Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminde bulunduğu gece bombalanan Meclis'te bulunan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'a, o gece Ankara'da ve Meclis’te tüm yönleriyle şahit olan milletvekillerinden biri olduğunu anımsattı.

Darbe girişimi sonrasında dava süreçlerini müdahil olarak takip ettiğini belirten Özel, CHP'nin, o gece darbe girişiminin başarısız olması ve o gecenin ardından darbenin tüm yönleriyle açığa çıkarılması için çok samimi bir gayret gösterdiğini vurguladı.

Özel, "O gece, hangi siyasi görüşten olursak olalım, 80 milyon olarak hep beraber eksik de olsa sahip olduğumuz bu demokrasiden vazgeçmeyeceğimizi, askeri darbelere, askeri cuntalara boyun eğmeyeceğimizi, meydanlarda, parlamentoda, FETÖ mensuplarının etkili olduğu kışla önlerinde direnerek, gösterdik ve bir demokrasi zaferi yazdık." diye konuştu.

"Ülkeyi ve demokrasiyi korumak için..."

Her geçen gün, 15 Temmuz akşamı, iktidarıyla muhalefetiyle parlamentoda gösterdikleri direnişin ne kadar anlamlı olduğunu gördüğünü vurgulayan Özel, "O direniş, Türkiye'nin her yerinde askeri darbelere karşı duran vatandaşlarımıza güç verdi, farklı siyasi görüşlerin ülkeyi ve demokrasiyi korumak için bir araya gelebileceğinin en somut göstergesi." ifadesini kullandı.

15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşadıklarını anlatan Özel, o hafta nöbetçi grup başkanvekili olduğunu ve 16 Temmuz Cumartesi sabahı Ankara'dan ayrılmayı planladığını kaydetti.

CHP Parti Meclisi'nin cuma günkü toplantısının ardından akşam saatlerinde konakladığı yerde, jetlerin alçak uçuşlarına tanıklık ettiğini aktaran Özgür Özel, bir darbe girişimi planlandığının aklının ucundan geçmediğini, bu yöndeki şüphelere ilişkin gelen sorulara da böyle bir durumun mümkün olmayacağı yanıtını verdiğini belirtti.

İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün, Büyükşehir Belediyesi'nin kuşatıldığına yönelik gelen bilgilerin ardından CHP Genel Merkezi'ne geçerek, yöneticilerle bir durum değerlendirmesi yaptıklarını anımsatan Özel, darbenin kim tarafından yapıldığına, kimi hedef aldığına bakmadan karşısında pozisyon aldıklarını bildirdi.

Özel, o sırada İstanbul'a gitmek üzere uçakta olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yöneticileriyle beraber bir saniye dahi tereddüt etmeden demokrasinin yanında saf tuttuklarını vurguladı.

Genel merkezden ayrıldıklarını ve parlamentoya, yüce çatıya sahip çıkmak için yola çıktıklarını ifade eden Özel, TBMM'ye geldiğinde Genel Kurul'da Başkanlık Divanı'na oturduğunu anlattı.

Özel, o güne kadar ve o geceden sonra çok sert tartışmalar yaşadıkları AK Parti'li milletvekillerinin ayakta alkışladığı ve siyasi hayatında, parlamentoda yaptığı "en unutulmaz konuşması" olarak değerlendirdiği kısa konuşma yaptığını belirterek, "CHP, 93 yıllık bir partidir, bu süre boyunca seçimlere girer çıkarız, yeneriz, yeniliriz. Ama asla darbecilere yenilmeyiz, darbecilere teslim olmayız. Son yapılan seçimlerde halkımız, CHP'ye ana muhalefet partisi olma görevini vermiştir, halkımız yapılacak bir demokratik seçimle CHP'ye bir başka görev verene kadar, Türkiye'nin ana muhalefet partisiyiz, demokrasiye ve parlamentoya sonuna kadar bağlıyız." dediğini aktardı.

"Parlamentomuz çok önemli bir görevi yerine getirdi"

CHP Grup Başkanvekili Özel, askeri darbelerde, sivil siyasete dışarıdan yapılan müdahalelerde, darbeyi gerçekleştiren gücün ve vatandaşların, muhalefet partilerine, destek verip vermeyeceğine baktığını belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisi olarak demokrasi dışı her müdahaleye karşı çıktıklarını, ara rejim, darbe dönemlerinin hep karşısında durduklarını vurgulayan Özel, şunları kaydetti:

"15 Temmuz'da da demokrasiye ve sivil siyasete bağlılığımızı, partimizin tarihine yönelik tüm karalamalara rağmen bir kere daha gösterdik. Fetullah Gülen terör örgütü olarak bilinen FETÖ'nün cemaat olarak bilindiği dönemlerden bu yana partimizle arasında tarihsel bir husumet olduğu, bu örgütün devlete yerleşmesi, büyümesi ve devlet imkanlarını kullanmasına başından beri karşı olduğumuzun altını bir kere daha çizmek gerekiyor. O gece parlamentomuz, çok ama çok önemli bir görevi yerine getirdi. Öyle ki o gecenin öncesinde 23 Nisan resepsiyonu nedeniyle İsmail Kahraman ile bir tartışmamız vardı, o gece o ortadan kalktı, demokrasi öpücüğü dedik ve geçmiş tüm kırgınlıkları, yaşananları bir kenara bırakarak tek yürek olduk. Birlikte direndik, birlikte mücadele ettik."

"İlla sığınağa mı girmek gerekiyordu"

Genel Kurul Salonu'nu 10 metre ile ıskalayan bombanın ardından sığınağa inme kararı alındığını anımsatan Özel, darbe akşamı vatandaşlar sokakta direnirken, Mecliste tepelerine bombalar yağarken, tüm partilerden milletvekilleri olarak bir araya geldiklerini bildirdi.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve bazı milletvekilleriyle sığınakta bir odaya girerek 16 Temmuz günü TBMM Genel Kurulu'nda okunan ve altında 4 partinin de imzası bulunan bildiriyi hazırladıklarını ifade eden Özel, bildirinin, bombardıman altındaki Meclisin ertesi gün açılıp, çalışma ve darbeye karşı koyma iradesi açısından çok önemli olduğunu vurguladı.

Özel, "O gün de bugün de şu soruyu kendime soruyorum: Uzlaşı metnini yazmak için illa sığınağa mı girmek gerekiyordu?" dedi.

O gün sağlanan uzlaşıyı bırakmamak, kafalarına bomba yedikten sonra sığınağa girmek yerine, o sığınağa girilmemesi için uzlaşmak gerektiğine işaret eden Özel, o güne kadar, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, vatandaşların, seçmenin en büyük şikayetinin, "Neden siyasi partiler bir araya gelemiyor, neden her memleket meselesinde ayrışıyor?" olduğunu aktardı.

Özgür Özel, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"O dönem tarafsız cumhurbaşkanı unvanını taşıyan, iktidar partisinin kurucu genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dilinin körüklediği bir kutuplaşma görüntüsü ve siyasi diyalog eksikliği, en büyük sorunlarımızdan birini oluşturuyordu. O gece ve o geceyi izleyen birkaç gün boyunca bu diyalog eksikliğini aşmış olsak da ilerleyen dönemde yine iktidar partisi ve Erdoğan, kutuplaştırıcı dilini ve ötekileştirici tavrını takınarak, o gece parlamentoda başlattığımız diyalog zeminini bozdu. Bombaların altında sığınağa girdiğimiz, uzlaşı metinlerini yazdığımız, demokrasiye sahip çıktığımız, darbecilerin etkisiz hale gelmesinden, terör örgütünü bir daha o girişimde bulunamayacak noktaya getirilmesinden sadece 5 gün sonra OHAL ilan edildi. OHAL ilanı, bu parlamentoya, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasi birikimine büyük bir saygısızlık olduğu gibi o gece bu çatı altında bulunan özellikle iktidar partisine mensup milletvekillerine de büyük bir haksızlıktı. Hep birlikte bu terör örgütüyle hukuk içinde kalarak mücadele edebilirdik."

"Hemen olağanüstü yöntemlere girişmek..."

Darbe girişiminin ve OHAL'in ikinci yılında, örgütle, darbe girişimiyle ilgisi olmayan yüzlerce masum kişinin mağdur edildiğini savunan Özel, "FETÖ ile mücadele adına başlayan girişimde hala FETÖ'nün üst düzey yöneticileri yurt dışındaysa, daha birkaç gün önce çıkarılan KHK ile 20 bine yakın kamu görevlisi ihraç edildiyse ve hala kripto FETÖ'cülerin varlığından şüphe ediliyorsa, darbenin siyasi ayağıyla halen yüzleşilmek için çaba sarf edilmediyse, OHAL döneminde yapılan mücadelenin başarıya ulaştığı savunulabilir mi?" diye sordu.

Özel, birilerine olağanüstü yetkiler vermeden, hukuku askıya almadan da bu örgütle mücadele edilebileceğini, hem de hiç kimsenin beklemediği kadar kısa bir süre içinde bunun olabileceğini kaydetti.

Özgür Özel, olağan yollardan mücadeleyi denemeden hemen olağanüstü yöntemlere girişmenin, demokrasiyi, hukuku by-pass etmenin, AK Parti'nin darbe girişimini anlamadığını, bombalar altında yazılan uzlaşı bildirisinin ortaya çıktığı koşulları görmezden geldiğini ve FETÖ'nün devlete yerleşmesindeki rolünü bir an olsun sorgulamadığını gösterdiğini öne sürdü.

Özel, kutuplaştırıcı dilden uzaklaşmak istedikçe, Berkin Elvan'ın da Abdullah Tayyip Olçok'un ölümünden de aynı hüznü duyduklarını dile getirdikçe, kendisinden olmayanlara karşı dilini iyice sertleştiren bir iktidar ile karşı karşıya olduklarını ileri sürdü.

O kara gün bir daha yaşanmasın, hiçbir cemaat, örgüt, oluşum devlete nüfuz edip, bir darbe girişimine kalkışmasın diye siyaset yaptıklarını belirten Özel, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ortak aklı o yüzden savunuyoruz, siyasi diyaloğun, demokrasi ve özgürlük alanının genişlemesini o yüzden istiyoruz. Ancak parlamenter demokrasiyi rafa kaldıran anayasa değişikliği yürürlüğe girdikten sonra parlamentoyu işlevsizleştiren denge ve denetleme mekanizmalarının olmadığı bir başkanlık rejiminin, kuvvetler ayrılığına değil kuvvetler birliğine neden olacak doğası nedeniyle ne yazık ki büyük ekonomik ve siyasi krizlerin önünü açacağını değerlendiriyoruz. Bizi terörist olmakla itham eden, il başkanlarımızın şehit cenazelerine katılmasından men edeceğini ilan eden, birden çok terör örgütüyle ilişkili olduğumuzu ifade edecek kadar gerginlikten beslenen bir iktidar aklı var karşımızda.

15 Temmuz gecesi yaratılan o uzlaşı penceresini o diyalog fırsatını rafa kaldıranın, iktidarın bizatihi kendisi olduğunu bugün görmeyen yok. Ancak iktidar, bu gerginlikten yararlanarak yarattığı kutuplaşma iklimiyle, bize yönelik kullandığı düşmanlaştırıcı dille önce 16 Nisan 2017'de meşru olmayan bir referandumla anayasayı değiştirdi, daha sonra 24 Haziran seçimleriyle başkanlık rejimini fiilen hayata geçirdi. İktidar partisi yasama, yürütme ve yargı organlarının tüm yetkilerini bir tek kişiye devretse de ve kararnameler vasıtasıyla bunu güçlendirecek adımlar atmaya çalışacağı görülse de biz o geceki duruşumuza ve taahhütlerimize sıkı sıkıya bağlıyız. Bu ülkede demokrasiye, demokratik düzene, cumhuriyet değerlerine yönelecek her türlü darbe ve darbe girişiminin karşısında olacağız. Biz demokrasiyi geliştirmek, kuvvetler ayrılığını hakim kılmak, bu topraklara barışı ve huzuru getirmek için mücadeleye devam edeceğiz."