ANKARA

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ''İki tezkere birleştirildiğine göre, şüphesiz tehdit veya en azından risk oluşturan gelişmelerde ismi geçen örgütlerden bahsedilecek, bahsediliyor. Genel ifadeler kullanmayı tercih ettik. Ancak bazı örgütlerin isimleri gerekçe kısmında özellikle kullanılmış olabilir. Bazı konulara dikkat çekmek için hükümetimiz uygun görmüştür'' dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu'nun ardından düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin ''Tezkere kapsamlı olacak bir daha hiçbir şeye ihtiyaç duyulmayacak şekilde hazırlandı, dediniz. TSK'nın sınır ötesine geçişi bu kapsamda mı, Türkiye topraklarının yabancı devlet askerleri tarafından kullanılması bu tezkerenin kapsamı içerisinde mi? Özellikle güvenli bölgede görev yapacak olan güvenlik elemanlarının, asker ve polis gibi kendilerini daha güvende hissetmeleri için bir hazırlık yapılabileceği hükümet tarafından, bu yönde bazı haberler var. Bu yönde bir hazırlık var mı?'' sorusu üzerine Arınç, ''Şıklarınız bunlarsa, bir son şık daha ekleyelim, hepsi. Bütün bunların hepsini karşılayacak bir metin hazırlandı. Çünkü biz hergün bunu düşünmek veya bu konuda yeni bir karar almak ihtiyacını hissetmeyeceğiz'' ifadelerini kullandı.

Kararlı bir hükümet olduklarının altını çizen Arınç, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin içinde, dışında neler yaşandığını ve yaşanması muhtemel olayların neler olduğunu çok iyi biliyoruz. Güvenli bölge veya diğer konular biraz nostalji ifade etmesin, bunların hepsinin hem askeri hem de diplomatik bir karşılığı vardır. Bizim meselemiz Türkiye'nin güvenliğini sağlayabilmektir ve dışımızda yaşanacak olayların uzantılarının Türkiye'ye gelmemesi veya Türkiye'yi meşgul etmemesidir. Dolayısıyla talep kısmında, uzun bir gerekçeden sonra, yaşanan olaylar da geniş bir şekilde açıklandıktan sonra, talep kısmında hükümetimizin Meclis'ten istediği yetkilerin içerisinde, bu saydıklarınızın hepsinin de izini, işaretini bulmak mümkündür.''

''Tarif etmek çok daha akıllıca bir iş olacaktır''

Arınç, ''Irak tezkeresinde PKK, Suriye tezkeresinde Suriye rejimi ifadeleri vardı. Bunlar yeni tezkerede korunuyor mu, ayrıca bunlara eklenen terör örgütleri ya da radikal unsurlar gibi ifadeler var mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Evet, iki tezkere birleştirildiğine göre, şüphesiz tehdit veya en azından risk oluşturan gelişmelerde ismi geçen örgütlerden bahsedilecek, bahsediliyor. Ama bildiğiniz gibi, daha önceki tezkerelerimizde IŞİD veya benzeri hiçbir örgütün de ismi belki rahatlıkla geçmiyordu son yaşadığımız olayda. Bizim son bir sene, altı ay içerisinde yaşadığımız olaylardır. Genel ifadeler kullanmayı tercih ettik. Ancak bazı örgütlerin isimleri gerekçe kısmında özellikle kullanılmış olabilir. Bazı konulara dikkat çekmek için hükümetimiz uygun görmüştür. Ama bunların isimlerini tek tek saymak gibi bir çabanın içerisinde değiliz.''

Suriye'de belki 50'den fazla, Irak'ta ise belki 20'den fazla örgütün isminden bahsedildiğini belirten Arınç, şunları kaydetti:

''Bunlar bazen küçük değişikliklerle, bölünmelerle, parçalanmalarla veya son zamanda bir eylem vasıtasıyla konuşulmuş oluyor. Ben kendi adıma sorayım, sizler de kendi adınıza sormuş olun, mesela 'Horasan' diye bir örgütün varlığından sizin haberiniz var mıydı? Böyle bir örgütün ciddi bir tehlike olduğunu siz herhangi bir bilgiye dayalı olarak düşünüyor muydunuz? Hayır, bunun karşılığı bu değildir. Amerikan uçaklarının bombalayacağı ve yok etmeye çalışacağı bir ciddi örgüt var ki karşımızda, bunun ismini biz yeni duyuyoruz. Dolayısıyla terör dendiği zaman, terör örgütü dendiği zaman şiddete, silaha dayalı veya ideolojik kapsamda bir şey gerçekleştirmek üzere şiddet ve silah kullanan örgütlerin isimlerini tek tek saymak yerine, onları tarif etmek çok daha akıllıca bir iş olacaktır. Ben sorunuzun cevabını, tezkerede fazlasıyla bulabileceğinizi düşünüyorum.''

''Biz, her türlüsüne hazırız''

Bir gazetecenin ''Tezkerenin kapalı oturumda görüşülmesi gibi bir seçenekten bahsediliyor. Hükümetin eğilimi bu yönde mi?'' sorusuna ise Arınç, ''Kapalı oturum her zaman yapılabilir. Benim de katıldığım kapalı oturumlar olmuştur. Şart değildir, ancak başbakan, bakan veya gruplardan herhangi birisi veya en azından şu kadar milletvekili talep ederse, iç tüzüğün galiba 70'inci maddesiydi, kapalı oturum kararı alınabilir, görüşmeler kapalı oturumda yapılır, bitirilirse, bunlar 10 yıl içerisinde tutanakların açıklanması da mümkün olmaz'' şeklinde yanıt verdi.

Ancak genel kurulun gündemine hakim olduğunu ifade eden Arınç, şunları kaydetti:

''Açık da yapabilir bu görüşmeler. Her şey açıkta da cereyan edebilir. O gün nasıl bir karar verilecek, nasıl bir talep olacak doğrusu bunu gündemimize alıp da görüşmedik. Biz, her türlüsüne hazırız. Hükümetimiz olarak tezkeremizi savunacağız ve kamuoyunun bilmesi gereken hususların da herkes tarafından bilinmesini arzu edeceğiz. Ancak şüphesiz bazı konuların rahatlıkla konuşulması veya kamuoyunun bu konular üzerinde dikkatini çekerken başka bir takım endişelerin doğması mümkünse ve sadece milletvekillerimizin bilgilendirilmesi düşünülürse, dediğim gibi 70'inci madde kapsamında bir kapalı oturum yapılabilir. Hükümet olarak tavrımızı Meclis'ten gelecek talebe göre değerlendirebiliriz.''

''Görevlerine şu an itibariyle devam etmekte''

Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Süleyman Şah Türbesi'yle ilgili IŞİD'in etrafını sardığı bilgileri var. Oradaki bordo berelilerin çıkartılması gibi yeni bir değerlendirme hükümetin gündeminde midir?'' sorusu üzerine şunları kaydetti:

''Süleyman Şah Saygı Karakolumuz var bildiğiniz gibi, Türkiye sınırlarına yakın bir yer. 1921'den bu yana da özel hükümler var bu konuda. Lozan Anlaşması'yla da bu hükümler aynen kabul edilmiş ve korunmuş. Yani Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun Türkiye toprağı olacağı ve orada belli bir miktar asker bulundurulacağı, bunların belli zamanlarda değiştirilebileceği, bir rotasyona tabi tutulabileceği ve bu toprağın ilgili olduğu hukuk sanıyorum 1921'den bu yana Türkiye ile Fransa arasında yapılan bir anlaşma, daha sonra da Lozan Anlaşması ile genel geçer bir hüküm haline gelmiş ve Türkiye her zaman oranın, Osman Gazi'nin dedesi olan Süleyman Şah'ın ölmesine müteakip yapılan türbe, o türbenin bulunduğu yerin Türkiye toprağı sayılacağı ve buna yönelik tehditlere karşı da uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkımızın olduğu her zaman ifade edilmiştir. Evet, IŞİD militanlarının o bölgeye çok yaklaştığı söz konusudur. Ancak, orada askerlerimiz teçhizatlarıyla ve silahlarıyla birlikte bu Saygı Karakolu'ndaki görevlerine şu an itibariyle devam etmektedirler.''

"İyi ki sordunuz"

IŞİD'in terör örgütü listesine alınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının olmadığı iddialarına ilişkin soru üzerine Arınç, "İyi ki sordunuz. Bir milletvekili bile bunu soru önergesi haline getirmiş, resmi gazeteleri veya bununla ilgili çalışmaları, dökümanları inceleme zahmetine katılmadan" diye konuştu.

Arınç, şöyle devam etti:

"Bir milletvekili bunu önce basın servis yaparak sonra da soru haline getirerek kamuoyunda sanki IŞİD ile ilgili sanki hükümet hiçbir karar almamış gibi, bu yüzden de IŞİD'e daha çok müsamahakar davranıyormuş gibi siyasi çalışma hazırlığında bu sayın milletvekili ve onun partisi. Oysa en azından 1 yıl önceki kayıtları taramış olsaydı her halde şunu görecekti: 30 Eylül 2013 tarihli ve 2013/5428 sayılı bakanlar kurulu kararıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267, 1988 ve 1989 sayılı kararlarıyla listelenen kişi kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunanların Türkiye'deki mal varlıkları dondurulmuştur. Biz BM Güvenlik Konseyinin bu kapsamda aldığı bütün kararları bugüne kadar uyguladık. Bunun örnekleri Resmi Gazete'de vardır."

Geçen günlerde de Resmi Gazete'de bir kişi veya kurumla ilgili olarak mal varlıklarının dondurulması kararının yer aldığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:

"Bahsettiğim 30 Eylül 2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararı, 10 Ekim 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Anılan Bakanlar Kurulu kararının eki bir sayılı listede mal varlıklarının dondurulmasına karar verilen kişi, kuruluş veya organizasyonlar da listelenmiştir. Listenin El Kaide ile bağlantılı tüzel kişi, kuruluş veya organizasyonlar bölümünün 21. sırasında Irak El Kaidesi'nin mal varlığı dondurulmuştur. Aynı listenin 21. sırasının (u) bendinde IŞİD de mal varlığı dondurulacak terör örgütleri arasında yer almıştır."

Bakanlar Kurulu kararında "Irak İslam Devleti" ve "Levant" ifadesinin kullanıldığını belirten Arınç, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail ve hatta Kıbrıs'ın bulunduğu bölgenin eski adının Levant olduğunu, Şam vilayetine bağlı bir çevreyi ifade ettiği için IŞİD'in eski Şam vilayeti olarak Levant ismini kullandığını anlattı.

El Kaide ile bağlantılı gerçek ve tüzel kişilerle organizasyonların sayısının çok fazla olduğunu ifade eden Arınç, bunların içinde merkezi Tanzanya'da, Kenya'da, Pakistan'da, Endonezya'da, Etiyopya'da, Amerika'da bulunan çeşitli isimlerin bulunduğu listenin 21. sırasında IŞİD'den bahsedildiğini aktardı.

Arınç, "Meraklılar ve tatmin olmayanların Resmi Gazete'ye bakmasını tavsiye ediyorum" dedi.

"Böyle bir konu görüşülmedi"

Hükümetin" Kimse Yok Mu Derneğinin yardım toplama yetkisini iptal etmek için bir çalışma yürüttüğü" iddiasının sorulmasına karşılık Arınç, bugünkü Bakanlar Kurulu'nda böyle bir konunun görüşülmediğini söyledi.

Söz konusu dernekle ilgili bir kararın henüz herhangi bir yerde yayımlandığını veya imzalandığını duymadığını belirten Arınç, buna karşın bakanlar kurulunda sık sık bazı dernek ve vakıfların kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar olarak kabul edilmesini uygun bulduklarını, bazılarına da izinsiz yardım toplama izni verdiklerini anlattı.

Kamu yararına çalışan dernek ve vakıfların sayısının çok fazla olduğunu dile getiren Arınç, bunların bir kısmının hiç faaliyet göstermediğini, bir kısmının kanun dışına çıktığını, dolayısıyla Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının bu dernek ve vakıfların faaliyetlerine dikkat ettiklerini belirtti. Kanuna uygun faaliyet gösterenlerin çalışmalarına devam ettiğini, kanunlara aykırılık görülmesi halindeyse onlara verilen hakların geri alınması için talepte bulunulduğunu anlatan Arınç, Bakanlar Kurulu kararıyla bu yetkiler verildiğine göre aynı yetkilerin yine Bakanlar Kurulu kararıyla alınması gerektiğini bunların rutin işlemler olduğunu söyledi.

Söz konusu derneği tanıdığını, kurban veya yardım toplama faaliyetleri içinde hizmetler yaptığını bildiğini belirten Arınç, "Ama böyle bir kararın henüz yayınlanmadığını, bu konuda yapılan spekülasyonların, geçek haber de olabilir henüz sonuçlanmadığını söylemekle yetineyim. 'Dün verdim bugün de canım istedi alıyorum' olmaz, dayanağının olması lazım. Böyle bir dayanak olmadığı takdirde o dernek veya vakıf yöneticileri tarafından şüphesiz Bakanlar Kurulu aleyhine yargı yoluna da gidilebilir. Henüz yayınlandığını bilmiyorum ama böyle bir şey diğer vakıf ve derneklere baktığımız zaman olamaz da demiyorum, olabilir diyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Afganistan ziyareti

Afganistan'a yaptığı ziyarete ilişkin soru üzerine Arınç, Afganistan'ın Türkiye'nin geçmişten bu yana dostu olduğunu belirtti.

Afganistan'ın güvenlik unsuru ön planda ve istikrarsız ülke durumunda olduğunu ifade eden Arınç, Afganistan'la geçmişten bu yana bulunan bağlara dikkati çekerek, Türkiye'nin Afganistan'ın bütün sorunlarıyla ilgilendiğini anlattı.

Afganistan'da Eşref Gani Ahmedzai'nin halkın yüzde 55 oyunu alarak cumhurbaşkanı seçildiğini, seçimdeki rakibi Abdullah Abdullah'ı İcra Komitesi Başkanlığı gibi bir göreve getirdiğini ve aralarında barış olduğunu aktaran Arınç, devir teslim töreninin ardından cumhurbaşkanı seçilen Ahmedzai ile görüştüğünü onların da Türkiye'ye şükran duygusu içinde olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı birinci yardımcılığına Türkiye'de tanınan Özbek asıllı Raşid Dostum'un seçildiğini belirten Arınç, Dostum ve Abdullah Abdullah'ın yanı sıra orada bulunan bazı ülkelerin cumhurbaşkanları, cumhurbaşkanı yardımcılarıyla ikili görüşmeler de yaptıklarını kaydetti. Arınç, "Bu dönenim Afganistan'a umarım ki istikrar getireceğini, hem iç huzuruyla hem de ekonomik kalkınmasıyla Türkiye'yi de sevindireceğini ümit ediyorum" diye konuştu.

"Adeta gergef gibi işleyerek hazırladık"

"Yabancı askerler Türkiye'yi geçiş üssü olarak mı kullanacak" şeklindeki soru üzerine de Arınç, "Geçiş üssü, şusu, busu değil. Bunlar teknik tabirlerdir ve bizim olası tüm ihtimallere karşı Türkiye'nin alması gereken tedbirleri gayet diplomatik bir üslupla ve askeri gerekleri de dikkate almak suretiyle üzerinde hassasiyetle adeta bir gergef gibi işleyerek hazırladık. Çok merak edenler yarım saat sonra bu yayınlandığında lütfen buna dikkat etsinler" ifadelerini kullandı.

Bakanlar Kurulu'na ara verilerek yapılan özel güvenlik toplantısına ilişkin, "Türkiye bir tampon bölge kuracak mı, tek başına mı kuracak, İncirlik Hava Üssü'nün açılması söz konusu olacak mı? Tüm bu güvenlik konularını içeren yeni bir yol haritası hazırlandığını biliyoruz. Acaba nasıl bir karar aldınız. Bizimle paylaşabileceğiniz noktalar var mı?" şeklindeki soruya karşılık Arınç, herşeyi paylaşamayacağını çünkü güvenlik toplantılarının bazen çözüm süreci kapsamında, bazen Türkiye'nin çevresindeki olaylar ve Türkiye'nin rolü konusunda devam ettiğini söyledi.

"Sayın Başbakanımız çok çalışkan, çok dirayetli ve konulara vukufiyeti olan bir insan" diyen Arınç, şöyle konuştu:

"Her konu üzerindeki çalışmasını müteakip ciddi bir istişareyle sonuç çıkaracak bir özetleme yapıyor ve her hafta o konudaki çalışmalar tekrar gündeme geldiğinde yaptığımız işler, aldığımız mesafe, değişen şartlar, buna göre yeniden yapmamız gereken hususları da masaya yatırıyor. Evet bir günde bazen birkaç işi birlikte yapıyoruz. Yaptığımız işten keyif de alıyoruz. Çünkü bunların hepsi Türkiye için bir kazançtır. Türkiye'nin başka ülkeler gibi değil, Norveç'i ilgilendirmiyor bu konular, İsveç'i de ilgilendirmiyor ama bizi çok ilgilendiriyor. Yani sınırlarımızın dışında cereyan eden olaylar ister Akçakale'de, ister Suruç'da benim bulunduğum yerle sizin bulunduğunuz yer arası kadar. Burada bombalar patlıyor, biz de burada oturuyoruz, 180 bin kişi bir gecede Türkiye'ye girmek istiyor. Dolayısıyla böyle dinamik bir süreci ciddi takip etmek zorundayız, gece uykuları kaçıracak biçimde. Ama her şeyi kontrol altında tutmak için de olayı takip edenlerin bir araya geldiği çekirdek gruplarla işe nezaret etmek mecburiyetindeyiz. Bazen bakanlarımızı olay yerine gönderiyoruz, orada sabahlıyorlar. Bazen bir başka görevliyi oradaki gelişmeleri daha iç bünyesinden takip etmek üzere gönderiyoruz ve aldığımız bilgileri de çok iyi bir şekilde paylaşıyoruz."

Çözüm sürecinin neredeyse Türkiye'nin varlık-yokluk meselesi olduğunu dile getiren Arınç, şunları kaydetti:

"İnşallah terörü sona erdirmek ve toplumsal barışı kurmak için neler yapılması gerektiğinde kanun da çıkardık. Şimdi o kanunu uygulayacağız. Biz bu sürece bu kadar hassasiyetle bakarken birilerinin ateşe benzin dökme çabalarını hem görmek hem de bunun niçin, ne maksatla yapıldığını bilmek zorundayız. Biz elbette adımlarımızı kararlılıkla atacağız, bilerek atacağız, yaptığımız işin ne olduğunu halka göstererek yapacağız, şeffaf biçimde yapacağız ama örgüt deyiniz, kandil deyiniz bir başkalarının şiddet ve silahı önceleyen beyanlarının da bu çözüm sürecini bir şekilde baltalamak olduğunu kamuoyuna göstermek mecburiyetindeyiz. İşte kanun kapsamında yapacağımız çalışmalar bunlardır. Bunu hangi hükümet yapabilir. Yarın Resmi Gazete'de okuduğunuz zaman ne yapılacağını açıkça göreceksiniz. Bu akşam veya yarın yayınlanacak. Biz öyle bir hükümetiz. Dolayısıyla karşımızdaki muhataplarımızın da özellikle siyasi muhataplarımızın da aynı ciddiyetle meseleye bakmalarını isteriz. Bir taraftan adayla görüşme yapanların bir taraftan oradan aldıkları mesajları başka yerlere ulaştırmaya çalışanların da bizim kadar iyi niyetli olmalarını arzu ederiz."

Şiddet ve silah dönemi bitmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, "Şiddeti ve silahı önceleyen bütün unsurlar Türkiye'den çıkmalıdır ve Türkiye'de artık asayişi bozan hiçbir olay yaşanmamalıdır" dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, şu ifadeleri kullandı:

"Terörle Mücadele Kanunu yürürlüktedir herkes bunu biliyor. Savcılar ve hakimler görevleri başındadır. Emniyet görevlileri bu olaylara müdahale etmek için vardır. Eğer bugüne kadar birileri rahat bir ortam bulduğunu düşünüyorsa bilsin ki bunların hepsi yürürlüktedir ve herkes görev başındadır. Bütün bunları artık Türkiye'nin gündeminden çıkarmak için bir çözüm sürecini de kanun kapsamında sonuçlandırmak Sayın Başbakanımızın da hükümetimizin de bizim için verdiği bir görevdir. Bu görevi de TBMM'den aldık, bunu en iyi şekilde yapmaya çalışacağız."

"Meclis yoğun bir çalışma dönemine girecek"

TBMM’de yarın düzenlenecek törende, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasıyla yeni yasama döneminin başlayacağını belirten Arınç, Meclis’in yoğun bir çalışma dönemine gireceğini söyledi. TBMM’deki töreni, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve hükümet üyelerinin, AK Parti Grubuyla izleyeceğine değinen Davutoğlu, yeni yasama döneminin TBMM, millet ve ülke için hayırlara vesile olması dileğinde bulundu.

Arınç, toplantıda, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile bazı kuvvetler komutanlarının, Bakanlar Kurulu’na kapsamlı bir sunum yaptığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hepimiz yararlandık. Bakanlar Kurulumuz bazı konular üzerinde Sayın Genelkurmay Başkanımıza sorular yöneltti, tatminkar cevaplar aldı. Bu, belki ilk defa oluyor. Bazı arkadaşlarımız, Sayın Başbuğ döneminde böyle bir sunumun yapıldığından bahsettiler ancak kayıtlara bakma imkanım olmadı. Bunun sebebi son yaşadığımız olaylarla bir bağlantı kurmak yerine, doğru biçimde ifade etmek istiyorum sadece şudur; bir zamanlama belki yarın açılacak Meclisimizin ve hemen ertesinde yapılacak tezkere görüşmeleriyle bağlantılı olduğu düşünülebilir. Kesinlikle böyle değil."

Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Bakanlar Kurulunun ilk toplantısında, kendisine bağlı kurumları ve bakanlıkları ziyaret ederek kapsamlı brifingler alacağını söylediğini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Bu çalışmalar doğrultusunda, Sağlık Bakanlığımızı, Milli Eğitim Bakanlığımızı ziyaret etti, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızı ziyaret etti. Her ziyaretin arkasında kapsamlı brifingle birlikte bazı konular üzerinde bir eylem planı hazırlanması ve bunun hayata geçirilmesi talimatını da verdi. Takdir edersiniz, Genelkurmay Başkanlığımız da Anayasamızın 117. Maddesi gereğince belli görevler üstlenmiştir, Bakanlar Kurulumuza  karşı sorumluluğu vardır. Sayın Başbakanımızın Genelkurmay Başkanlığını ziyaretinden önce Bakanlar Kurulumuza bilgi sunmak üzere Sayın Başkanın davet edilmesi, konuların kapsamlı biçimde hükümet içerisinde görüşülmesi ve daha sonra bu ziyaretin yapılması uygun görüldü ve şu karar alındı, yılda en az bir kere, Genelkurmay Başkanımız bugün olduğu gibi Bakanlar Kurulu'na kapsamlı brifing verecekttir, sunumda bulunacaktır. En az bir kerenin altını çiziyorum. İhtiyaç görüldüğünde şüphesiz bu daha fazla olabilecektir."

"Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili kapsamlı brifing..."

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel'in, sunumunda, silahlı kuvvetlerin sevk ve idaresi, anayasada kendisine verilmiş görevlerin başarıyla ve bihakkın yerine getirilmesi, Türkiye’nin iç ve dış güvenliği konusunda silahlı kuvvetlere düşen görevlerde hangi noktada bulunduğunun etraflı olarak görülmesi ve bir rötgeninin çekilmesinin de mümkün olduğunu belirten Arınç, şunları söyledi:

"Bu kapsamdaki görüşmelerde, içerisinde yine hepinizin tahmin edebileceği gibi güneyimizde yaşanan bazı olayların, bugünü ve geleceği konusunda da Sayın Genelkurmay Başkanımızın perspektifini ve buna ati planlarını görmek, öğrenme imkanı bulduk. Kendilerine teşekkür ettik. Başarılı ve faydalı bir çalışma oldu. Biliyorsunuz ki Merkez Bankası, kanunda yazılı olduğu gibi sene de en az iki defa Bakanlar Kuruluna sunumda bulunmak ve çalışmaları konusunda bir hesap vermek ihtiyacını duyuyor. Belki bazı kurumlar açısından da bu gereklidir ama biz senede en az bir kere Genelkurmay Başkanımızdan, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili kapsamlı bir brifing almayı bugün kararlaştırmış olduk. Bunun birincisini yapmış olduk."

Çözüm süreciyle igili yapılan çalışmalara da değinen Arınç, temmuz ayı içerisinde TBMM’de çıkarılan "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması yönünde çalışmalar yapıldığını anımsatarak, şöyle konuştu:

"Bu çalışmalara ilişkin usul ve esasları belirleyen bir Bakanlar Kurulu kararıdır, imzalanmıştır, tahmin ediyorum. Bu akşam Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanacaktır. Burada kısaca yapmak istediğimiz kanunu arz edeyim; esasen Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra, yani terörün sona erdilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi kapsamında yapılacak çalışmaları, kurulan birimleri, bu birimlerin koordinasyonu, ne şekilde yapılacağını, sizler de Resmi Gazete'den alıp okuma imkanınız olacak, bütün kamuoyumuzun olduğu gibi. Bu çalışmalara ilişkin esaslarda önce çalışma alanlarını, yapılanmayı ve bu çalışmaların işleyiş tarzlarını başlıklar altında belirliyoruz. Çalışma alanları, çözüm sürecinin yürüyeceği ana başlıkları ifade eden çalışma alanları, zikrettiğim 6551 Sayılı Kanunun 2. Maddesi doğrultusunda belirlenmiştir. Siyasi alan, siyasi kurum ve aktörlere yönelik çalışmalar, hukuki düzenlemeler ve insan hakları, sosyal programlar, ekonomik tedbirler, kültürel programlar, toplumsal destek ve sivil toplum çalışmaları, güvenlik silahsızlandırma, sorunun parçası olan aktörlerle temas, diyalog ve benzeri çalışmalar, eve dönüşler ve bununla birlikte sosyal yaşama katılım ve uyum çalışmaları psikolojik destek ve rehabilitasyon çalışmaları kamuoyu bilgilendirme çalışmaları başlığı altında kapsayıcı bir yapılanma ortaya konmuştur."

Yapılanmada iki ayaklı bir şema öngördüklerini anlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Çözüm Süreci Kurulu, kurumlar arasında izleme ve koordinasyon komisyonları. Çözüm Süreci Kurulunun görevi, sürecin genel koordinasyonu yürütmek, komisyonların hazırlandığı eylem planlarını değerlendirip onaylamak sürecin işleyişine ilişkin gerekli kararları almaktır, kurulun üyeleri bizzat başbakan veya görevlendireceği başbakan yardımcısının başkanlığında, başbakan yardımcıları Adalet, Dışişleri, İçişleri, Milli Savunma Bakanları, Başbakanlık Müsteşarı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı ve MİT Müsteşarından müteşekkildir. Her çalışma  alanıyla ilgili sorumlu kurum ve igili kurumlar belirlenmektedir ve devam ediyor. İşleyişinde eylem planları ve uygulanmaya dair değerlendirme raporu hazırlanacak, kurula sunulacak, kurul eylem planlarını sorumlu kurum ve ilgili kurumlar gerek görmesi halinde değiştirebilecek. Biliyorsunuz 4. Madde çözüm sürecindeki görevlerden dolayı hukuki ve idari cezai sorumluluk  doğmayacak hükmü de çalışma usul ve esaslarına aynı şekilde yansıtılmış bulunmaktadır. Bununla yapmak istediğimiz esasen kanunun gerekçesinde, Meclisteki görüşmeler sırasında da açıkça ortaya konmuştu. Türkiye'nin müzmin, kronik bir sorunu olan terörü tamamen sona erdirmek ve halkımız arasında toplmumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik kapsamlı bir çerçeve kanundu. Bu, büyük bir oydaşmayla Meclisten geçti. Zannediyorum 282 oyla ve bu ciddi muhalefeti de karşısında bulmadı. Dolayısıyla çözüm süreci dediğimiz ve bu konunun bir parçası olan önemli konuda da bundan sonraki aşamaların kanun çerçevesinde yürütülmesi ve buna ilişkin komisyon ve kurulların da çalışmalarını bu kanun çerçevesi içerisinde yürütmesi esasları belirlenmiş oldu. Artık Bakanlar Kuruluna yetki ve sorumluluk veren bu kanunun bu çalışma usül ve asasları çerçevesinde görevine devam edeceğini söyleyebilirim."

"Bizim açımızdan geçersizdir"

"Bugünlerde kamuyounda tartışması yapılan, 'çözüm süreci bitti bitmedi' buna yönelik tehditler, adeta şantaja yönelik bir takım konuşmalar bizim açımızdan geçersizdir" ifadesini kullanan Arınç, şöyle dedi:

"Bunlar belli bir sebeple ortaya konulmaktadır. Hükümetimiz bu konuda ciddidir. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması konusunda, bütün varlığını ortaya koymuştur ve çözüm sürecine giderken, onu başarıya ulaştırmak için gayret sarf ederken asayişi bozan, kısmen terör, kısmen de asayişsizlik konularında elbette bir acımasız davranışımız söz konusu olacaktır o da kamu güvenliğinin bozulmasına hiçbir zaman izin ve imkan vermeyeceğiz. Bütün bunları çerçevelediğimiz zaman vatandaşlarımız tarafından güçlü şekilde kabul edilen ve satın alınan bu sürecin bu kanun çerçevesi içerisinde yürümesi, kısa kürede sonuçlanması arzu edilmektedir. Üzerinde bir aydan bu yana çalışılmakta ve farklı çalışma guruparının bir araya getirdiği metinler bir araya adeta intikal etmekteydi. Sanıyorum bugün, yarın Resmi Gazetede bu konu üzerindeki çalışma usul ve esaslarını en güzel bir şekliyle okuyacak kamuyou ve bu çalışmaların bundan sonra daha düzenli bir şekilde yürütülmüş olduğunu da görecek."

Bülent Arınç, tezkere konusuna da değinerek, şunları kaydetti:

"Bundan sonra bildiğiniz gibi TBMM'de 2 Ekim'de yani perşembe günü 1 yıl önce süreleri verilen ve ekim ayının içerisinde süresi bitecek olan iki tezkerini yenilenmesi söz konusuydu. Biz, bu tezkelerin rutin bir şekilde yenilenmesi, evet bu düşünülebilir ama aynı zamanda iki tezkereyi birleştirmek suretiyle bütün tehditleri, riskleri ve Türkiye'nin bulunduğu konumu içerisine alan ve bütün tedbirleri bir arada karşılamaya çalışan bir metin üzerinde çalıştık. Bu metin de şu sıralarda TBMM'ye gönderilmiştir veya gönderilmek üzeredir. Şüphesiz perşembe günü görüşülecek olan önergenin, tezkerenin yarın Meclisin açılmasıyla gündeme getirilmesi mümkün olduğu için bugüne kadar beklenilmiştir. Kapsamlı bir çalışma yaptık. Burada Türkiye'nin ulusal güvenliğine dönük risk ve tehnditler değerlendirildi. Son dönemde yaşanan gelişmeler ciddi biçimde anlatıldı. Türkiye'nin bu ülkelerdeki gelişmeler karşısında yaptıkları, yapmak istedikleri tek tek sayıldı. Ama hükümetimize düşen görevin, ulusal güvenliğimizi sağlamak ve Türkiye'nin bu risklere karşı tedbir almasını temin etmek olduğunu biliyoruz. Tezkere görüşmelerinde ve kamuyona intikal ettiğinde bu akşam veya yarın sabah neleri kapsayacağını hep beraber göreceğiz. Daha önceki konuşmalarımda şunu söylemiştim, 'kapsamlı bir tezkere olacak ve öyle bir tezkere çıkaralım ki yarın yeni birisine ihtiyaç olmasın, şu konu da bir ihtiyaçmış onu da içerisine koyalım. Böyle bir gelişme karşısında yeni tezkeler çıkarmayı düşünmeyelim, kapsamlı tezkereyle yolumuza devam edelim. TBMM, hükümetimize izin verirse biz de bu izni en iyi şekilde değerlendirelim' diye düşünmüştük.  Güzel bir metin ortaya çıktı. Sanıyorum ki TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin tamamını ve Türkiye'de tüm yurttaşlarımızın da bu konuyla sabah akşam ne kadar iç içe olduğunu bildiğimizde hükümetimizin getirdiği bu tezkerenin ne kadar makul ve haklı olduğunu görmelerine vesile olacaktır. Dolayısıyla bu tezkelerelerin tek metin haline getirildiğini ve bugün gelecekte yaşanabilecek tehdit ve riskleri bertaraf etmek üzere meclimizden hükümetimiz adına yetki talep ettiğimizi açıklamış olayım."

''Sadece AB Bakanı Bozkır sunum yaptı''

Genelkurmay Başkanının sunumu, tezkere görüşmeleri ve diğer konular nedeniyle Bakanlar Kurulunda sadece AB Bakanı ve Başmüzakareci Volkan Bozkır'ın sunum yaptığını, diğerlerini ertelediklerini belirten Arınç, "Aslında biliyorsunuz en azından ikinci bakanlar Kurulu toplantımızın temel dinamiği de AB konusunda atılacak yeni adımlar, yeni eylem planı ve tam üyelik konusundaki Türkiye'nin kuvvetli niyet ve arzusunu vurgulamaktı. Bu kapsamda AB Bakanlığımız bir iletişim stratejisi hazırlamıştı o takdim edildi ve Bakanlar Kurulumuzda kabul edildi. Bu kapsamda çalışmaların yürütülmesi de kararlaştırılmış oldu" diye konuştu.

Bayramda otoyol ve köprüler ücretsiz

Arınç, Kurban Bayramı'yla ilgili de "Her bayramdan önce yaptığımız gibi kamuoyuna bir müjdemiz olacak. Bu da bildiğiniz gibi önümüzdeki Kurban Bayramı'yla ilgili köprü ve otoyolların ücretsiz hale getirilmesidir. Bildiginiz gibi idari kararla cuma günü, yarım günü de idari izin sayılmak suretiyle tam gün haline getirilmişti. Dolayısıyla önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece 00.00'dan başlamak ve bayram sonu çarşamba sabahı 08.00'de bitmek üzere otoyol ve köprülerdeki bütün geçişler ücretsiz olacak ve yurttaşlarımız bundan istifade edeceklerdir" dedi.