Türkiye’de güçlü bir Muhalefet Partisi  olmadığı genel olarak ileri sürülmektedir. Gerçekten, TBMM’de, kalite olarak birçok kıymetli insanların bulunduğu CHP’nin, nicelik yani sayısal milletvekili adedi olarak yeterli olmadığı görülmektedir. Birçok önemli yasaların, gensoru, soruşturma  önergelerinin, en son olarak da, Anayasa Tadili görüşmelerinde, CHP’nin 134 kişilik, Milletvekili  Grubu etkili olamamış, sayısal sandalye üstünlüğüne sahip olan AKP kalkan ellerle, meclisi istediği  gibi yönlendirmiştir. 

Oysa, TBMM’de, örneğin CHP, 250 milletvekiline sahip olsaydı, AKP böyle  istediği gibi hareket edebilir miydi? Ancak, %25 oya kilitlenmiş bir CHP’nin daha fazla milletvekili çıkarmasına olanak görülmüyor. 

Bir zamanlar, Merkez Sağın güçlü partileri, ANAP ve DYP liderlerinin  birbirlerini yemeleri, kişisel geçimsizlikler sonucu yok olmuşlar, siyaset sahnesinden silinmişlerdir. Bu yokoluş, ne yazık ki, AKP’yi iktidara taşımıştır.

İddia ediyorum, eğer, ANAP ve DYP, tüm geçimsizliklerini bir tarafa bırakıp, Türkiye’nin mukadderati için işbirliği yapabilselerdi, AKP, asla iktidara gelemezdi. Daha sonra, birleşme yolunda atılan adımlar, ANAP ve DYP’nin, Demokrat Parti çatısı altında güya birleşmesi, cılız, yersiz ve sonuçsuz olmuş, Merkez Sağ cenah daha da silinmiştir. Demokrat Parti’nin aldığı oy oranında, bu girişimin ne denli başarısız olduğunu kanıtlamaktadır. Bu birleşme geç kalmış bir harekettir. 

Bana göre, birbirlerinden fazla farkı olmayan kadro, seçmen itibariyle, neredeyse aynı olan, Türkiye’ye halen bile erişilemeyen eser ve hizmetleri kazandıran, Merkez Sağın iki güzide partisi, ANAP ve DYP keşke büyük liderler, Özal ve Demirel tarafından bir araya getirilebilseydi. Hatta hep düşünürüm, büyük misyon ve vizyon adamları, Sn. Demirel’in Cumhurbaşkanı, Sn. Özal’ın Başbakan olarak görev yaptığı, arkalarında da bizlerin bulunduğu, Anavatan ve Doğruyol kadroları Türkiye’yi uçururdu. 

Türkiye, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, 4 Trilyon $ GSMH ve 1 Trilyon $ ihracat realizasyonuyla dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına  girmişti. Biz bunu yapabilirdik. 

ANAP ve DYP’nin ortadan kalkması, Türkiye için kayıptır. Türkiye, güven vermeyen bir geleceğe doğru sürüklenmektedir. ANAP ve DYP’nin fevkalade değerli  kadroları, sahipsiz kalmış, kendi köşelerine çaresiz çekilmişlerdir. 

ANAP ve DYP seçmeni de, büyük ölçüde, kerhen AKP’ye oy vermiştir. Bu noktada, CHP’nin ihmal ve yanlışları vardır. Liderlerinin hataları nedeniyle, ANAP ve DYP’nin yok olması sonucu boşlukta kalan kadro ve seçmenlere CHP talip olmamıştır. Parsayı da AKP toplamıştır. 

Nereden bakarsanız bakın, ANAP ve DYP’nin, %20 dolaylarında oyları vardı. Hadise basit bir hesaptır. CHP’nin %25 olarak kilitlenmiş oyuna, bu %20’den ne eklenirse kar değil midir? Siyasi partilerin, hele Ana Muhalefet Partisi konumunda olan bir partinin asıl hedefi, nasıl olursa olsun mutlaka iktidar olmaktır. 

“Efendim, biz Sosyal Demokratız, başka yerden oy kabul etmeyiz derseniz” sittin sene muhalefette kalmaya mahkumsunuz. Asıl oy tabanı %15’lerde olan AKP gibi partiler, Merkez Sağ oyları alabiliyor da, neden CHP bu ustalığı gösteremiyor? Kabul edilmelidir ki, bugün AKP’yi iktidara getiren seçmen ve oylar, ANAP ve DYP oylarıdır. Bunu AKP’liler kabul ediyorlar. 

ANAP ve DYP, seçmen ve kadroları kendilerine yakın duran, AKP’ye oylarını kerhen  vermişlerdir. Esasen CHP’nin bu oyları alıp, 250 milletvekili çıkarmak, hatta iktidara gelmek gibi bir derdi olmamıştır. %25’lik küçük bir grup olmak, belki de CHP’ye daha uygundur. 

Yani daimi Muhalefet Partisi. Bakınız şimdi gündemde bir anayasa değişikliği referandumu vardır. 

Bir defa, öncelikle şunu ifade edeyim, Sn. Özal ve Sn. Demirel tarafından, bir ara ifade edilen, Başkanlık modelinin, AKP tarafından hazırlanan modelle en ufak alakası yoktur. Bunu, Sn. Özal’a yakın ve birçok konuyu kendisiyle konuşmuş birisi olarak, açık seçik ifade ediyorum. Onlar, denge ve kontrol (Check and Balance) sistemine dayalı, yaşama, yargı, Kuvvetler Ayrılığına öncelik veren, asla tek adam olgusundan arınmış, Başkanın tüm karar ve tayinlerinin, TBMM’nin onay ve kabulünden geçeceği, ancak kararların hızla alınabileceği bir modeli düşünmüşlerdi. Temel bazda, ABD Başkanlık Sistemi idi. Yargı, Anayasa Mahkemesi, Mülki, Askeri vs. atamalar, tek başına, Başkanın inisiyatifinde olamayacağı bir modeldi.

Şimdi, Türkiye, geleceğiyle ilgili halk oyuna / Referanduma gidiyor. Ancak, halk ne olacağını bilmiyor. Olay, bir seçim havasına sokuluyor. Yani AKP’liler EVET diyecekler. TV’leri izliyorum. %60’ı geçer diyorlar. CHP, iyi bir kampanya yapacacağını beyan ediyor. Bu bağlamda, CHP’nin, çok bilinçli, akılcı olması gerekmiyor mu? Yapılacak ilk işlerden birisi, Merkez Sağın, Anavatan ve Doğruyol’un şu anda köşelerine çekilmiş, tüm kadrolarına ulaşmak, Milletvekilleri ve duayen isimlerini bulmak, toplantılar yapmak, istişarelerde bulunmak, Anayasa Referandumu  Kampanyasında, onların görüş ve önerilerini almak olmalıdır. 

Artık, geç olmasına rağmen, belki bu Referandum sürecinde, Merkez Sağı harekete geçirmek mümkün olabilir. Her zaman düşündüğüm  hususu, burada bir kez daha ifade edeyim. 

Türkiye’nin asıl ihtiyacı, Demokrat, Adalet, Anavatan, Doğruyol çizgisinde, yeni bir Parti oluşumudur.