BURSA

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir başarı kazanmış olmamız sebebiyle hepimizin hissiyatı şudur, 'Bursa olarak çok mutluyuz, çok sevinçliyiz, gururluyuz' kelimesinden kaçmaya çalışıyorum ama hepimiz iftihar ediyoruz. Güzel bir sonuç aldık. Bursa, buna büyük bir katkıda bulundu, teşkilatlarımız başarılı oldu" dedi.

Arınç, partisinin İl Başkanlığınca Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 34'üncü İl Danışma Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanı seçiminden önce yasama çalışmaları için geceli gündüzlü Mecliste bulunmak zorunda kaldıklarını söyledi.

Plan ve Bütçe Komisyonunun 40 gün kadar geceli gündüzlü muhalefet tarafından meşgul edildiğine dikkati çeken Arınç, şunları belirtti:

"Çok üzüldük. Olağanüstü engelleme çabası vardı, zaman zaman hakaretler, kavgalar yapılıyordu. Oysa getirdiğimiz kanundan (Torba Kanun Tasarısı) 76 milyon insanın tamamı, toplumun bütün kesimleri istifade edecekti. 'Yeter ki bu çıkmasın, milletvekilleri seçim çalışmasına katılmasın, Ankara'ya hapsolsun' diyerek bizi Mecliste maalesef meşgul ettiler. Ben zaman zaman geldim ama ben de şüphesiz bu çalışmaların içindeydim. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimimizin bütün faaliyetlerini sizler yaptınız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük bir başarı kazanmış olmamız sebebiyle hepimizin hissiyatı şudur, 'Bursa olarak çok mutluyuz, çok sevinçliyiz, gururluyuz' kelimesinden kaçmaya çalışıyorum ama hepimiz iftihar ediyoruz. Güzel bir sonuç aldık. Bursa buna büyük bir katkıda bulundu, teşkilatlarımız başarılı oldu.

12 yıl ülkemizi büyük başarıyla yöneten Sayın Başbakanımız halkın doğrudan oylarıyla ilk defa cumhurun başkanı oldu. Bu büyük sevinci şüphesiz paylaşmak, bugün tekrar o başarıyı hatırlamak ve bundan sonrası için de yeni yürüyüşümüze yeni Genel Başkanımız ve Başbakanımız'la büyük azim ve kararlılıkla devam edeceğimizi göstermek istedik."

"Unutmayın, Türk tarihinde ağustos, zaferler ayıdır"

Arınç, dün 30 Ağustos Zaferi'nin sevincini yaşadıklarını anımsatarak, işgal edilmiş Anadolu'dan büyük zaferle bağımsızlığına tekrar kavuşmuş Türkiye'nin en büyük başarıları olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı seçimiyle Büyük Zafer'in aynı ay içinde cereyan etmesinin çok önemli bir gelişme olduğuna dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti:

"Unutmayın, Türk tarihinde ağustos, zaferler ayıdır. Çok şükür, Türkiye'de büyük zaferlere imza atmış kahraman milletin, ordunun ve adeta askeriyle, siviyle, kadınıyla, erkeğiyle istiklaline kavuşmak için canla başla hayatını vermek suretiyle, hayatından ayrılan milyonlarca insanın yazdığı destanı her sene kendi gözlerimizle görüyoruz. 30 Ağustos Zaferi, Türkiye'de şüphesiz çok önemli gelişmelerin de içinde yaşandığı günümüz oldu. Bildiğiniz gibi 27'sinde yapılan büyük kongremizi takiben 28'inde cumhurbaşkanlığı devir teslim töreni yapıldı, 29'unda yeni hükümetimiz kuruldu. 30'unda da Cumhurbaşkanımız bütün törenlere hem cumhurun başkanı hem de başkomutanımız olarak katıldı. Akşam da bir resepsiyonla büyük bir topluluğun iştirakiyle kabul resmi verdiler. Çok şükür, Allah bugünleri milletimize gösterdi. Çok şükür, biz bu başarıların içinde, haddim olmayarak ama milyonlarca insandan birisi olarak da katkımız bulunduğu için hepimiz kendimizi çok bahtiyar sayabiliriz.

Bu başarıların dışında kalmış insanlar varsa, kıskançlıkları veya hasetlikleri sebebiyle olduğunu düşünüyorum. Aslında bu işlerde kaybeden yoktur, herkes kazandı. Ülkemiz, milletimiz kazandı. İnşallah 2023'lere, 2053'lere, 2071'lere giderken buna benzer çok büyük başarıları, zaferleri kazanacağımıza inanıyorum. Bu zaferlerle inşallah Bursa'nın her defasında takdiri, alkışı hakkıyla alacağına da yürekten inanıyorum."

Cumhurbaşkanı seçimi için 7 yıl beklediklerini belirten Arınç, 2007'de Meclis başkanı olduğu dönemde bütün siyasi engelleri aştıklarını ama hiç akla gelmeyen hokkabazlıkla seçimin mümkün olmadığını hatırlattı.

"367 diye bir şey uydurdular" ifadesini kullanan Arınç, şunları dile getirdi:

"Anayasa Mahkemesi, bunu kabul etti ve biz cumhurbaşkanını seçemedik. AK Parti, kendine yakışanı yaptı. İki cesur karar aldı. Bir tanesi seçimleri kasımda yapacaktık, temmuza aldık. 3 ay öncesine getirdik. İkincisi, artık bu Meclisten 180 milletvekili bir şekilde içeriye girmezse cumhurbaşkanını seçmek mümkün olmayacaktı. Azınlığın çoğunluğa tahakkümünü görecektik ve geçmişteki cumhurbaşkanlarının büyük bir kısmına benzeyen vesayet sistemi içinde hiç olmaması gerekenleri mecburen seçecektik. Buna tahammül edemezdik. Anayasa'yı değiştirdik ve bundan sonra cumhurbaşkanını halkın seçmesini kabul ettik ama 3-4 ay sonra referandumda ancak oylayabildik. Ekim 2007'de yapılan referandum, halkımızın yüzde 69,5 oyuyla kabul edildi. Hamdolsun, artık 7 sene sonra cumhurbaşkanımızı, şu kadar milyon seçmen sandık başına gitmek suretiyle kendi ellerimizle seçtik. Bu, Türkiye'de önemli bir dönüm noktasıdır. Önemli bir milat, başlangıç noktasıdır çünkü 12'nci cumhurbaşkanı ancak halk tarafından seçilmiş, ondan önceki 11 cumhurbaşkanı bazen yukarıdan jetler uçurarak, bazen karadan tanklar yürüterek, bazen de tur üstüne tur atılmasına rağmen seçim olmayınca, 'eh şu bari olsun' pazarlıklarıyla seçilebilmişti.

Hamdolsun, şimdi artık göğsünü gere gere aday olan, 3 aday içinden halkımız yüzde 52 ile Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı Türkiye Cumhuriyeti'nin halk oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı seçti, kabul etti. Bundan dolayı milletimize şükran borcumuz var."

Arınç, 12 parti tarafından desteklendiği ifade edilen Ekmeleddin İhsanoğlu'nun yüzde 38'in biraz üzerinde oy aldığını anımsatarak, HDP adayı Selahattin Demirtaş'ın da yüzde 9'lar civarında oy topladığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 21 milyonun üzerinde oy aldığına işaret eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diğerleri 14 ve 6 milyon civarında oy almışlardır. Elbette, çok şükür 21 milyon oyla iddiamızı devam ettiriyoruz. Yurt dışında ilk defa oy kullanılacaktı. Bu oy kullanmalarda maalesef Yüksek Seçim Kurulu, hatalı kararlar aldı. Bu sebeple yurt dışında oy kullanımında istediğimiz hedefe ulaşamadık. Bu, bizim kabahatimiz değil. Stutgart'daki birisine Berlin'de oy kullanmak için gün verirseniz, aradaki mesafe, günün uygun olup olmaması, belli saatte orada olma mecburiyeti insanları zorlayabilirdi. Dolayısıyla 2 milyon 800 bin civarında sandık seçmen listesinde ismi bulunanlardan 500 bine yakını oy kullanabilmiştir. Bunlardan da Sayın Başbakanımız yüzde 62 oy almıştır. Eğer 2 milyon 800 bin seçmenin en azından 2 milyon 500 bin oyu kullanılmış olsaydı, aynı oy oranı daha da artacak, belki 1,5 puan daha yurt dışından gelmiş olacaktı.

Yurt içinde de bildiğiniz gibi katılım yüzde 77 civarında kaldı. Bu, çok yüksek bir rakam. Hele hele Avrupa ölçeğinde yüzde 40'ların bile bulunmadığı seçimlere bakılırsa Türkiye'deki yüzde 77, dışarıyı da düşünürseniz yüzde 74,5 civarındaki katılımın az olmadığını söyleyebiliriz ama listelere baktığınız zaman sonuç itibarıyla 14 milyon seçmen oyunu kullanamadı. Bu, her partiden olabilir. Mevsim, iş, tatil, turizm, başka sebeplerle de olabilir. 10 sebep sayabilirim."

"Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şu an nerede olduğunu bilemiyorum, sesi pek çıkmıyor"

Arınç, AK Parti'lilerin, adaylarının yüzde 100 kazanacağı düşüncesiyle sandığa gitmemiş olabileceklerini anlatarak, CHP'Li ve MHP'lilerin de başka şeyler düşünmüş olabileceklerini aktardı.

Sonuçta 14 milyon seçmenin sandık başına gitmediğini, bunun dışında yüzde 75'e yakın oy kullanım oranının Türkiye için büyük bir rakam olduğuna dikkati çekerek, şunları ifade etti:

"Arkadaşlar, siyasette çok yıllarım geçti, muhalefetteyken de iddiamız olurdu, iktidardayken de iddiamızın olması lazım. Başbakanımız hangi seçime girerse kendisine şunu sorarlardı, netice itibarıyla ne bekliyorsunuz? Başbakanımız derdi ki 'birinci olamazsam istifa ederim, partim bu seçimlerde birinci olamazsa ayrılırım.' Diğer partilerin genel başkanlarına sorarlardı, 'siz ne diyorsunuz' diye. Onlar duymazdan gelirdi. Her seçimde bu iddiasını tekrarladı. Bunda da çok ciddiydi Başbakanımız. Siyaset, iddia işidir. Ben başaramazsam giderim. Biz böyle geldik ve böyle 9 seçim kazandık. 30 Mart seçimlerine çok iddialı giren muhalefet partilerine bir hedef koymuştum. CHP'ye 'yüzde 30 alamazsan, MHP'ye yüzde 20 alamazsan gider misin' diye sormuştum. Bursa'da da bunu birkaç defa tekrarladım. Ne gariptir, duymazdan geldiler. Halbuki ne kadar küçük hedefler koydum onlara. Yüzde 20 ya, yüzde 20. Bir parti 20 senedir bulunur da yüzde 20'yi aşacağı iddiası olmaz mı? Bir parti ki 'beni Atatürk kurdu, cumhuriyeti ben ilan ettim, bu devlet benim eserim' diyecek ama yüzde 30 hedefini konuşamayacak. Yazık, söyleyemediler. CHP yüzde 27'lerde kaldı. MHP yüzde 20'lere yaklaşamadı çok aşağılarda kaldı."

"Peki bu seçimlerde, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hedefleri ne olmalıydı?" diye soran Arınç, şunları anlattı:

"Bana seçime yaklaşılan günlerde arkadaşlarım sordu, 'ne bekliyorsun' diye. Ben de dedim ki 'bunu konuşmanın zamanı geçti, herkes dediğim tahminini yazsın, bana kağıtlarınızı verin, ben de yazacağım, seçimden sonra açalım.' Seçimden sonra açtık, 'ben yüzde 52' demiştim, Ekmeleddin, Ekamettin ya da bir başka isim, 'ona yüzde 40' demiştim, Demirtaş'a 8 demiştim. Çok şükür, yüzde 100 olmasa bile biraz yaklaştık ama şunu unutmayın, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun şu an nerede olduğunu bilemiyorum, sesi pek çıkmıyor, o tarihlerde büyük bir iddiası vardı, 'birinci turda yüzde 60 alacağım' diyordu. Duymuştunuz değil mi? Duymuş ve gülmüştünüz değil mi? Ben bayramda buraya gelmiştim, rakam vermemiştim. Bizden sonra MHP'de de bir bayramlaşma olmuş. Ankara'dan gelen bir profesör varmış, Sayın Bahçeli'nin de çok yakın danışmanıymış, ben de ismini ilk defa duydum, zatıalilerini ilk defa o sözlerinden sonra tanıdım. Buyurmuşlar ki 'yüzde 60 oy alacağız.' Buradan bir dostuma telefon ettim, dedim ki 'o adamı tanımıyorum ama kendisine yetişebilirseniz şunu sorun, şimdi yüzde 60 dedin seçimlerden önce, peki seçimlerden sonra da gelecek misin Bursa'ya? Geldiğinde sana bu sözünü hatırlattıklarında vereceğin bir cevap olacak mı?' Arkadaşlar adı profesör de olsa, makamı ne olursa olsun, bir siyasetçi halkı tanımıyorsa, nabzını tutmuyorsa, siyasi gelişmelerden bihaber ise Anadolu'nun bağıra bağıra ne söylediğini işitmiyorsa, kendi hayal dünyasında yaşıyorsa veya 'kendi partililerini ben ne söylersem yapar kardeşim' diyerek sürü zannediyorsa, o insanlar kaybetmeye mahkumdur.

"Davutoğlu oy kullananların tamamının ittifakıyla seçildi"

Arınç, cumhurbaşkanının 10 Ağustos'ta ilk turda seçildiğini ancak kesin seçim sonuçlarının 15 Ağustos'ta Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından ilan edildiğini, 28 Ağustos'ta da sonucun Resmi Gazete'de yayımlandığını anımsattı.

AK Parti'ye yeni genel başkan ve başbakan seçilmesi için istişareler, toplantılar yapıldığını, herkesin fikrinin alındığını ve daha sonra da Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir toplantıyı takiben yeni genel başkanı adaylarının Konya Milletvekili ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olduğunu açıkladığını anlatan Arınç, "Başka hiçbir partide ve son 100 yıllık gelenek içinde genel başkanlığın el değiştirmesi, Başbakanlıktan geçişlerin bu kadar ittifakla gönül huzuruyla olduğu bir dönem yaşanmamıştır" dedi.

Arınç, divanın ittifakla seçildiğini, adayın ittifakla gösterildiğini ve Ahmet Davutoğlu'nun oy kullananların tamamının ittifakıyla seçildiğini ifade ederek, yarın yeni hükümetin birinci Bakanlar Kurulu toplantısını 10.00'da yapacağını, daha sonra 12.30'da grup toplantısını, ardından 14.00'te de hükümet programı görüşmelerinin gerçekleştirileceğini kaydetti.

"Akıl işin sonunu görmektir"

Bu süreçte yaşanan bu güzel olayları hep beraber izlediklerini anlatan Arınç, şöyle konuştu:

 "O günlerde hatırlıyorum, bazı arkadaşlarımız yeni dönemde Sayın Başbakanımız cumhurbaşkanı olursa, onun yerine en azından 2015 seçimlerine kadar, bendenizin başbakan olmasını, hükümetin benim tarafımdan kurulmasını arzu ettiler. Bu, çok tabii bir şeydir. 'Teşkilatlarımız, belediye başkanlarımız da olursa seviniriz' dediler, bu da tabii bir şeydir. Bana, '3 sene evvelinden beri artık 2015'te ömrüm olursa aktif siyasi hayatta olmayacağım' dediğim zaman kızanlar oldu. 'Niyetin böyle bile olsa, söyleme arkadaş, niye bunu söylüyorsun da bizi rahatsız ediyorsun' diyenler çıktı. Arkadaşlar, akıl işin sonunu görmektir. Siyaset de biraz böyledir, işin nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağını az çok bilirseniz, siz siyasetçi olursunuz, yoksa harala gürele bu iş olmaz. 40 seneyi geçti benim siyasi hayatım. Ben 1969'da Erbakan Hoca'nın yanında stajımı yaptım."

"Oyunu da verdi kızını da verdi rahmetli"

Arınç, Erbakan Hoca'nın "Birisi aday olacak, öbürü ona oy verecek" dediğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Benim bulunduğum şehir, Bursa kadar şanslı değildi. 'Sen iyisin ama partinde hayır yok' derlerdi. Kayınpeder, kızını bana nasıl verdi çünkü kayınpederim disiplin kurulu üyesiydi, oradan gözüne kestirmiş, yoksa arkadaşı mı, ortağı mı vardı, benim gibi avukata kızını verdi, adam oyunu vermedi. Manisa böyle bir yer. 'Ya Ahmet Amca kızını verdin, emanet ettin, onu çok seviyorsun? 'Tamam güveniyorum ona, kızımı üzmez, bana saygısızlık yapmaz, dürüst adamdır'. 'O iş başka, Demirel nerede, ben oradayım' derdi adam. Bizimki verdi, oyunu da verdi, kızını da verdi rahmetli. Acırlardı bize, 'iyi adamlarsınız ama bak kazanamıyorsunuz, girmeyin bu işe'. Bir hocayı sevmezlerdi, bir partimizi tutmazlardı ama tırnaklarımızla kaza kaza geldik..."

Geçmişte çok zorluklar çektiklerini, aşağılandıklarını, horlandıklarını, küçümsendiklerini dile getiren Arınç, Allah'ın kendilerine AK Parti'de hep zaferler gösterdiğini vurguladı.

"Benim gibi yüzlerce, binlerce Bülent Arınç var"

Arınç, 3 sene öncesinde bir hedef koyduğunu hatırlatarak, şunları dile getirdi:

"3 sene-5 sene içinde de Bursa milletvekili olarak bakanlıktaysam, bakan da olarak aynı zamanda sadece hizmet edeceğimi söyledim. Arkadaşlardan kızanlar, üzülenler oldu. 'Sen böyle deme, birileri iştahlanıyor sonra' diyenler de çıktı tabii. İki taraflı bu iş. Bir, kendin için böyle bir bağlantıya girme, ikincisi, 'zar zor düzelttin şu Bursa'yı, böyle konuşursan başkalarının iştahı kabarır sonra, tepelerin arkasından kafalarını uzatmaya başlarlar' diyen çıktı. Ne garip şey. Hayır, sözümüz söz kardeşim. Allah'a bin şükür 40 sene oldu, benim gibi yüzlerce, binlerce Bülent Arınç var ki Bursa'dan da partiden de çıkar, artık bayrağı onlar devralsın. Biz onlara dua edelim, yine AK Parti'nin zaferi, başarısı için çalışalım, koşalım ama sokağa çıktığımız zaman hiç kimse arkamızdan kötü söz söylemesin, 'yalancıydı, yedi-içti, çevresine şunu, bunu temin etti' demesin, şerefimize, haysiyetimize ilişkin bir cümle olmasın da her başımızı secdeye koyduğumuzda 'Yarabbi sana şükürler olsun' diyebilelim."

"Abdullah Gül'ü, sevmek ayrı bir konu, partimizin geleceği ayrı bir konu"

Bu süreçte, çok sayıda toplantılar yapıldığını, bu toplantılarda inanç açısından da siyaseten de doğru kararlar alındığını vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:

"Büyük kongre yapmalıyız çünkü artık genel başkanlık bitiyor. Ne zaman yapmalıyız? Cumhurbaşkanlığı resmen ne zaman başlayacak? Hepsini tartıştık. 28'inde başladığına karar getirince arada boşluk olmaması açısından 15 günlük süreyi de düşünerek, 27'sinde büyük kongre yapmaya karar verdik. Peki Abdullah Gül ne olacak? 'Abdullah Gül ne olacak' diye bir şey yok. Abdullah Gül, bizim kardeşimiz, partimizi kurduğumuz, başbakan yaptığımız, 7 sene de onurla Türkiye'yi cumhurbaşkanı olarak temsil etmiş, bir büyük, güzel insan ama partinin ve Türkiye'nin geleceği bakımından bizim bu 15 gün içinde kongre yapmamız lazım. Buna ittifakla karar verdik. İslam tarihinde de kendi siyaset tarihinde de görülmüştür ki siyaset boşluk kabul etmez. Yani arada bir 10-15 gün olması bile... Peygamberimizin vefatından sonra yaşanan olayları hatırlayın. Hazreti Ebubekir'in ve diğerlerinin davranışlarına bir bakın. Boşluk olmaması lazım, dağılma olur. İnsanlar, dedikodular, gıybetler peşinde koşarlar, herkesin nefsi kabarabilir.

'Bugün kongre, yarın devir teslim. Böyle olursa parti çok daha güç kazanacak' dedik. Abdullah Gül'ü, Sayın Cumhurbaşkanımızı sevmek ayrı bir konu, partimizin geleceği ayrı bir konu. Dolayısıyla biz önce davamızı, partimizi, sonra da şahısları bu hesabın içine koymak zorundaydık."

"Sistemimizde bir köyde 2 muhtar olmaz"

Arınç, partisinin kongresinde genel başkan seçilecek kişinin milletvekili olması gerektiğini belirterek, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü genel başkan yapacaklarını açıklasalar bile 2015'e kadar başbakan olmasının mümkün olmadığını anlattı.

"Her şeyi düşündük, kimseyi kırmamak, vefasızlık da yapmamak lazımdı" diyen Arınç, şunları belirtti:

"Arkadan bu genel başkan, başbakan olması gerekiyor. Biz de HDP gibi eş başkanlık sistemi yok. Kanuna koyduk ama onlar için koyduk. Biz böyle bir şeyi yapmayız. Sistemimizde bir köyde 2 muhtar olmaz, sistemimizde 2 belediye başkanı olmaz. Sistemimizde seçilen bir kişi olur, yetki ve sorumluluk onda olur. Dolayısıyla genel başkanın da aynı zamanda milletvekili olması lazım. Ayrıca 2015'e az zaman kaldı. Ocaktan sonrası seçim arkadaşlar, haberiniz olsun. Sadece kongrelerimiz açısından değil, ondan sonra seçimden başka bir şey konuşmayız Türkiye'de. İstesek de istemesek de böyle. Peki, bu yeni başbakan olacak kişinin sadece 3-4 ayı götürebilecek birisi mi, yoksa bir şekilde bizi 2015 seçimlerine de koyacak, kazanacak kişi mi olması lazım? Elhak böyle olması lazım. Bütün bu ölçüler tek tek anlatılıp, konuşulduğunda tercihlerimizi yaptık. Esasen başbakanlık hesabı içinde olmadığımı, böyle bir şeyi düşünmediğimi TRT'nin önünde ikrar etmek suretiyle tavrımı belli etmiştim. Buna rağmen pek çok arkadaşımızın 'Bülent Bey, partiyi toparlar, şöyle başarılı olur filan' dediğini de biliyorum. Bunlar bizi çok sevindirmez, elbette üzmez ama gerçekleri kabul etmemiz lazım.

Dolayısıyla, bu şartlar içerisinde Sayın Davutoğlu'nun ismi, hepimizin de gönlünden geçen bir isim olarak tecelli etti çünkü o, nasıl Başbakanımız cumhurbaşkanlığını yüzde 100 hak ediyorsa alnının akıyla, Sayın Davutoğlu da inşallah güçlü bir başbakan olmayı fazlasıyla hak ediyor"

Demirci köyündeki bir hatırasından bahsetti

Arınç, yaptığı konuşmada, Manisa'nın Demirci köyündeki bir hatırasından bahsetti.

Arınç, ''Rahmetli Erbakan Hoca, Demirci'ye geldi. Demirci'de bir evde sabah kahvaltı yapıyoruz; yer sofrası, üstünde kasnak, onun üstünde de bir tepsi. Tepsinin içindekiler biraz zeytin, biraz peynir ve köy ekmeği, Semerci Dede diye bildiğimiz kişi orada, ben oradayım avukat ortağım orada ve biz 40 küsur sene sonra bir taziye için gittiğimiz evde; bu hatıraları görüyoruz. Bunlar bize 50 tane Başbakanlıktan daha kıymetlidir, çok şükür bunların hepsini görmüş yaşamış insanlarız'' diye konuştu.

 9 seçim başarısı

''Birisi bir yazı yazdı, bir söz söyledi. Belki de bizi kastetti; tam bilemiyorum. 'Bizim şuna veya buna bir diyet borcumuz yoktur' dedi'' ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti:

''Bu çok doğru bir söz ama bu sözü şöyle açmak lazım. Bizim, ben de dahil, Tayyip Erdoğan da dahil, Recep Altepe de dahil, hiç kimseye diyet borcumuz yok. Bizim iki şeye karşı vefa borcumuz var, şükür borcumuz var. Birincisi kuvvet kudret sahibi olan Allah'a, dua ve şükür borcumuz var. Bizi aziz eden O'dur, bize izzet, güç, cesaret veren, önümüzdeki bütün barajları yıkıp yine bizi ayakta tutan tek güç Allah'ın bize verdiği güç ve kuvvettir.  O yüzden her sözümüzün arkasından her yaptığımız işin arkasından Rabbimize şükretmemiz, tevekkül etmemiz lazım. 9 seçim başarısı, en az 9 defa bizim Allah'ımıza şükür borcumuzu gösteriyor. İkincisi; fani şahıslara bir diyet borcumuz yok bizim ama millete karşı bir teşekkür borcumuz var. Bu millet hiç görmeden bize inandı, hiç denemeden bizi seçti, her türlü güçlüğe, her türlü zorluğa rağmen bizim arkamızda durdu. Onun için şu aziz milletimiz var ya; eli öpülecek bir millettir. Milletimiz  sayesinde hep başarılar kazandık. ''

Üç dönem kuralı

İnsanların en sevdikleri dostlarından bir gün ayrılacağını dile getiren Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Biz elhamdülillah kişiler üzerine bina etmiyoruz. Başbakanımız 'üç dönem şartına uyacağız' dediği zaman Cumhurbaşkanı olmasaydı; önümüzdeki Haziran'da ne olacaktı. Aktif siyasete veda edecekti. 'Vakıf çalışmaları yaparız' dedi, şunu yaparız bunu yaparız uluslararası bazı çalışmalar yaparız dedi. 'Ama siz giderseniz bu partiye ne olur?' deyince; 'fani şahıslar üzerine bina etmeyin' dedi. 'Farz edin ki lideriniz ölmüş desinler' dedi. Allah gecinden versin ama takdiri ilahi bir gün kendini gösterecek. En sevdiğimiz insanlardan bir gün ayrılacağız. Hz. Peygamberimiz vefat ettiği zaman sahabe şaşırdı, adeta cinnet geçirdi. 'Olmaz kimse ona öldü demesin' dedi. O zaman Hz. Ebubekir, 'o bir faniydi öldü, baki olan Allah'tır' dedi. İnsanları teskin etmemiz lazım, (farz edin ki liderimiz öldü desinler) bunu herkesin düşünmesi lazım. O yüzden bu dava kimseye diyet borcu taşımaz, ben dahil olmak üzere..'' şeklinde konuştu.

Siyasetçi nasıl olmalı

Siyaseti tam anlamıyla doya doya yaptığını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

''Siyasetçilere şunu sormanız lazım; 'senin bir hatıran var mı?' diye. Türkiye'nin hemen her her köşesinden hatıralarımız var, bu bize yetiyor. Siyaseti doya doya ve layıkıyla yapmak lazım. Halka selam vermezseniz, teşekkür etmezseniz, arasına oturmazsanız, çayını içmezseniz, taziyesinde bulunmazsanız, düğününe en azından bir telefon veya telgrafla ulaşıp 'Allah mesut etsin' demezseniz, senden siyasetçi olmaz. Siyasetçi böyle olacak. Çok şükür. Yani arkadaşımız belki sadece sayın Tayyip Erdoğan'a bizim diyet borcumuz var diye düşünerek bunu yazmış olabilir. Veyahutta hepimizi içine katmış olarak bu sözü kullanmış olabilir. Bana göre doğrusu bir Allah'a sürekli şükür noktasında borcumuz var; ikincisi de bizi güçlü kılan milletimize, 78 milyon insanımıza teşekkür borucumuz var.''

"Herkes birbirini kucaklayarak devir teslim yapıyor"

''Başka zamanlarda 10 kişiyi bulamazdık, hanımları da üye yapıp yönetim kurulu kurduğumuz günler oldu'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Zor günlerdi. Şimdi ise biz kötülerin içinden iyiyi seçmiyoruz, iyilerin içinden en iyisini seçmeye çalışıyoruz. İşimiz zor ama zevkli. Allah'a hamdolsun ki bizim hiç kimseye bir diyet borucumuz yok, milletimiz her noktada, her kademede AK Parti'yi var etti. Biz hep ayakta kaldık. Şimdi Bursa'da çok şükür ciddi bir yarış var. Ama başka partilerden bir farkımız var, bizde istişare var. Bakın genel başkan değişti hamdolsun herkes birbiriyle kucaklaşıyor. Başbakan değişti, kimse kimseden şikayet etmiyor, Merkez Yürütme Kurulu'nda görev değişiklikleri oldu, herkes birbirini kucaklayarak devir teslim yapıyor. Allah'a hamd etmemiz lazım. CHP'de böyle mi MHP'de zaten hiç bir şey olmuyor, başka partilerde kan gövdeyi götürüyor. Biz diyoruz ki; 'bu arkadaşım benden daha iyidir, ben onun arkasında bir vazife yapacak olursam, bu bana yeter' diyoruz. Sistemimizi bozmadan, dedikodu, gıybete, çekişmeye, kötülemeye girmeden inşallah bu süreci de geçireceğiz.''

"Halkın dediği oldu"

Arınç, bu aralarda insanların biraz sevdiklerinden biraz da "Ya şu parti karışsa da biraz heyecan olsa, ortalık da biraz neşelensin" diye düşünerek, kendisi de dahil birçok ismin Başbakanlık için ortaya atıldığını, ancak sonuçta halkın, Hakkın dediğinin olduğunu söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığını, Genel Başkanlığını tebrik ettiklerini, imzalarını verdiklerini, arkasında bir nefer gibi çalışacaklarını söylediklerini anlatan Arınç, kongreden iki gün önce de son Bakanlar Kurulu toplantısında Recep Tayyip Erdoğan'a veda ettiklerini anımsattı.

Arınç, burada kendisinin de "Ben şahsen sizinle birlikte 6 yıldır Başbakan Yardımcısı olarak çalışıyorum, artık ben de hükümete ve size veda ediyorum, yeni Başbakanımız genç çalışma arkadaşlarını rahatlıkla seçsin, ben de gösterdiğiniz güven için sizlere teşekkür ediyorum" dediğini belirterek, şöyle konuştu:

"Siyasette şu vardır; 'Bursa bakansız kalmasın'. Çünkü bakanlıktan gideceği söylenip de yazılan sadece ben değilim, Faruk Çelik kardeşimiz için de saçma sapan, hiçbir aslı ve temeli olmayan şeyler yazıldı. Sanki ikimiz de bakanlıktan gideceğiz Bursa bakansız kalacak. Siyaseten bunu anlayabilirim. 11 milletvekili çıkarmış, 3 milyon nüfuslu bir ilin, bakansız kalmaması lazım. Ama biz 25 kişiyiz. Bütün Türkiye'ye bunu nasıl taksim edeceksiniz? Her ile bir bakanlık vermek mümkün mü? Hayır. İstanbul'dan bile bir tane bakan var, şimdi galiba 2 oldu. Ankara'dan 3 taneydi bir tane kaldı. Çünkü başka hesapları da yapmamız ve o illerin kritik, stratejik bazı özelliklerini düşünerek, oradan da belki bakan yapmanız lazım."

"Bursa'nın velisi çok ama..."

Her ili bu açıdan mutlu, memnun etmenin mümkün olmadığını, o nedenle her milletvekilini bakan olarak gördüklerini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

"Ben de dahil olmak üzere, böyle dedikodular çoğalınca bazı arkadaşlarımızın doğrusu endişeli olduklarını hissettim. 'Eyvah Başbakan Yardımcımız bakan olmazsa bizim halimiz nice ola? Bunun tabii farklı yorumlanabilecek yönleri de var; 'Biz zaten söylemiyor muyduk, bu adam da fazla ileri gitmeye başlamıştı, neler konuşuyordu kardeşim, öyle kolay yutulur lokmalar değil. Bu lafları dinleyen bir adam kudurur be. Kim bunu bakan yapar?' Şimdi herkes birbirine bakmasın, Bursa'nın velisi çok ama delisi de çok. Yani meczup türünde olanlar çok demek istiyorum. Meczubu bol olan şehirde bereket vardır, Maraşlılar böyle inanırlar. Orda hikayelere konu olmuş meczuplar vardır. Allah dostu, adam kendinden geçmiş, bu dünyadan habersiz, gelir seninle bir şey konuşur, başka alemlerin insanıdır... Bizde de var, Bursa'da da var. Kimisi biraz daha akıllı kimisi biraz daha meczup, öbür dünyaya ait pek çok insanımız var. Olsun be Bursa'nın tadı da böyle zaten. Bunlar olmasa ne olurdu? Birbirimizle hır gür edeceğiz, adamlar doğru söylüyor üstelik. İçimizde neler var, gaip aleminden ne haberler getirenler var Allaha çok şükür. Ama 'zaten bu adam gidiciydi kardeşim, işte şu şu sebeplerle de olmadı' diyenler var. Yeminle söylüyorum sizlere, 'Ben bugün buraya hükümette görev almadan gittiğim zaman Bursa, acaba beni nasıl karşılayacak?' diye merak ederek geldim. Acaba suratlar asılacak mı acaba üzüntü mü olacak acaba kafalardaki pek çok sorular insanları meşgul mü edecek? Yani onu yaşayamadım tabii görmediğim için bir şey diyemem. Yine üzülerek de söyleyeyim karşınıza bakan olarak gelince, o aradaki farkı göremedim."

Arınç, siyasete hizmet için girdiğini ifade ederek, "İnsan hayattan ve siyasetten arkasında iz bırakarak gitmeli... Bir yetimin başı okşanmışsa, bir yere fakir fukara için güzel bir iş yapılmışsa, insanın hatırı sorulmuşsa, sokağına, mahallesine topluma oradaki güzel insanlara bir selam verilmişse, insanların gönlünde bir yeriniz olmuşsa, bu sizi hayatta takip edecek bir iz olacak. Doğru dürüst yaşamak lazım, doğru dürüst bu işlere veda etmek lazım. Siyasette biz destanlık olaylar yaşadık" ifadelerini kullandı.

"Eğer ikinci tura kalmış olsaydık"

Cumhurbaşkanı seçiminde, adaylarının muhalefet partilerinden de oy alacağını ve ilk turda seçimi kazanacağını tahmin ettiklerini de vurgulayan Arınç, şunları kaydetti: 

"Allah bizi yanıltmadı çok zor bir seçimdi, yüzde 52'yle birinci turda seçilebilmek muhteşem bir sonuçtur. Ama şunu şöyleyeyim; eğer ikinci tura kalmış olsaydık, -ben birinci turu tercih ettim, çünkü dedikodu olurdu, prestij meselesiydi, şuydu buydu- ama ikinci tura kalmış olsaydı, yüzde 58'i bulurduk. Yine Cumhurbaşkanı seçilirdi, oyumuz en az 6 puan daha artardı. Nereden biliyorsun? İkinci tura kaldığımız zaman gelecek artı oyların nereden olduğunu biz adımız biliyoruz. Bir insanın birinci tercihi kendi partisi olabilir. Kendi adayı olabilir, önemli olan ikinci tercihinin kim olacağıdır. Eğer, Tayyip Erdoğan'a birinci turda oy vermeyenler, ikinci tura kaldığı takdirde ikinci tercihlerini rahatlıkla kullanacaklardı. Ama biz gönlümüze sinen işi başarmış olduk birinci turda. Hamdolsun ben de 19 Kasım 2002 TBMM Başkanlığına aday olduğumda, o zaman oyumuz yetmiyordu, 367'yi almaya ama ben birinci turda 369 ile meclis başkanı seçilmiştim. Bu büyük bir onur, başarıdır. Allah yaptığı hizmetlere mukabil, Başbakanımıza birinci turda, istisnasız, kavgasız, itirazsız... Hiç itiraz yükseldi mi bir taraftan, hiç kimse oraya buraya koştu mu? Hayır, teslim kazandı, bileğinin hakkıyla. Ondan sonra biraz mırın kırın ettiler, başka sebeplerle ama biz neticeye ulaşmış olduk. Çok şükür bu büyük başarıda payı olan herkese teşekkür etmemiz lazım, Türkiye çok iyi bir noktaya geldi."