Bir zamanlar DP’nin en önde gelen isimlerinden biriydi… Bir dönem yine DP’den Spor Bakanlığı görevinde de bulunmuş ve özellikle Karpaz bölgesinde partisine çok şeyler kazandırmıştı. Ama siyaset bu işte, ne zaman ne olacağı, kimin ne zaman parti değiştireceği pek kestirilmiyor.. Mustafa Gökmen adı daha geçtiğimiz yılda bile DP için çok şey ifade ederken, şimdi beraber aynı yolda yürüdüğü parti arkadaşları, onun adını bile anmak istemiyorlar… O şimdi ÖRP’li ve yine bu partinin de önemli isimlerinden birisi. Özellikle TC tabanını etrafından toplaması hiçbir zaman zor değil ve hangi partide olursa olsun geniş bir kitleye sahip. Dün, Kanal T’de sabah konuğumuz ÖRP Genel Başkan Yardımcısı ve İskele Milletvekili Mustafa Gökmen’di. Her zaman ki gibi sabahın ilk saatlerinde de kendine has kibar ve mütevazi tavrını koruyordu ama programın sonuna doğru partisi hakkında ki suçlamalar konusun açınca belli ki o da dolmuş olacaktı ve ilk kez sesini yükselterek, biraz da kızgın bir eda ile açtı ağzını yumdu gözünü! Geçen hafta mecliste yaşanan seviyesiz genel kurulda söylenen sözlerin meclis tutanaklarından çıkarılmasını talep ediyordu ve bu konuda gerekli girişimlerin yapıldığını da ifade etti! Çünkü, meclis devletin kutsal organların bir tanesiydi ve tutanaklara öyle çirkin ifadelerin geçmesi sadece meclisin değil devletin de itibarını düşürürdü! Anladığımız kadarıyla UBP boykotu kaldırmış olmasına rağmen, Mustafa Gökmen hem UBP’nin hem de DP’nin kararları ne olursa olsun 17 aylık boykot süresince aldıkları maaşların geri verilmesini bunu etik bir davranış olacağını düşünüyordu! Yine Mustafa Gökmen’in ifadesine göre, UBP ve DP milletvekillerinin o sürede aldıkları maaşlar hak değildi ve bu konuda ki görüşlerini birkaç kelime ile şöyle özetledi; “Hakkımı helal etmiyorum, bu millet de hakkını helal etmiyor…” Çünkü Gökmen’e göre trilyonlara varan o para en az 2 bin genci istihdam edecek kadar çoktu ve vatandaşın vergilerinden oluşan bu maaşlar da çalışmadan alındığında haramdı! Tabi ki Gökmen’in asıl hedefi eski partisi Demokrat Parti ve özellikle de Serdar Denktaş’tı! Demokrasi savaşı verdiğini söyleyen Serdar Denktaş’a deyim yerindeyse esti yağdı… Geçmişi biraz hatırlatmaya çalıştı ve 1996 yılında ki bozulan DP-CTP hükümetinin nedenini sordu! Çünkü, Mustafa Gökmen’e göre o hükümetin bozulmasının arkasında tamamen Serdar Denktaş vardı ve iktidarın bozulması için dışarıdan müdahale de dahil her yola başvurmuştu! Bu operasyon aslında dönemin DP Genel Başkanı Hakkı Atun’u parti başkanlığından yeme operasyonu idi ve bunda da dışarıdan da müdahale yapılarak başarılı olundu! Hatırlanacağı üzere, o dönem hükümetin büyük ortağı hakkı Atun başkanlığında ki Demokrat Parti idi ve hükümet bozulduktan sonra UBP-DP hükümeti kurulmuş ve DP küçük ortaklık safına geçmişti! Biz sordukça Mustafa Gökmen, biraz da hiddetlenerek kendisini de içinde bulunduğu hükümetlere kızgınlığını ortaya döktü… Gökmen’e göre geçmişte hortumculuğun en büyüğü yapılmış, devlet arazileri ihalesiz birilerine peşkeş çekilmiş, bankalar içi boşaltılarak çökertilmiş ve ihanetin en büyüğü yapılmıştı! Bütün bu suçlamaları yaptıktan sonra Gökmen, hem UBP’nin hem de DP’nin geçmişteki suçlarından dolayı ‘tövbe’ etmeleri gerektiğinin altını da çizdi! ÖRP’li vekil, UBP ve DP’den sonra ‘istifa gerçekleşmezse ben partiden istifa ederim diyen Lefkoşa Belediye Başkanı Cemal Bulutoğlularına’na dokundurma yaparak, onlar istifa ederlerse sen de istifa edecek misin belediyedeki görevinden, diye göndermede bulundu… Mustafa Gökmen’in dünkü çıkışlarından anladık ki, ÖRP için artık suskunluk dönemi geride kalıyor! Zira, şimdiye kadar suçlamalara karşı çok fazla bir tepki göstermediler ve sessiz kalmayı yeğlediler ama, bundan sonra onlar da ağızlarını açmak için düğmeye bastılar… Onların artık konuşmaya başlaması, UBP’nin boykotu kaldırması, DP’de ki son gelişmeler ve CTP’nin de sertleşmeye başlayan tavrı önümüzde ki günlerin çok gürültülü ve patırtılı geçeceğine işaret… Biz gazeteciler için belki bu tür siyasi çalkantılar iyi birer malzemedir ama, işte gönül yine de uzlaşma, ve ülke insanının huzurundan yana! Kıssadan Hisse Küçük istavrit… Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye önce müthiş bir acı duydu dudağında gümbür gümbür oldu yüreği, sonra hızla çekildi yukarıya… Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü neye benzerdi acep gökyüzü. Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu “Dudağı yarıklar” denir, şanslıdır onlar, hani görüp de gökyüzünü, insanı, oltadan son anda kurtulanlar. Ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu küçük istavrit anladı; yolun sonu.Koca denizlere sığmazdı yüreği. Oysa, şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende, cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu minik yüzgeci.İnsanlar gelip geçtiler önünden, bir kedi yalanarak baktı gözünün içine yavaşça karardı dünya, başı da dönüyordu. Son bir kez düşündü derin maviyi, beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu. İşte tam o anda eğilip aldım onu.Yürüdüm deniz kenarına bir öpücük kondurdum başına, iki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle, saldım denizin sularına.Bir an öylece baka-kaldı Sonra sevinçle dibe daldı. Gitti tüm kederimi söküp atarak, teşekkürü de ihmal etmemişti. Bir kaç değerli pulunu Elime, avuçlarıma bırakarak. Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme. Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu, niye? “Bir gün dedim, bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye…” Günün Fıkrası İyi kızlar! Üç kız ölmüş, cennetin kapısında sıraya girmişler. En büyük melek, kızları karşılamış ve sormuş: - Cennetin kapısından girmeden önce size küçük bir sorum var. Hayattayken iyi kızlar mıydınız?" İlk kız atılmış: -Sayın melek hazretleri! İnanın ben daima iyi bir kız oldum. Evlenmeden önce kimseyle olmadığım gibi evlendikten sonra da olmadım Büyük melek yardımcısına dönmüş: -Tamam bu kıza altın anahtarı verin" İkinci kız; -Sayın melek hazretleri! Ben evlenmeden kimseyle olmadım ama evlendikten sonra dayanamadım!" - Bu kıza da gümüş anahtarı verin" demiş melek hazretleri. Sıra üçüncü kıza gelmiş; -Sayın melek ben her önüme gelen erkekle evlenmeden önce ve sonra doyasıya birlikte oldum... Büyük melek şöyle bir sağına ve soluna baktıktan sonra yardımcısına fısıldamış: -Buna da benim odanın anahtarını verin.