Meşhur Nasrettin hoca fıkrasıdır “ya tutarsa” göl’ün maya tutmaması problem değildir. Yeni rejim değişikliği olası sakıncalar gerçek olursa ne olur; İş o zaman göl’e döktüğünüzü sandığınız maya değil mürekkep boyası olduğudur. Tüm göl renk değiştirecektir.

Yeni bir anayasa yapmak toplumsal mutabakattır. Toplumun tüm katmanlarını kapsamalı ve evrensel hukuku içerisinde barındırmalıdır. Bugün Ortadoğu ve İslam dünyasına bakınca, tek adamın hâkim olduğu veya totaliter rejimlerle yönetilmektedir. Ekonomik verilere bakınca dünya ekonomisindeki, toplam üretimin sadece %7-8 i altmış kadar İslam ülkesine aittir. Bu rakam tek başına bir Almanya etmektedir.

Ortadoğu ve İslam ülkeleri sadece tüketim toplumlarıdır. Üretmeden tüketen toplumlar dışa bağımlı ve kaynakları sömürülen halklardır. Dışarıdan ithal edilen teknolojiyle kalkındıklarını sanmaktadırlar. Kişi başına düşen gelir bir Avrupa ülkesinin 20-30 kat gerisindedir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen milli gelir, 50-60 bin dolardır. Ortadoğu ve İslam ülkelerinde bu rakam en fazla 10 bin dolardır. Ve bunu başarı olarak sunmaktadırlar.

Emperyalist güçler için Ortadoğu ve Afrika’daki enerji kaynaklarını yerel halka yedirmek istemezler. Bölge halklarının zenginleşmesi demokrasiyle ve hukuk’la yönetilmesi hiçbir zaman işlerine gelmez. Sanmayın ki ülkemizde demokrasinin ve hukukun tam manasıyla işlediğini görmek arzuları değildir.

Suudi Arabistan’ın yönetim biçimine bakacak olursak; Krallıkla yönetilmektedir, Şeriat vardır evrensel hukuk yakınından bile geçmemiştir. Demokrasi hak getire insan hakları nedir manasını bile bilen yoktur. Kadınların ise oy verme hakları dâhil her konuda kısıtlamalar mevcuttur. Hatta ülkenin bilim insanları, kadının bir memeli doğurgan olduğu kanaatine varabilmişlerdir.

Arabistan’daki yönetim şeklinden AB ve ABD rahatsız mı? Asla hatta ABD’nin İsrail’den sonra Dünyadaki en iyi stratejik ortaklarından biridir Arabistan. Var mı bu ülkeye demokrasi getirmek isteyen? maalesef. Kral kontrol altındadır petrol gelirlerinden Krala cömert davranılmaktadır. Egemen güçler kralı kontrol eder, Ülkede tek egemen güç olan kralda halkı kontrol eder bu kadar basit.

Emperyalizmin en nefret ettiği kesim köylüdür. Mutlaka ıslah edilmesi gereken topluluklardır. Çünkü kendi üretip kendi tüketen bir ahaliye mal satmak mümkün değildir. Ne modaya uyar, nede ona biçilen yaşam tarzına uyar. Ne kariyer endişesi vardır ne yalaka’lık yaparak bir yerlere gelme derdindedir.

Modern köle sınıfında değillerdir köylü kesimi.

Egemen güçlerin alerjisi ulus devletlerdir. Zira kontrolü zor, yönetim biçimleri vardır. Dış müdahalelere kapalı demokrasi ve hukukun işlediği bu tür rejimler Emperyalist güçlerin önündeki setlerdir.

Bu yapıları bozmak zordur ama terör, anarşi gibi değişik metotlar kullanmak suretiyle halkı zihinsel olarak bölerler. Sonraki aşamada ise fiziki olarak parçalamaktır. Bugün ülkemizde 40 yıldır oynanan oyunun adıdır.

Unutmamak gerekir ki demokrasi zor kazanılan, fakat bu kazanımı yaşatmak bizim elimizdedir. Demokrasi sağlığa benzerken totaliter rejimler ise birer kanserdir. Elde iken kıymetini bilmek erdem olsa gerek.

Adına ister tek kişi yönetimleri deyin, ister diktatör deyin ne derseniz deyin tek adam yönetimi baskı demektir. Sindirme demektir. Bugün mağdur olduğunuzda kapısına dayandığınız mahkemeler, yarın aynı gönül rahatlığı içerisinde derdinizi anlatamayacaksınız. Anlatsanız bile evrensel hukuk insan hakları gibi yasalar ile yargılanmayacaksınız. Zirvedeki gücün düşüncesi ve fikriyle yargılanacaksınız. Onun dayattığı yaşam tarzını yaşayacaksınız. Onun zevki zevkiniz onun görüşü sizin fikriniz olacaktır. Tek düze bir insan profili yaşamak zorundan kalacaksınız.

Artık beyninizi ve aklınızı kullanmanıza gerek kalmayacak o sizin için düşünecek sizin için neyin hayırlı neyin hayırsız olduğuna o karar verecek. Haydi, hayırlısı diyelim. Ha bilâder ben aklımı kullanmasam da olur diyorsanız o zaman tamam. Hem böyle kafam daha rahat kafamı yormuyorum bedenen yorulsam da akşam yatınca dinleniyorum. Şimdi oldu yes