Ölüm ve yaşam arasındaki çizgi mi? Pamuk ipliği mi?

Ölüm bir hayatın başlangıcının sonu. Azrail bir gün gelir, bizi yoklar ve mecbur olduğumuz için gideriz. Konuşmanın fayda etmeyeceğini biliriz.

İşlerimizi halletmek için dışarı çıkarız. Yaşamın bu şekilde devam edeceğini düşünürüz. Günün bitmesiyle ertesi günün planları yapılır. Ona göre hareket edeceğimizi söyler. Hayatımıza devam edeceğimizi düşünürüz ama her zaman unuttuğumuz şeyler vardır. Bir çiçek saksısı, bazen bir araba, bazen yıldırım düşmesi, bazen boğazımıza patates takılması… Ölümle yaşam arası çizgi işte bu kadar küçük aslında. Belki de bu çizgi yaşama hayatı yaşanır kılar. Hayata devam etmemize engel olmayacak, belki de olacak. Hayallerimiz, kurduğumuz yaşam, özlem duyduğumuz her şey geride kalacak. Azrail'e gel yaşamımı bitir dememize sebep olacak. Kimse son vedanın ne zaman olacağını bilemez. Bazen derler ya; şu falcı bu falcı her şeyi çok iyi biliyor neden peki ölüm tarihini bilemiyor?

O vakit, sevdiklerimize yaşarken değer verelim. Bizler için değerli olduğunu hissettirelim ve sevdiğimizi söyleyelim. Son pişmanlık neye yarar? Onları kaybettiğimizde mi?

Geçen gün bir söz okumuştum. İnsanlar hiç düşünmeden yaşıyorlar. Eğer yarın hayatta olmayacaklarını bilseler hala böyle mi yaşarlardı?

Hani mezar taşlarında doğum ve ölüm yılları arasındaki kısa çizgi vardır ya, işte hayat ondan ibarettir Sevgili Dostlarım :-)