Otobanda gidiyorum gözucuyla tabelaları okumak adettendir ya.
Birini çok hızlı okudum.
“Sebze Hali”gerçi onun -i si de okunmuyor. Sebze halı…Sebzeler ezilmiş halı olmuş.
A nın üzerine şapka koysak sebzelerin keyifli hali geldi önüme…sırıttım.
Hemen ardından bir yazı daha ilişti.
“Dur aklamak yasaktır.”
Bu kez cümleleri kesmeye başlıyorum.
Aslı, Duraklamak Yasaktır olan bu tabelayı başka kaç şekilde okuyup anlamlandırabilirdim.
Duraklamak yas aktır!
Dur aklamak yas aktır!
Şimdi de hiç kesmeyelim.
Duraklamayasaktır!
Haa Haa…Bu kez de Edirne de konuşuyormuşum gibi geldi.
Duraklamayasaktır a be ya…
Bu Türkçe çok zor gerçekten Elalemin Adamı’ na Allah kuvvet versin. Daha biz tam çözememişiz.
Bir de acı koyarsak içine tamam, konuşurken hiç anlaşamıyoruz. Maalesef.
Kısa mesajlarla ama hiçbir zaman kısa mesaj olamıyor kendimizi anlatacaz diye. Mektup formatı kısa mesaj…yazılı ortama geçin şimdi…
Bir kere yazdıklarınız ne olursa olsun sonuna eklediğiniz ifadeler zaten cümleyi nereye isterse alııp götürüyor.
Yani ifademiz iki nokta üstüste, iki tersyüz parantezin eline   kalıyor. Hatta yaşamımızın yolunu çizen yollara açılıyor. Bir de kendini değişik ifade etmeye çalıyırsanız tüm noktalama işaretleri coşuyor…Hepsi hizmetinizde aman ha cümle yetersiz siz sonu hazırlayacaksınız.
Yanlışlıkla gülen suratı ters parantez atıp saçmalamayın. İpinizi bile çekerler mazallah…
Bir de yardımcıları var bu sanal yazım tekniklerinin.
Kediler,köpekler…
pastalar,saksılar…uzaylılar…ninjalar…
Bunlar neye mi bağlı?
Cukkanız sağlamsa alacağınız cihaza…
“Ben de o çıkmıyor…bana ödünç versene sevgilime yollıycam nolur”
Farkında olmadan bizi yönetmelerine alıştık kanıksadık.  Cümlenin sonuna iki nokta üst üste noktayı koy gerisinde aman elin titremesin. Zaten Türkçe bu, yazıştığınız da genelde Türk…O sondaki iki noktalama işaretine göre yargıya ordan savcılığa aradan da mahkemeye…temyiz süreniz ise çooook uzun ya olur ya olmaz.
Hangi mahkeme hangi yargı hangi temyiz diyenler oldu…
Akıl Zihin Beyin Kalp Cerrahisi…her neyse o kırmızı nokta…
Siz siz olun iletişimizi yüzyüze yapın sanal ifadeler kandırır size. Gözgöze ve duyu  teması olsun yoksa
ı-ıhh..
Zamanımız da böyle geçiyor işte…
Konu yoldan açıldı madem. Bir de Edirne lafı geçti mi tamam. Sazan gibi atlarım.
Bir iki hafta önce, mağlum kapı komşum yaptığım Edirne’ye giderken Beşiktaş’tan otobüsün servisine bindim. Cins bir sarışın kadın-kadınlarız biz, biraz sivribiber görüntüsündeysek bir kaşık suda boğarız birbirimizi tanımasak tanısak hiç değişmez.- kadın yolu bahane etti laf attı kulaklığı çıkarıp cevap verdim sonra yine müzik dinlemeye devam edeceğim hemen bi soru daha geldi…onu da cevapladım.
Nereye dedi. Edirne dedim. A ben Edirne’liyim dedi. Ama İstanbul’da yaşıyorum. Hımm ne güzel dedim. Şurayı, burayı gördünüz mü diye sayıyor. E Edirne hiç değilse bu yıl 15 kere gitmişim. Evet dedikçe kadın üste çıkamadı ya bu kez işimi sordu.
Ona hitap eden havalı tarafımı söylemek geldi içimden.
Gazeteciyim.
Sarkık yüzü kulağına asılsın mı asılmasın mı kararsız…
Aaaa ne güzel hangi gazete …falan sorular gırla.
Benden yaşlı gözüktüğünü düşündü herhalde yaşımı sordu. Sizce dedim. Birşey söyledi. Evet bingo bildiniz dedim.
Orayı da atlattık.
Yok müzik dinleyemeyeceğim herhalde…
Mal mal yüzüne bakıp bir diğer bonus soruyu bekliyorum. Ama tüm sıcak gülüş pozisyonumdayım ki kadın kısa gezimin içine etmesin.
Merak ettim bu iki ters bi yüz tipli kadın acaba çalışıyor olabilir mi?
Peki siz ne iş yapıyorsunuz?
Adım gibi eminim. Attı.
Hukuk mezunuyum ama hiç çalışmadım.
Ahh şu beden dilim.. yalanını yüzüne vurduğunu hisseder gibi bir atakla sordu;
Şükrü Paşa Tepesini gördünüz mü? Evet
Tekrar Edirne ye geçti anlaşıldı.
Sağlık Müzesi ? 
Meriç kıyısı kahvaltı? Sık sık…Evet
Tamam gitmediğim bi yeri yakalamadan bırakmayacak.
Sinegogu gördünüz mü? Dedi
Zınk kaldım.
Derhal, Aaa ne biçim gazetecisiniz nasıl görmediniz deyip atağa geçti.
Bekliyordum.
Ama yalan söylemek hele de konu önemliyse ı-ıhh…
Görmedim nerdeymiş mam dedim narkastik ifade takınarak.
Atik Ali Çarşısını dümdüz gidin çıkışta…Öyle tarif böyle tarif, anlattığı yeri biliyorum. Hep kapalıdır. Benim Bulgar Kilisesine benzettiğim yeri söylüyor bu cadaloz. Meğerse geçen hafta ibadete açılan sinegogun haberinden bahsediyor.
Hımmm…Sağolun sayenizde öğrendim hemen bugün gideceğim. Dedim ve ayçiçek yağı yemiş gibi biraz havalandı.
Sıra bana geldi.
Hasan Sezai Efendi Türbesini gördünüz mü?
Edirne nin ilginç ruhani hikayeleri vardır. Çok da türbesi…
Suratı bilim-kurgu film karelerini anlatan bir değişimle.
Hayır. Niye gidecek mişim ki? Yatırdan medet mi umursuyorsunuz siz? Dedi.
Allaaahhh bu nasıl bir yaratık rabbim…
Evet ağacına çaput bağlıyorum evlenip pembe panjurlu evimde sık sık döl tutup bebelerim olsun diye…
Böyle düşünecek seviyede görmemiştim sizi dedim.
Daha atgözlükleriniz açık sandım diyecektim… bir hışımla geldiğimiz Otogar da indi. Tek veda sözcüğü etmeden…
Şöföre döndüm çünkü o da bizi dinliyordu.
Ne bu şimdi?
Boşver abla yaşlı dedi.
Arkasından inerken söylenmeye devam ediyordum.

Biz sizin sinegoglarınızı da  kiliseleri de  camiileri de  türbeleri de ziyaret de ederiz, dua da ederiz…
Sizler evrensel olun lan…
Bir de bize derler open mind…
Yemişim ulan sizin “open mind” ınızı.
Dur loo
Van minıt…
Dedim ama kadın kıçını çevirtire çevirtire ringden çıktı gitti hatta koşarak…
…zorla kısa tatilimin kötü başlamasına da vesile oldu.
Ama Allah razı olsun size yazacak konu verdi bana da…Hayata gülüp geçmek gerek…

Haftaya Kakava Şenliklerinden bir Roman havası getireceğim inşallah!