ANKARA - CHP'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda seçilen Parti Meclisi (PM) üyeleri, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi.

Toplantının açılışında PM'nin en genç üyelerini yanına alarak bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, kurultayın bir şenlik havası içinde yapıldığını söyledi.

"CHP'de kurultaylar olur, ama kavgalar da olur" şeklinde bir algı oluşturulduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu algıyı yıktıklarını, yerle bir ettiklerini belirtti. 

"Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir"

Demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığının altını çizen Kılıçdaroğlu, "Sandıktan çıkanların ülkeyi yönetirken hukukun üstünlüğüne uyması gerekir. 'Sandıktan çıktım, istediğimi yaparım'... Bu demokrasi değildir, istediğimi yaparım. Beni seçenler beni denetleyecek. Denetimsiz bir yönetim olmaz" diye konuştu.

Herkesin hukuk çerçevesinde hareket etmek zorunda olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sokaktaki halkın "hukuk önünde herkesin eşit olduğu" inancını kaybettiğini ileri sürdü.

HSYK seçimleri

12 Ekim'de HSYK seçimleri olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, iktidarın bütün gücüyle seçimlere yoğunlaştığını söyledi.

"Başbakanı ziyaret ediyorlar bazıları, özel rüşvet taleplerinde bulunuyorlar" görüşünü iddia eden Kılıçdaroğlu, "Olur diyorlar. 'sizin maaşlarınızı artıracağız yeter ki bizim istediklerimizi HSYK'ya seçin.' Bütün savcılara ve hakimlere sesleniyorum; eğer bu ülkede adalete saygı duyulacaksa, o saygıyı önce siz duyacaksınız, siz sağlayacaksınız. Siyasal rüşvete teslim olan bir adaletten, adalet beklenemez. Adaleti güçlü kılmak istiyorsanız, 'ben siyasal erke bile karşı çıkarım, çünkü ben yargıcım, ben toplumun vicdanıyım' diyecekseniz siyasal rüşvete karşı çıkacaksınız. Bunu yapmayan yargıca yargıç, savcıya da savcı denmez. Geldiğimiz süreçte bütün bu gerçekler hepimizin önünde duruyor."

İmtiyazın, vesayete kaynaklık ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Birilerine imtiyaz sağlayacaksınız, 'her türlü yolsuzluğu yapabilirsin. Kimse sana dokunmayacak. Eğer birşey olursa meraklanma, özel aklanma mahkemeleri var. Oraya göndeririz bizim savcımız var takipsizlik verir, hakimi ayarladık o da zaten onaylayacak bir sorun kalmayacak.' Bu sürecin içindeyiz" iddiasında bulundu.

"AKP, vesayetin ta kendisi"

Dün 12 Eylül askeri darbesinin yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin iktidar olmadan önce ve olduktan sonra hep vesayetlere karşı çıktığını söylediğini aktardı.

Kendilerinin de vesayete karşı çıktığını bildiren Kılıçdaroğlu, "Hangi siyasi görüşten olursa olsun, siyasal partilerin hukuk dışında egemen bir vesayeti reddetmeleri, demokrasi açısından büyük bir kazançtır. Ama bunu söylemde değil eylemde de gerçekleştirmeleri gerekir. AKP, vesayetten şikayet etti, şimdi yeni bir vesayetin ta kendisi" değerlendirmesinde bulundu. 

Şişli'deki asansör kazası

Vesayetin yoğunlaştığı dönemlerde her alanlarda hukuksuzluk olacağını belirten Kılıçdaroğlu, bunun en tipik örneğinin "iş cinayetleri" olduğunun altını çizdi.

"Şu anda Türkiye ekonomik olarak Ortaçağ'ın vahşi kapitalizmine teslim edilmiş bir ülkedir" görüşünü dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"301 işçi ölüyor Soma'da. Dönemin Başbakanı gidiyor oraya ve diyor ki 'işin fıtratında var bu. Yeraltında çalışıyorsan, zaten öleceksin.' Asansör faciası, hepimizin gözleri önünde oldu. Davutpaşa'da patlama oldu, 30 kişi hayatını kaybetti. Esenler'de 10 işçi çadırlarda yanarak öldü... 2002-2014, kaç kişi iş kazalarında öldü biliyor musunuz? 15 bin 7 işçi, iş cinayetlerinde öldü. İş cinayetlerinde Avrupa'nın birincisiyiz, dünyanın da üçüncüsüyüz. Nasıl bir demokrasidir, nasıl bir hukuktur, nasıl bir ekonomik anlayıştır bu. İnsanın açıkca, vahşi kapitalizme teslim edilip, ölüme mahkum edildiği bir süreci yaşıyoruz. Böyle bir tabloyu ben içime sindiremiyorum. O insanlara üzülüyorum, çoluk çocuğu yok muydu? Bir asgari ücrete mahkum edilmişti onlar. Yerin yüzlerce metre altında alınteri döküyordu onlar evlerine bir lokma helal ekmek götürmek için. Siz onları ölüme mahkum ediyorsunuz. Ne adına kendi vesayetini tahkim adına yapıyorsunuz, bütün bunları.  Kendi karlarınızı daha çok artırmak için yapıyorsunuz bütün bunları. Soma'da iş cinayetleri olmuş, 301 işçi hayatını kaybetmiş, ben CHP Genel Başkanı olarak oraya gidiyorum, Enerji Bakanı firmayı bana övüyor medyanın önünde. Bütün bu tabloyu taşeronlaşma dediğimiz sistem yaratıyor. Çağdaş kölelik, neden vahşi kapitalizme teslim ediyorlar? İşte bu. İş güvencen yok, sendikalaşma hakkın yok, ömür boyu asgari ücrete mahkumsun sen."

Türkiye'de çağdaş ülkelerden farklı olarak, risklerin önceden tespit edilip, önlemlerinin alınmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'i eleştirdi. 

Başbakan Davutoğlu'na asansör faciası sonrasında bir çağrıda bulunduğunu ve "Sorumlu arıyorsan kabinede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'na bakacaksın, sorumlu o " dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, hukuken de yasal olarak da sorumlunun Bakan Çelik, olduğunu iddia etti. 

Bakan Çelik'e istifa çağrısı

Bakan Çelik'in 11 Eylül'de bir demeç vererek, olayları sorguladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:

"Okuyorum ibret olsun diye. 'Neden oluyor bu işler, çok açık ve net bunu görüyoruz üretim zorlaması var, bunu herkesin görmesini rica ediyorum.' Biz görüyoruz da sen yeni görmeye başladın. 'Bunu görmediğiniz an gerçekleri tespit edemeyiz.' Demek ki çok şükür gerçekleri tespit etti. 'Maliyet zorlaması var...' Beyefendi sanki muhalefet partisinin milletvekili. Bi kişi Bakan. Bütün bu şikayetlerin önlemini alması gereken kişi, ama şikayet ediyor. Merak ediyorum o koltukta niye oturuyor? Şikayet etmek için mi önlem almak için mi? Bu da zamana uygun olarak 'balonu nasıl hafifletebiliriz, tepkiyi nasıl biraz dindirebiliriz' o amaçla söylenmiş sözler. Samimi değiller. Soma faciasından sonra milletvekillerimiz yeraltı madenlerinde 'yaşam odası kurulsun' dile önerge verdiler. İnsanlar patlama olsa da ölmesinler diye. 19 yıldır ILO'nun öngördüğü bu sözleşmeyi Türkiye imzalamıyor. Görüşmeler yapılırken Bakan Faruk Çelik kürsüde oturuyordu, önergeye ret oyu verdi. 'Kabul etmiyoruz.' Yani, 'insanlar ölebilirler' dedi. Hani kar hırsı, hani maliyet hırsı, kar hırsına teslim oldun sen, vahşi kapitalizme teslim oldun sen... Neden şikayet ediyorsun şimdi. O görevi derhal bırakması ve ordan istifa etmesi gerekir, onurlu bir insanın. Bu cümleleri ettikten sonra. Hem bu cümleleri edeceksin hem yaşam odalarına karşı çıkacaksın. Kar hırsına insanlarımız kurban edildi."

İslamiyetin insan hayatına büyük önem verdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Siz bir insanı değil, insanların öldürülmesine uygun bir ekonomik sistemi yaratıyorsunuz ve Müslüman geçiniyorsunuz. 10 işçi ölüyor hala sorumlu yok. 301 işçi hayatını kaybetti, sorumlu yok... Bu sistem Türkiye'yi aydınlığa çıkarmaz. Bu sistem bir sömürü düzenini öngören sistemdir. Bu sistemi AKP bilinçli olarak yarattı zaten. Onlar için herşey para, din dahil inanç dahil, kimlik dahil herşey para için kullanılabilir. Yozlaşan bir düzen varsa, ahlaksızlık eğen bir ülkede pik yapmışsa dönüp o ülkeyi yönetin siyasal iktidara bakmak gerekiyor" diye konuştu. 

"Kimlik, inanç, mezhep üzerinden siyaset yapmayacağız"

"Vahşi kapitalizm, anayasada öngörülen sosyal devleti yıktı" diyen Kılıçdaroğlu, "Yok artık sosyal devlet, birbirimizi kandırmayalım. Emeğin, alınterinin sömürüldüğü, insanların yeraltında olumsuz koşullarda çalışmaya mahkum edildiği bir sistem yaşıyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Sistemi tetikleyen ana unsur AKP'nin izlediği ekonomi politikalarıdır. 'Gelin biz de işçilik çok ucuz' diyorlar. Ölse de kimse hesabını sormuyor, nasıl bir düzen bu? Bu düzeni kurmasına ve sürdürmesine karşın AKP iktidar oluyor. Asıl sorgulamamız, asıl üzerinde durmamız gereken nokta bu. İnsan hayatını bu kadar ucuzlatan, insanı yok eden bir iktidar nasıl oluyor da varlığını sürdürüyor? Temel nedeni, kimlik siyaseti. Kimlik üzerinden insanları bölüyor. İnanç üzerinden bölüyor, etnik kimlik üzerinden, mezhep üzerinden, yaşam tarzları üzerinden bölüyor. 'Aman ha CHP iktidara gelirse senin yaşam tarzına müdahale edecek' diyor, korkutuyor. Oysa biz asla yaşam tartzına müdahale etmeyeceğiz. Niye inancına müdahale edelim. Bu siyaseti toplumun genlerine şırınga ediyor ve kendi tabanını orada tutuyor. Hepimize düşen görev, kimlik üzerinden, inanç üzerinden, mezhep üzerinden, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacağız, yapanları da aşağılayacağız. Kınayacağız demiyorum, aşağılayacağız. İnsan en değerli varlıktır. Kimlik de mezhep de saygı duyulması gereken temel manevi dünyasıdır. O alana siyasetçi olarak asla müdahale etmeyeceğiz, müdahale edilmesine  izin vermeyeceğiz. Bütün yurttaşlarımın şunu bilmesini isterim, senin kimliğinin, inancının, yaşam tarzının güvencesi biziz, güvencesi CHP'dir. Hiçbir endişe duyma. Yaşam tarzına, kimliğine müdahale edilmeyecek. Sen eğer bu alanlarda bir sorunla karşılaşırsan o sorunu çözmek benim boynumun borcudur. Bu partinin boynunun borcudur."

Türkiye'yi çağdaş uygarlığa taşıyan bütün imzaların CHP'lilere ait olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Birşey daha yapacağız, 'geçmişimizle yüzleşmeli miyiz, yüzleşmemeli miyiz?' Bu tartışmayı bırakacağız. Bizim özgüvenimiz var mı? Var. Hatamız varsa, 'hatamız var' diyeceğiz, korkmayacağız. Geçmişi tartışırsak ne olur? Hiçbir şey olmaz. Geçmişe takılıp kalan bir siyasi gelenekten gelmiyoruz biz. Biz yönünü çağdaş uygarlığa çevirmiş insanlığa çevirmiş bir gelenekten geliyoruz, yanlış varsa kabul edeceğiz. Kim diyebilir 'benim eksiğim yoktur' diye. Hepimizin eksiği olabilir, halkımıza sözümüz var, o sözün arkasında duracağız. Yanlışlarımızı göreceğiz, aynı yanlışları tekrar etmemek için, birilerinin tuzağına düşmemek için yapacağız bunu. Alacağınız kararları halkın çıkarları doğrultusunda alacağız. Bunu yapmadığımız takdirde sorunları çözmeye talip olan bir parti olamayız. Bu ülkenin insanlarını sömürü düzenine teslim etmeyeceğiz, 19. yüzyılın vahşi kapitalizmine teslim etmeyeceğiz, herkesin sendikası olacak. Üreteceğiz ve hakça paylaşacağız. Büyüyeceğiz biz, kazanacağız ama hakça bölüşeceğiz. Sosyal devleti güçlendireceğiz, birilerinin gidip birilerine el avuç açmasını beklemeyeceğiz."