Psikolog ve Yazar İlim Öz’ün 20. kitabı Travma Çağı-Geçmişin gölgesinden kurtulmak çok kısa bir zaman önce okurlarıyla buluştu. Yazar İlkim Öz ile samimi, dopdolu bir söyleşi daha gerçekleştirdik… Keyifli okumalar dilerim…

İlkim hanım merhaba.20.kitabınız Travma Çağı geçtiğimiz günlerde Martı Kitapevinden çıktı. Hayırlı olsun... Sürekli üretim halinde olduğunuzu gözlemliyoruz ilk kitaptan günümüze değin kaç yıl geçti?

Merhabalar sevgili Canan. Her şeyden önce değerli görüşlerin için çok teşekkür ederim. İlk kitabım daha doğrusu kitaplarım diyebilirim çünkü 6 kitaplık ailelere rehber kitaplar dizisi olarak yazmıştım. 6 kitaptan oluşan Çocuk Olmak dizisi. 1997 de yazmıştım. Hatta şimdilerde Martı yayınları yenilenmiş baskısıyla yeniden yayımladı. Tüm kitapevleri ve D&R ‘larda satışa sunuldu. Yani tam 20 yıl olmuş, hatta 20 yıl bitiyor. Epey zaman oldu gibi görünüyor ama sanki daha dün yazmış gibiyim. Kızım altı, oğlum üç yaşındaydı ilk kitaplarımı yazarken.

Bu röportajda aslında ben yazma serüveninizin başlangıcını da merak ettim. Siz bir Psikolog, Aile ve Evlilik terapistisiniz. Bir de bunlara televizyon, radyo programları kitaplar eklemişsiniz hepsi alanının ses getiren çalışmaları ama geçmişe dönecek olursak sizi yazmaya tetikleyen şey ne oldu?

Lisede edebiyat bölümündeydim. Yazmayı her zaman çok sevdim. Şiirler yazardım, ufak öyküler yazardım öğrencilik yıllarımda. Ödüller verirlerdi, dolmakalem gibi. Okumak ve yazmak hayatımın her döneminde önceliğim oldu diyebilirim. Üniversiteden mezun olup, alanda çalışmaya karar verdiğimde insanı en iyi nerde tanıyabilirim diye sormuştum kendime. Biliyorsunuz bizim meslekte çocukluk yılları son derece önemli. Bu sebepten dolayı Ankara’da özel bir kreşte işe başladım. Hem sorumlu müdür hem de okul psikoloğu olarak. Çocukları en iyi gözlemleyip tanıyabileceğim yer kreş ve Anaokullarıydı. Orada çalışırken aileleri bilgilendirmek üzere haftalık bültenler yazıp velilere vermeye başladım. O dönemin ilk kreş bülteniydi diyebilirim. Sonraları tüm ülkede yaygınlaştı bu uygulama. Ailelere çocuk gelişimi, ruh sağlığı, çocuk psikolojisi ile ilgili kısa yazılar yazıyordum. İşte o bültenlerle başladı yazarlık yolculuğum. Dönemin bir dergisinden geldi ilk köşe yazısı teklifi. Bültenleri görüp bizde de yazar mısınız teklifi beni çok heyecanlandırmıştı tabi. Kabul ettim ve aylık yazmaya başladım. Hemen ardından bir yayınevinden teklif geldi. Anne babalara rehber niteliğinde bir dizi kitap yazmamı istediler. Ve ilk kitaplarım Çocuk Olmak’ ları yazdım. Ardından bir yıl sonra 1988 de Genç Olmak dizisini yazdım.

Sizin kitap isimleriniz de hep cüretkar ve çok cesurdur ama burada başka bir şeyin altını çiziyorsunuz bir çağdan bahsediyorsunuz. İlk kez Terapi öykülerini kaleme almak nasıl gelişti? (Terapide beş soluk isimli bir kitabınız vardı ve çok ilgi çekmişti yazıldığı o dönemde) sonraki süreç nasıl ilerledi?

Ve 1999 da mesleki kariyerimde benim için çok önemli yeri olan Terapide 5 Soluk kitabımı yazdım. Türkiye’de bir Türk psikoloğun-psikoterapistin yazdığı ilk terapi öyküleri kitabıdır Terapide 5 Soluk. Terapiye gelen danışanlarımın gerçek hayat hikayelerini öyküleştirdim. O yıllarda bu tür psikoloji kitapları hiç yoktu. Şimdilerin kişisel gelişim kitapları çok çok sonradan moda oldu. Terapi de 5 Soluk’ta psikolog ve psikiyatr kimdir ayırımına ışık tutmayı amaçlamıştım. Çünkü insanımız bu ayırımı bilmiyordu. Ve psikoterapi seansları nedir, terapi odasında neler olur, ağlayarak terapi odasına giren kişi nasıl olur da gülümseyerek çıkar vb. insanımıza “psikoloji”, “psikoterapi”, “danışan” kavramları ile ilgili ışık tutmayı hedefledim. Rahatsızlıklar sadece fiziksel değildir, ruhunuz da ağrır, insanın ruhu ağrırsa ne yapmalıdır, hangi uzmana başvurmalıdır gibi bilgileri paylaşmayı çok önemsedim o yıllarda. Çünkü hiç bilinmiyordu. Ardından da diğer terapi öyküleri kitaplarım geldi. Bu süreçte bir radyo kanalından program yapmam için teklif geldi. 6 yıl boyunca hafta içi her gün radyoda canlı yayın yaptım. Kendi konumla ilgili. Ardından TRT fm, diğer TRT radyoları ve tvlar devreye girdi. Pek çok gazete ve dergilerde yazdım halen de yazıyorum, pek çok Tv kanalına sürekli uzman konuk olarak katılıyorum, ana haber bültenlerinde görüşlerime başvuruyorlar sağ olsunlar. Yaşamda böyle bir yolculuğum var sevgili Canan. Ve şimdi de 2017 de 20.kitabım Travma Çağı-Geçmişin Gölgesinden Kurtulmak okurlarımla buluştu.

Bu kitabınızda ‘Travma Çağında’ siz bir çağdan bahsediyorsunuz?

Günümüz insanları için bu çağ gerçekten bir travma çağı mı? Önce psikolojik Travma nedir diye mi sormalıyım? Beni psikolog olarak Travma Çağı’nı yazmaya yönlendiren, çağımızın gerçekten travmalarla dolu olması oldu. Dünya Sağlık Örgütünün açıklamalarına göre depresyon ve depresyona bağlı hastalıklar çığ gibi büyümekte. Her 4 kişiden biri depresyonda. Ülkemizde de durum çok iç açıcı değil. Mesleki çalışmalarımda da Post Travmatik Stres Bozuklukları çok yaygın yani psikolojik travma sonrası stres bozuklukları. İnsanlar psikolojik travmalarıyla boğuşuyor ama ne ile mücadele verdiğini pek çok kişi bilmiyor. Bir mutsuzluk, bir obezite, bir depresyon, bir uyku bozukluğu, bir öfke kontrolsüzlüğü, bir tahammülsüzlük, bir şiddet, bir ilişkilerde bozukluktur gidiyor. Bunların çoğunun nedeni psikolojik travmalardır.

İlkim Hanım? Kitabın altı kırmızı kalem ile çizilecek temel düşüncesi ne olacak?

Kitabın özü olarak diyorum ki; “PSİKOLOJİK TRAVMA KADER DEĞİLDİR. ÖNLENEBİLİR.”

Kitap kapağında Travmatik yaşantı önlenebilir mi? sorusuna rastlıyoruz… Bu travmalar başkalarından kaynaklanıyor özellikle çocukluk döneminde yaşananlar için maalesef çoğu zaman en yakınlarından kaynaklandığını gözlemliyoruz peki Travmanın önlenmesi nasıl mümkün olabilir? Çözüm önerileriniz nelerdir?

Toplumumuzda çok yaygın olan çocukluk travmaları önlenebilir. Bu yüzden annelerin okumasını önemle öneririm. Travmalı ilişkiler önlenebilir. Bu yüzden gençlerin okumasını öneririm. Travmalı aşklar önlenebilir. Bu yüzden sevgililerin okumasını öneririm. Travmalı evlilikler sağlığa kavuşabilir, bu yüzden eşlerin okumasını öneririm. Veee travmalı anneler oluşmasını böylece önleyebiliriz. Bu yüzden de çocuk sahibi olmayı düşünen kadınlarımıza öneririm. Her insan tektir ve önemlidir. Hiç kimse psikolojik travmanın hayatını mahvetmesini hak etmiyor. Geçmişin gölgesinden kurtulmak ve mutlu yaşamak her insanın hakkı diye düşünüyorum. Travma Çağı kitabımı bu önemli sebeplerden dolayı yazdım.

Neler olabiliyor bu çağın travmaları? İkili ilişkiler de düğmesi açılıyor, iliği mi çözülüyor bu travmaların? Geçmiş yaşantımızı, travmaları, tecrübeleri, sarsıntıları gündelik yaşamda sosyal hayatta iyi maskeleyip, ikili ilişkilerde mi gün yüzüne çıkarıyoruz aslında?

Psikolojik travma aslında çok göreceli bir kavram. Neden derseniz? Çünkü benzer olumsuz yaşantıyı yaşamış insanlara bakıyorsunuz. Biri hiç etkilenmemiş, biri çok az etkilenmiş, bir diğeri ise travmatik olarak etkilenmiş. Mesela doğal afetler de travmatik yaşantılardır. Depremler, yangınlar vb. Bazıları çok az etkilenirken, bazıları psikolojik travmaya maruz kalabiliyor. Mesela boşanmalar. Bazı çocuklar anne babasının boşanmasından normal şartlarda etkilenirken, bazı çocuklar için anne babasının boşanması onun ruhunda psikolojik travma oluşturmuş. Tabi cinsel istismar, cinsel tacizler ve fiziksel, duygusal, psikolojik şiddet her çocuk için doğrudan psikolojik travma oluşturuyor. Psikolojik travma için, insanın yaşantısında hiç beklemediği bir anda, aniden oluşan olumsuz yaşantının ruh sağlığı üzerindeki yıkıcı ve sarsıcı etkisidir diyebiliriz. Psikolojik travmanın son derece belirleyici bir özelliği vardır. Özellikle çocuklukta yaşanan travmalar hatırlanmaz. Ancak bilinçaltı onu saklı tutar. Bir nevi savunma mekanizmasıdır bu. Kişi kendini korumak adına sürekli savunmadadır. Kavgacı ama aynı zamanda teslimiyetçidir. Bu iki güçlü duygu arasında gidip gelmek kişinin kendisini ve yakın çevresini yorar.

Kitapta bir cümle var ve bu çok dikkatimi çekti diyorsunuz ki: ‘Travmalı insanla aşk, en zor aşktır. Neden İlkim hanım? Travmalı kişi ilişkiyi nasıl ve nerede berbat ediyor?

Sevgili Canan, çok önemli bir soru sordun. Evet travmalı insanla aşk! Travmalı insanla aşk en zor aşktır. Bu zor ilişki biçimini yaşayan pek çok insanla çalışıyorum terapilerde. Neye uğradığını anlamayan, yaşadığı hezimete ve hayal kırıklığına anlam veremeyen ve adlandıramayan çok insan var. T ravmalı insanlar ilişkiye bağımlı olurlar, çok severler ama aynı anda da çok nefret ederler. Ya terk ederler ya a kendilerini terk ettirirler. Travmalı insanla aşk iniş çıkışlıdır. Travmalı kişi, karşı tarafı bir göklere çıkarır, ardından da yerle bir eder. Bir sever, bir nefret eder. Bir sarılır, bir iter. Bir başının tacı yapar, bir ayağında paspas eder.

Çok Teşekkür ederim İlkim Hanım bu güzel kitabın pek çok bölümünün ve kelimelerinin altını ben kırmızı kalemle işaretleyerek okudum. Hem Psikoloji bilimi ile ilgilenen tüm bölüm öğrencilerinin hem de Çocuk Olmak serisinin Anneler ve çocuk gelişim bölümü öğrencilerinin hem de sizin kemikleşmiş okur kitlenizin büyük bir keyifle okuyacağı ve bilgileneceği çalışmalarınız hakkında okurlarımızı bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Ben de sana çok teşekkür ederim sevgili Canan. Tüm okurlara sevgiler…