“Dünya canı sıkıldıkça ya da mutlu oldukça çocuklar doğurmuş bir ana gibi zaten. Hepimizin anası. Bazen sütünü veriyor doyuruyor, bazen zehrinden koklatıyor da her şeyi alıyor. Bazen saçlarını tarayıp salıveriyor, tüm güzelliğini gösteriyor; bazen peçesini takıyor da işvesini gizliyor. Yürütüyor önce ellerimizi tutarak, sonra itekliyor tam bağrının ortasına. Solu soluyabilirsen beni, diyor. Bazen saçlarını okşuyor. Bazense yoluyor saçlarını, ellerine veriyor. İşte böyle biraz şefkatinden gösterince acılarına sabretmeyi öğretiyor ki tekrar o şefkat anı gelsin; tekrar o doyumsuz güzelliğini göstersin bize diye bekliyoruz.”  

Sizin deyimizle Ayşenur Yıldız kimdir? 

Bazen hancı, çoğu zaman yolcu, sık sık DÜŞÜNÜR… 

Şaka bir yana, Bursa’da yaşayan, İngilizce öğretmenliği yapan, gezen, araştıran, okuyan ve yazmaya devam eden sıradan biri işte. 

Yazmaya ne zaman başladınız? İlkyazın anınızı paylaşır mısınız? 

İlkokul yıllarımda ilk öykülerimi oluşturmaya başladım. Arkadaşlarım dışarıda top oynardı, ben balkonda oturup hikâye yazardım. Çocukken hayal gücü sınır da tanımıyor, kah uzaydayım kah çamaşır makinesinin içinde… Bana yazmaktan daha cazip gelmiyordu oyun oynamak. 

Sizce yazmak ne demek? 

Yaşamak. Kalem benim nefes borum, o kırılırsa benim protein bağım kırılır.  

Hangi tür kitaplar yazıyorsunuz? 

Şiir ve deneme kitapları yazdım daha önceden ama yoluma roman ile devam edeceğim. Psikolojik, aşk, dram, gizem gibi türlerde yazacağımı söyleyebilirim.

Sizce iyi bir yazar olma kriterleri nelerdir? 

Çok okumak, okumak ve yine okumak… İzlemek, iyi gözlem yapmak ve araştırmak... Ama yine okumak!  

Biraz kitaplarınızdan bahsedelim… Bize kitaplarınızın içeriğini anlatır mısınız? 

İlk şiir kitabım ağırlıklı olarak hasret şiirlerinden oluşuyor, ismini de bu yüzden Bir Özlem Nüshası olarak seçtim. Deneme kitabım Ezbere Aşklar ise, aşkın toplumda algılanan tanımından başka bir tanımı olduğunu bir kurmaca hikâye üzerinden insanlara anlatmaya çalışıyor. 
Üçüncü kitabım Deniz Balıklara Küs ise içerisinde farklı türlerden şiirler barındırıyor. Çocuklar, anneler, kalbi kırılanlar, Afrika, yaşlılar gibi konuları işledim. 
Kitabı ise küstürülmüş çocuklara ithaf ettim. 

Ve son kitabım Dünyanın Senaristi ise psikolojik bir roman, aşk romanı da diyebiliriz. Çocuk sahibi olamadıklarını öğrenen genç çiftimiz bir burhan dönemi geçirirler ve boşanmaya karar verirler. Ancak söyledikleri her cümlede içlerinden geçen başka, dile gelen başka olur ve bu onların kaderini tamamen değiştirecektir. Bu arada ana karakterim İbrahim, sahilde Nurgül ile tanışır ve Nurgül’ün her duruma, olaya ve dünyaya uygun hikâyeleri vardır. Kâh mevsimleri anlatır kâh dünyanın senaristi diye adlandırdığı kaderi.  

İbrahim ve Zeynep’in ayrılan yollarını kesiştiren pay ise beklenmediktir. Dünyanın senaristi ne yaşamamızı ister. Kitabın sonunda ise şaşıracağınıza söz verebilirim. 

İmza günleri ve etkinlikler düzenliyor musunuz? 

Elbette. Özel imza günleri, şiir dinletileri ve fuarlarda kitap günleri düzenlemekte yahut katılım göstermekteyim. 

Okuyucularınız kitaplarınızı nereden bulabilirler? 

İnternetten, kitapyurdu, D&R, idefix gibi seçkin satış noktalarından bulabilirler. Ya da en yakın kitapçıdan isteyebilirler. 

Bundan sonra ki hedefleriniz neler? 

Yazmak, hep daha iyisini hep daha güzelini yazmak… 

Aileniz, sizin şair/yazar olma yolculuğunuzda yer aldı mı? Onların bu konuda size yansıyan fikirlerini öğrenebilir miyiz? 

Ailem bu konuda en büyük destekçim oldu her zaman. İlk kitabımı çıkarmam annem ve babamın teşvik etmesi ile mümkün oldu. Eğer onlar olmasaydı şu an dört kitabı olan bir yolcu olmayacaktım. 

Sizi yazmaya özendiren şeyler nedir? 

Anlaşılmak isteği diyebilirim. Her insanda olduğu gibi ben de anlattıklarımın birilerine ulaşmasını ve uzak diyarlarda olan kişilerle benzer hisleri paylaşmayı seviyorum.

Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazar mıydınız?

Dedim ya kalem benim nefes borum diye, yazmalıyım yani yaşadığımı hissetmek için. Kimselere sesimi duyuramasam da yalnızca yazmalıyım. 

İlk kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz? Bunu gerçekleştirmek sizin hayaliniz miydi? 

Köşede birikmiş şiirlerimi bir kitap olarak elimde tutmayı elbette hayal ediyordum ama tesadüfi oldu. İnternette bir yayınevine dair bir reklamla karşılaştım ve sonra kitap yayınlatma sürecini araştırmaya koyuldum. O şekilde dosyamı yayınevine ilettim ve bir kitabım oldu.  

Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimlerdir? 

Ömer Zülfü Livaneli ve Sabahattin Ali kalemlerine bayıldığım ve örnek aldığım kişilerdir. Onun haricinde, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Elif Şafak, Oğuz Atay, Orhan Kemal, Buket Uzuner, Latife Tekin, Sinan Akyüz, Reşat Nuri Güntekin, Kemal Tahir... Aklıma gelenler bunlar oldu.  Yabancı yazarlardan Sarah Jio, Debbie Macomber, Emily Barr, Lorrie Moore diye bir sıralama yapabilirim. Tabi yeni yazarlardan da beğendiğim, ilgimi çeken konuları ve kitapları okuyorum. 

Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz? 

Geceleri yazmayı daha çok seviyorum ama herhangi özel bir ortama ihtiyaç duyduğumu söyleyemem. İç sesimi duyabildiğim her an yazabilirim; metroda, evde, okulda, işte ya da herhangi bir yerde olmam beni etkilemez. Birkaç satır bile olsa bir yerlere not ederim. 

Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı? 

Yaşadığım sürece devam etmek istiyorum.  

Yeni kitap çalışmanızdan bahsedelim. Dünyanın senaristi kitabınız yeni çıktı. Peki, beklediğiniz ilgiyi bulabildiniz mi?  

Henüz çok yeni bir yolculuk olmasına rağmen çok güzel tepkiler aldım. Okuyanlar kitabı iki gün içinde bitirip çok güzel dönütler verdiler. Daha da iyi olacağına inanıyorum. 

Neden dünyanın senaristi?

Karakterimin anlattığı bir hikâyeden dolayı bu ismi verdim kitabıma. Ayrıca kitabın içinde sık sık dünya tasvirleri ve hayata yönelik betimlemeler yapılmakta. Misal: “Dünya canı sıkıldıkça ya da mutlu oldukça çocuklar doğurmuş bir ana gibi zaten. Hepimizin anası. Bazen sütünü veriyor doyuruyor, bazen zehrinden koklatıyor da her şeyi alıyor. Bazen saçlarını tarayıp salıveriyor, tüm güzelliğini gösteriyor; bazen peçesini takıyor da işvesini gizliyor. Yürütüyor önce ellerimizi tutarak, sonra itekliyor tam bağrının ortasına. Solu soluyabilirsen beni, diyor. Bazen saçlarını okşuyor. Bazense yoluyor saçlarını, ellerine veriyor. İşte böyle biraz şefkatinden gösterince acılarına sabretmeyi öğretiyor ki tekrar o şefkat anı gelsin; tekrar o doyumsuz güzelliğini göstersin bize diye bekliyoruz.”  

Dünyanın senaristi ile topluma ne tür bir mesaj veriyorsunuz? 

Hayat senaryosundan payımıza yüzlerce farklı şey düşebilir: aşk, ayrılık, acı, mutluluk, iyi ya da kötü herhangi bir şey… Her ne yaşıyorsak yaşayalım, sevdiğimiz insanların kıymetini bilelim ve payımızı onlarla birlikte karşılamaya, yaşamaya çalışalım. Çünkü hayat sevdiklerimizi feda etmek için çok kısa… 

Dünyanın senaristi kitabınızı yazma sürecinde unutamadığınız bir anınız oldu mu? 

Sahilde geçen hikâyemden dolayı sık sık sahile gidip orada saatlerce oturduğumu ve fotoğraflar çektiğimi paylaşayım öncelikle. Yine böyle bir gün yanıma selamsız sabahsız bir teyze geldi ve onunla hayattan ve kız çocuklarından oluşan ilginç bir sohbette bulunduk. Onun güler yüzünü ve tavsiyelerini aklıma not ettim.  

Başarının en büyük kuralı nedir sizce?

İnanmak ve o uğurda çalışmak. 

Sanat adına başka ne tür çalışmalarınız var

Yazmak dışında başka bir çalışmam yok.  

Zamanı geçmişe alma imkânınız olsa tekrardan yazar olmak ister miydiniz? Neden?  

Başka hiçbir yolu seçeceğimi sanmıyorum, ben yolumda tüm engellere ve zorluklara rağmen mutlu olmayı başarıyorum. 

Edebiyat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?   

Daha az kitabın piyasaya çıkmasını ve daha çok eleştirmen tarafından okunup yorumlanmasını isterdim. Eskiden ince elenip sık dokunurdu, bir kitap çıkar beş eleştirmen okurdu, bu kitaba da yazara da yön verirdi. Şimdi beş kitap çıkıyor ve bir eleştirmen bile okumuyor. Çok fazla kitap çıkıyor, çok fazla…  

İyi eleştirmenlerin yetişmesi ve çıkan kitapların iyi bir gözden geçip piyasaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. 

Hedeflerinize ulaşmanın yaratacağı en büyük etki ne olurdu? 

Mutluluk. Başarmış olma hissi bana çok yerinde hissettirir ve daha iyisini yapmayı hedeflerim. 

Düzenli olarak yaptığınız halde size bir şey katmayan 3 şey nedir?  

Düşünüyorum… Hımm, her gece uykuya dalmak için oyun oynamak. Resim çizmek. (Bu konuda sahiden yeteneksizim ama deneyip duruyorum.) Üçüncüsünü bulamadım.

Son olarak, yazar/şair olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? 

Yazmaya başlamadan evvel bol bol okusunlar derim. Okuma konusunda da seçici olsunlar, iyi kitapları okusunlar.  
10 yaşında Dünya Klasiklerini okumaya başlayan biri olarak söylüyorum ki düşünce dünyamı ve kelime haznemi kitaplarla zenginleştirmeseydim bugün yazıyor olmazdım. 


Not: Eğer bana ulaşmak isterseniz, kitaplar hakkında konuşmak ya da eğer kitaplarımdan herhangi birini okuduysanız ve yorumlarınızı paylaşmak isterseniz aşağıdaki sosyal medya hesaplarından bana ulaşabilirsiniz. 

Facebook: facebook.com/aysenuryildizyazar7/ 
Instagram: instagram.com/aysenuryildiz7/ 

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…