ANKARA

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, partisinin Altındağ İlçe Teşkilatı Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, muharrem ayının ilk günü olduğunu ve hicri yılbaşının kutlanacağını anımsattı.

Hicri yılbaşının, tüm insanlık ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni eden Akdoğan, Kerbela'da Hazreti Hüseyin ve arkadaşlarının hunharca katledildiğini hatırlattı.

Hazreti Hüseyin'in, adaletin ve hakkın temsilcisi olduğunu dile getiren Akdoğan, onu katleden Yezid ve ordusunun dünyevi iktidar hırsına kapıldığını ve yoldan çıkmış bir anlayışı ifade ettiğini söyledi.

Bugün bir tarafta Hüseyin'in yolundan gidenlerin bir tarafta da Yezid'in yolundan gidenler bulunduğunu aktaran Akdoğan, Hazreti Muhammed'in torununa reva görülen muamelenin hala yüreklerde büyük bir sızı olduğunu belirtti.

Akdoğan, onun mukaddes başını koparıp naaşını atlara çiğnettirenlerin bugünkü temsilcilerinin, Yasin Börü'yü binadan aşağı atıp başını taşla ezip üzerinden araba geçiren zihniyet olduğunu kaydetti.

Bunun, iki akım, anlayış ve zihniyet arasındaki bir mücadele olduğuna işaret eden Akdoğan, "Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da ifade etti. Bizim anlayışımız, bizim zihniyetimiz Hüseyini olan yoldur" dedi.

"Hakkaniyeti savunan yolu benimsedik"

Adaleti ve hakkaniyeti savunan yolu benimsediklerini vurgulayan Akdoğan, diğerlerinin zihniyet ve yolunun ise yok etmeyi, yakmayı, yıkmayı, başları ezmeyi şiar edinen bir anlayış olduğunu dile getirdi.

Akdoğan, AK Parti camiası olarak sadece millete hizmet etme davasının öncüleri değil, aynı zamanda tüm dünyada hakkı tutup kaldırmanın, adaleti yüceltmenin, insanlığın erdemini tekrar hayata geçirmenin mücadelesini veren bir siyasi anlayış olduklarını anlattı.

Yalçın Akdoğan, dünyanın dört bir tarafında nerede mazlum ve mağdur varsa onlara sırtlarını dönemeyeceklerine dikkati çekti.

Bazılarının "Türkiye Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar'la niye ilgileniyor? Niye kaynaklarını kendi insanlarıyla birlikte başkalarına da harcıyor? Bir milyon 500 bini aşkın insan Suriye'den geldi. Niye imkanları bunlarla paylaşıyor?" dediğini aktaran Akdoğan, "Hatta ana muhalefetin sorumsuz genel başkanı bunu ihanet olarak tanımlıyor. Biz bunu yapmasaydık bir ihanet olurdu. İnsanlığa ihanet ederdik. Aynaya bakamazdık. Bu bir utanç vesikası olurdu bizim için. Bunları yapmazsak bizim için utanç kaynağıdır. Bu yüzden dünyanın bir tarafındaki mazlumların kucağını açan bir iktidar var. Tayip Erdoğan'ın liderliğinde Ortadoğu'da başı sıkışan Türkiye'ye baktı. Türkiye'den medet umuyor. Balkanlar'da birisinin başı sıkıştığında Türkiye'ye bakıyor, Türkiye'den medet umuyor. Kafkaslar'la, Afrika'da bir sıkıntı çıktığında herkes yüzünü Türkiye'ye çeviriyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye Allah rızası için yardım götürüyor"

Türkiye'den çok daha fazla zengin ülkelerin yardım elini uzatmazken, kendilerinin hesapsız ve karşılıksız yardım ettiklerini belirten Akdoğan, Türkiye'nin Afrika'ya yardım etmesinden birilerinin rahatsız olduğunu çünkü onların misyonerlik amacıyla oralara yardım götürdüğünü söyledi.

Yardım faaliyetleri altında yapılan çalışmalar dolayısıyla Afrika'nın dini yapısının değiştiğine işaret eden Akdoğan, Türkiye'nin karşılıksız, sadece Allah rızası için yardım götürdüğünü dile getirdi.

Türkiye'nin zulme, mağdurlara, muhtaçlara kapılarını kapatamayacağını anlatan Akdoğan, "O Hüseyini yol onlara sahip çıkmayı, hakkı tutup kaldırmayı, hakkaniyeti yüksek sesle, Recep Tayip Erdoğan'ın 'one minute' olayında olduğu gibi zalimin suratına haykırmayı gerektiriyor" şeklinde konuştu.

AK Parti'nin bunu yaptığı için Türkiye'nin bölgesel aktör olduğunu belirten Akdoğan, ülkenin dört bir yanında, her bir köşesinde, her bir santimetre karesinde AK Parti'nin siyasetinin, yatırımlarının, hizmetlerinin bulunduğunu bildirdi.

"AK Parti birlik siyasetinin sembolü"

Akdoğan, AK Parti'nin birlik siyasetinin sembolü olduğunu ifade ederek, "Bu özelliğiyle Türkiye'nin bütünlüğünün sigortası AK Parti'nin var olmasıdır. Bugün denklemden AK Parti'yi çıkarınca Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayan başka bir siyasi hareket göremezsiniz" görüşünü dile getirdi.

Sadece AK Parti'nin her yerde bulunduğunu, bütün anlayışları ve vatandaşlarını temsil ettiğini kaydeden Akdoğan, MHP'nin Şırnak'a gidip miting yapamayacağını, CHP'nin Van'a gidip elinde bayrak sallayarak miting yapamayacağını söyledi.

AK Parti'nin Edirne'ye de İzmir'e de Şırnak'a da Mardin'e de gittiğini ve gideceğini belirten Akdoğan, AK Parti'nin, al bayrağın dalgalandığı neresi varsa oraya gideceğini dile getirdi.

Türkiye'nin bütünlüğünün teminatının, AK Parti'nin birlik siyaseti olduğunu ifade eden Akdoğan, şöyle konuştu:

"Bu siyaset, ortaya gerçekten kronik sorunları, kangren olmuş sorunları çözen, projeler ortaya koydu. Çözüm siyaseti bunlardan bir tanesiydi. Bir kandırmacadır gidiyor. Ölen milletin çocukları, harcanan para milletin parası. 40 bin insan hayatını kaybetti. Kaç yüz milyar dolar milletin cebinden çıktı. Buna karşılık bir oyun oynanıyor. Hem iç siyaseti baskı altına almak için terör kullanılıyor hem Türkiye'yi etkisizleştirmek için yabancı güçler terörü bir vasıta olarak kullanıyor."

"Süreci başlatan Tayyip Erdoğan'dır, devam ettiren Davutoğlu'dur"

Akdoğan, "Bu oyuna 'dur' dememiz lazım" dediklerini anımsatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:

"(Bu ayak bağıyla Türkiye 2023 hedeflerine ulaşamaz, Türkiye bütünlüğünü koruyamaz. Birlik ve beraberliğini muhafaza edemez) dedik. Bu yüzden analar ağlamasın, akan kan dursun, akan gözyaşı dinsin diye çözüm sürecini başlattık. Birileri 'siz bu süreci başlattınız, bir de bu sorunlar çıktı' diyor. Arkadaş sen kafanı kuma sokmuştun. Türkiye'nin bir tarafında bu sorunlar vardı. Biz sorunu çözmeye çalışıyoruz. Biz sorunu doğurmadık. Çözüm sürecinde gerçekten büyük riskleri alan, süreci başlatan Tayyip Erdoğan'dır, bugün devam ettiren Sayın Davutoğlu'dur, Başbakanımızdır. Bu siyasi riski biz göze aldık. Toplumsal destek de arkamızda oldu. Hükümetin seçimden başarıyla geçmesi, yerel seçimi kazanması, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması aynı zamanda bu sürece bir destektir. Bir güven oyudur, güven tazelemedir. Bütün bunları biz yapmış ve bir neticeye getirmişken işte iki yıldır gencecik fidanlar toprağa düşmezken birileri yine rahatsız oldu."

"Bunların kurduğu çatı, örümcek ağına benziyor"

Akdoğan, mayıs ayında dev projeleri hayata geçirdiklerini, büyük yatırımların temel atma törenlerini yaptıklarını hatırlatarak, bunlardan bazılarının 3. köprü, 3. havalimanı ve Marmaray olduğunu anlattı.

Birilerinin bunlardan çok fazla rahatsız olduğunu vurgulayan Akdoğan, şunları kaydetti:

"Hemen arkasından Gezi olayları patlak verdi. Eylül ayında büyük reformları hayata geçirdik, demokratikleşme paketi, arkasından 17 Aralık komplosu geldi. Bir şekilde Türkiye'yi nasıl baskılarız, AK Parti iktidarını nasıl devirebiliriz, Tayyip Erdoğan'dan nasıl kurtulabiliriz... Türlü türlü oyunlar devreye koydular. Bu millet AK Parti iktidarına da Tayyip Erdoğan'a da milletin adamlarına da sonuna kadar sahip çıktı ve millet sahip çıktıktan sonra hiçbir güç bu tuzağı hükümetin başına kuramaz. Netice alamaz. Bunu yaşayarak gördük. 30 Mart'ta bu oyunu siz bozdunuz. 10 Ağustos'ta tekrar bozdunuz. 30 Mart'ta hepsi bir araya geldi ne kadar şer cephesi varsa, statükocu güç varsa ama milletin bir arada olması başka bir şey bunların bir arada olması başka bir şey. Çatı kurdular, ne oldu? Temel yok. Biz, Başbakanımızın dediği gibi, biz de temel var. Biz temelden başlıyoruz onlar çatıdan başladığı için çok kolay çöküyor. Bunların kurduğu çatı, örümcek ağına benziyor, örümceğin yaptığı eve benziyor. Bir rüzgarda tamamen ortadan kaybolup gidiyor."

"Ellerinde Kobani kaldı"

Önce Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olmaması için uğraşıldığını ancak beceremediklerini ifade eden Akdoğan, sonra da cumhurbaşkanı seçilmesin diye çalışıldığını, bunun da sonuçsuz kaldığını anlattı. Akdoğan, AK Parti'de de bir sıkıntı meydana getirilmek istendiğini ancak bunun da başarılamadığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Yeni hükümetin kurulmasında bir sıkıntı meydana getirelim' dediler. Beceremediler. En son ellerinde bir Kobani kaldı. Bunun üzerinden nasıl bir tuzak kurarızın peşine girdiler. Bakın açık söyleyeyim. Kobani konusunda ne yapıldıysa Türkiye yaptı. 200 bin insanı Türkiye kabul etti. 700'e yakın tır insani yardımı, insani yardım koridoru açarak, oraya tırları biz gönderdik. Özgür Suriye Ordusuyla işbirliğini zorlayan Türkiye oldu. Hava bombardımanlarını zorlayan Türkiye oldu ama bir taraftan 'Türkiye bizi kurtarsın' dediler öbür taraftan tezkereye 'hayır' dediler. İşte ana muhalefetin çok bilen Genel Başkanı bir taraftan 'Kobani'ye girilsin, çıkılsın' diyor, öbür taraftan tezkereye hayır oyu veriyor."

"Türkiye'nin pozisyonunda bir değişiklik olmadı"

Kobani konusunda insani bir duyarlılıkla hareket ettiklerini vurgulayan Akdoğan, şöyle konuştu:

"PYD hak etmediği halde, çok yanlışlar yaptığı halde Türkiye'ye hasmane tavırlar sergilediği halde, biz insanlara sahip çıktık. Şimdi diyorlar ki 'zikzak çiziliyor, çark ediliyor'. Çark falan edildiği yok arkadaşlar. Biz dün PYD'yi nasıl görüyorsak bugün de öyle görüyoruz. Dün de ona silah yardımı yapılmasına karşıydık, Amerika yaptığında da karşı çıktık. Kaygılarımızı ifade ettik. Türkiye'nin pozisyonunda bir değişiklik olmadı. Bana diyorlar ki 'sen koridor açılmaz, açmayacağız' dedin, 'Bunun siyasi, hukuki meşruiyeti yok' dedin. Şimdi koridor açıyorsunuz. Onu dedim ama arkasından bir cümle daha kurdum 'biz PKK için koridor açmayız'. PKK'nın silah geçirmesine de izin vermeyiz, adam geçirmesine de ama peşmerge ayrı bir durum. Onun hukuki bir varlığı var. Irak ordusunun bir parçası peşmerge. Bu, aynı anlama gelmiyor ve bundan çok rahatsız oluyor. PYD'de de rahatsız oluyor. Özgür Suriye Ordusu'nun müdahil olmasından da peşmergenin müdahil olmasından da rahatsız oluyor. Niye? Çünkü başkalarını istemiyor. Kürtlere ilk zulmü PYD yaptı. Biz ilk burada kabül ettiğimiz göçmenler PYD'nin zulmünden kaçan Kürtler'di. Sonra Araplar, sonra Türkmenler zulme uğradı. Kimi IŞİD'in zulmüne uğradı kimi Esed'in zulmüne uğradı. O gün Kürtlere zulmeden oradan onları tasviye edenler şimdi bağrıyorlar. Peki kardeşim sen Esed'in zulmune ortak olmadın mı? Esed Arapları katletti, Nusayriyleri katletti, Türkmenleri katletti, bir cümle kurdun mu? Bugün senin bu sözlerine kim inanacak?"

"Biz herkes için ses çıkardık"

Dünyaya da seslenen Akdoğan, meseleye Batı'nın da Avrupa'nın da çifte standartla yaklaştığını söyledi. Yüzbinlerce insanın ölmesine, kimyasal silahların kullanılmasına, Esed'e, PYD'nin yaptığı zulme ses çıkarmayanların şimdi IŞİD'e ses çıkardıklarını dile getiren Akdoğan, "IŞİD'e hep beraber ses çıkaralım, hep beraber mücadele edelim. Peki siz dün niye ses çıkarmadınız? Diyaba'da Türkmenler katlediliyor, ses çıkarıyor musunuz? Ne yapıyorsunuz? Burada adil olmak gerekiyor. Biz herkes için ses çıkardık. Araplar, Türkmenler, Kürtler, kim öldürülürse öldürülsün ve Türkiye'ye karşı tavrı ne olursa olsun, hasmene bir tutum içinde bile olsa can havliyle Türkiye'ye doğru koşan sığınan, koşan insanlara kucak açtık" şeklinde konuştu.

Bunların birbiriyle karıştırılması gerektiğini ifade eden Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dün bir şeye çok bozulmuşlar. Ben 'bu olayları Öcalan tahrik etti' dedim. Çok alınmış beyefendiler. Peki kim tahrik etti? Ben mi tahrik ettim? HDP tahrik etmedi mi? Öcalan, kardeşiyle verdiği mesajlarda 'çözüm de yok' demedi mi, insanları direnişe çağırmadı mı? O zaman sizin hesabınıza göre, Öcalan etkisiz eleman. Ne dese bir anlamı yok, öyle mi diyorsunuz? Öyle demiyorsanız, o sözün bir karşılığı olur ve sizin bataklıkta şu anda debelenmenize sebep olan da işte sizin yanlış bakış açınızdı. Şimdi dış güçlere atıyorlar topu. Yabancı istihbarat örgütleri yapmış. Sen niye çanak tuttun o zaman. O arazi de zulmedenler kimdi, yakıp yıkanlar kimdi? Yabancılar mı tuttu bunları parayla yaptırdı? Senin gençlik teşkilatların yapmadı mı bunu? Bu kabul edilebilir bir durum mudur?"

Akdoğan, bir haftadır bölgeden gelen il başkanlarını, oda başkanların, belediye başkanlarını, kim varsa dinlediklerini anlattı.

"Bölgede kim halka zulmediyor? Devlet mi zulmediyor? Devlet şefkat ve merhamet elini götürüyor, yatırım götürüyor, hizmet götürüyor" diyen Akdoğan, şunları kaydetti:

"Yol kesen, haraç alan kim? İnsanları dağa kaçıran kim? Geçmişte devlete atfedilen ne kadar olumsuzluk varsa bugün daha beterini örgüt yapıyor. Biz buna sessiz kalamayız arkadaşlar. Sonuna kadar kamu düzenini, kamu güvenliğini tesis edeceğiz. Bu öncelikli zemindir ve bu olmadıktan sonra hiçbir şey konuşmayız. İnsanımıza sonuna kadar sahip çıkacağız. Şimdi haktan, özgürlükten bahsedenler, oradaki insanın yaşama hakkını yok ediyorsunuz. Yaşam hakkı olmadan hangi özgürlük kullanılabilir. Siz o zulümleri yaparken, orada Kürt'ün işyerini yakarken, Kürt iş adamının makinesini yakarken, Kürt seçmen oy kullanmaya giderken baskı yaparken, bunları siz yapmıyor musunuz? Bunlara seyirci kalamayız arkadaşlar, 'çözüm süreci var' diye yol kesilmesine bundan sonra müsaade etmeyiz. 'Çözüm süreci var' diye Cumhurbaşkanımıza hakaret edilmesine, Başbakanımıza hakaret edilmesine sessiz kalmayız. Hangi dilden anlıyorsa siyasette aynı şekilde karşılık veririz. Burada yeni bir dil geliştirecekler. Bu sürecin mimarı olan Tayyip Erdoğan’a bu süreci şu anda hayata geçiren Davutoğlu’na kimse ileri geri konuşamaz. Konuşursa da siyaseten cevabını alır."

Genel seçimlerin yeni Türkiye’nin inşaasında çok önemli bir kilometre taşı olduğunu belirten Akdoğan, anketlere göre AK Parti’nin oyunun şu anda yüzde 50’lerin üzerinde bulunduğunu aktardı.

Toplantıya AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek de katıldı.