Tarih kitaplarında sözü edilmediği için çoğumuzun Revan Hanlığı’ndan haberi yoktur.
18. Yüzyılın ikici yarında tarih sahnesine çıkarak yüzyıla yakın hüküm süren bu hanlığın, Osmanlı’ya yönelik saldırılar paralelinde yıkıldığını ve toprakları üzerinde bugün bizi soykırım yapmakla suçlayan Ermeni devletin kurulduğunu da bilenimiz çok azdır. Tarih, geçmişte yaşanan acıların yeniden yaşanmamasını öğreten, öğütleyen bir öğretmendir.
Revan Hanlığı’nı anlatan kitap ya da başka yazılı kaynak da bulmak zordur. İnternette birkaç satırla anlatılır Revan Hanlığı, ama niçin ve nasıl yıkıldığından, Revan Hanlığı topraklarında, bilinçli ve planlı bir çalışmayla bir Ermeni iklimi oluşturulduğunu ve sonrasında, bu yapay coğrafyada bir yapay devlet üretilmesinin ayrıntıları da pek bilinmez.
Geçtiğimiz hafta sonunda, İstanbul Türkiye Azerbaycan Derneği’nde (İSTAD), Revan Hanlarından Hasan Han’ın torunu Turhan Turgut’tan Revan Hanlığı’nın yıkılışını ve yerine Ermenistan’ın kuruluş hikayesini dinleme fırsatı bulduk.
Sunumunu İSTAD Genel sekreteri Metin Yıldırım'ın yaptığı konferansa birçok seçkin davetli ve medya mensupları katıldı.
İstanbul Türkiye Azerbaycan Derneği (İSTAD) tarafından düzenlenen "Revan Gerçeği Soykırım Yalanı” konferansında konuşan Revan Hanı Hüseyin Ali Han’ının torunu Turhan Turgut, Türklerin Revan'daki varlığının yüz yıllar öncesine dayandığını, buraların Ermenilerden çok önce bir Türk yurdu olduğunu belge ve fotoğraflarla anlattı..
Turhan Turgut, barkovizyon gösterisi eşliğinde yaptığı konuşmasında, “18. ve 19. yüzyıllarda hüküm süren Revan Türk Hanlığı’nın topraklarına, baba-dede topraklarımıza, suni ve yapay bir devlet olan Ermenistan'ın bu şekilde sahip çıkmasını anlamak için, 'neden orası Türk toprağıydı ve neden orası Türklere ait bir yerdi?' sorusunu sormamız ve cevabını  iyi kavramamız gerekir" dedi.

REVAN HANLIĞI BİR TÜRK DEVLETİYDİ


Revan Hanlığı, 18. Yüzyılın ikinci yarısıyla 19. Yüzyıl başlarında Güney Kafkasya’da tarih sahnesinde olan Türk hanlıklarından biriydi. Kafkasya’da çok stratejik bir coğrafyada ortaya çıkan Revan Hanlığı, Rusya ve İran’da yaşanmakta olan iç çekişmeler sonucunda orya çıkan otorite boşluğundan yararlanarak kurulmuştu.
Revan Hanlığı, Safeviler Devleti’nin sınırları içindeki Çukurs’ad (İrevan Beylerbeyliği) olarak anılan bölgede kurulmuştu. Çukurs’ad Beylerbeyliği Revan şehri ve çevresini, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin Şerur ve Sederek bölgelerini, Türkiye’nin Iğdır ilini ve aynı zamanda Beyazıt Kalesi’ni içine alan bir coğrafyayı kapsamaktaydı. Beylerbeyliği, Kaçar boylarının beyleri tarafından yönetiliyordu.
Yayılma siyaseti güden Ruslar Kafkasya'da Osmanlı nüfuzunun dışında kalan yerleri ele geçirmeye başladı. Bu durum İran, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında bölgesel bir rekabete yol açtı. 1803 yılından başlayarak hanlıkları ele geçiren Ruslar'ın Kafkaslar'daki yayılma siyaseti Türkmençay Antlaşması ile neticelendi. Rus Çarı I. Nikolay, 21 Mart-2 Nisan 1828 tarihli fermanıyla Revan ve Nahçıvan Hanlıklarını kaldırarak bunların yerinde "Ermeni Vilayeti" oluşturdu. Böylece Rus hükümeti, Osmanlı ve İran sınırlarında yapay olarak Hıristiyanlardan oluşan çekirdek devlet kurmaya başladı. Kısa süre içinde bu bölgeyi Ermenileştirmek için de, İran'dan 40.000'den fazla Ermeni’yi buralara taşıdı.
Rusya-İran Savaşı, 10 Şubat 1828 tarihinde,  Tebriz yakınlarındaki  Türkmençay şehrinde imzalanan   Türkmençay Antlaşması'yla sona erdi. Anlaşmanın 15. maddesi uyarınca, İran devleti ülke topraklarında yaşayan Ermeni kökenli halkın Güney Kafkasya'ya göç etmesine engel olmayacaktı. Anlaşma maddeleri çerçevesinde yapılan uygulamalarla,  Osmanlı İmparatorluğu'nda ve İran'da yaşayan Ermeniler  Güney Kafkasya'ya gönderildi. Ermeni aileler ilk olarak  Karabağ, Şeki,  Nahçıvan,  Erivan, Göyçe ve  Şamahı'ya yerleştirildi. Sadece  Berde'ye, 1828'in sonuna kadar binden fazla Ermeni aile yerleştirildi.
Q.D. Lazarev ve İ.F. Paskeviç gibi Rus generalleri, bilinçli olarak Ermenileri, daha çok Erivan bölgesine yönlendiriyorlardı. Generallerin bu çabası boşuna değildi; ileriye dönük bir planı hayata geçirmeye çalışıyorlardı. Zira Revan Hanlığı'nın bulunduğu coğrafya Osmanlı İmparatorluğu'na, Gürcü Hanlıklarına ve Nahçıvan üzerinden de İran'a komşuydu. Revan Hanlığı topraklarının bu stratejik konumu, bu üç komşu devlete de baskı uygulamaya imkan tanımaktaydı.
Ermeni asıllı Bebudov'un başkanlığında oluşturulan bir kurul, ileride Rusya’nın politikalarını uygulamada bir paravan olarak kullanılabilecek bir devlet yapılandırılmasını planlıyor ve uyguluyorlardı. İran ve Anadolu’dan taşınan Ermenilerin Erivan merkezli olarak yerleştirilmesi belli bir plan çerçevesinde gerçekleştiriliyordu.
1828 yılının Şubat ayından Mayıs ayına kadar, 948 Ermeni ailesi Erivan'a göç ettirildi. Bu planlı göçler sayesinde, Nahçıvan ve Erivan Hanlıklarının toprakları üzerinde, bir çekirdek Ermeni devleti oluşturulmuş oldu.
Bugünkü Ermenistan topraklarında M.Ö.1000 yıllarından itibaren Türkler yaşamışlardır. Hunlar, Bulgar Türkleri, Hazarlar, Azeriler, Osmanlılar bu bölgeyi kendilerine yurt edinmişlerdi. 1829'da Revan Vilâyeti Rusya'nın eline geçtiğinde, Ruslar tarafından yapılan istatistiklere göre, bu topraklarda yaşayan 118.650 kişiden 81.749'unun Müslüman ve 25.131'inin Ermeni olduğu kaydedilmişti.
Revan'daki Müslüman Türk nüfusun oranı 1886'da % 59.9 iken, 1915'de % 45,5'e düşürülmüştür. İstatistiklerden anlaşıldığı gibi, bir taraftan Ermenilerin İran ve Türkiye'den Revan (Erivan) Vilâyeti arazisine götürülmesine ve diğer taranan bölgedeki Türklerin baskı, zulüm ve kırımlarla bölgeden uzaklaştırılmasına rağmen, 1917 yılında bütün Erivan Vilâyeti'nin, yani Ermenistan'ın % 40'a yakın nüfusu Türklerden oluşuyordu.
  Erivan Vilâyetinde (Ermenistan Cumhuriyeti), 1918-1920 yılları arasında, Taşnak Hükümeti ve Taşnak Ordusu tarafından gerçekleştirilen Türk Soykırımı esnasında şimdiki Ermenistan'da yaşayan 575.000 Türk'ten 565.000'ni soykırıma mâruz kalmıştır.  Bu rakamı Ermeni araştırmacısı Zevan Korkodyan, "Sovyet Ermenistan'ın Ahalisi 1831-1931" adlı kitabında tasdik etmektedir (Bakınız; Doç. Dr. Yavuz Aslan, Rus İstilasından Sovyet Ermenistanı'na Erivan (Revan) Vilâyeti'nin Demografik Yapısı 1827-1922, Yeni Türkiye, sayı 38).
1915 Tehcir Olayı'nı, sadece "soykırım" olarak değil "etnik temizlik" şeklinde nitelendirenler, acaba yalnızca Revan'da soykırıma ve etnik temizliğe kurban giden 600.000 Türk'ü neden hatırlamak istemezler?
Revan soykırımına kurban giden 600 bin Müslüman Türk'ten bize yalnız şu hüzünlü Erzurum türküsü kaldı:
"Kırmızı gül demet demet
Sevda değil bir alâmet
Gitti gelmez o muhannet
Şol Revan'da balam galdı
Yavrum galdı balam nenni"

Turhan Turgut, Revan Hanlığı’nın tarih sahnesinden çekilmesini şöyle anlatıyordu:
“Revan, 1770’ten başlayarak 1827’ye kadar pek çok kez Gürcülerin ve Rusların hücumuna uğradıysa da, dayanmayı başardı. Fakat, en sonunda, zamanın “Uluhan” lakaplı serdarı II. Hüseyin Ali Han 13 Ekim 1827’de General Paskevich ‘in üstün kuvvetelerine boyun eğmek zorunda kaldı. Bağımsız Revan Hanlığı sona ermiş oldu.”
Revan Hanları:
1752-1755 : Halil Han Özbey
1755-1763 : Hasan Ali Han
1763-1783 : Hüseyin Ali Han
1783-1784 : Gulam Ali Han
1784-1805 : Muhammed Hüseyin Han
1794 : Ali Kulu Han,
1796- 1797 : Hasan Han
1805- 1806 : Mehti Kulu Han
1806- 1807 : Muhammed Han Marağai (Fath Ali Şah oğlu)
1807- 1827 : Hüseyin Kulu Ali Han ( 1740-1830)

ERMENİLERİN YERLEŞTİRİLMESİ


14 Eylül 1829’da Osmanlı İmparatorluğu ile Ruslar arasında imzalanan Edirne Anlaşması’nin 13’üncü maddesi uyarınca, iki devlet arasındaki savaşa katılmış veya tavaır ve hareketleriyle diğer tarafa yardımcı olan tebealarını tamamen affediyorlar ve bunlardan istediklere yerlere göç etmek isteyenlere 18 ay süre veriyorlardı.
Aynı şekilde, Ruslar tarafından işgal edilen ve Osmanlılara geri verilen yerler halkından olup da iki devletten birinin memleketine göç etmek isteyenlere de keza 18 ay müsaade verilecekti.
Bu yaşananlar sonrasında, 1832 sayımına göre, Revan Hanlığı sınırları içindeki hane sayısının dağılımı şöyleydi: Ermeni hane sayısı: 3452, Müslüman hane sayısı ise 9199..
1832 sayımına göre Ervan’daki Ermeni nüfusu 3937, Müslüman nüfusu ise 7331’di. (Kaynak: The Khanate of Erevan Under Qalar Rule 1795-1828 George A. Boumoutlan)
1897 sayımına göre Erivan kenti nüfus dağılımı da şöyle: Rus: 3713, Ermeni: 58148, Müslüman nüfus: 77491. ( Kaynak: “The Azerbaijani Turks” Audrey L. Altstadt)
1828-1832 arasında, İran’dan ve Anadolu’dan taşınarak Revan Hanlığı topraklarına yerleştirilen Ermeni hane sayısı da şöyle: Yerli Ermeni hane sayısı: 3452, iran’dan getirilen hane sayısı:4559, Anadolu’dan getirilen hane sayısı: 3674.
Bu taşınmalar sonrasında, 11832’de Revan Hanlığındaki nüfus dengesi şöyle oluşuyor: Türk sayısı: 50 bin, Ermeni sayısı ise, 20 bini yerli Ermeni, 25 bini İran Ermenisi ve 20 bini Anadolu Ermenisi olmak üzere toplam 65 bin. 1897’deki sayıma göre Erivan Guberniia’sı nüfus dağılımı da şöyle: Türk nüfus: 32 bin, Ermeni nüfus: 44 bin, Rus nüfus 2 bin.. (Kaynak: Audrey L. Altstadt)

REVAN HANLIĞI YIKILDIĞINDA HANEDAN OSMANLI’YA SIĞINMIŞTI


Bağımsız Revan Hanlığı yıkıldığı zaman Hüseyin Ali Han'ın (1807-1827) Osmanlı'ya sığındığını ve ailenin diğer kısmının Revan'da kaldığını belirten Turgut, Rus Devrimi sonrasında dedelerinin de buradan ayrıldığını anlattı.
Ermenistan'ın Türk ve Müslüman halka yönelik etnik temizlik yaptığını ve Türk yerleşim birimlerinin adlarını değiştirdiğini vurgulayan Turgut, şöyle konuştu:
"1914'te Revan vilayetinde 270 bin Türk varken, 1926'da 89 bine iniyor bu sayı. Bugün ise bilmiyorum, acaba Revan'da hiç Türk kaldı mı? Kalmadı galiba. Bizden kim kaldıysa orada, Ermeniler tarafından öldürüldü. Türk yerleşim birimlerinin isimlerini değiştirmeye başladılar, 667 köy, kasaba ve şehrin ismi değiştirildi. 1918-1987 arasında 254 yerleşim birimini de haritadan sildiler. Yani 'bugüne kadar böyle bir şey olmamıştır' dediler. Bugün Karabağ'ın işgal edilmiş olması, Rusların her zaman olduğu gibi buna göz yummuş olmaları bizi davamızı daha şiddetli bir şekilde savunmaya iten şeydir. Bunun için de bu durumun bir devlet politikası olarak ele alınması lazım."

"ERMENİLERE DEĞİL, SÖYLENENİN AKSİNE TÜRKLERE SOYKIRIM YAPILMIŞTIR” 


İSTAD Başkanı Sefer Karakoyunlu, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Ermenilere soykırım 1915 olayları konusunda şunları söyledi:
”Ermenistan, İran ve Ürdün’de yakılan Türkiye Azerbaycan bayraklarını yakanları ve buna göz yumanları kınıyoruz. Türkler Ermenilere soykırım yapmamış tam tersi Türkler soykırıma maruz kalmıştır. 1915 de biz emparyelislere karşı savaşırken tam tersi Ermeniler her cephede Türkleri arkadan vurmuş düşmanlarla iş birliği yapmış ve bunun neticesinde tecrit ve sürgüne tabi tutulmuşlardır. Sürgün ve göç sırasında ermeniler geçtikleri köylere kentlere saldırarak yakıp yıkmışlardır 1915 de eli silah tutan herkes cephelerde savaşırken ermeniler bu durumu fırsat bilerek anadoluda adeta taş üzerinde taş bırakmamışlardır. Bu soykırım anadoluda olduğu gibi Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerinde devam etmiştir.
Tarih de Ermeniler Türklere tam beş defa soykırım yapmıştır. Kıssaca hatırlatmak isterim. (1905-1906; 1918-1920; 1948-1953 ve 1988-tecritle başlayan1992 de Karabağ/Hocalı’da soykırıma dönüşen bir vahşet. 1918 yılının Mart ayından itibaren Bolşevik devrimini tesis etme adına Azerbaycan topraklarında toplu katliamlarla soykırım yapılmıştır. Özellikle 1918 yılının Mart ayının son üç gününde zirve noktasına ulaşan soykırım sadece Bakü'de 30 bin masum insan amansızca katledilmiş, bu katliamlar Bakü'yle beraber Azerbaycan'ın Şamahı, Guba, Karabağ, Nahçivan vilayetleri ile bugün Ermenistan sınırında olan ama tarihsel Azerbaycan toprakları Zengezur ve İrevan vilayetlerinde de gerçekleştirilmiş, yaklaşık 120 bin insanın üç günde hayatına son verilmiştir. Aynı soykırım Kars, Iğdır, Erzurum, Ardahan, Van ve Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinde devam etmiştir. Yakın zamanda dünya komoyu gözü önünde işlenen Hocalı soykırımı ve Türk topraklarının bulunduğu coğrafıyalarda yüzlerce toplu mezar göstermeye ve arşivlerde bunları kanıtlamaya hazırız ama geçmişlerinden korkanlar tarihin yüz karalarıdır. Soykırımlara kanıt olarak Azerbaycan’ın ve Türkiyenin çeşitli bölgelerinde yüzlerce toplu mezarlar mevcuttur. Azerbaycan Quba ve Kars Iğdır Erzurumdaki toplu mezarlar buna kanıttır.
Bu SOYKIRIM sadece Türklere karşı yapılmış bir soykırım değil, bu soykırım aynı zamanda tüm insanlığa karşı işlenmiş bir cinayettir. Türklere karşı yapılan soykırımları ve bu soykırıma destek veren devletleri kınıyoruz.”
 Konferans sonunda Turhan Turgut bey'e ve Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba'ya İSTAD Yönetim Kurulu tarafından Onursal üye rozeti takdim edildi.