Kış mevsimini çok severim. O da beni çok sever sağ olsun. Ülkemize giriş yapar yapmaz ilk bana uğrayışı sevgiden hep. 
Günlerdir bir üşüyorum bir terliyor. Başımda biraz ateş, hafiften de ağrı. Garip bir esef. Kırılmışlık duygusu. Balonumu patlatmış sanki yoldan geçen bir amcanın sigara ateşi. Öyle garip bir çocukluk halleri. 
Bir tarafım güçlü, bir tarafım mızmızlanarak ilgi bekliyor. 
Hasta halimle bir bardak çay rica etsem.
Şöyle tavşan kanından az daha açık, bir de minnetsiz olursa sevinirim.
Neyse vazgeçtim ben sizlere birer  bardak çay ikram edeyim öyle söze başlayayım. Neme lazım hiç olmadık biri kalkar çay ikram eder sonra da sosyal paylaşım sitelerinde boy boy resimlerimle beraber Filiz'e çay ikram ettim diye yedi düvele duyurur. 
Eminim bir çoğunuz yine abarttığımı düşüneceksiniz. İnanın sizi haklı çıkartmayı çok isterdim şayet bir elin verdiğini yetmiş milyona göstermeseydik.
Tuhaf bir millet olduk vesselam! 
Her gün huylarımıza bir yenisini  ekliyoruz. Huy da, huy olsa. hıhh. Al birini, vur ötekine tarzında. 
Mesela önceleri Allah rızası için yaptığımız iyilikleri şimdilerde çevremizde olan insanlara caka satmak için yapıyoruz. 
Bunu ıspatlayacağım bir örnek vereyim hemen. 
Geçtiğimiz hafta Şanlıurfa'da Siverek Ticaret Odası tarafından ihtiyaç sahibi bin 700 öğrenciye mont dağıtıldı. 
Yapılan bu güzel yardım faaliyetinde; ihtiyaç sahibi küçük çocukların, dağıtılacak montların önünde ve giydikten sonra poz verdirilip çekilen fotoğraflar sosyal paylaşım sitesinde kullanıldı.
Bir elin verdiğini öbür el görmesin" diye Anadolu'da sıkça kullanılan özlü bir söz vardır. Açıklaması şudur; Bir yoksula yaptığınız yardımı veya hayır işlerinizi en yakınlarınız dahi bilmemelidir. Çünkü bu çeşit yardımlar dini, ya da sosyal bir ödevdir. Amaç kendini göstermek değil, bir yaraya merhem olmaktır. Herkes görsün, işitsin, kendisini övsün diye yapılan yardım, din ya da insanlık duygusu ile yapılmış iyilik olmaktan çıkar. 
Peki nüfusunun yüzde 90 bilmem kaçı Müslüman olan ülkemizde uygulama böyle midir? Muhakak ki hadiste veya özlü sözde ifade edildiği gibi davranan bir çok hayır sever vardır. Ancak büyük ölçüde bir kitle maalesef bunun dışında davranmaktadır.  Bunun en büyük örneği okullarda yaşanıyor. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilere hayırseverlerin katkısıyla yapılan kıyafet veya kırtasiye yardımları, ihtiyaç sahibi öğrencilere diğer arkadaşlarının huzurunda verilir. Üstelik kimi zaman basın da çağrılır bu yardım organizasyonlarına. Bunu yapan idareciler gururla poz üstüne poz verirken, yardım alan çocukların mahçubiyetleri yüzlerinden okunur. 
Yani demem o ki, nereye bakarsanız bakın yapılan yardımların bir çoğu ne yazık ki reklam amaçlı. O yüzden de anlamını yitiriyor yapılanlar. 
Çoğu zaman keşke diyorum. Keşke insanlar sonradan pişman olacağı şeyler yapmasalar.
Keşke kalp kırmamayı hayatımızın gayesi edinsek. 
Ve keşke hayatta menfaatimiz pahasına dahi olsa başkalarını "incitme" yerine "incinme"yi seçme erdemliğine sahip olabilsek.