Vatan, millet yolunda yılmadan yürüyen Bağrıyanık Serdengeçti.  Bir adamı; sırf inadından, unutulmamak için 10 Kasım 1983’de hakka yürüyen Osman Zeki Yüksel’i ölümünün 31. yılında rahmetle anarken Allah’tan mekânını cennet eylemesini diliyorum. Yaşamı boyunca Türklük ve İslamiyet adına verdiği mücadele, millet ve vatan sevdasıyla yanan kalbi, ömrü boyunca durmak bilmeden mücadelesinin Yaradan’ın katında mutlaka mükâfatı olacaktır. Osman Yüksel Serdengeçti, Türk siyasi hareketinin en renkli simalarındandı. Olaylara esprili yaklaşımları, nükteleriyle ölümünden sonraki yıllarda dahi adından sıkça söz edilen dürüstlüğü ve vatanseverliğiyle günümüz siyasetçilerine örnek alınacak siyasetçilerin başında gelmektedir. 
15 Mayıs 1917 yılında Antalya’nın Akseki ilçesinde dünyaya gelen Serdengeçti, siyasetçi ve gazeteci kimliğiyle tanınmıştır. Aynı zamanda iyi bir şair olan Serdengeçti’nin yayınlanmış kitapları arasında; “Bir nesli nasıl mahvettiler “ “Mabetsiz şehir” ve “Bu millet neden ağlar” adlı kitapları büyük satış rakamlarına ulaşmıştır. 
Asıl adı Osman zeki Yüksel’dir. Çıkardığı “Serdengeçti” dergisinden dolayı okuyucuları onu Serdengeçti olarak tanımışlardır. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi öğrenciliği sırasında çıkan, 1944 olaylarına karıştığı için Nihal Adsız’la birlikte bir süre hapiste tabutluk adı verilen hücrede yatmıştır. Hapisten çıkınca tekrar kaydını yaptırmak istemişse de bu isteği reddedilir. Dönemin meşhur Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e hitaben yazdığı “Yüksek makamın alçak vekiline” diye başlayan mektubu nedeniyle tekrar cezaevine girer. Kendi deyimiyle “Bir kere mebus 8 kere mahpus” olmuştur.
Osman Zeki Yüksel, Serdengeçti dergisini 1947 -1962 yılları arasına sığan 15 yılda ancak 33 sayı çıkarabilmiştir. Her sayısında hüküm giyen Serdengeçti, bir rekora da imza atmıştır. Türk basın camiasında her sayısının kapatılacağını bilen Serdengeçti yazılarının sonuna şu cümleyi yazmaktaydı; “Açın kapıları Osman geliyor!” diye yazan Serdengeçti, yeni tutuklamalara hazır olduğunu göstermektedir.
Nitekim her sayı çıkışında emniyete giden ve tutuklanan Serdengeçti’lere dalkavukluğun, ikiyüzlülüğün, menfaat perestliğin had safhada olduğu günümüzde nede çok ihtiyacımız var…
1952 yılında “Bağrı Yanık” adlı mizah dergisine de imza atan Serdengeçti, “Yeni İstanbul” gazetesindeki köşesinde “Selam” başlığı adıyla günlük köşe yazıları yayınlandı. Necip fazıl Kısakürek’in yakın arkadaşı olan Serdengeçti, hazır cevaplığıyla tanınır ve Milliyetçi-Muhafazakâr camianın en sevilen fikir adamlarındandır.1965 -1969 yılları arasında Adalet Partisinden Antalya milletvekili olarak meclise giren, genel başkan Demirel’e muhalefeti sebebiyle 6 ay sonra ihraç edilen Osman Zeki yüksel, 10 Kasım 1983 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
*      *      *
“İnsanlık nar içinde, kanlı bahar içinde, başka âlem isteriz biz bu diyar içinde. Akif’in gür sesinden Yunus’un nefesinden Gökalp’ın hevesinden bir şeyler var içimde”
..SERDENGEÇTİ..
Osman Yüksel     Serdengeçti’den Anılar
Milletvekilliği sırasında kravat takmadığı için uyarı almıştır. Bu kez beline bağladığı kravatla içeri girmiş, yakasına takması gerektiğini söyleyenlere ise, “Kanunda nereye takılacağı belli değil. İstediğim gibi takarım ve ben kravatsız milletin kravatsız milletvekiliyim” demiştir.
*      *      *
Mecliste bir mesele üzerine konuşma yaparken, CHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto ederler. Bunun üzerine sinirlenen Serdengeçti; “Bu meclisin yarısı hıyar” der ve kürsüden iner. Daha şiddetlenen protestolar, özür dilemesini isteyen milletvekilleri meclisin şahşı menesine hakaret olduğunu söyleyen CHP’liler “Lütfen sözünü geri alsın” derler. Bunun üzerine kürsüye yeniden dönen Serdengeçti;“Tamam sözümü geri alıyorum” der. “Bu meclisin yarısı hıyar değildir” der ve kürsüden iner.
*      *      *
Demirel  “Osman Zeki Yüksel varken muhalefete gerek yok” demiştir. Demirel oturumlara katılmasını istirham eder, bazense sitem edermiş. Kravatsız milletimin kravatsız vekili olarak kendini tanımlayan Serdengeçti,  boş işler olarak gördüğü bazı oturumlarda yine bir gün mecliste gübre konusu işlenmekteymiş.  Herkes görüş beyan ediyormuş. Bir süre sonra Serdengeçti’nin söz hakkı istediğini gören milletvekilleri hayretle ona doğru dönmüş. Serdengeçti gayet ciddi bir şekilde; “Sayın genel başkan, bu işin çözümü çok kolay. Şu ön sıralarda oturan yiyip de çıkarmayan vekilleri tarlalarda şöyle bir dolandırıp def-i hacet yaptırın. Gübre meselesi hallolur” der.
*      *      *
1965 seçim propagandası için radyoda konuşurken içinde Allah geçen bir cümle kurduğu için mahkemenin yolunu tutar.
Duruşma sırasında hâkim serdengeçti’nin savunmasını ister. O da anlatmaya başlar;
“Efendim, halk arasında ‘Allah selamet versin, Allah’a ısmarladık’ gibi dil alışkanlığı cümleler kurulur. Ben de olsa olsa böyle bir şey söylemişimdir”
Bu izahatın ardından hâkim tekrar sorar; “Evladım sen bu ülkede Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?”
Serdengeçti yutkunmadan cevap verir;
“Allah Allah...!”
*      *      *
İlk defa meclise girecek olan Serdengeçti, döner kapıdan bir arkadaşı ile kapıdan içeri girecekler. Arkadaşı önde, Serdengeçti arkada içeri giren arkadaşı geriye dönüp bakınca serdengeçtiyi göremez. Döner kapıya alışık olmayan Serdengeçti kapıyla birlikte dönmekte kapı onu dışarıya atmıştır. Osman yüksele dönen arkadaşı “Ağabey ne yapıyorsun” der.  “Sorma bilâder döneklik daha kapıda başladı” der.
*      *      *
Ömrünün son dönemlerinde Parkinson hastalığına yakalanan Serdengeçti,  hastalığıyla dalga geçecek kadar kendiyle barışık biriydi. Hastalığını soranlara araba markası gibi çok forslu bir adı olduğunu söyleyen Serdengeçti’yi hastalığı döneminde ziyaret eden Türkeş’e;
“Bak Türkeş, senin en sadık müridin benim, sen -Ey Türk titre ve kendine dön- dedin. Ben de titremeye başladım.”der.
*      *      *
CKMP katılım konuşmasında Serdengeçti şunları söylüyordu;
“Üç senedir mecliste bulunuyorum. Gördüğüm manzara kısaca şudur; Bir tarafta Süleyman beyin değnekçileri, parmakçıları… Her şeye parmak kaldıranlar, diğer tarafta mukaddesata saldıranlar… Sol ekip: Her şeye parmak atanlar. Biri parmak kaldırıyor, biri parmak atıyor. Fakat yaranın üzerine parmak basan yok! İşte biz, Türk Milliyetçileri, bu mukaddes çatının altında toplananlar, şahadet parmağımızı bu yaranın üstüne basıyoruz.”
*      *      *
Hastalığının son dönemlerinde “Bir zamanlar dünyayı karıştıran ben, şimdi çayımı bile karıştıramıyorum” derdi.  
Çileli geçen ömrü boyunca akrabası olan İsmet hanımla evlenen Serdengeçti’nin bir tane çocuğu olmuştur ve bebekken ölmüştür. Bu yüzden Serdengeçti; “Hayatıma iki İsmet girmiştir biri hürriyetimi, diğeri zürriyetimi gaspetti” diyerek İsmet İnönü ve hanımına sitemlerini belli etmiştir.