‘’Söz konusu vatanımsa, merhaba Azrail’’ 

Her birimiz sıcacık yataklarında uyur, kimilerimiz eğlencenin doruğunda, zevk-ü sefa içinde yaşarken! Kimilerimiz, arkadaşlarıyla hafta sonunda hangi etkinliği yapalım derken, 

Kimilerimiz, okulların tatilinden istifadeyle, kayak merkezlerini doldururken, para hesabı yapmayan kimilerimiz, yurt dışı tatillerine koşarken, 

Anayasa değişimi atmosferiyle kaplanmış ülkemizin meclisinde; daha bir hafta öncesinde, o istenmeyen görüntüleri hayretle, büyük bir üzüntüyle izlemişken,

Ülkemiz, başkanlık/cumhurbaşkanlığı yönetimine giden bir sürecin arifesindeyken, adeta aksayan her şey bu yönetim biçimiyle çözülecek algısı yaratılırken..! 

Spor adamı kimliğiyle öne çıkan birileri, daha anayasanın/ülkenin yönetim biçiminin değişimine onay verilecek referandum tarihi bile belirlenmeden; çevresine ‘evet’ pası verirken,

Kimi bildik sanatçılar; bir bilenmiş rolü oynayarak, ‘Yeni Türkiye’ sloganlarıyla yapılan her türlü değişimi/dönüşümü desteklerinin yanı sıra, şimdilerde anayasa/yönetim değişimine ‘evet’ kampanyası başlatmışken,

Toplumumuz gelecek kaygısı içinde, neyin nasıl olacağının şaşkınlığını yaşarken!

Hiç düşündünüz mü onları?

Kaçımızın aklına geliyordur bu yurdun taşına, toprağına kazıdıkları nice kahramanlıkları? 

Onlar görev başındadır. 

Her birisi şahin bakışlarıyla gözledikleri, çelik pençeleriyle kavradıkları, canından aziz belledikleri vatan topraklarımızın korkusuz bekçisidirler.

Her biri, bir kar kaplanıdır. 

Her biri, bir dağ aslanıdır.

Her biri, bir çöl kartalıdır.

Havanın sıcaklığı +40’mış, günün soğuğu - 36 dereceymiş,  karmış, boraymış fırtınaymış hiç fark etmez. Yağmurmuş, çamurmuş hepsine vız gelir. Onların yüreklerindeki vatan sevdası, her güçlüğü yenen en büyük güçtür.

Onlar vatanın vatanımızın bölünmez bütünlüğü için; onlar 80 milyon yurttaşımızın huzur ve güvenliği için görev başındadır. 

Onlar yurt dışında ve yurt içinde FETO terör örgütünün, DEAŞ kelle avcılarının, P.K.K alçaklarının korkulu rüyasıdır.

Sınırlarımızı koruyup, kollayan savaş meydanlarının yiğit askerinden, Mehmetçikten; 

Yurdumuzda huzur ve güven içinde yaşamamızı sağlayan kahraman Türk Polisinden bahsediyorum.

Her gün sıra, sıra ebediyete uğurladığımız elleri kınalı vatan sevdalılarını, şahadet mertebesine ulaşan ölümsüz Şehitlerimizi; 

Vatan ve vazife uğruna kolunu, bacağını, gözünü sakınmadan veren Gazilerimizi, koç yiğitlerimizi anlatmaya çalışıyorum.

‘’Söz konusu vatanımsa, merhaba Azrail ’’ diyebilen kahramanları anlatıyorum.

Evet, ülkemiz kritik bir dönem yaşıyor, önemli bir süreçten geçiyor.  İçten ve dıştan büyük bir saldırı altındadır. 

Gün geçmiyor ki, yeni bir saldırı ateşi düşmesin içimize, yürekler kavrulmasın. Anaların, babaların, evlatların feryatları her yanımızı sarmasın.

Televizyon ekranlarından alt yazı bantlarında geçen son dakika notuyla verilen şehit haberlerini okurken, bir ah çekip, rahmet okuduktan sonra unutuluyor mu o yiğitler? 

Unutulabilir mi gerçekten?

Dizi, dizi ay yıldızlı, al bayraklarımıza sarılı onca evlat. 

Her birisinde iç burkan bir öykü! 

Ama her birisinde de, mangal gibi bir yürek.

Kanıksadık mı yoksa tüm bu yaşananları?

Her şeye alıştığımız gibi, bu acılara da mı alıştık yoksa?

Onların gazetelere, televizyon ekranlarına düşen haberlerine, fotoğraflarına, görüntülerine bir bakın.

Vatan bellediğimiz yurdumuzun sınır boylarında, dağların zirvelerinde, sınırın sıfır noktasındadır Mehmetçik.  

Kimileri, Türkiye-Irak-İran sınırının kesiştiği karlarla kaplı dağlarda bir ‘Kar Kaplanıdır’,

Kimileri, kış üslenmesi yapmaya çalışan P.K.K’lıların peşinde bir ‘Dağ Aslanıdır’,

Kimileri, Suriye’nin derinliklerinde, DEAŞ’ın kelle avcılarının peşinde bir ‘Çöl Kartalıdır’

Sıralamakla bitmez ki kahramanlıkları, bir millet olabilmenin sırrı; işte bu vatan sevdasında saklıdır.

Ya güvenlik güçlerimize ne demeli? 

Onların kahramanlıklarını nasıl nitelemeli?

Gecesi, gündüzüne karışmış binlerce cesur yürek.

O korkusuz yürekler olmuş onlara çelikten bir yelek. 

Kimleri nöbet tutar günler boyu, yatak yüzü görmeden,

Kimleri bedenini siper eder yurttaşına, sonunda ölüm var demeden.

Kimleri çeker beylik silahını, korkusuzca yere serer DEAŞ bombacısını.

Bordo berelisi, özel harekâtçısı, kırsalın korucusu, semt karakolunun nöbetçisi, adliyenin trafik görevlisi; hiç fark etmez onlar için vatan görevidir çünkü bu,

Şeref bellemişlerdir, yemin etmişlerdir bunun için.

Can verirler, bedenlerinden parça verirler ama vatan topraklarının bir zerresini vermezler.

Çünkü onlar, Türk Milletinin yiğit evlatlarıdır; vatanına sevdalı nice anaların, babaların yetiştirdikleri aslan parçalarıdır.

Bu kritik dönem, yaşadığımız bu önemli süreç, elbette ki bitecektir. Ülkemize aydınlık günler mutlaka gelecektir. 

Koskoca bir asrı geride bırakan, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılâplarıyla kök salan, bu sarsılmaz temeller üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti; muasır medeniyet seviyesine mutlaka çıkacaktır.

Ama böylesi bir seviye için, bilimin, ilmin yok sayılmadığı, hakkın adaletin göz ardı edilmediği, milletçe asgari müştereklerimizle kucaklaştığımız, güven içinde yaşayabileceğimiz, çok ama çok çalışmamız gereken böylesi bir yaşam biçimini; hep birlikte yaratmak mecburiyetimiz vardır. 

O nedenledir ki:

Her karışında şehitlerimizin kan ve can bedeli olan, atalarımızdan yadigâr bu son vatan parçamızın, yurt bellediğimiz bu gazi toprakların, 

Millet kavramımızın, devlet kavramımızın, devletimize olan sadakatin, dinimizin, dilimizin, milli birlik ve beraberliğimizin, Türk Milleti için ne anlama geldiğini,

En nihayetinde Ay Yıldızlı Al Bayrağımızın, onur timsali Sancağımızın; kendini böylesine büyük bir ulusun ayrılmaz bir parçası hisseden vatandaşlarımıza ne ifade ettiğini,

Hepsinde de önemlisi;

‘Önce Vatan’ kavramının; Türk Ulusu için neden kutsal olduğunu bilmemiz, tüm bu değerlerin yansıra; şu gerçeği herkesin hatırlaması, bilmesi, unutmaması gerekir.

O da:

Tarih boyunca; Türk Milletinin yaşam alanı olarak bellediği vatan toprakları için gerektiğinde gözünü kırpmadan canını da,  malını da, mülkünü de seve, seve feda edişidir, 

Gerekirse yine edeceğidir.

 Asırlar boyunca Türk Milletinin vatan bellediği her coğrafya; onun canından bir parçası, vazgeçilmezi olmuştur. 

Canından aziz bellediği vatan topraklarına sahip çıkmak adına;  Türk Milleti tarihin her döneminde bunun gereğini hep böyle yerine getirmiş, böyle yapmıştır. 

İnsanoğluna kucak açan bu yaşlı gezegen, bunu böyle not etmiş; 

Vatan topraklarımızda gözü, sinsi emelleri olanlar, vatan bellediğimiz topraklarımızı ele geçirme teşebbüsünde bulunanlar, bunun bedelini fazlasıyla ödemiştir. 

Onun içindir ki;

Vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna hayatlarını seve, seve feda eyleyen başta aziz Şehitlerimize, bu uğurda Gazi olan Koçyiğitlerimize, 

Yurt içinde ve dışında milli menfaatlerimiz uğruna savaşan, görev yapan;

'O Kar Kaplanlarına, O Dağ Aslanlarına, O Çöl Kartallarına’ minnet borcumuz vardır.

Hangi makamda olursak olalım;

Siyasetçisiyle, iş adamıyla, ekonomistiyle, bankacısıyla, bilim insanıyla, sporcusuyla, sanatçısıyla, işvereniyle, işçisiyle, memuruyla, emeklisiyle sade vatandaşıyla, ev hanımıyla, öğrencisiyle;

Günün hangi saatinde olursak olalım, hangi işi yapıyorsak yapalım, hangi okula gidiyorsak, hangi siyaseti yapıyorsak yapalım.

O kahramanların varlığıyla güç bulduğumuzu, güven içinde yaşadığımızı hatırlamalı, onlardan dualarımızı eksik etmemeli, onlara minnet borçlu olduğumuzu unutmamalıyız. 

Vatan; korku bilmez bu yiğit evlatlarımıza minnettardır.

‘’Söz konusu vatanımsa, merhaba Azrail’’