Sistemde yasama organı veya organlarının meşruiyeti, hür ve serbest seçime dayanmalarından gelmektedir. Vazife müddetleri ve seçim usulleri bellidir. Ancak, çok kere görüldüğü gibi, hem yasama organı kendini feshederek, hem de cumhurbaşkanı veya başbakan bu organı feshederek erken seçime gidilir, böylece parlâmentoların vazife müddeti kısaltılabilir. (Mehmet Turgut, Başkanlık Sistemi Ordu ve Demokrasi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul - 1998, s. 36)

     Bugün parlâmenter sistemde yasama meclislerine veya meclisine genel olarak partiler hakimdir ve hükümetleri de, özellikle iki partili sistemlerde ekseriyet partileri kurmaktadır. Dolayısı ile meclislerle hükümetler arasında siyasî anlaşmazlıklar çıkma ihtimali çok azalmıştır ve sistemde istikrar sağlanması kolaylaşmış bulunmaktadır. Ancak, bu gibi durumlarda yasama ile yürütme arasındaki şu veya bu şekilde olması gereken münasebetler, iktidar - muhalefet arasındaki münasebetlere dönüşmektedir, biraz da parlâmentoların dışına kaymaktadır. Tabiî, ikiden fazla partinin bulunduğu ve bir partinin tek başına iktidar olamadığı hâllerde koalisyon iktidarları gündeme gelmekte ve durum büsbütün değişmektedir. Şöyle ki, bu durumda parlâmenter sistem, klâsik anayasa organları tarafından olduğu kadar, belki de daha fazla, günlük siyasî hayatın temel kuruluşları olan partiler tarafından şekillenir hâle gelmektedir. İktidar partileri birden fazla olduğu için de, çok kere anayasalar, parti programları ve seçim beyannameleri bir tarafa bırakılarak, sistem ve sistemin işlemesi, partilerin de, hattâ bazan parlâmentoların da dışına kaymaktadır. Yani halkın siyasal tercihleri iktidarlara yansımaktan uzaklaşmaktadır. Bu da, en açık şekilde, iktidarların, başta ekonomik problemlerin çözülmesinde yeterli olamadıkları zaman ve hâllerde görülmektedir. Böyle olunca iktidar partileri ile muhalefet taviz yarışına girmektedirler. Sonuç olarak istikrarın sağlanması son derece zorlaşmakta veya tamamen ortadan kalkmaktadır. (a.g.e., s. 36 - 37)

     Zamanımız şartları ve dünyanın gidişi, toplumu ve siyaseti büyük ölçüde tesiri altına almaktadır. İlmin ve teknolojinin hızla gelişmesi, ekonominin devamlı olarak değişmesi, kitle haberleşme vasıtalarının büyük bir güç hâline gelmesi, yürütmenin başında bulunan organların bu gidişe ayak uydurmalarını gerektirmektedir. Ayrıca da şartlar devreye teknokratları sokmaktadır. Bunun için de hızlı intibak, hızlı çalışma ve hızlı sonuç alma şarttır. Bütün bunlar ise yasamadan çok yürütme organlarının vazifesidir ve hem yürütme organlarını öne geçirir, hem de yasama ile yürütme organları arasındaki ayrılığı yumuşatmaya götürür. Bu durum, parlâmenter sistemin değişik memleketlerde, yani değişik kültür ve demokrasi anlayışı olan toplumlarda kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. (a.g.e., s. 37)

     Aslında başkanlık sisteminin mutlaka iktidarı güçlendireceğini veya mutlaka diktaya gideceğini iddia edenler de, parlâmenter sistemi şu veya bu yönden ele alıp tenkit veya müdafaa yolunu tutanlar da bir noktada yanılmaktadır. Bu da, her iki sistemin tatbik edildiği memleketlerde şu veya bu yöndeki sıkıntıların hemen hepsinin genelde insan faktörüne bağlı olduğunun unutulmasından ileri gelmektedir. Çünkü bugün artık anlaşılmıştır ki, şu veya bu memleketteki politikadan kaynaklanan sıkıntıların hemen hepsi, oralarda yaşayan milletlerin demokrasi teamülleri ile birlikte coğrafyasının, tarihinin, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel durumunun farklı olduğundan, yani insanın yapısından kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile bazı önemli problemlere yüzeysel iddialar ve basit benzetmelerle çözüm bulmayı istemek son derece yanlıştır. (a.g.e., s. 37 - 38)

     Kanaatimizce esas olan şudur ki, bugün Batı'da ve Doğu'daki demokratik memleketlerde politik ve ekonomik istikrarın sağlandığı yerlerin hemen hepsinde, iktidarda ya tek parti vardır veya güçlü ve yetkili bir başkan...(a.g.e., s. 38)