Çocukluğumuzda arkadaşlarımızın mezhebine meşrebine hiç bakmazdık. Ailelerimiz tarafından da bize empoze edilen bir dayatma yapılmazdı! Küçükten aldığımız bu terbiyeden olsa gerek karşımdakine ben önce insan gözüyle bakarım.
Okuduğum bir yazıda dikkatimi çeken bir ad değiştirme, insan kayırmacılığın sadece bugüne özel bir acayiplik olmadığını gösteriyor. Adımızın şu veya bu olmasından ziyade asıl olan kişiliğimiz, eğitimimiz, mesleğimiz değil midir?
Şimdi bahsedeceğim isim ise bir istisnadır! Ertuğrul. Bu isim daha önce bir gemiye, daha sonrada yerli montajla yapılmış bir uçağa verildi. Ertuğrul Fırkateyni, Sultan Abdülaziz zamanında 19 Ekim 1863 yılında denize indirildi. 1890'da yelkenli ve ahşap yapımı olan bu gemi, Japonya'ya yapmış olduğu ziyaret dönüşünde Oşima Adası yakınlarında şiddetli fırtına neticesinde battı. 70-80 denizcinin kurtarıldığı bu felakette 500'den fazla denizci de ne yazık ki öldü.
Çanakkale Savaşı’nda Nusret Mayın Gemisini bilmeyenimiz yoktur herhalde! Denize döşediği mayınları önceden gören İtilaf Devletleri bu mayınları temizledi. Peki, bu nasıl bilindi? Cemal Bey ve yardımcısı makinist Mehmet'in kullandıkları "Ertuğrul" uçak sayesinde! O yaşadığı günleri Hayat Tarih Mecmuasında Cemal Bey şöyle anlatıyor:
-Boğaz mayınlanmıştı. Biz de Mehmet ile birlikte düşmanın mayınları toplayıp toplamadıklarını öğrenecektik. Birkaç defa uçtuk, baktık ki mayınlar toplanmış. Durumu hemen kumandanlığa bildirdik. Bir gün sonra 4 Mart'ta Nusret Mayın gemisi boğazı tekrar mayınladı. Bir gün sonra da İtilaf Devletlerinin dev zırhlıları mayınları temizlediklerini sanarak boğaza saldırdılar. Ve ağır kayıplar aldılar.
Ertuğrul uçağını İstanbul'da onaran, söküp gemiye yükleyen, Çanakkale'de tekrar monte eden ve Yüzbaşı Cemal Bey ile birlikte ölümü göze alarak, yüreğinde vatan sevgisiyle uçan montör Mehmet, bir Ermeni olan Vahran'dan başkası değildir. Soyadı Kanunuyla "Durusoy" soyadını alan Cemal Bey, tüm zorluklarda yanında olan "Mehmet"in gerçek kimliğini de şöyle açıklar: "Bakın o zaman yanımda bir makinist vardı: Vahran.. Ermeniydi bu çocuk. Usta bir montördü hani. Vahran'ın adını Mehmet yapmıştık."
Günümüzde hala insanları etnik yapısına göre kamplara ayırıp din istismarlığı içerisinde savaş çıkartarak öldürenlere, bu hikaye de esinlenerek şunu söylemek isterim: "1915 yılında, Çanakkale'de bir Türk olan Cemal ile Ermeni Vahran, işgale karşı vatan savunmasında aynı uçakta ve aynı yürekteydiler..."