PENTAGON BRUNSON’I NEDEN KAÇIRAMADI? 

ÖZET: 

Beyaz Saray Sözcüsü Sanders, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaptığı temaslar ve görüşmeler nedeniyle tutuklanan “Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında payları olduğu” gerekçesiyle, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kişisel yaptırım uygulayacaklarını ve ABD’deki paralarına ve mal varlıklarına el konulacağını duyurdu. 

Adalet Bakanı Gül’ün ve İçişleri Bakanı Soylu’nun Amerika’da mal varlıkları olmadığı bilindiğine göre, ABD’nin bu kişisel, nokta atışlı yaptırım kararını nasıl okumalıyız? Daha açık bir ifadeyle, Gül’ün ve Soylu’nun Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında nasıl bir rolleri olmuş olabilir?

ABD’nin, Bakan Gül’ü ve Bakan Soylu’yu “Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında payları olduğu” gerekçesiyle hedef almasının nedeni, Pentagon’un, Rahip Brunson’ın ev hapsine götürülürken kaçırma planını bozmaları olabilir mi?  

Önce ABD’li senatörler, ardından ABD Başkanı Trump ve Başkan Yardımcısı Pence devreye girdi, ama bütün baskılara rağmen, Türk Yargısı, 15 Temmuz operasyonu sonrasında yaptığı görüşmeler nedeniyle 2016’dan bu yana cezaevinde bulunan Evanjelik Misyoner Rahip Brunson’ı serbest bırakmadı. Avukatının, “ruh sağlığı” gerekçesiyle yaptığı başvuru dikkate alınarak, yargılanma sonuçlanana kadar ev hapsinde tutulmamasına karar verildi. 

Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı söz konusu olduğunda bütün dünyaya ders vermeye kalkışan ABD, Türk yargısının “ev hapsi” kararı karşısında şoke oldu. Çünkü, kendi çıkarları söz konusu olduğunda, yargı bağımsızlığı geçerliliğini yitiriyordu. 

ABD halkı öyle eğitilmişlerdi ki, Başkan dünyanın en güçlü insanıydı ve istekleri mutlaka yerine getirilmesi gereken emirlerdi. Rahip Brunsonı kurtarmak için seferber olan Evanjeliklerin, başkanlık koltuğuna taşıdıkları Trump’a ve Yardımcısı Pence’ye baskı yapmalarının nedeni bu inanıştı. 

Sayıları 100 milyon civarında olan Evanjelikler, Türkiye’nin Başkan Trump ve Yardımcısı Pence’in “ricalarını” sorgusuz yerine yetirmesini bekliyorlardı. Rahip Brunson’ın yaptıklarının Türk yasalarına göre suç sayılması hiç önemli değildi. 

Türkiye ABD’nin yalnızca müttefikiydi; sömürgesi değil! O nedenle, Okyanus Ötesi’nden gelen Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasına ilişkin mektup ve “ricalara” tereddütsüz, “Hayır!” dedi. 

Hukuk çerçevesinde bir başka formül önerdi Türkiye; “Ver imamı, al rahibi” dedi. Bu teklif de kabul görmedi. 

2016’da tutuklanan Rahip Brunson’ın bütün baskı ve ricalara rağmen serbest bırakılmaması Türkiye-ABD ilişkilerinin son derece gerilmesine neden olmuş, F-35’lerin verilmesini, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını engelleyen bir dizi yaptırım kararı alınmıştı. 

O da yetmedi, 1 Ağustos günü, Beyaz Saray Sözcüsü Sanders, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaptığı temaslar ve görüşmeler nedeniyle tutuklanan “Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında payları olduğu” gerekçesiyle, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kişisel yaptırım uygulayacaklarını ve ABD’deki paralarına ve mal varlıklarına el konulacağını duyurdu. 

Adalet Bakanı Gül’ün ve İçişleri Bakanı Soylu’nun Amerika’da mal varlıkları olmadığı bilindiğine göre, ABD’nin bu kişisel, nokta atışlı yaptırım kararını nasıl okumalıyız? Daha açık bir ifadeyle, Gül’ün ve Soylu’nun Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında nasıl bir rolleri olmuş olabilir? 

PENTAGON RAHİP BRUNSON’I NEDEN KAÇIRAMADI?

ABD’nin, Bakan Gül’ü ve Bakan Soylu’yu “Rahip Brunson’ın serbest bırakılmamasında payları olduğu” gerekçesiyle hedef almasının nedeni, Pentagon’un, Rahip Brunson’ın ev hapsine götürülürken kaçırma planını bozmaları olabilir mi?  

Bu konuda elbet açık ve net bilgi yok, ama olayların akışını altalta sıraladığınızda, ABD’yi çılgına çeviren gerçek kendiliğinden netleşiveriyor. 

Rahip Brunson’ın duruşması 18 Temmuz günü yapılacaktı. Baskılardan bunalan Türkiye’nin Rahip Brunson’ı serbest bırakabileceği ya da ev hapsine karar verebileceği konuşuluyordu. 

O günlerde İzmir’deki NATO üssünde dikkat çekici bir hareketlilik yaşanıyordu. Pentagon’un özel operasyonlarda kullandığı, çok özel eğitim görmüş bir ekibi Rahip Brunson’ın yargılanma süreci ve olası sonuçlarıyla çok yakından ilgileniyorlardı. 

İzmir’deki NATO üssünde konuşlanan ABD Savunma Bakanlığı Defence Intelligence Agency ekibinin yaptıkları plana göre, 18 Temmuz’da yapılacak duruşma sonrasında ev hapsine gönderilebilecek olan Rahip Brunson, sevgi ve sevinç gösterileri arasında “uçurulabilirdi.” Operasyonun her adımı santim santim planlanmıştı. Rahip Brunson’ı evine götürecek ekibin dikkati bir şekilde dağıtılacak, o arada Evanjelik Misyoner Rahip kanatlanıverecekti. O gün ABD’de Evanjelikler bayram yapacaklar, zaferlerini kutlayacaklardı. 

Olmadı. 18 Temmuz’da yapılan duruşmada Brunson’a ev hapsi çıkmadı; bu konuda bir umut da verilmedi. 

Türk İstahbaratı’nın uyuduğunu sanan Pentagon “kurtarma ekibi” düş kırıklığına uğradı. Anlaşılan o ki, özenle hazırlanmış plan deşifre olmuştu. 

Rahip Brunson 25 Temmuz günü yapılan duruşma sonrasında, saat 17.15’de tutuklu bulunduğu cezaevinden ev hapsine gönderildi. Fakat, deşifre olduklarını anlayan Pentagon “kurtarma ekibi” ortada yoktu.  

ABD’nin, Adalet Bakanı Gül’e ve İçişleri Bakanı Soylu’ya, Kürsel Magnitsky Yasası uyarınca nokta atışlı yaptırım kararı almasının nedeni, iki bakanımızı, 18 Temmuz’da Rahip Brunson’ın kaçırılmasını engellemekle ilgili tutması olabilir. Yakında ayrıntıları elbette açığa çıkacaktır. ABD’nin hukuksuz yaptırımları bizi ilgilendirmiyor, biz, ülkemizin çıkarlarını savunan bakanlarımızı alkışlıyoruz.

TRUMP-PENCE REKABETİ VE RAHİP BRUNSON 

Evanjelik Misyoner Rahip Brunson olayının geri planında Başkan Trump ile Yardımcısı Pence arasında yaşanmakta olan rekabeti görmekteyiz. Bu teopolitik çekişmenin ayrıntıları bilmeden geleceğimizi etkileyen ve etkileyecek olan gelişmelerin yönünü anlamakta güçlük çekeriz.

Pence’in arkasında güçlü bir Evanjelik destek var. Pence Trump’a göre Evanjeliklerin çok daha fazla güvendikleri bir isim. Evanjeliklerin Pence’e olan sempatileri, İndiana valiliği dönemindeki söylem ve uygulamalarından kaynaklanıyor. Pence, valiliği döneminde,  okullarda Evrim Teorisi yerine Kitab-ı Mukaddes’le uyumlu “yaratılış inancı”nın okutulmasını savunmuş ve okullarda cinsel eğitim dersleri verilmesini sakıncalı bulmuş, annenin sağlığını tehdit etmediği sürece kürtaja karşı çıkmış, ordunun saygınlığını ve disiplinini bozacağı gerekçesiyle homoseksüellerin askere alınmadan önce tedaviden geçmelerini önermiş ve işadamlarına, dini inanışları gerekçesiyle homoseksüelleri işe almama hakkı tanımıştı. Bu konularla ilgili yasa tasarılarının hazırlanmasına öncülük etmişti. Bunların hepsi, Evanjelik Hıristiyanların duyarlı oldukları konulardı.

Trump da, seçimlerde yüzde 30 civarında bir oy gücü olan Evanjeliklere şirin görünebilmek için onların hoşuna giden söylemlerde bulunmuştu, ama valilik yapmadığı için bu söylemlerinde ne oranda samimi olduğunu ispatlama şansı olmamıştı. Ayrıca, İsrail dostu olduğunu savunmasına, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesine, “Ağlama Duvarı” önünde duygusal fotoğraflar çektirmesine rağmen, seçimlerde kendisine destek verenler arasında antiseminist grupların olması, zaman zaman attığı tweetlerinde Mussolini’nin sözlemlerine yer vermesi Evanjeliklerin Trump’ın samimiyetini sorgulamalarına neden olmuştu. 

BASKILAR ARTARAK SÜRECEK GİBİ..

Trump ve özellikle Pence, Rahip Brunson’ın kurtarılması konusunda büyük baskı altındalar. Trump’ın da Pence’in de Evanjelikleri oyalama şansları yok. Çünkü,  Kasım ayında ABD’de, Senato Üçte Bir Yenileme ve Temsilciler Meclisi seçimleri var. Trump ve özellikle Pence, seçimlerde kendilerine büyük destek veren Evanjeliklerin karşısın boynu bükük çıkmak istemiyorlar. 

Devlet yönetiminin her kademesine sızmış olan Evanjeliklere göre, ABD başkan ve yardımcıları dünyanın en güçlü insanlarıdır. Evanjelik Misyoner Brunson’u kurtaramamaları, ancak, “görev ihmali” olarak açıklanabilir. O nedenle, Evanjeliklerin gönlünü alabilmek adına, Trump da, Pence de, Rahip Brunson’ı serbest bırakması için Türkiye’ye baskı yapıyorlar, yaptırımlar uyguluyorlar, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını önleyecek yasalar çıkarıyorlar. O da yetmiyor, Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasını engelledikleri varsayımıyla, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kişisel ambargo kararı alıyorlar. 

O güne kadar, ABD istihbarat elemanları Brunson’ı “uçuramazlarsa”, Kasım ayı yaklaştıkça bu baskılar daha da ağırlaşacaktır. Çünkü, Demokratların Cumhuriyetçiler’e oranla daha başarılı bir sonuç almaları durumunda Trump, “Acil” notuyla kendini Rusya ile işbirliği yaparak seçimlere hile karıştırmakla suçlayan Savcı Müller’in önünde bulacağını biliyor. Trump’ın,  Rahip Brunson’ı kurtarma dışında başka bir şansı yok. Aksi takdirde Pence’ ABD Başkanı olarak görebiliriz. Ya da dünyanın en ünlü alış-veriş zinciri olan Amazon’un patronu, Trump’ın ve Pence’in pabucunu dama atarak, ABD başkanlığına aday oluvermiş..

02.08.2018