Yeşim cilt kanseri. Kendi deyimiyle 16 yıldır kanserle mücadele ediyor. En büyük destekçisi ailesi. Ailesi tedavi masraflarını, üç daire bir araba satarak karşıladı. 

Yeşim ise hastalığına pozitif bakış açısıyla karşı koyuyordu.

Hastane odasında "Kirli ayaklarınla benliğimde dolaşmana izin vermeyeceğim kansercim. Bunu sakın unutma" diye yazdı. "Kemoşla ( kemoterapi) değil kansercikle savaşmayı seviyorum" diyordu. 

Yeşim, bu zorlu mücadelesinde emin adımlarla ilerlerken, kader'in onun için planladığı yeni acılardan haberi yoktu. 

Ve bela gelip kapıya dayanmıştı. 

Belanın adı Orhan'dı. Orhan, Yeşim'le aynı mahallede oturuyorlardı ama tanışmıyorlardı. Bir gün bir ortak arkadaşları aracılığıyla tesadüfen yolları kesişti.

Orhan kısa bir süre sonra Yeşim'e aşık oldu. Ve peşine düştü. Daha ilişkilerinin başıydı ama Orhan, Yeşimle evlenmek istiyordu. 

Yeşim Orhan'a "Ben hastayım. Sana hiçbir şey vermem" dedi. O günlerde bir otomobil Yeşim'in ayağını ezmişti. Orhan hastalığı buna yordu. Ta ki Yeşim'in arkadaşı, "O çok ileri derecede kanser. Ciddi sıkıntıları var. Sen bu kıza boşuna ümit verme" diyene kadar. Hastalığı öğrenince sarsıldı Orhan ama sevdasından vazgeçmedi. Yeşim'i alın yazısı olarak gördü. "Bu kızın bir gün bile ömrü varsa onunla evleneceğim" dedi. 

Evliliğe karşı çıkan ailesini "Yeşim ile bir gün ömre bedel" diye ikna etti. 

Yeşim de bu evliliği istemeyen babasına "Ömrüm Orhan'ın yanında son bulsun dedi.

Aileleri ikna çabaları sürerken Yeşim'in çocuk için tek canlı yumurtasının kaldığı belirlenince; Orhan "Hemen evlenelim" diye ısrarcı oldu ve onu ikna etti. 

Ve aşıklar geçtiğimiz Eylül ayının 24'ünde evlendiler. 

Yeşim, hiç olmadığı kadar mutluydu. Nasıl olmasın ki, onu çok seven, üzerine titreyen bir eşi vardı yanında. Orhan, günlerce hastanede eşinin yanında kalmış, Kanser tedavisi gördüğü için saçları dökülen Yeşim gibi saçlarını kazıtmıştı. 

Ne yazık ki, bu mutluluk sadece üç ay sürdü. Sonrası hayal kırıklığı, acı, şiddet.

Yeşim son iki ayda yaşadığı kabusu şöyle anlatıyor.

"Orhan uyuşturucu kullandığını benden gizlemişti. Yeniden uyuşturucuya başladı. 

Seninle evlenerek büyük hata yaptım. Bıktım hastalığından, en iyisi sen intihar et.

Sen de kurtul ben de kurtulayım" diyordu. Beni eve kapattı. Defalarca öldüresiye dövdü.  1 hafta boyunca kanayan yaralar içinde aç olarak evde yattım. 

En sonunda da beni İstanbul'da özel bir hastanenin acil servisinin kapısına bırakıp kaçtı. 1.5 hafta yoğun bakımda yattım. Hastaneye gizlice girip beni dövmeye kalktı. Hemşireler gelince kaçtı. 

Farkında mısınız? Kimse kimseyi gerçek anlamda, uzun vadeli sevmiyor. 

Hastalık bu,sevemiyoruz. Sevme yeteneğimizi kaybetmişiz. 

Tedavülden kalktı gerçek aşklar, ölümüne sevdalar. 

Hani öyle uzaktan uzaktan,ben sana hayran sen cama tırman aşklar kalmadı artık. Çünkü aslında aşk kalmadı gerçek anlamıyla, adıyla sanıyla. "Bu gece buldum, işimi gördüm, sabah olunca yolumdan döndüm" moda uzun zamandır. 

Ruhlar, duygular, kalpler birleşmiyor artık. Zaman değişti ya hani. devran döndü dolaştı bize geldi. Her şey birbirine karıştı. Aşk; anlık gelip aniden kapıyı çalan bir heyecandan, kol kola çıkılan loş ışıklı, bol gürültülü mekanların kapılarında kaldı. Kimin elinin kimin cebine girdiğini kimseler göremedi.

Bir süre sonra da umursamayı bıraktı zaten insanlar bu gereksiz detayı. 

Gece boş geçmesin diye peşinde koşulan skorlar, birlikte geçen birkaç saatin ardından ruhsuzca atılan saçma sapan ve birbirinin aynı satırlarla dolu mesajlarda tıkandı kaldı aşk. Ne geri dönebildi kendi cennetine ne de yoluna devam edebildi.

Sevgisizce tutuşan ellerin arasında eridi gitti. 

Sorsan herkes aşık. Bayılıyor, ölüyor, bitiyor sevdiği için. Belki söylemek kolay olduğu belki umurunda kendisinden başkasına yer olmadığı için. 

Sencil olmak gerektiği halde herkesin bir "ben tutturmuş gidiyor olması batırıyor her şeyi!. 

Ne olur sanki "İki eli kanda olsa bile" sevebilse  insanlar. Her şeyi bir yana bırakabilse. Yıllar boyunca "yana yana" aradıklarını bulduklarında dünyayı bir yana "o"nu başka bir yana ayırabilse. Dahası onun canı söz konusu olduğunda kendi canının tadından vezgeçse. 

Neyse çok yazdım yine. Yazıyı uzatıyorum diye kızıyor bazı okurlarım sonra. 

Gribim de devam ediyor zaten. Başım da ağrıyor.. Uyuyacağım daha. 

Gerçek sevgiler yaşamanız dileğiyle. Hoşçakalın!.