İsmail Gaspıralı, adından çok söz edilmesine rağmen eserleri, birçok faaliyeti ve hatta düşünceleriyle gereğince tanınmayan, saklı kalmış, ihmal edilmiş bir şahsiyettir. Düşünce ve idealleriyle Türklüğe önderlik eden İsmail Bey, roman ve hikâyeleri, seyahatnâmeleri, eğitim yazıları ile de Türk dünyasında modern edebiyatın kurulması için büyük çaba göstermiş, edebiyatımıza güzel eserler kazandırmıştır.        

1-İSMAİL GASPIRALI / Roman ve Hikâyeleri
Gaspıralı İsmail Bey külliyatının birincisinde O’nun roman ve hikâyeleri yer alıyor.  Eser, Prof. Dr. Yavuz Akpınar’ın yayına hazırladığı 12 X 19,5 santim ölçülerinde 510 sayfalık kitap hâlinde, Ekim 2017’de okuyucuya sundu. 

İsmail Gaspıralı, daha çok bir düşünce adamı olarak bilinir. Hâlbuki o, aynı zamanda güzel roman ve hikâyeler kaleme almış bir yazardır. Bu eserlerinde düşüncelerini, fikir yazılarından çok daha açık bir şekilde söyleme imkânı bulur. Onun düşüncelerini, ideallerini en iyi anlatan bu roman ve hikâyelerdir. Kitapta yer alan Darürrahat Müslümanları, Türk edebiyatının ilk, güzel ve ilgi çekici ütopik roman örnekleri arasındadır. Kadınlar Ülkesi ise fantazi hikâyenin en güzel örneklerinden biridir.

2-İSMAİL GASPIRALI / Fikrî Eserleri
Mütefekkirin güncelliğini muhafaza etmekte olan, ‘Türk-İslâm dünyasının modernleşme problemleri’ konusunu ele alan eser ve yazılarından oluşan bir derlemedir. Avrupa ve Rusya ile nasıl ilişkiler kurulması gerektiğini, Rusya Müslümanlarının sosyal, siyasî ve kültürel hakları uğrundaki mücâdelelerini ve düzenlemek istediği Dünya Müslümanları Kongresi hakkındaki teşebbüs ve düşüncelerini şöyle açıklıyor: ‘Rusya, yönetimindeki büyük Müslüman topluluklar sebebiyle artık dünyadaki İslâm devletlerinden biri olduğu gerçeğini kabul etmeli ve Türk-İslâm düşmanlığından, onlara yönelik asimile siyâsetinden vazgeçmelidir. Çünkü hem Rusya hem de İslâm âlemi, doğuda Sarı Irk tehdidiyle, batıda Avrupa emperyalizmi saldırganlığıyla kuşatılmıştır. Rusya ve başta Türkiye olmak üzere İslâm âlemi, bu iki büyük tehlikeden korunabilmek için aralarında ittifak yapmalıdır.’ 

Bu sözleriyle bir bakıma ‘Avrasya Birliği’ teorisini kuran Gaspıralı hem Türk Dünyası hem de İslam âlemi için mücâdele eden bir fikir ve hareket adamı olduğunu ispatlar.

Prof. Dr. Yılmaz Akpınar’ın yayına hazırladığı eser, 12 X 195 santim ölçülerinde  422 sayfa olarak  Eylül 2016’da yayınlandı. 

3-İSMAİL GASPIRALI / Dil – Edebiyat – Seyahat Yazıları
İsmail Gaspıralı Külliyatı’nın 1883-1914 yılları arasında Tercüman gazetesinde yayınlanan dil, edebiyat ve seyahat konulu belli başlı yazıları, Prof. Dr. Yılmaz Akpınar tarafından bir araya getirilerek 12 X 19,5 santim ölçülerinde 550 sayfalık kitap hâlinde yayınlandı.  

Gaspıralı bu eserinde ‘Ortak Türk Dili’ veya ‘Edebî Türk Dili’nin, Avrupa bilim ve tekniğine, ortak Türk kültürü ve Türk diline dayalı modern bir Türk kimliği oluşturmak için  ihtiyaç olduğunu açıklıyor. O’nun hedefi ‘tek Türk milleti’ idi.  Bunu oluşturabilmek için de Türk dünyasında ‘Ortak Edebî Dile’, ‘Ortak Modern Edebiyata’, ‘Ortak Eğitime - Usul-i Cedid'e  ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. O’nun ideali; tek millet, tek dil, tek kültür idi. Kitaptaki ‘Dil ve Edebiyat Yazıları’, O’nun bu idealini bir bütün olarak yansıtmaktadır. 

‘Seyahat Yazıları’ ise İsmail Gaspıralı'nın değişik zamanlarda, Türkiye, Türkistan, Mısır, Hindistan ve Paris gibi değişik yerlere yaptığı yolculukların izlenimlerini yansıtmaktadır. Bu yazıları da bize, özellikle Türk dünyası, İslâm âlemi hakkındaki düşüncelerini derli toplu olarak öğrenme imkânı veriyor.

4-İSMAİL GASPIRALI / Eğitim Yazıları (Usûl-i Cedit Eğitimi Hakkındaki Yazıları ve Eserleri):
İsmail Bey Gaspıralı Külliyatı’nın Prof. Dr. Yılmaz Akpınar tarafından yayına hazırlanan bu kitabı, önceki üç eseri ile aynı ölçüde, 590 sayfadır. Ekim 2017’de yayınlanmıştır. 

Bu cildin ‘Giriş’ bölümünde İsmail Gaspıralı’nın dünya görüşünde Eğitimin yeri ve eğiteme öncelik tanımasının sebepleri (s: 11- 23), Eğitim için matbaa ve neşriyatın önemi açıklanıyor. (s: 23-27),  ‘Giriş’ bölümünün son sayfalarında Gaspıralı’nın eğitim konusundaki faaliyetleri inceleniyor.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  Eğitim hususunda çeşitli makale ve kitaplarında ifâde ettiği görüşler bir araya toplanmıştır.  Makaleler O’nun eğitim konusuyla alâkalı olarak ve usûl-i cedit fikri etrafında şekillendirdiği düşüncelerini ihtiva etmektedir. Gaspıralı külliyatının sonuncusu olan bu kitap, millet şuurunun kazanılmasında eğitimin ne kadar ehemmiyetli bir rolü olduğunu ortaya koymaktadır.

‘Tercüman’da Eğitimle İlgili Yazılar’ başlığını taşıyan Birinci Bölüm’de, Gaspıralı İsmail’in Tercüman Gazetesi’nde yayınlanan 148 adet makalesi yer alıyor. Özbekistan’dan, Tataristan’dan, Ufa’dan gelen eğitimle alakalı mektuplar ve verilen cevaplar dikkat çekiyor. Yazıların hepsi hayranlık uzandıran disiplin içerisindedir. 

Prof. Akpınar, bazı kelime ve terimlerin Türkiye Türkçesiyle karşılıklarını vermenin, mahallî bâzı kelimeler hakkında açıklama yapmanın ötesinde müdâhalede bulunmuyor. 

O dönemde Kırım’da yayınlanan bir gazetenin, Rusya’nın ağır baskısı altındaki Türk dünyasında okunması, kullanılan Türkçenin günümüzde çok rahat anlaşılır olması, Türk dünyasının bir bütün olduğunu ortaya koyuyor. Yaklaşık 120 yıl içerisinde Türkçede meydana gelen değişimler sebebiyle artık birbirimizi anlamakta zorlandığımız kanaatinin varlığı da gerçekten acı bir durumdur.  Kitaptan iktibas edilen kısa bir bölüm bu gerçeğin anlaşılması için yeterli olacaktır: 

Eski zamanlarda insanlar keyik (vahşi) hayvanları tutup, al edip (hile yapıp) alıştırıp, kullanmaya fikir ettiler. Vakıan (gerçekten) ata binip cürmek (yürümek), cayav calpu cürmekten eslah ‘yaya ağır yürümekten daha iyi) olduğu inkâr olunamaz. Sonra arabalar, dilijanlar (dört tekerlekli arabalar), icat ettiler. Yazda tozdan, kışta çamur, balçıktan kurtulmak için taş yollar yasadılar (yaptılar) ve ahirisi temür yol icat edip, adam ayağı ile kırk saatte geçilen mesafeyi bir saatte keçebaşladılar (geçmeye başladılar). Üç yüz at çekemeyecek, bin adam götüremeyecek yükü, bir-iki temir yol arabasıyla yegil yengil köçürdüler (kolay kolay taşıdılar).

Bu hâller yol cürmek, yük ve eşya taşımak hususunda olan ıslahat ve terakkiyât-ı insaniyedir.

Erte ve eski zamanlarda insanlar ufak kayıklara malik olup ancak özen ve idillerde (ırmak ve büyük nehirlerde) ve deniz kenarı-cağası boyu yaldamaya (yüzmeye) muvaffak oluyorlar idi. Ama badehu (ondan sonra) fikir ve tecrübeler ile büyük-zor kayıklar yasap (yapıp) ve yelken icat edip gemileri meydana çıkardılar. Akıl ve feraset ile cel (yel) ve rüzgârı kendilerine hizmetçi kıldılar. Gemi icadından son (sonra) insanlar denizlerin bir çeşidinden bir çeşidine kadar cürmeye muvaffak oldular. Ama bazı vakit cel-rüzgâr olmadıkta gemiler cüremeyip (yürütemeyip) günler malayani (boş) geçtiğinden ahirisi parahod (sonunda vapur), ‘ateş-ot gemisi’ (buharlı gemi icat ettiler. Bunların cel-yel olsun olmasın hareket ettikleri malûmdur. İptida (önce) parahodları ağaçtan yasayorlardı (yapıyorlardı). Hazırda temirden, bolattan, (çelikten) imal ediliyor. Bunlar borandan, soğuktan, buzdan korkmuyorlar.

Bu hâller su ile yol cürmek hususunda edilen ıslahat ve terakkidir.

Bunlar gibi her kaysı (hangi) hâle dikkat buyurulsa sene be-sene (yıldan yıla), asır be asır (asırdan asıra) insanlar ıslahat ve terakki ettikleri görülür. Mesela keyik-vahşi insanlar taş kaya kuvuşlarında (kovuklarında) ya ki ayı gibi yer içi kazılmış çukurlarda oturdukları hâlde kesb-i medeniyet maarif ile yurtlarını (evlerini) ıslah ve tebdil ettikleri  (değiştirdikleri) malûmdur. Şöyle ki, ibtida ağaçtan ba’de (sonra) taştan ve bizim zamanda temürden, camdan-piyaleden bina ve yurt yasamaya muvaffak oldular (yapmayı başardılar).

Zamanlar gittikçe beniâdemin (insanoğlunun) ilmi, mârifeti, tecrübesi, fikri ve mülahazası meydanlaşıp (düşüncesi genişleyip), artıp her cihetten ömür ve maişetlerini ıslah ve hoş etmekte bulunmuşlardır. (s: 131-132)

Gaspıralı makallerinde, millî ve mânevî değerlerle insanlığın ortak eserleri olan medenî vasıtaları birbirinden ayırıyor. Hem Batı’nın teknolojisini almamızın lüzumuna hem de millî kalmamızın imkân ve zaruretine inandığı anlaşılıyor. Gaspıralı, birçok aydının Batı'da gördüğü her şeyi sorgusuz sualsiz almak gerektiğini düşünmesine karşılık, bizim ‘biz’ olarak kalmakla da modernleşebileceğimizi ileri bir görüşle ifâde ediyor. Kadınların cemiyet hayatına sokulmadığı o dönemde, ileri görüşlü bir münevver olarak onları medeniyetin vücuda getirilmesinin ihmal edilemez bir unsuru olarak görüyor. Hülâsa olarak günümüz Türkiye’sinde kayıtsız şartsız batı hayranlarının, kelimenin her iki mânâsı ile de batıcıların ve kaba softa – ham yobazların da Gaspıralı’dan öğrenecekleri çok şeyler var. 

Eğitimin fert ve cemiyet hayatındaki müspet ve vazgeçilmez fonksiyonunu ifâde eden ve bu hususta herhangi bir sınırlama tanımayan Gaspıralı’nın görüşleri bugüne de ışık tutabilecek mâhiyettedir.

Eserin ikinci bölümünde; *Mektep ve Usûl-i Cedit Nedir?, *Rehber-i Muallimîn yaki Muallimlere Yoldaş, başlıklı makaleler *Tedrisat-ı Mumîye Hakkında konferans metni, ‘Ek Metinler’ bölümünde *İbret Alınacak Sözler, *İsmail Bey Gaspıralı ile Mülâkat, *Açıklamalar, *Tercüman’daki Yazılarının Yıllara Göre Toplu Listesi, *Şahıs Adları Dizini bulunuyor. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

İSMAİL GASPIRALI:

1851 yılında Kırım’ın Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de doğdu. Babası, Dağıstandaki Şeyh Şâmil direnişi sırasında Rusya’nın Kafkasya Genel Valisi’nin tercümanı idi. Tanınmış bir düşünce adamı ve gazetecidir. Tonguç, Âlem-i Nisvan, Kahkaha dergilerini çıkardı. 10 Nisan 1883’te yayımına başladığı Tercüman Gazetesi’nin yayınını vefatına kadar devam ettirdi. Gazete, 35 yıl boyunca Türk dünyasının her tarafına gönderildi ve okundu. 

Moskova’da askerî lisede eğitim gördü. Paris’e de giderek batı düşüncesini araştırdı. Bu düşüncelerin yeni ve faydalı olanlarının İslâm dünyasında yayılmasına çalıştı. 1874’te İstanbul’a geldi. Osmanlı ordusunda subay olarak görev yapmak istiyordu. Muhtemelen Rusya’nın müdâhalesiyle bu isteği karşılanmadı. Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumla yakından ilgilendi. Yazdığı makalelerle yapılması gereken işler konusunda görüşlerini açıkladı. Kırım’a dönüp öğretmenlik, Bahçesaray Belediye Başkan yardımcılığı yaptı. Daha sonra seçim yoluyla Belediye Başkanı oldu. Eğitim sisteminin yeni metotlara göre düzenlenmesi için gayret etti. ‘Türk Dünyasının Rönesansı’ olarak isimlendirilen Usûl-i Cedid Mekteplerini açtı. Bu mekteplerde üç ayda Türkçe okuyup yazmayı öğretti. 1905-1906 yıllarında yapılan Rusya Müslümanları Kongrelerine katıldı. Dünya Müslümanları Kongresinin İistanbul’da toplanmasını düşündü ise de gerçekleştiremedi. 1907 yılında İngiliz işgali altında bulunan Mısır’ın başşehri Kahire’ye gidip ‘Dünya Müslümanları Kongresi’ni burada toplamaya teşebbüs etti. Kongrede siyâsî meselelerin değil, sosyal ve kültür meselelerinin konuluşmasının uygun olacağını söylüyordu. Düşünceleri büyük dalgalanmalara sebebiyet verdi. Mısırlı Müslümanların mollaları, şeyhleri harekete geçip Gaspıralı’nın teşebbüsünü engellediler. 

Türk dünyasının tamamında konuşulacak ortak bir Türkçe için makaleler yazdı. Hedefinde ‘Türk Birliği’ vardı. Bu idealini; ‘Dilde fikirde işte birlik’ sloganı ile yerleştirmeye çalıştı. 63 yaşında iken Bahçesaray şehrinde 1914 yılında vefat etti. 

Başlıca eserleri: Rusya Müslümanları, Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvazene, Mektep ve Usul-i Cedid Nedir?, Beden-i İnsan.

Prof. Dr. YAVUZ AKPINAR:

1947’de Ardahan’da doğdu. İlkokulu Ardahan’da Ortaokulu Iğdır’da, Liseyi Kars’ta okudu.  Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1969 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını 1977, doktorasını 1980 yılında tamamladı.  1983 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesine geçti. 1986'da yardımcı doçent, 1994'de doçent ve 2000'de profesör unvanlarını aldı. 2004'ten itibaren Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. 1982-1999 yılları arasında Avukat İbrahim Bozyel'le birlikte bütün Türk edebiyatlarını kucaklayan Kardaş Edebiyatlar Dergisini 45 sayı yayınladı.  

1992 yılı boyunca Amerikanın Sesi Radyosu Azerbaycan Servisi’nde haftalık edebî makaleler yazdı. 1992-1993'te ABD Michigan Üniversitesi'nde  misafir öğretim üyesi olarak bulundu.

19 ve 20. yüzyılda Türk lehçeleri ve edebiyatları; Türk dünyasında modernleşme, fikir ve edebiyat hayatı, edebî- fikrî ilişkiler, Yavuz Akpınar'ın başlıca ilgi alanıdır.

Yayınlanmış Eserlerinden bâzıları:
*Mirza Feth Ali Ahundzade; Bütün Yönleri ile.  *19 ve 20 Yüzyılda Azerbaycan Edebiyatı (Ders notları) *Çağdaş Türk Edebiyatları, (Ders notları), *Çağdaş Türk Şiveleri - Azerbaycan Türkçesi ve Edebiyatı Metinleri, *Azerbaycan Edebiyatı Araştırmaları.
Yayına Hazırladığı Eserlerden bâzıları: 
*Nabi Hazri - Seçilmiş Şiirler, *Bahtiyar Vahabzade - Şiirler, *Mirza Feth Ali Ahundzade-Komediler, *Resulzade, Mehmet Emin - Azerbaycan Cumhuriyeti, Keyfiyet-i Teşekülü ve Şimdiki Vaziyeti (İ. M. Yıldırım ve S. Çağın ile), *Resuizade, Mehmet Emin - İran Türkleri (İ. M. Yıldırım, S. Çağın ile), *Resuizade, Mehmet Emin - Kafkasya Türkleri (İ. M. Yıldırım ve S. Çağın ile), *Ali Şir Nevayi - Mecalisü'n-Nefais (Y. Ayan, K. Yavuz, E. Gemalmaz, R. Toparlı, G. Ayan ile), *Hamid Nutki (Aytan) - Her Renkten-Dünden Bugüne, *Yaşar Karayev, Başlı Dönemleri ve Zirve Şahsiyetleriyle Azerbaycan Edebiyatı.

DERKENAR:

GASPIRALI İSMAİL BEY’İN TERCÜMAN GAZETESİ

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Gaspıralı İsmail Bey’in Türk dünyası adına gerçekleştirdiği en mühim faaliyeti şüphesiz Tercüman Gazetesi olmuştur. İsmail Bey gazete çıkarmak için Çar hükümetine yaptığı birkaç müracaat devamlı reddedilmiştir.

Dördüncü veya beşinci müracaatında Türkçe olarak yayımlanacak gazetenin Rusça tercümesiyle birlikte basılması şartıyla gerekli izni alabilmiştir. Şöhreti bütün Türk-İslâm dünyasına yayılan ve günümüzde de devam eden ve Rusya Türklerinin uyanışında çok önemli bir yere sâhip olan Tercüman Gazetesi böylece yayına başlamıştır.

Tercüman’daki Türkçe yazılarının aynısı Rusça bölümünde yer almıştır.  Gaspıralı’ya yayın iznin verilmesinde bu durumun mühim tesiri vardır. Elbette başka sebepler de vardır. Gazetede Müslüman Türklerin durumunu siyâsette değil, sosyal ve kültür sahasında geliştirmeye çalışılmış, Moskova yönetimine karşı ılımlı ve yumuşak bir tutum tâkip edilmiştir. Gazete, Kırım Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgal ve ilhak edilişinin 100. Yıl dönümü olan 8 Nisan 1883 târihinden 2 gün sonra yayına girmiştir. İlk sayının Rusça bölümünde şu ifâde idkkat çekmektedir: ‘İç karışıklıklar sebebiyle iyice zayıflamış, can ve mal güvenliği kalmamış olan Kırım Hanlığı dünyadaki en büyük imparatorluğun bir parçası oldu ve bu gücün hâkimiyeti ve âdil kanunlarının himâyesi altında barışa ve huzura kavuştu…’ 

Gazete çıkarma izni verilmeden önce, bu ifâdelerin gazetede yer alacağı taahhüdü alınmış olmalıdır. 

Gaspıralı, yayın hayatı boyunca bu ifâdelerin dışına çıktığı takdirde gazetenin yayın izninin iptal edileceğini çok iyi biliyordu. Bu sebeple mensubu bulunduğu Türk milletinin kültür ve eğitim sâhasında gelişmesi için bütün gayretiyle çalışırken, Tercüman’ı yayımlayabilmek için rejimle iyi geçinmek için son derece dikkatli davranmıştır. Fikirlerini mümkün olduğu kadar yumuşak ve örtülü anlatmak mecburiyetinde kalmıştır.

Gazetenin sloganı: ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ idi. Birliğin kimlerle oluşturulacağı açıklanmamıştı. Fakat hiçbir zaman Türkler aleyhine neticeler doğuracak birlikteliklere de tevessül edilmemiştir. 

Gazete 1904’e kadar haftada iki, 1906’dan sonra haftada üç, 1912’den sonra ise günlük olarak yayımlanmıştır. Kısa bir süre sonra dönemin şartlarına göre yüksek baskı sayısına ulaşmış, Kazan, Kafkasya, Sibirya, Türkistan, Çin, hatta İran ve Mısır'da satılacak duruma gelmiştir.