"Kerkük, petrol değil , VATAN toprağıdır!" diyor ve Irak Türkmenlerine destek olmaya çağırıyoruz tüm ilgili ve yetkilileri... Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) paçavrasının tek taraflı onayla Kerkük’teki kamu binalarına asılması ve kentte resmi yazışmalar için Arapça'nın yanı sıra Kürtçe'nin de kullanılmasının zorunlu olması talimatıyla, Kerkük-Musul konusundaki tezlerimizin havada kaldığını görmek çok üzücü. Farklı etnik ve mezhep gruplarının yaşadığı Kerkük kentinde IKYB’nin tek taraflı kararla işi oldu bittiye getirmesi aslında Büyük Planın parçası olarak önümüze konuldu.

Dışişleri Bakanlığmız, bu oldu-bitti karşısında itidal çağrısı veya endişe belirtme dışında daha kararlı ve sert bir uyarıda bulunmalıdır. Türkmen varlığının silinmesi istikametindeki adımlara dur demelidir.

“KERKÜK TÜRKMENDİR TÜRKMEN KALACAK”

Binlerce Kerkük’lü kardeşimiz, Kerkük'te bayrak krizi yaratan vali Necmettin Kerim'in bu zorbalığını protesto ederek, “KERKÜK TÜRKMENDİR TÜRKMEN KALACAK” sloganlarıyla Kerkük valisinin istifasını istedilerse de Türkiye’nin ve Irak merkezi Hükümetinin desteği olmadan gelişmeleri tersine çevirmeleri zor görünüyor.

Nerdeyse tek dostumuzun kalmadığı, aksine düşmanlarımızın giderek çoğaldığı bir dönemde yaşıyoruz... Dostları çoğaltacağımız yerde herkesle kavgalı olmak bu gibi sorunların çözümünü iyice zorlaştırıyor. Küresel güçlerin bölge üzerindeki sinsi hesapları, Irak’lı Kürtlerin öteden beri Kerkük üzerindeki iddiarına zemin yaratıyor. Türkmen kardeşlerimizin can ve mal güvenliği ciddi bir tehdit altında... Göz göre göre yaklaşmakta olan bir Türkmen katliamının ayak seslerini duymak ve uluslarası camiaya duyurmak gerekiyor. Başkanlık referandumu uğruna Barzani’nin Türkiye gelişinde BM’ce devlet olarak tanınmamış bir oluşumun simgelerini göndere çekmenin sonuçlarıdır bunlar. Kerkük valisi bile bu karara itiraz eden Türkmenlere, Ankara’da, İstanbul’da Kürt bayrağı çekiliyor, burada siz neye itiraz ediyorsunuz diyebiliyor... Uğruna göz yaşı döktüğümüz Filistinliden daha çok öz be öz kardeşimizdir Irak’lı Türkmen kardeşlerimiz. Uyumayalım...

KERKÜK’ÜN ELİMİZDEN ÇIKIŞI

Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı hakimiyetindeki Musul ve çevresi petrol varlığı sebebiyle, İngiltere, Fransa, Almanya arasında rekabet konusu oldu. Bölge, 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa'ya bırakılmıştı. Nisan 1920 San Remo Konferansında Fransa, kendisini Orta Doğu'daki menfaatlerini desteklemesi sebebiyle, Musul bölgesini İngiltere'ye bıraktı. İngiltere bölgedeki Hristiyanların güvenliği, İngiliz savaş esirlerine kötü muamele edilmesi gibi sebepler ile Mondros Mütarekesinin 7. maddesine göre Musul'un kendilerine terk edilmesini istediler. Musul'da yerleşik Osmanlı 6. Ordusu Komutanı Ali İhsan Paşa şehri İngilizlere terk etmemek için istifa etti. Yerine Gelen Binbaşı Halit Akmansü İstanbul'dan aldığı emri yerine getirerek Musul'u boşalttı. 15 Kasım 1918 tarihinde İngiliz askerleri Musul'a asker çıkarıp işgal ettiler.(1)

Mondros Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri'ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Osmanlı  birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra İngilizler, Musul ve Zaho'daki sivil Hıristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Osmanlı birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler. Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak Suriye cephesinde Yıldırım Orduları grubunun Şam'dan sonra Halep'te de İngilizlere yenilip Adana'ya kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi üzerine ve İstanbul hükümetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul'u bırakıp Nusaybin'e kadar çekildi. İngiliz askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul'a girdiler.  Eylül 1922 - Temmuz 1924 yıllarında Iraklı Kürtler Süleymaniye merkezli yarı bağımsız Kürdistan Krallığı devletini kurmaya teşebbüs ettiler. Şeyh Mahmut Berzenci, Kürdistan Krallığı'nın kralı olarak kendisini ilan etti. Sevr Antlaşması'ndan sonra, Süleymaniye ile bütün bölge Birleşik Krallık yüksek komiserliğinin denetimi altına girdi. Eylül 1922'de Özdemir müfrezesinin İran'a çekilmesinden sonra, Birleşik Krallık Şeyh Mahmut Berzenci'yi vali olarak tayin etti. Şeyh Mahmut Berzenci Kasım'da tekrardan kendisini Kürdistan Krallığı'nın kralı olarak ilan etti. Lozan Antlaşması'ndan sonra Birleşik Krallık yüksek komiserliği, Irak'ın bütün bölgelerini birleştirmek isteyince Şeyh Mahmut Berzenci buna karşı çıktı. Mahmut Berzenci ve hükümetin teslim olmaması üzerine, Birleşik Krallık Hava Kuvvetleri Süleymaniye ve çevresini bombaladı ve bölge'de çatışmalar meydana geldi. 24 Temmuz 1924 yılında kesin olarak Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası'na bağlanmıştır.(2)

KAYNAK....:

(1)    Wikipedia

(2)        “