Buradaki yazılarımda genellikle vahim şeylerden bahsediyorum. En azından bugüne dek öyle sanıyordum. Kimi zaman etik olmayan davranışlara karşın bir farkındalık yaratmak için kendimi yırtıp duruyor, kimi zaman ise sosyal aksaklıklardan bahis açıyordum. Hiyerarşilerin ve vasıfların varlığından ve bunun toplum üzerindeki etkilerinden dem vuruyordum. Kısacası nerede bir çatlak var ise orada olmam gerektiğini hissedip, hemen orada, o an olmak istiyordum. Nitekim naçizane fikirlerim ve önerilerim ile bir şeyler değiştirmeye çalıştım. Bazı zamanlar işe de yaradı. Ki bazı zamanlarda ise değiştirmese de o sorunun var olduğunu parmak ile gösterilmesine imkân kıldı. O nedenle bu yaprakçığa minnettarım! Ülkü olarak benimsediğim şeyleri dile getirmem ve odaklara iletmem için anahtar oldu. Fakat şimdi sabrımın tükendiği, kendimi zor tuttuğum ve yutkunduğum bazı durumlar varlığı ile baş başayım. Üzülerek söylemek istiyorum ki; bu kez hep olduğum gibi sakin kalamayacağım! Ve yine üzülerek eklemek isterim ki; bu yazıyı yazdığım için kendimden utanıyorum!

Birçok şey için vaktimiz var. Tabii, bazı istisnai durumlar hariç! Her gün bir yenisi ile karşılaştığımız ve sıklık derecesini tabir etmek için rakamların ötesinde şeylere ihtiyacımız olduğunu düşündüren nice olay var. Ve güpegündüz karşılaştığımız ve artık ayyuka çıkmış olan akıl dışı olaylar bütününün ilk halkası ne yazık ki çocuk istismarıdır! Hayvan tecavüzleridir! Kadına şiddet ve cinayet haberleridir! Bu konular gündemimizden düşmez iken beklemek için vakit yok! Bu konuyu insani bir süzgeçten geçirip, karar mekanizması kurmak da imkânsız! Bu konuyu yok saymak kabul edilecek gibi değil! Allah aşkına, bu konuyu yazmak bile iğrenç! Bunları yazmaktan ve bahsetmekten bile utanıyorum! Fakat Allah’ın cezaları, parmaklarımızın tümü kırılsaydı da bunları yazmasaydık, gözlerimiz kör olsaydı da görmeseydik, kulaklarımız sağır olsaydı da duymasaydık! Siz nasıl varlıklarsınız?  

Akıl alır gibi değil! Çocuk tecavüzlerinin yalnızca yüzde beşi ortaya çıkıyor iken, yüzde doksan beşi gizli kalıyor! Geride bıraktığımız yıl kim bilir kaç çocuk ise istismara uğradı, kimse net bir biçimde bilmiyor. Çocuk istismarı vakaları ise son on yılda yarım milyona yaklaştı! Dile kolay, yarım milyon! Çocuklarımız o mahlûklar ile aynı evde yaşadı! Ki belki de hâlen yaşıyorlar! Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre Türkiye’deki çocuk yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarının sayısı yüz seksen bin civarı! Ki bu rakam bilinenden ötesi değil! Bu nasıl bir tablo? Bu nasıl bir gidişat? Toplumda bu insanlar ar damarı çatlamışçasına nefes alıp verebiliyor!

Tıbbı terimleri boş verelim şimdi! Çünkü bu psikoseksüel bir hastalık değil! Bu bir ruh hastalığından öte bir durum ise hiç mi hiç değil! Bu olsa olsa insan dışı bir varlık olmaktan kaynaklı bir durumdan mütevellittir! Bir çözüm bulun ey yetkililer, bir çözüm! Bırakın şimdi insan haklarını! Eğer idam ise idam, giyotin ise giyotin, hadım ise hadım! Gereği ne ise onu yapın! Böylesi bir durumda kimsenin size tek bir kelime etmeye hakkı yok! Böylesi bir karar ile de halkın hiçbir kısmını karşınıza almayacağınıza emin olabilirsiniz! Çünkü bunun önüne başka türlü geçilemez! Bunun alternatif bir yolu ise yok! 

Eğer değişti ise bilemem, ama yasalarımızda sanıyorum ki pek de bir şey değişmemiş. Türk Ceza Kanunu’nun 103/6’ıncı maddesince çocuğa istismarda bulunanlarının cezasının ağırlaştırılması için çocuğun beden ve ruh sağlığının bozulması şartı getirilmişti. Ki bu da ayrı bir tartışma konusu olamayacak kadar spekülatif bir maddeydi. Ama bu konuda edinilen acı tecrübeler ile artık gereğinin yapılması gerektiğinin zaten farkında varmışsınızdır. Ancak yine de bu madde ile ilgili geçmiş dönemde hâkim ve pedagoglarca birçok farklı yorum ve uygulamalara da yol açmış ve sanıkların daha az ceza ile serbest kalmalarını sağladığını hatırlatmak istiyorum. İlk iş eğer orada bir çatlak var ise, ki görülen o ki var. İşte işe oradan başlayın! Çocukların bu mahlûklar tarafından yeniden istismar edilmesinin önüne geçin! Çünkü onlar bizim geleceğimizdir! Cebimizdeki bozuk para değil! Onları harcamayın! Her birinizin gözünden sakındığı çocukları var. Empati kurun, öyle karar kılın! 

Aksi halde ne mi olur? Kırık kalpler ve ruhsuz bedenler ile bir gelecek inşa edersiniz! Yaşar, ama ölürler. Bakar, ama görmezler. Duyar, ama sağırdırlar. Çünkü onlar içlerinde bu olanları asla unutamayacaklar. Bunlara onu yapmayın! Eğer devlet hep on sekiz yaşında ise, bunun sebebi o çocuklardır, hatırlayın!