Öncelikle Dünyanın incisi güzel şehrimiz İstanbul’muzun fethinin 562.nci yıldönümünü kutluyor, Fatih Sultan Mehmet Han başta olmak üzere bu uğurda mücadele eden tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
7 Haziran seçimlerine az bir zaman kaldı. 13 yıllık AKP iktidarı boyunca zayıf kalan muhalefet partileri bu seçimde iddialı programlar açıklıyarak yeni bir umut yarattılar. Oy kaybından endişe duyan iktidar bu seçimde Cumhurbaşkanı dahil tüm ağır silahlarını ve muhalefetin aleyhinde kullanılabileceği her şeyi sahaya sürdü. Buna rağmen geçmişte AKP’ye oy vermiş bazı vatandaşlar dahil bir çok insan muhalefet partilerine teveccühlerini daha açık bir şekilde ifade ederken, iktidar adaylarına tepki göstermekten çekinmiyor. Bu da yolsuzluk iddiaları, baskı, ötekileştirme, kibir, saltanat özlemleri ve hukuksuzluk şikayetlerinin bir şekilde sandığa yansıyacağını gösteriyor.
Anket şirketleri birbirinden farklı rakamlarla, seçmen üzerinde algı oluşturmaya çalışsalar da oy kullanmayan milyonlarca insan ve barajın altında kalan küçük partilerin oylarının iktidara yazılmasına rağmen 8 Haziran’da AKP hayal kırıklığı yaşayacak gibi görünüyor...
Genel olarak AKP’nin eridiği, MHP’nin yükseldiği, CHP’nin oylarını koruduğu değerlendiriliyor. Geçen seçimlerde CHP ve MHP’nin oy toplamı AKP’nin altında kalırken bu sefer tersinin olacağı belirtiliyor. Daha önceleri bağımsız adaylarla meclise giren HDP(BDP) ise, balık sırtı konumunda, barajı aştık ta diyemiyorlar, baraj altında kaldık ta... Barajı aşarlarsa AKP’nin aldığı oy ve çıkardığı milletvekili sayısı büyük kayba uğrayacak.
Bu değerlendirmeler sonucunda, iktidarın devamı için gereken 276 ve daha fazla milletvekilliğinde sıkıntı görülüyor. Yani AKP’nin eski havası yok...
Muhalefet partilerinin tek başına iktidar olacak sayıda milletvekili çıkarması da zor görülüyor.
13 yıllık iktidarları dönemde AKP’nin ötekileştirici politikalarının en olumsuz sonucu, tabanda oluşan duygusal kopuş ve siyasetin, SÜNNİ - ALEVİ gibi mezhepsel ve KÜRTÇÜ - TÜRKÇÜ gibi etnik kökenli bir eksen üzerinde şekillenmesi olmuştur. Siyasal islamcıların zaman zaman düşüncesizce ve komleksle hedef aldıkları ATATÜRK, Osmanlı’nın çok dinli, çok dilli, çok ırklı ve çok etnisteli yapısının sebep olduğu yıkım ve kayıplardan aldığı dersle Cumhuriyeti kurmuş, ortak değerler üzerinde bir sivil toplum inşa etmişti. Bu önemli tecrübeye rağmen, yüz sene sonra sünni islam eksenli siyaset yapan iktidar partisi kendisine oy veren tabanı sıkılaştırmak uğruna sürekli gerginlik yaratarak toplumu kamplaştırmıştı. Demokrasinin vazgeçilmez değerleri olan kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar malesef tartışılır hale gelmiştir.
Cumhurbaşkanının seçim meydanlarında ısrarla istediği 400 milletvekiliyle anayasayı değiştirme ve  başkanlık sisitemini getirme düşüncesi bu şartlarda çok zor görünüyor. Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilk üç maddesinin de anayasadan çıkarılmasının düşünüldüğü yeni anayasa yapımının seçimlerden sonra tekrar gündeme getirileceği ama bu şartlarda gerçekleştirlmesinin uzak bir ihtimal olduğu değerlendiriliyor.
Son dönemde ekonomik krizin yarattığı sonuçlar çevremizdeki ülkelerde iktidar değişikliklerine yol açtı. Türkiye’de de pembe bir tablo çizilmesine rağmen ekonomik sebepler homurdanmalara yol açıyor. O nedenle muhalefetin vaatleri cidi anlamda ilgi görüyor. Çevremizdeki antidemokratik rejimlerin, din, mezhep ve etnik kökenli anlayışlar sonucu düştükleri kan denizini görüyoruz. 90 yıılık Cumhuriyetimizin seçimleri kazasız belasız atlatacağına inanıyor, sonuçların Türk miletine ve Türkiye Cumhuriyetine hayırlı olmasını diliyorum.