dövüş yaşayıp gideceğiz belli ki. “Tamam artık, bir süre tiyatro yapmayayım dinleneyim” dediğim anda çok çekici bir metinle ya da bir projeyle karşılaşıyorum ve karşı koyamadığım bir şekilde kendimi içinde buluveriyorum. Seviyorum işte! 

TİYATRODA YA DA DİZİ-SİNEMA PROJELERİNDE ÖZELLİKLE OYNAMAK İSTEMEDİĞİNİZ BİR KARAKTER VAR MI? 

Televizyonda şimdiye kadar hiçbir komedi dizisinde yer almadım. Ne yalan söyleyeyim artık canım komedi çekiyor. Cast olarak komediden çok drama yakın buluyorlar sanırım ama ben oyunculuğumun komedide daha güçlü olduğunu düşünüyorum. 



OYUNA YA DA KAMERA KARŞISINA GEÇMEDEN ÖNCE UYGULADIĞINIZ BELLİ RİTÜELLERİNİZ VAR MI?

Kesinlikle var. Belki o konuda biraz takıntılıyım. Ve eğer o ritüelleri yerine getiremezsem kendimi sahnede gerçekten çok kötü hissediyorum. Ama ne olduğu bana özel kalsın.

 “GÜLÜMSE YETER” DİZİSİNDE SEÇİL KARAKTERİNİ CANLANDIRDINIZ. SEÇİL KARAKTERİYLE BENZER YANLARINIZ VAR MIYDI?

Sanırım hiç yoktu. Büyük konuşmayayım ama umarım asla olmaz Seçil’le bir ortak özelliğim. Şu an kendimi ölmüş karakterin arkasından konuşuyormuş gibi hissettim ama bir kadının onu istemeyen bir erkeğin peşinden koşuyor olması kadınlık gururuma dokunuyor.

 “HİÇ DÜŞÜNMEDEN KABUL EDERİM” DEDİĞİNİZ BİR ROL VAR MI?

Eğer bir gün “Kürk Mantolu Madonna” oyunlaştırılırsa, “Maria Puder” karakterini gözüm kapalı kabul ederim. Net.



BİRLİKTE OYNAMAK İSTEDİĞİNİZ OYUNCU VEYA OYUNCULAR VAR MI?

Haluk Bilginer’le oynamak rüya gibi olurdu sanırım. Şener Şen’le oynamanın hayali bile kalp atışlarımı hızlandırıyor. Bu arada madem hayallerimizden bahsediyoruz Adam Driver’la da oynamaya hayır demem yani :) 

ÖRNEK ALDIĞINIZ BİR OYUNCU VAR MI?

Televizyon işi yaparken tiyatroyu da ihmal etmeyen, tiyatroya sırtını dönmeyen her oyuncuya saygım sonsuz. İkisini birlikte yürütebilmek gerçekten çok zor ve çok ciddi özveri gerektiriyor. Kariyerini böyle çizmeyi başarabilmiş, sisteme direnebilmiş oyuncuları örnek alıyorum kendime. Buna destek olan, tiyatroya saygı duyan yapımcılar, yönetmenler, menajerler de bir o kadar alkışı hak ediyor diye düşünüyorum.

ÜMİT ÜNAL’IN SOFRA SIRLARI FİLMİNDE DEMET EVGAR’LA ROL ALDINIZ? BU BİRLİKTE İLK PROJENİZ MİYDİ? NE GİBİ DENEYİMLER YAŞADINIZ? BİRBİRİNİZE NE KATTINIZ? FİLM HAKKINDA KISA BİR BİLGİ ALALIM.

Sofra Sırları muhteşem bir senaryo, Ümit Ünal çok özel bir insan ve filmin kadrosu gerçekten çok iyi. Bu proje benim ciddi anlamda ilk sinema deneyimim ve kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Demet Evgar’la ilk kez bu filmde tanıştık ve çalıştık ve bu benim için kocaman bir “iyi ki.” Hem çok güçlü bir oyuncu hem de çok güçlü bir kadın Demet Evgar. Yani oyuncu olan Elit’e olduğu kadar bir kadın olarak Elit’e de çok şey kattı diyebilirim. Bir kadın olarak gurur duymamız gereken bir insan Demet. Ayrıca Fatih Al, Alican Yücesoy, Fırat Altunmeşe, Ferit Aktuğ, Emrah Kolukısa.. Dediğim gibi baya Dream Team 

ŞU ARA BİR DE BURSA NİLÜFER BELEDİYESİNDE ROME & JULIET OYUNUNDA OYNUYORSUNUZ. HANGİ KARAKTERİ OYNUYORSUNUZ? OYUN HAKKINDA BİLGİ VERİR MİSİNİZ?

Romeo ve Juliet’te Dadı’yım ben. Ama o sizin bildiğiniz dadılardan değil  Yönetmenimiz Serdar Biliş’le gerçekten nev-i şahsına münhasır bir Dadı yarattık. Psikolojik olarak biraz sancılı bir süreçti benim için ama Serdar Biliş gibi deha bir yönetmenle çalışma ayrıcalığını yaşadım. Hem de Nilüfer Belediye Tiyatrosu gibi huzurlu ve sanatın gerçekten desteklendiği, yüreklendirildiği özel bir ortamda. 

TİYATRO, SİNEMA FİLMİ, DİZİ… BU SİZİN İÇİN YORUCU OLMUYOR MU?

Bazı dönemler gerçekten her şey üst üste geliyor ve birkaç ay nefes bile almadan çalışır bir halde buluyorum kendimi. Ama sonra biraz daha sakinleşip kendime zaman ayırıp, spor yapıp, bol bol film izleyip, oyun izleyip, kitap okuyarak, arkadaşlarıma vakit ayırarak geçirdiğim dönemler geliyor. E tabi çok geçmeden yine aynı çılgın tempoya geri dönüyorum. Yorucu mu? Evet. Ama ben böyle mutluyum.

OYUNCU OLMASAYDINIZ HANGİ MESLEĞE YÖNELİRDİNİZ?

Gazeteci olmak isteyebilirdim mesela. Neden olmasın?

ÜLKEMİZ DE SANATA VE SANATÇIYA YETERİ KADAR DEĞER VERİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Günümüzde neye hak ettiği değer veriliyor ki bu dünyada? Bir gazeteci hak ettiği değeri görüyor mu? Ya da bir hukukçu? Ya da bir akademisyen? Hayır. Ama sanatçılar da tıpkı diğer meslekler gibi her şeye rağmen çalışıp, daha çok çalışıp, direnerek, direnmenin ve var olmanın yollarını arayarak dünyayı daha güzel bir yer haline getirme mücadelesine devam ediyor.

GÜNÜMÜZDE SİZCE İNSANLARIN SANATA İLGİSİ NE DURUMDA? ÖZELLİKLE GENÇLERİN.
Sanata ilgi Türkiye gibi ülkelerde oldukça düşük düzeyde. Çünkü sanat yapmak ve sanat satın almak o kadar pahalı ki. Halkın erişimi oldukça kısıtlı oluyor haliyle. Türkiye’de özel tiyatroların biletleri ortalama 40-50 TL. Asgari ücretle yaşamaya çalışan 2 çocuklu bir ailenin bir akşam tiyatro etkinliği 200 TL’yi buluyor. Bu ailenin 200 TL’sini tiyatroya ayırabilmek gibi bir ihtimali yok. Ödenekli tiyatrolarda tabi ki biletler daha ucuz ama sadece Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları asla yeterli olamaz ki. Devletin özel tiyatroları destekliyor, ciddi bir fon ayırıyor olması lazım, özel tiyatroların tek gelir kaynağını gişe olursa, bu tiyatrolar ayakta kalabilmek, üretime devam edebilmek için tabi ki yüksek fiyatlardan bilet satmak zorundalar, buna mecburlar. Durum böyle olunca da sanat belli bir zümreye hitap etmek durumunda kalıyor. Halkın çoğunluğu, maalesef sadece televizyon izlemeye mahkûm oluyor. 

SON OLARAK, SİZCE OYUNCU ADAYLARI NASIL BİR YOL İZLEMELİ. ONLARA KENDİ DENEYİMLERİNİZDEN YOLA ÇIKARAK ÖNERİLERİNİZ VAR MI?

Aslında yol az çok belli. Okul bu işin tabi ki olmazsa olmazı değil, ama en sağlam yol okuldan geçiyor. Bence oyuncular, tüm sanatçılar arasında en az entelektüel olanlar. Her oyuncu için aynı şey geçerli değil tabi ki ama işin böyle bir riski var. İçinizi, kafanızın içini, kalbinizi, ruhunuzu doyurmayı ihmal edip nasıl göründüğünüz ve ne kadar beğenildiğinize odaklanırsanız sonuç vasatlık oluyor, bir nevi hüsran oluyor. O yüzden insan olmayı, iyi olmayı, okumayı, araştırmayı, merak etmeyi, sevmeyi unutup sahne ışıklarının gözlerimizi, kalbimizi ve aklımızı kör etmesine izin vermemek gerekiyor. Kendime de hep hatırlattığım bir şeydir o yüzden naçizane bir öneri olarak bunu söyleyebilirim.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…