“Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır.” Diyor Montaigne

Çocuğu oyun anında izlerseniz onu tam anlar ve tanırsınız. Oyun anında hayaller kuran çocuğun hayal dünyası gelişir. Zeki çocuklar hayal dünyası güçlü olanlardır ve yetişkinler içinde statüsü ne olursa olsun başarılı olanlar hayal dünyası ve iletişim becerileri en güçlü olanlardır. En zeki ve yaratıcı olanlarımız hayal dünyası en güçlü olanlarımızdır

Çocuklar kendileri dışında geliştirilmiş oyundan zevk almazlar. Okulların teneffüs zili çalmasıyla büyük bir coşku ile okul bahçesine akın eden çocukların koşuşturmasını kurdukları oyunları davranışları izleyin, her davranışlarında sonsuz bir istek vardır. Çünkü her şey spontanedir, inisiyatif onlardadır, istediklerini yaparlar ve ruhlarını, duygularını koyarlar oyunda.

Birisi çocuklara, “çocuğum bak öyle koşma, şöyle yapsan daha iyi olur” derse, o an oyunun tılsımı bozulur, hevesleri kaçar.

Çocuk her davranış, her uygulamada kendisini görür öğrenir, dış dünyayı anlar. Düşer kalkar acıyı öğrenir, dengeyi öğrenir, kasları gelişir, beceriler kazanır, sosyalleşir, iletişim becerisi artar, kendisini ifade etmeyi öğrenir, duygularının farkına varır, karşı tarafın tepkilerinden onun iç dünyasını hisseder ve sürekli gelişim içinde olur. Sosyalleşir, ruhsal ve bedensel iyi oluş sürecine girer. O an onu bozan kardeş kıskançlığı, hatalı ebeveyn davranışlarının hissettirdikleri vb olumsuzluklardan uzaklaşır ve anı yaşar. Oyun çocuğun okuludur çocuk oyun sayesinde yetişir.

Çocuk yetiştiği ortamın parçası olur

2. Dünya savaşı sırasında ormanda kaybolmuş 40-50 civarında çocuk var. “Vahşi çocuk olgusu” olarak literatüre geçiyor bu çocuklar. Hangi hayvanın yanında büyüdüyse onun gibi yürüyor, ses çıkarıyor ayağa kalkıp yürümeyi öğrenemiyor. Besinleri yerken parçalama şekli yanında büyüdüğü hayvana benziyor. Daha sonraları o çocuklara konuşma, gülme  öğretilemiyor. Beyninin ilgili alanları kapanmış oluyor. Fareler doğar doğmaz karanlık bir odaya kapatılıyor 6 ay sonra görme yetilerinin tamamen kaybolduğu ortaya çıkıyor.

Çocuk eğer sosyal bir ortamda büyümemişse, anne sevgisi almamışsa, duygusal bir paylaşım içine girmemişse, duyguları, paylaşmayı sosyal paylaşmayı öğrenemiyor. Sosyal ortamdan izole büyümüş çocuk, otistik gibi asosyal bir çocuk olmaya başlıyor. İnsan dünyaya yüksek bir potansiyel ile geliyor. Bu potansiyelin gerçekleşmesi de, körelip yok olması da yetiştiği ortamla bire bir ilgilidir.

Olumsuz duygu durumlarının yoğun yaşandığı aile ortamlarına maruz kalan, korku, endişe üzüntü öfke arasında büyüyen var olamayan çocuk iler ki yaşamında yetişkinlik döneminde sorunlu bir kişilik yapısına sahip olabilecektir.

Anne Baba Sevilirse Rol Model Olurlar

Bir de işin şu boyutu var ki anne babalarını seven çocuklar onlar gibi olmak istiyorlar. Çünkü yaşımız ne olursa olsun her zaman sevdiklerimizi rol model alırız. Onları taklit eder, onlara benzemeye çalışırız.  Çocuğun var olmasını sağlayan sağlıklı aile ortamıdır.

Çocuğunuzun nasıl olmasını istiyorsanız önce siz öyle olun. Çocuklarınızdan şikayet etmeden önce dönün kendinizi dışarıdan bir başkasının gözünden izleyin. Yurt dışında yapılan anketlerde Türk çocuklarının başarı oranının oldukça düşük olduğu gözlenir. Bu konu araştırıldığı zaman anne babaların diğer çocukların ebeveynlerine göre tv başında çok fazla zaman geçirdikleri gözlenmiş. Anne, baba aile için de aile bireylerinin gelişimine yönelik her hangi bir çaba içinde olmadığı gözlenmiş.

Anne baba, “sağlıklı çocuk nasıl yetişir?” sorusunu sormalı ve önce kendisinin gelişimi için daha çok zaman ayırmalı, araştırmalı uzmana danışmalı, kitap okumalıdır...