TBMM

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Adalet Bakanlığı'nın 2015 yılı bütçesiyle 2013 yılı kesin hesabı ve Sayıştay raporlarının görüşülmesine başlandı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hükümetleri döneminde, Cumhuriyetin hukuk devleti vasfını güçlendirmek amacıyla Anayasa başta olmak üzere pek çok kanunda önemli değişiklikler yapıldığını söyledi.

Türk Ceza Kanunu dahil önemli temel yasaların, ülkenin ve çağın ihtiyaçları dikkate alınarak demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun biçimde yenilendiğini kaydeden Bozdağ, yapılan değişiklikler sonucunda insan hak ve hürriyetleri alanında yapılan düzenlemeleri anlattı. Bozdağ, hak aramanın önündeki engelleri de kaldırdıklarını, hak arama yollarını çoğalttıklarını ifade etti.

En iyi kanunun, kötü uygulamacının elinde kötü sonuç, kötü kanunun ise iyi uygulamacının elinde iyi sonuç verebildiğini söyleyen Bozdağ, burada esas sorumluluğun yargı mensuplarına düştüğünü vurguladı.

Bozdağ, tüm toplumun yargı mensuplarından beklentisinin, kanunları doğru uygulamaları, hakkaniyet ve adaletle kararlar tesis etmeleri olduğunu kaydetti.

Türkiye İstatistik Kurumu araştırmasına göre, adalet hizmetlerinden memnuniyet oranının, 2003 yılında 45,7 iken, 2013 yılında yüzde 52,8 olduğunu belirtenBozdağ, hedeflerinin bu oranları daha da yukarı çekmek olduğunu ifade etti. Bozdağ, bu amaçla da kapsamlı çalışmalar yaptıklarını söyledi.

Yargının bağımsızlığı

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının, hukuk devletinin olmazsa olmaz temel niteliği olduğunu vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:

"Yargı bağımsızlığı, hakimlere tanınmış bir ayrıcalık olmadığı gibi hakimlerin layüsel olması veya hiçbir kuralla bağlı olmaması ya da keyfi davranması da değildir. Aksine Anayasamızın 138. maddesinde ifadesini bulan bağımsızlık, anayasa, kanun ve hukuka uygun bir vicdani kanaatle bağlı olmayı, bunun dışındaki bağlılıkları reddetmeyi zorunlu kılmaktadır. Hakimin tarafsızlığı, dini inancı, siyasi ve felsefi görüşleri ile davanın taraflarına olan uzaklığı veya yakınlığını adli iş, işlem ve kararlarına karıştırmaması, kararlarını anayasa, kanun ve hukuka uygun vicdani kanaatiyle vermesidir."

Cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğini tahkim etmek, yargıya güveni daha da güçlendirmek, adalet hizmetlerinden memnuniyeti artırmanın, sadece anayasa ve yasalarda yapılan değişikliklerle tesis edilemeyeceğini kaydedenBozdağ, bunun yanında yargıya güven ve adalet hizmetlerinden memnuniyetin, ancak mahkemelerin hakkaniyet ve adalete uygun vereceği kararlarla gerçek anlamda tesis edilebileceğini vurguladı.

Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Yargıya güven ve adalet hizmetlerinden memnuniyet oranının artırılması için yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargının hesap verilebilirliği konularında Anayasa ve yasalarda yaptığımız kısmi değişikliklerin arzu edilen neticeleri tam olarak vermediği açıktır. Bu nedenle yargıyı siyaset üstü bir konu olarak birlikte ele almalı ve Anayasa’nın yargıya ilişkin maddelerini birlikte yeniden yazmalıyız. Buradan bütün siyasi partilerimizi, anayasanın yargıya ilişkin maddelerini uzlaşmayla değiştirmeye davet ediyorum. Esasında Türkiye'nin temel ihtiyacı uzlaşmayla yepyeni bir Anayasa yapmaktır. Parlamentomuz yeni bir Anayasa yapma konusunda kısa bir zaman içinde uzlaşma sağlayamayacaksa yargı konusunda bir uzlaşmayı ivedilikle sağlama zorunluluğumuz ortadadır. O nedenle ben bütün siyasi partilerimizin birlikte yazacakları bir yargı reformunu Anayasada gerçekleştirmeye buradan davet etmek isterim. Belki şu kısa zamanda bunu yapma imkanımız olmayabilir ama bir uzlaşma olursa bunu yapabiliriz. Yok olmazsa buradan Adalet Bakanı olarak Parlamentomuzun mutlaka yargı konusunu bir uzlaşıyla partiler üstü bir mesele olarak görmek suretiyle ele almasında büyük fayda olduğuna inandığımı dile getirmek isterim."

İnsan hakları

Hükümetleri döneminde önemli ele aldıkları ve çalışmalar yaptıkları konuların başında insan haklarının geldiğini anlatan Bozdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Türkiye aleyhindeki davaları azaltmak için yaptıkları çalışmaları anlattı.

Bakan Bozdağ, Anayasa Mahkemesine tanınan Bireysel Başvuru hakkı ile AİHM'e giden dava sayısında önemli azalma sağlandığını kaydetti.

Anayasa Mahkemesine 17 Kasım 2014 tarihi itibariyle 29 bin 126 bireysel başvuru yapıldığını bildiren Bozdağ, bu başvuruların 7 bin 357'si hakkında kabul edilemezlik kararı, 6 bin 92'si hakkında birleştirme, düşme, ret gibi kararlar verilirken, 298 başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verildiğini aktardı. Bozdağ, kabul edilebilirlik kararı verilen başvuruların 261'i hakkında ihlal kararı verildiğini bildirdi.

Bakan Bozdağ, AİHM önündeki davaları azaltmak için atılan bir diğer adımın ise AİHM'e Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun ile kurulan ve 2013 Şubat ayından bu yana faaliyet gösteren İnsan Hakları Tazminat Komisyonu olduğunu belirtti.

Komisyona 12 Kasım 2014 itibariyle 6 bin 390 bavşuru yapıldığını, bunlardan 5 bin 275 dosya hakkında karar verildiğini kaydeden Bozdağ, bunlardan bin 310'unun yargıya taşındığını, bunların bin 247'sinin reddedildiğini, 26'sının ise kabul edildiğini bildirdi.

Bozdağ, Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulmasının da insan haklarının korunmasına ilişkin standartları güçlendiren bir diğer adım olduğuna işaret etti.

Ayrıca, AİHM'in hak ihlali tespit ettiği konuların, AİHM içtihatlarına uygun hale getirilmesi amacıyla "İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı" hazırladıklarını anlatan Bozdağ, yapılan yapısal değişiklikler, idari düzenlemeler ve uygulamalar sonucunda Türkiye'nin AİHM'de en fazla dosyası bulunan 2. ülke iken 4. sıraya gerilediğini ifade etti.

Hakim savcı sayısı arttı

Yargı hizmetlerinin zamanında, doğru ve verimli yapılabilmesi için yeterli ve nitelikli insan kaynağına sahip olması gerektiğinin altını çizen Bozdağ, 2002 yılından bu yana hakim ve savcı sayısında yüzde 55 oranında artış sağlandığını bildirdi.

Hakim ve savcı sayısı son on yılda yüzde 55 artırılmış olmasına rağmen Avrupa Konseyi standardının yakalanmadığını ifade eden Bozdağ,  2018 yılına kadar yapacakları alımlarla standardın yakalanacağını kaydetti.

Bu kapsamda bu yıl sonuna kadar 3 bin 500, 2015 yılı içerisinde de 5 bin kişi civarında hakim ve savcı adayı alımına ilişkin sınav yapılacağını belirtenBozdağ, yardımcı personel sayısının da 2002 yılına oranla yüzde 100'e yakın artırıldığını bildirdi.

Bozdağ, yakın tarihte faaliyete geçirmeyi planladıkları bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri ile kuracakları yeni ilk derece mahkemelerinden dolayı ihtiyaç duyulan ilave personel ihtiyacını karşılamak amacıyla bu yıl sonuna kadar 5 bin personel alımı için sınav yapılacağını kaydetti.

"Sistemimizin normalleştiğine işaret"

Bozdağ, yargı hizmetlerinin etkin ve verimli yürütülmesi amacıyla ilk derece mahkemeleri ve yüksek mahkemeler alanında da önemli adımlar atıldığını kaydetti.

Devlet güvenlik mahkemeleri ile özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının, bu alanda yaşanan en önemli gelişmelerden olduğunu söyleyen Bozdağ, "Bu uygulama sistemimizin normalleştiğine işaret etmektedir. Sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak, yerine koruma tedbirlerine müstakilen bakmakla görevli sulh ceza hakimliklerinin kurulması da önemli bir reformdur" dedi.

Sulh ceza mahkemelerinin, yargılama faaliyeti yanında koruma tedbirleri hakkında da karar verdiğini hatırlatan Bozdağ, şunları söyledi:

"Bu durum, sulh ceza mahkemesi hakimlerinin, yargılamayı esas iş, koruma tedbirlerini tali iş gibi algılamalarına neden oluyordu. Bundan dolayı sulh ceza mahkemesi hakimleri kişi hürriyeti ve güvenliğiyle doğrudan ilgili arama, el koyma, tutuklama ve benzeri koruma tedbiri kararlarına yeterince zaman ayıramamaktaydı. Bu mahzurun ortadan kaldırılması için sulh ceza mahkemesi kaldırılarak, sulh ceza hakimliği kurulmuştur. Sulh ceza hakimleri yargılama yapmayarak, sadece koruma tedbirleri hakkında karar vermektedirler. Böylece, koruma tedbirleri hakkında karar verme, sulh ceza hakiminin ana görevine dönüştürülmüş ve kişi hürriyeti ile güvenliği daha teminatlı bir hale getirilmiştir. Diğer bir anlatımla sulh ceza hakimliğinin kurulması ile bazı AB ülkelerindeki özgürlük hakimliği ülkemize kazandırılmış ve kişi hürriyeti ve güvenliğinin güvencesi güçlendirilmiştir."

Adli Tıp Kurumu

Bakan Bozdağ, adalet hizmetleri alanında önem taşıyan diğer bir alanın ise Adli Tıp Kurumunca yürütülen hizmetler olduğunu vurgulayarak, bu hizmetlerin daha nitelikli yerine getirilmesi yönündeki çalışmalara büyük önem verdiklerini dile getirdi.

Yürütülen çalışmalarla belirtilen alanlarda önemli mesafeler kaydedildiğini söyleyenBozdağ, Kurumun geçmişe kıyasla oldukça güçlü bir insan kaynakları yapısına kavuştuğunu anlattı.

İnsan kaynakları ve diğer alanlarda yaşanan gelişmelere paralel olarak teşkilat yapısında da önemli genişleme sağlandığını belirten Bozdağ, 2002 yılında 6 olan grup başkanlığı sayısının 9'a, 20 olan şube müdürlüğü sayısının 60'a çıkarıldığını söyledi.Bozdağ, 2015'te bütün illerde adli tıp şubesi açmayı hedeflediklerini de kaydetti.

Cezaevlerinde 155 bin 858 kişi

Adalet Bakanı Bozdağ, 17 Kasım 2014 tarihi itibariyle Türkiye genelindeki toplam ceza infaz kurumu sayısının 362 olduğunu, son 12 yılda standartlara uymayan 247 kurumun kapatıldığını kaydetti.

Cezaevlerinde, 17 Kasım 2014 tarihi itibariyle toplam 155 bin 858 kişi bulunduğunu belirten Bozdağ, bunun 133 bin 223'ünün hükümlü, 22 bin 635'inin tutuklu olduğunu aktardı.

Bozdağ, Türkiye'de tutukluluk oranlarının 2001 yılında yüzde 54 iken bugün itibariyle yüzde 16,99'a gerilediğini, Avrupa Birliğinde ise bu oranın yüzde 22,9 olduğunu bildirdi.