“O öyle bir destandı ki yazılan yeri göğü inletmişti kahramanların namıyla” desek bizde bir destan mı yazmaya kalkışmışızdır acaba? Oyun yarı işitsel seyredilecek cinsten değildi. Akıcı, güzel, dinamik ve dingin di. Öyle ki; yanımda oturan kahraman savaş kadını reenkarnasyonu keşfettiğim seyirci feminen gibiydi.
Gördük ki; sıra sıra işlenen kahramanların hepsinde adı geçsin geçmesin bir üst beyin mekanizması işler 
Esre de bu ya! Destanın ezilen uluslara umut cesaret vereceğini inanılarak geleceğe ışık tutacağı inancıyla yazılmıştır. Ütopik boyu taşıdığı aşikârdır. Yaşanların hepsi gerçektir. Umudun gerçeğe yolculuğunda ay ışığında inci gibi dizilen sıra sıra İnci gerdanlık misalidir. Özellikle yazdığım bu son cümle bana oyundaki uzun mavi tül etek giyen uzun etekli 3 genç kızı yani 3 İstanbul simgesini çağrıştırdı Birden geçmiş yıllarda genç kız ve İstanbul şiirimde bahsi geçen. Manastırlı Hamdi Kemal Atatürk’ün çok sevdiği Manastır türküsünün bir senkronizesiydi aslında. Atatürk’ün mırıldandığı Manastır türküsünün Yavuz kızları… Vatan için çarpışan o kuvvetli gürbüz seçmece kızlar. Nazım Hikmet’e dönersek tiyatroya duyduğu sempatiyle de tiyatronun renkli dünyasına birçok oyun kazandırmıştır. İlk şiir kitabı çıkarmış ve oyunlarını yazmıştır 1928 -1932 İhsan İpekçi’nin sahip olduğu İpek filmde de çalışmıştır. Hikmet’in Rusya’da topluma bilim eğitim almasıda bu destana katkı sağlamıştır Vatan hasretiyle tutuşan bir yürekten çıkardığı kesin. Eğitimin katkısı daha vardı kanısındayım. Cumhuriyetin onuncu yılı dolayısıyla çıkarılan af yasası ile serbest bırakılmıştır. Akşam, Son Posta, Tan gazetelerinde Orhan Selim takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapmıştır. (1933).Öldürmekten korkan şair, kız kardeşinin kocası Refik Erduran’ın yardımıyla bir motorla Karadeniz’i de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Türkiye’den ayrılmıştır. Nazım Hikmet’in hece vezniyle yazdığı şiirlerini yeni Mecmua İnci Ümit ve Celal Sahi Erozan çıkardığı birinci kitap ikinci kitap ve benzeri dergilerinde yayınlamıştır. Bir dakika” adlı şiiriyle “Alemdar Gazetesi ”‘nin açtığı yarışmada birincilik kazanmıştır. (1920). Ancak, 1940’lı yıllarda, Yeni Edebiyat, Ses, Gün, Yürüyüş, Yığın, Baştan, Barış gibi toplumcu dergilerde İbrahim Sabri, Mazhar Lütfi takma adlarıyla ya da imzasız olarak bazı şiirleri çıkmıştır. İncelen Kuvayı Milliye Destanı İzmir’de Havadis Gazetesin de Tefrika edilmiştir. Kuvayı Milliye Destanı İzmir’de Havadis gazetesinde tefrika edilmiştir (1949). Destanı Yön dergisi yayınlayarak (1965) Nâzım Hikmet’i yeniden okurlara ulaştırmıştır. Destanda Türk halkından övgüyle bahsediliyor Şöyle ki TÜRK KÖYLÜSÜ İÇİN TOPRAKTAN ÖĞRENİP KİTAPSIZ BİLENDİR YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE BU HASRET BİZİM. Yukarıdaki destanın bölümlerinin aynısı büyük harflerle iki defa yazılmalıdır ki akıllarda kalıcılık sağlasın Neden mi büyük harflerle diye soracaksanız derim ki; Kuvayı Milliye Destanı altın ve büyük harflerle yazılır yazılmalıdır yazılacaktır.