İslâm toplumlarının tümünde Yüce Allah’ın gönderdiği ve Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen bütün “Peygamberlere” hiçbir zaman saygıda kusur edilmez. Bununla birlikte erkek çocuklarına da bu “Yüce İnsanların” isimlerini koymak için adeta yarışırlar. Tekrar söylüyorum; İslâm toplumlarında bütün “Peygamberler adımızdır,” ilkesi çok net ve de vazgeçilmez bir inançtır. Yani dedemizin, babamızın, oğlumuzun, dayımızın, amcamızın, yeğenimizin, kuzenimizin kısacası komşumuzun ve milletimizin çoğunluğu bu mübarek isimlerle şereflendirilmiştir. Çünkü İslâm inancına göre o peygamberler ki, Allah’ın insanlar arasından seçtiği en mümtaz kişilerdir. O’nlar, Allah’ın dinini, yani emir ve yasaklarını insanlara duyurur. İman eden ve salih amel işleyenleri dünya ve ahrette mükâfatla müjdeler, kâfir olup kötü işler yapanları da azapla korkuturlar. Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Allah peygamberlerin görevleri için şöyle buyuruyor: “Biz Peygamberleri, ancak rahmetimizin müjdecileri ve azabımızın da habercileri olarak göndeririz”. (el-En’âm, 48)

Gururla söylüyorum ki; Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerden hepsinin ismi dünyanın dört bir yanındaki yaşayan Müslümanların şanla şerefle taşıdıkları isimlerdir. İşte Müslüman toplumu en başta Hz. Muhammed(a.s.) olmak üzere; çocuklarına güzel peygamberlerin, şu güzel isimleri koyarlar: Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Şuayb, Musa, Harun, Davut, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriyya, Yahya ve İsa.  

Şimdi düşünün bir kere, Müslüman toplumlarındaki babalar ve anneler bu Musevilerin Peygamberi’nin ismidir. Bu Hıristiyanların Peygamberi’nin ismidir, ayrımı yapmadan; seve seve çocuklarına, Âdem’den başlamak üzere Musa, Davut ve İsa isimlerini verirler. Şimdiye kadar hiç dikkatinizi çekti mi bilmem! Ne Hıristiyan, ne de Musevi toplumlarındaki aileler 1500 yıldır; hiçbir çocuğa Muhammed ismini vermemişlerdir, bundan sonra da vereceklerine de inanamıyorum. Dahası Hıristiyan ve Musevi toplumuna mensup ailelerden hangi birisi çıkıp da şunu diyebilir mi; benim adım Mustafa ya da Ahmet. Hayır, benim bildiğim kadarıyla ne Hıristiyan, ne de Musevi toplumlarında Hz. Muhammed(a.s.)i anımsatacak isimleri asla duyamazsınız. Şimdi onlar hoşgörülü olduklarını ilan edip Müslümanları mı hoşgörüsüzlükle suçluyorlar? Acaba İslâm toplumlarında hangi yazar, hangi şair veya hangi ressam ve de hangi karikatürist yaptıkları eserlerinde hangi peygamberi aşağılayıcı harekette bulunmuştur. Ben bu gibi eser ve sözlere hiç de rast gelmedim. Zaten Batı dünyasının en büyük hatası da İslâm’ın kutsalı olan Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamberi’ne yapılan olumsuz hareketlere göz yummasıdır. Bu gibi olumsuz hareketlere hem müsaade ediyorlar hem de kalkıp, Müslümanlar şiddet yanlısı diyorlar. Nedir bu İslâmafobi korkusu Allah aşkına! Batı dünyası zaten yüzyıllardır kafasında İslâm düşmanlığını hiçbir zaman atmamıştır ki. 

Kısacası: Müslümanlar Allah’ı ve Hz. Muhammed(a.s.)’i canlarından daha çok –severiz-severler. Müslümanlara göre O, Yüce insan Eşref-i Mahlûkat’ın en şereflisidir. Allah’ın sevgili kulu ve Nur-u Nebi’dir. Yani Müslümanlar Hazreti Muhammed(a.s.)’e,  hakaret edilmesine asla ve asla müsaade ettirmezler. Ayrıca bütün dünya şunu da bilsin ki; Müslümanlar; Hz. Muhammed(a.s.)’in karikatürünü çizilmesine müsaade etmek bir yana dursun, ismini bile yanlış yazanlara yasalar çerçevesinde gereken cevabı verirler. İnşallah Batı veya Doğu dünyası bu gibi olaylardan ibretler alır ve bir daha bir iki densiz ve dengesizin yaptığı saçmalıklar yüzünden olumsuz olaylar yaşanmasına ve de insanların canının yanmasına fırsat vermezler. Bakınız Fransa’daki derginin İslâm’ın Peygamberi’ne yaptığı hakaret sonrasında Papa Francis bile ne diyor; “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.”    Papa Francis’in bu sözü sonrası Batı dünyasına ve Fransızlar’a kendi sözleri ile diyorum ki; d'accord