Merhaba Berk nasılsın?

İyiyim, Elif Hanım. Zorlu bir sürecin ardından yorgun olsam da bu yorgunluk gittikçe dinamizmimi arttırıyor.

Albümün hayırlı olsun. Neden “Yanarım”?

Bugüne kadar henüz yayınlamadığım birçok beste yaptım. İlk yayınladığım, sözü ve müziği bana ait olan ilk bestem bu. Hissetmediğim hiçbir şeyi yazamam, müziğe duygularımı aktaramam. Gerçekten kendimi cayır cayır yanmakta hissettiğim bir aşkın içindeyken yapmıştım bu şarkıyı. Çok şükür ufak yanıklarla kurtuldum 

Tek şarkılık single değil mi?

Doğrudur. İşin aslı elimde birkaç albümlük şarkı var. Fakat günümüz konjektörü, müzik piyasası, benim ilk profesyonel çalışma yapacak olma gibi faktörlerim beni single yapma konusuna yöneltti. Bu yüzden tek şarkı ile çıkış yapmayı tercih ettim.

Nasıl karar verdin bu şarkıya? Şarkıda kimlerin emeği var? Biraz detay verir misin?

Çıkış parçam olacağından dolayı zorlu bir seçimdi. Güfte olarak, beste olarak baktığımızda hangi tarza girdiğini pek kestiremiyorum. Tam arabesk değil, tam pop değil, Rock esintileri olsa da Rock değil, her ne kadar konservatuvardan halk müziği şan bölümü mezunu olsam da türkü değil. Sanırım her birinden bir esinti olduğundan dolayı bu şarkıyı seçtim.

Şarkının aranje kısmında Cem Şengül harikalar yarattı ve müziğin mimarisini kusursuz yaptı desem abartılı bir tabir kullanmış olmam. Gerçekten çok büyük özveri ile en ince ayrıntılarına sabahlara kadar çalışarak aranjeyi ve kayıtları tamamladı. Konservatuvardan arkadaşım, sevgili aranjör kardeşim Cem Şengül’ün çok büyük emeği var şarkıda. Sözü ve müziği ben yazdım fakat benden fazla emeği var desem yeridir.

Tabi stüdyosunu bize açan sevgili aranjör abim Mustafa Beyazkuş, klibimizi çeken Kemal Yıldız, mix-masteringi tamamlayan Can Ülgenci, enstrümanları ile eşlik eden değerli müzisyen arkadaşlarımın da çok büyük emeği var. Bu süreçte bana destek olan bu değerli insanlara ne kadar teşekkür etsem az.

Peki, insan neye yanar? 

Güzel soru. Ne diyordu bir Azeri türküde? “Yanaram aşkına can yar” Aşk deyince aklıma çiçekler böcekler gelmiyor. Cayır cayır yanmak geliyor. Belki de bu benim aşkı tanımlayış şeklimdir bilmiyorum. Ama bana göre bir insan aşığım diyor ve acı çekmiyorsa yani yanmıyorsa o insanın aşkında bir sıkıntı vardır.

Tabi bir tek aşka yanılmıyor hayatta. Kimi adamın akşam eve götüreceği bir lokma ekmek yok ona yanar, kimisinin dermansız hastalığı var ona yanar, kimisinin işi yok ona yanar. Kısacası hayatta yanacak o kadar konu var ki saymakla bitmez. Biz yine de Allah yakmasın diyelim. 

Şarkının klibi de çıktı. Klip çekimleri nasıl geçti?

Çok keyifli bir süreçti. Kemal Yıldız gerçekten işini başarıyla yapan bir yönetmen. Çekimlerimizi Büyükada’da gerçekleştirdik. Güneşli, güzel bir gündü. Yorulduk ama sanırım değdi. Tabii ki bu yorumu halkımıza bırakıyorum. 

Bu ilk albüm deneyimin nasıl gidiyor tanıtımlar?

İtiraf etmem gerekirse arkamda sırtımı yaslayacağım çevresi geniş, kalantor bir akrabam yok. Şarkının A’dan Z’ye tüm prodüksiyonunu kendim üstlendim. Tanıtımlar kısmı ile de kendim ilgileniyorum. Tabi bu kadar ayrı ayrı işlerle uğraşmak yorucu olsa da bu sayede yeni yeni, güzel insanlarla tanışıyorum. Örneğin siz. 

Umudum, dileğim şarkımın radyolarda çalınması, klibimin televizyonlarda yayınlanması. Bu noktada bana destek olan, olacak olan herkese teşekkürü borç bilirim.

Müzik öğretmenisin, nasıl gidiyor öğretmenlik?

Evet, aynı zamanda müzik öğretmenliği de yapıyorum. Müzik yaşantımın haricinde çok yoğun bir de öğretmenlik hayatım var. Şuan tamı tamına 5 okulda görev almaktayım. Zamanımın çoğunu alsa da, çok yorulsam da öğretmenlik vazgeçilemeyecek bir aşk gibi. Çocuklara bir şeyler öğretebilmenin hazzını ancak öğretmenlik yapan meslektaşlarım anlayabilir. Öğretmenliği çok kutsal bir vazife olarak görüyorum. Bu mesleği yapabilmenin gururunu yaşıyorum ve öğretmenliğe layık olmaya çalışıyorum. Çünkü geleceğimizi yaratacak insanlar o sıralarda oturuyorlar. Onlara matematiği, fiziği, müziği öğretmeden önce insanlığı, sevgiyi, saygıyı, hayatı öğretmeliyiz. Bu prensiple öğretmenlik hayatıma devam ediyorum.

Bir eğitimci olarak ülkemizin eğitim sistemini nasıl değerlendiriyorsun?

Çok rizikolu sorular soruyorsunuz. Şimdi başımı yakacaksınız.  Sistemlerin sürekli değişmesi büyük handikap. Gelişmiş ülkelere baktığımızda hiç birinin eğitim sisteminde üç beş yılda bir köklü, radikal değişiklikler yapılmaz. Belli bir sistem olmalı ve bu sistem üzerinde modern hayatın getirdiği ufak oynamalar yapılmalı. Ama ondan önce bir eğitim politikası olmalı. Biz nasıl insanlar yetiştirmek istiyoruz ona karar vermeliyiz önce. Eğitimde branşlaşmanın altyapısı bir an önce yapılmalı. Çocuk belki zehir gibi matematik zekasına sahip ama haftada 10 saat özel ders görüyor ve hiçbir şey anlamıyor. Yahut sanata yatkınlığı olan bir çocuk matematiğin, sözel derslerin içinde boğuluyor. Bunun değişmesi gerekiyor. Bu sistemde insan kazanmamız ve nitelikli bireyler yetiştirmemiz çok zor. Parası olan çocuğunu özel okula gönderip kurtarıyor. Ya diğerleri? Ortaokuldan itibaren her ilçede en az birer tane sayısal, sözel, sanat ve spor okullarının olması lazım. Branşlaşma ortaokuldan itibaren başlamalı ve devam etmeli. Bu eğitim devrimini gerçekleştirir ve sağlam temeller üzerine oturtursak ülkemizin geleceği için yapabileceğimiz en büyük iyiliği yapmış oluruz. 

Nasıl bir çocuktun?

Bunu anneme, babama, akrabalarıma, komşularımıza filan sormak lazım aslında. Ama hadi ben cevap vereyim. Felaket yaramaz bir çocuktum. Felaket ama. Ne laf dinliyormuşum ne söz. Yapma dedikçe daha çok yapan, yaramazlıkta sınırı olmayan, illallah ettiren bir tip. Annem yıllar sonra bir itirafta bulundu bana. “Sen çok duygusal olduğundan dolayı o kadar yaramazdın. Seni anlayamadık. Sende kendini anlatabilmek için yaptın bütün o yaramazlıkları” diye.

Buradan bütün anne ve babalara seslenmek istiyorum. Hiçbir çocuk yaramaz değildir. Bir çocuğa yaramaz damgası vurmadan önce o çocuğun yüreğine dokunmak lazım. Samimi bir şekilde sohbet etmek, onunda bir birey olduğunu kabul etmek, iyi bir iletişimin temel taşlarını doğru oturtabilmek lazım. Bakın bakalım o yaramaz dediğiniz çocuk bunları yaptıktan sonra devam ediyor mu yaramazlığa. 

Müziğe başladığında ailenin tepkisi ne oldu?

Ben müzikle doğmuşum zaten. Kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum.  İki üç yaşında dayımın, ben şarkı söylerken yaptığı kaset kayıtları var. İlkokul, ortaokul, lisede her zaman tahtaya beni çıkartıp şarkı söyletirlerdi. Ardından ailemin de desteği ile 2005 yılında Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Türk Musikisi bölümüne girdim. Giriş o giriş. 

Peki, bu albümü çıkartma aşamasındayken sevdiklerinden, “zaten öğretmensin albüme ne gerek var” tepkileri aldın mı?

Hayır, böyle bir tepki almadım kimseden. Çünkü çevremdekiler zaten benim müzikle olan bağımı biliyorlar. Ayrıca ben daha çiçeği burnunda üç yıllık bir öğretmenim. Ama uzun yıllardır müzik yaşantıma gerek konserler olsun, gerek koro çalışmalarım olsun devam ediyorum.

Buradan şunu da söyleyeyim. Şuan özel okullarda öğretmenlik yapmaktayım. Eğer bir gün hayal ettiğim yerlere gelebilirsem, şehrin en gariban mahallelerinde müzik öğretmenliği yapmak istiyorum. O çocukları kazanmak, onların yüreğine dokunabilmek istiyorum. Umarım bu hedefimi gerçekleştirebilirim.

Her hangi bir ünlüyle yaşamış olduğun aklına gelen ilk hikayen desem neyi anlatırsın?

Gökhan Tepe ile Yüksek Lisans’ta aynı sınıfta ikimiz sınav olmuştuk. Birbirimize kopya vermiştik. Umarım sınavımız iptal edilmez bunu söyledikten sonra.  Gökhan abi beni belki görse hatırlamaz ama bu anıyı okuyunca olayı kesinlikle hatırlayacaktır. Birbirimizin sayesinde sınavdan geçtik. 

Sence idol kim?

İnsan doğar, çevresini izler, taklit ederek yeni hareketler öğrenir, taklit ederek konuşur, büyüklerini rol model alarak büyür. Her insanın hayatında idolleri vardır. Hayatına iz bırakandır idol. Ben hayatıma dokunan herkese teşekkür ediyorum.

Bundan sonra da single mi düşünüyorsun?

Bundan sonraki çalışmamı da single olarak düşünüyorum. Aslında üç, dört albüm yapacak kadar şarkım var ancak müzik piyasasının içinde bulunduğu durum single yapmaya zorluyor insanı. Çok acımasızca bir tüketim var. Popüler kültür dediğimiz şey aç bir yaratık gibi. 12 şarkılık bir albüm yaptım diyelim. Üç şarkısına klip çektim. Diğer 9 tanesinin kitlelere ne kadar ulaşabileceğini bilemiyoruz ki. Eskiden kaset vardı. Kaseti alan kişi kasetin içindeki tüm şarkıları dinlerdi. Şimdi öyle bir şey yok. Klibi yaptığın şarkı bir noktalara geliyor. Şarkının klibi yoksa şansı da yok gibi bir şey.

Yeni çıkış yapmış isimleri nasıl değerlendiriyorsun?

Çok değerli müzisyenler var. Bu işin eğitimini almış, hakkıyla yapan. Ancak birde zirzop popçular var. İnsanın aklıyla dalga geçen şarkılar yapıp köşeyi dönme derdinde olan zirzoplar. Sakın tüm pop müzik yapanlar beni yanlış anlamasın. Ama bazıları var ki “bu kadar da olmaz yahu, söz desen söz değil, müzik desen sadece ritimden oluşuyor” dediğim şarkımtrak şeyler çıkıyor ortaya. Bu çok tehlikeli bir mesele. Çünkü çocuklar bunları dinleyerek eğleniyor.

Sosyal Medya’yı aktif kullanıyor musun?

1998 yılından beri internetin içindeyim. Yani 10 yaşımdan beri; Facebook, Instagram, YouTube kanallarım var, sosyal medya olarak. Onun haricinde herhangi bir platformda üyeliğim yok. Sosyal medyaya çok önem veriyorum çünkü herkese ulaşabilme, her kesime dokunabilme şansını bize sunuyor. Takip etmek isteyenler Instagram ve Facebooktan @berkercanresmi yazarak bana ulaşabilirler.

“O Ses Türkiye” gibi büyük çaplı ses yarışmaları var. Onlara katılmayı düşündün mü?

Hayır düşünmedim. Elma ile Armut’u yarıştırmak gibi bir şey. Herkesin tarzı, üslubu farklıdır. Kim neye göre kimden daha iyi? Sanatın böyle bir ölçme mekanizması mı var? Kimse kusura bakmasın ama bu yarışmaları çok tehlikeli bir tuzak olarak görüyorum. Birileri cebini dolduracak diye yarışmalara katılan tertemiz hayalleri olan gencecik insanların ümitleri para hırsıyla paramparça ediliyor. 

Sesini ve tarzını nasıl buluyorlar?

Bana gelen yorumlar çok olumlu. Konserlerimden insanların mutlu ayrılmaları benim için çok önemli. Bu yorumu beni dinleyenlere ve dinleyecek olanlara bıraksak kızar mısınız bana? 

Yakın gelecekte ne tür projelerin var?

Öğretmenliğe ve konserlerime devam edeceğim. Yaz bittikten sonra hemen ikinci single için çalışmalara başlayacağım. Durmak yok yani. İkinci şarkıyı kafamda belirlemiş gibiyim. Ama şimdilik sürpriz olarak kalsın zamanı. 

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersin?

Bu yazıyı okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum öncelikle. Hayatın her alanında sevgi olmalı. Sevginin dokunduğu yer çöl olmaz. Yeşerir, tomurcuk verir, cennet gibi olur. Gerginliğimizin en büyük sebebi sevgisizliktir. Sevelim birbirimizi. Rengine, diline, dinine, etnik kimliğine bakmadan. Sadece sevelim.

Çok teşekkür ederiz Berk yolun açık olsun tekrar görüşmek üzere…

Bende size ve tüm önce vatan gazetesi emektarlarına teşekkürlerimi sunarım.

Doğum tarihi:30.12.1987

Burcu: Burcum Oğlak, yükselenim Akrep

En sevdiği huyu: Dobralık

En sevmediği huyu: Bazen sinirli hallerim

Uğurlu sayısı: 7

Uğurlu günü: Cumartesi

En sevdiği renk: Siyah

En sevdiği çizgi film: He-Man

En sevdiği söz: Gönülden gönüle yol gizli gizli…

Röportaj: Elif Günay

Fotoğraf: Fatma Demir