Bu hafta düzenlenen BM genel kurulunda, Cumhurbaşkanımız adalet vurgusu yaptı. Ve “BM’yi insanlığın adalet beklentisinin sözcüsü ve uygulayıcısı haline getirelim” dedi. Ardından başka görüşmeleri de oldu, diplomatik sorunlara değinildi. Rahip Brunson ile ilgili “Kararı yargı verecek” ve “Brunson davasının Türk ekonomisiyle uzaktan yakından ilişkisi bulunmadığı” da vurguladı. 

Halbuki bazı ekonomistler, bürokratlar ekonomik krizin sebebini rahip olarak göstermişti. Amerika’nın bu sebep ile Türkiye üzerine manipülasyon yaptığı anlatıldı. Trump, bu dönemde rahip için mesajlar yayınladı. “Türkiye’de yargılanmaksızın zulüm görüyor”, “Türkiye için tam bir utanç”, “Türkiye ile ilişkilerimizi azaltıyoruz” gibi ifadeler kullandı. 

Bunlar yaşanırken doların hızla değer kazanmasına, Türk Lira’sının hızla değer kaybetmesine sebep olarak rahip gösterildi.

Ve hemen ardından halk, ABD’ye tepki gösterdi… Bürokrat’larca halk, Milli ürünlere davet edildi. Geçmişte sık sık yapılan “yerli malı haftalarını” hatırladık, duygulandık. Yerli kalabilmek için, yerli üretim yapabilmenin kıymetini bir kez daha hatırladık. 

Ve bi anda sosyal medyada adeta patlama oldu. iPhone’u özellikle balyoz ile kırmak çok popüler oldu. Sosyal medya inledi, kim daha çok iPhone kıracak gövde gösterilerinin arkası kesilmiyordu...Takipçiler heyecanla bir sonraki gün kim ne kadar iPhone balyozlayacak merakla bekliyordu. 

Ortalama 6 bin Türk Lira’sına alınan iPhone’lar, birer, ikişer parçalanıyordu. 

Kırıp, dökerken hiç durup düşünmedik. “Bu durumda bir hata olabilir” demedik. “Ben bunun karşılığını Türk Lirası ile ödedim” demedik… 

Bir iPhone cep telefonu ABD yapımı olabilir, ama bizim cebimize girdiği anda, karşılığını Türk Lirası ile ödediğimiz anda artık bir Türk varlığıdır…

 Doğru, keşke biz üretebilseydik ve ABD’den yüksek teknolojili bu telefonu almasaydık. Ama üretemedik… 

Ve üretiklerimizin, alın terimizin değerini taşıyan, varlığımızın değerini taşıyan Türk Lirasını vererek aldık. Artık o iPhone, Türk varlığı oldu. Karşılığında verdiğimiz Türk Lirası da ABD’nin kaynağı oldu. 

Türk Lira’sını alan ABD’deki iPhone şirketi, o para üzerinde hak sahibi…

Demek ki gerçek “Milli duruş”; Türk Liramız ile satın alıp Türk malı yaptığımız iPhone marka telefonu parçalamak, balyoz gösterisi yapmak değil… iPhone karşılığında, ya da her ne aldıysak, ABD’ye kaptırdığımız “Türk Liramızı” geri alabilmektedir, Milli Duruş…

Ondan ötesi ise lafı güzaftır…

Bununla da yetinilmedi tabi... Dolarını yakanlar oldu. Doların turşusunu kuranlar oldu…

Ülkemize giren, her bir kuruş dolar ya emeğimizin karşılığıdır, ya da borç almışızdır, esaretimizin karşılığıdır.

Emeğimizinde, esaretimizinde değeri büyüktür. Hiç edilemez…

Ayrıca paranın karşılığı, prensip olarak bağlı bulunduğu ülkenin Merkez Bankasında altın olarak tutulur.

Yani her bir kağıt ya da bozuk para, kendi değerinde altın ihtiva eder.

Para’yı basit bir kağıttan ayıran temel fark budur. Karşılığı altındır.

Son günlerde çok sık haberlerde okuduğumuz, duyduğumuz… Eş, dost akraba düğününde sahtesini taktığımız, bazen takar gibi yaptığımız, o altın… Sahtesini özenerek, bire bir yaptığımız, o altın... İstediğimiz, bulamadığımız, takamadığımız o altın… Yakılan paranın muhteviyatıdır…

Dolar, ABD’nin kasasındaki altını ihtiva eder… Biz ise ABD parasını yakıyoruz, heba ediyoruz, yok ediyoruz. ABD Merkez bankasındaki altın hakkımızı silip atıyoruz.

Yani arayıp, bulamadığımız altını ABD Merkez Bankası FED’e burma, burma takıyoruz. 

Sonrada buna protesto diyoruz… 

Kendi düğünlerimizde bile altın takmış gibi yapıyoruz, takmıyoruz… Ama ABD parasını heba ederek, ABD’ye avuç avuç altını serbest bırakıyoruz…

“Damlaya damlaya göl olur” atasözünü neredeyse hergün kullanır ama üzerine durup düşünmüyoruz demek ki! Türk Lirasına zarar veren bu tutama, eylem diyebiliyoruz.

Endüstrileşmeye, büyümeye yönlendireceğimiz her bir kuruşu, yabancıya hediye ediyoruz…