Oruç tutmak Müslüman olmanın bir şartıdır. İslamı kabul eden, kendisini Müslüman olarak gören ve "Elhamdülillah Müslümanım" diyen bir insanın Ramazan orucunu tutması, her şeyden önce Allah'a verdiği sözü yerine getirmesidir. 
Müslüman, "teslim olmak, selamette bulunmak" demektir. Kendisini bütünüyle göklerin ve yerin Sahabine teslim eden bir Müslümanın Ramazan girer girmez bu teslimiyetin bir gereği olarak oruç ibadetine önem verir, kulluğunu yerine getirir. Bunun aksini düşünmek, sağlığı, sıhhati yerinde olduğu halde Ramazan orucunu ihmal etmek, bir kere Ramazan'ın feyzinden, bereketinden, manevi kazancından mahrum kalmaktır. Ama asıl kayıp, tutulmayan orucun yerini hiçbir şeyin dolduramamasıdır. Peygamberimiz (sav) bu durumu şöyle ifade ediyor: 
"Kim Ramazan'da özürsüz ve hasta olmaksızın bir gün oruç yerse, bütün sene boyunca oruç tutsa onu yerine getirmiş olmaz."
Hiçbir mazereti olmadığı halde kasten orucunu bozan bir kimse altmış gün keffaret orucu tutarak borcunu ödemiş olsa bile, bozmuş olduğu orucun sevabını bir daha elde edemez. O fazileti bulamaz. Çünkü vaktinde yapılan bir ibadetin sevabına, faziletine kazası yapılmakla ulaşmak mümkün olmaz.
Meselenin bir de âhiret boyutu var. Sevgili Peygamberimiz (sav)'in oruç tutmayanın ahiretteki cezasını şöyle anlatıyor:
"Ben uyuyorken, iki adam geldi, iki koltuğumdan tutarak çıkması zor bir dağa götürdüler ve: "Buraya çık" dediler. 
Ben de: "Çıkamam" deyince: "Biz onu sana kolaylaştırırız" dediler. Bunun üzerine dağa çıkmaya başladım. Ortasına gelince âniden kuvvetli sesler duyuldu. 
Ben, "Bu sesler nedir?" deyince: "Cehennem halkının feryadıdır" dediler. 
"Tekrar gitmeye başladık. Bir de gördük ki avurtları yarılmış, bu yarıklardan kanlar akan, ayakları bağlanmış bir topluluk!" Ben, "Bunlar kim?" dedim. "Oruçlarını vaktinden önce yiyenler (oruç tutmayanlar)" dediler.
Bu kayıpları yaşamamak, bu cezalarla karşılaşmamak için, maddi manevi yüzlerce faydası olan orucu ihmal etmemeli, kulluğun zevkine varmalıdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri şöyle buyurmuştur: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Peygamberimiz (sav) Ramazan ayı ile ilgili hadislerinde şöyle buyuruyor: "Mübarek Ramazan ayına kavuştunuz. Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapatılır ve şeytanlar bağlanır.Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”
Ramazan ayı oruç, ibadet ve sabır ayıdır. Allah'ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı aydır. Sevgili Peygamberimiz, ramazan ayında içtenlikle yapılan dua, ibadet ve iyiliklerin Allah katında daha değerli olacağını bildirmiştir.
Evet Sevgili Okurlar; Oruç küçümsenmemesi gereken bir durum.Osmanlı zamanında müslümanlar oruç tuttuğunda, yahudi ve hristiyanlar saygıdan dışarıda yemek yemezlermiş, şimdi dışarıya çıktığımızda  gördüğümüz manzara karşısında insan üzülmüyor değil eğer; Oruç'un fevzini ve bereketini bilmiş olsalardı, inanın şuan ki durumlarına oturup ağlarlardı.
Selam ve Dua ile....