Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetini kabul eden ister Müslüman olsun, ister gayrimüslim olsun, herkes vatandaş statüsündedir. Modern anlayışa uygun olarak devlet ile halk arasında sarsılmaz bir hukuki ilişki vardı. Başka ülkelerde yaşayan Türkler ve Müslümanlar da Osmanlı ülkesine  etmek istedikleri zaman, bir Türk-İslam devleti olmasından dolayı, devlet kendisini, sınırlarını açmak ve gelenlere vatandaşlık vermek mecburiyetinde hissetmiştir. Hangi ülkede yaşarsa yaşasın, dünyadaki Türklere ve  Müslümanlara Osmanlı vatandaşı muamelesi yapılmıştır. Hatta Osmanlı ülkesine sığınan gayrimüslim mültecilere bile karşılıksız vatandaşlık statüsü tanınmıştır.

1848 ihtilâlinden sonra giriştikleri istiklâl mücadelesinden mağlup çıkan Macar ve Leh vatanseverleri, Avusturya ve Rusya’nın elinden kaçıp Osmanlı ülkesine sığındı. Bâbıâli, kendisini çok kritik siyasî vaziyete düşüren bu mültecileri her ne pahasına olursa olsun iadeye yanaşmadı. Bu hâdise, İngiltere ve Fransa gibi hürriyete düşkün ülkelerde çok olumlu karşılandı. Hatta Londralı gençler, Osmanlı elçisinin arabasının atlarını çözüp kendileri çekerek tezahürat gösterdi. Bu mülteciler, Müslüman olarak Osmanlı hizmetine girdi.

İşte bu yüzyılda ülkeler kendi sınırlarını koruduğu dönemlerde; giriş ve çıkışlara da büyük bir önem vermeye başlamışlardır. Bu giriş çıkış izinleri o devletin müsaadesiyle olduğu için bu dolaşım için pasaport denilen belgeyle olması uygun görülmüştür.

Pasaport; bir ülke vatandaşının kendi ülkesi sınırları dışına çıkacağı zaman verilen yurtdışı seyahat ve kimlik belgesidir. Pasaport yurtdışına çıkmak için zorunlu olan bir kimliktir. Kısaca sizin hangi ülkenin vatandaşı olduğunuzun tescilidir. Kelime olarak “to pass- passieren”’den gelmiş olup geçmek anlamına gelmektedir. Eskiden şehirlerin kapıları vardı. Bu kapılardan giriş yapmak ya da çıkış yapmaya verilen addır. Peki pasaport uygulaması veya pasaport verilmesi ne zaman ve kim tarafından verilmeye başlanmıştır? 

Eskiden Osmanlı ülkesine gelenlere Osmanlı hükümeti sınırda pasaport yerine geçen bir “mürur tezkeresi” verirdi. On dokuzuncu yüzyılda bu sistem değişti. Pasaportu, yolcunun kendi devleti verir oldu. 1838 tarihinde yurtdışına çıkacak olan Osmanlı vatandaşlarına Dış İşleri Bakanlığı tarafından Avrupa’daki kurallara uygun pasaport verilmeye başlandı. Osmanlı ülkesine girecek yabancılar da Avrupa şehirlerindeki Osmanlı konsolosluklarından vize alacaktı. Hatta o yüzyılda Osmanlı vatandaşı olmak pek itibarlıydı. 

Osmanlı devrinde öyle yenilikçi bir padişah vardı ki; Mustafa Kemal bile yenilikleri yaparken  bu padişahı örnek almıştı. Posta teşkilatından, gümrük uygulamalarına, sarıktan fese, etekten cekete daha bir sürü yenilikleri getiren padişah aynı zamanda ilk pasaport uygulamasını da başlatan kişidir. Devlete zarar vermeye başlayan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırması ile ünlü olan bu padişah II. Mahmut’tur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yurt dışı geziler için düzenlemeler II. Mahmut döneminde yapılmıştır.

Çünkü o döneme kadar yurt dışına çıkan Osmanlı Halkı, gidecekleri   ülkelerin sefirliklerinden (konsolosluklarından) o ülkeye ait pasaport alırlardı. Hatta Türk Elçileri bile   bu uygulamaya tabi idiler.

Bu uygulama Osmanlı Devleti için çok küçültücü bir durum oluşturmakta idi. II. Mahmut bir düzenleme yaparak; Osmanlı tebaa (İslam olan halk), reayaya (Hıristiyan olan halk) ve sefir gidecekler için de   Dışişleri Bakanlığı pasaport verilmesi zorunluluğunu getirdi. Bu uygulamadan sonra yurtdışı seyahat yapacak Osmanlı vatandaşları artık pasaport ile yurt dışına çıkmaya başladılar.

İşte 1808 yılındaki bu uygulama  ile Osmanlı Devleti’nde ilk defa pasaport verme işleminin başlamamıştır. Daha sonraları sadece Osmanlı hanedanları için verilen pasaportlara rastlamaktayız. 

Cumhuriyet’in ilanından önce Ankara Hükümeti yurt dışına çıkmak isteyen Türk vatandaşlarına pasaport vermeye başladı. Bu pasaportlar 28 sayfadan oluşmakta olup Türkçe ve Fransızca dilleri ile düzenlenirdi. Ayrıca gayri Müslimler için düzenlenen pasaportlarda aile reisi ve diğer üyelerin resimleri buluna aile pasaportları mevcuttu. TBMM imzalı bu pasaportlara yapıştırılan damga pullarının üzerinde II. Mahmut’un tuğrası yer almaktaydı.

Eskiden mavi, yeşil ve de en önemlisi olan kırmızı pasaportlar vardı. Şimdi genele verilen bordo, ayrıcalıklı kişilere verilen yeşil, resmi görevle hizmet edeceklere verilen gri bir de diplomatlara verilen siyah pasaport var. Siyahını sadece Dış İşleri Bakanlığı vermektedir.

Cumhuriyet döneminde en  kapsamlı Pasaport Kanunu’nu ise 1950 yılında çıkartılmıştır. Ne mutlu ki; bugün de milyonlarca dünya insanı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olmak için istekte bulunmaktadır.