"Okumak özgürlüğe uçmaktır" demişti rahmetli Ali İzzet Begoviç. Evet! İnsan okudukça özgürleşir. Cehaletin esaretinden kurtulur. Bir insanın, yaşamını anlamlı kılmasıdır okumak. Bir başka deyişle ne için yaşadığını bilmesine giden yoldur okumak. Onun için "Oku"dur ilk emir. Dağın başında neyi okuyacak kutlu peygamber? Hayatı. Yaşadığı beldenin dengelerini... İyi okumalı, kavramalı ki, yükleneceği duyurma, değiştirme, ıslah etme görevini hakkıyla üslenebilsin…

Biz, toplum olarak maalesef çok yoğun okuyan bir toplum değiliz. Ancak konuşmaya geldiğimiz zaman, mikrofonu elimize aldık mı bırakmayı bilmiyoruz. Her şeyi en doğru "ben bilirim" salgın hastalığımız var. Çarşıda, pazarda, otobüste, dolmuşta, kıraathanede, düğünde, dernekte, vakıfta, dost sohbetlerinde, komşu ziyaretlerinde konuşur, konuştukça da mangalda kül bırakmayız. Konu sporsa en iyi bilen benim, konu iç politika en iyi bilen benim, konu dış politika en iyi bilen benim, konu din en iyi bilen benim, konu ne olursa olsun konuşmak zorunda hissederiz kendimizi. Dikkat edin çok az insan vardır çevrenizde kesin emin olmadığı, uzmanlık alanı olmayan konuda fikir yürütmeyen, sessiz kalmayı tercih eden. Hz. Mevlana’nın “Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol” sözünü okuyunca tefekkür dünyası derin âlimlerin kısa bir cümle ile ne kadar da anlamlı ufuklara yelken açtırdığına şahit oluyorsunuz.

Manidar bir atasözümüz vardır. Derki; "Hedefi olmayan, nereye nişan aldığını bilemez" Konuşmalarımızda ulaşmak istediğimiz bir hedef olmalıdır. Konuşmuş olmak için konuşmanın, ne konuşana nede dinleyenlere hiçbir faydası olmaz. Konuşma yapacak kişi konuya hâkim olmalıdır. Konuya ait verileri toplamalı, referans aldığı bilgileri not almalıdır. Araştırdığı konu ile ilgili literatürü iyi tetkik etmelidir. Bilgileri sentezleyerek, anlamlı bütünlükler kurmalı, sahiplenmelidir. Unutmamak gerekir ki: "Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz." Belleğimizde olmayan bilgileri, izah edemeyeceğimize göre, bilgi sahibi olmalıyız.

Kıymetli okurlarım; bu yazıda kitap okuma karnemiz ve okuma alışkanlığında toplum olarak neredeyiz? Konusunu başta AB ülkeleri olmak üzere birkaç ülke ile Türkiye’yi karşılaştıracağız.

Kitap Okuma da Dünya da neredeyiz?

Biz kitap okuma yönünden dünyada neredeyiz? Ne kadar kitap okuyoruz? Türkiye, İngiltere, Almanya nüfus olarak birbirlerine çok yakın sayılır. Ancak söz konusu ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, insani kalkınmışlık ölçütleri endeksine göre karşılaştırdığında Türkiye'nin önemli derecede ayrıştığı görülmektedir. Bunlardan bir tanesi de genel de tükettiği kâğıt miktarı özelde de okunan kitap sayısıdır. Mevcut verilerle ülkemizin kitap ve kütüphane konusunda karşılaştırıldığında batı ülkeleri ile aramızda neredeyse 10 kat farkın olduğu görülmektedir.

Kültür bakanlığının Uluslararası Standart Kitap Numarası (ISBN) sayısına göre 1992-2004 tarihleri arasında toplam 150.601, yılda ortalama 10.750 yeni yayın basılıyor. UNESCO verilerine göre 1999 yıllında, İngiltere’de 110.965, Almanya’da 78.042, ABD’de 68.175, diğer ülkeler yanında Türkiye’de ise 2.920 (http://www.uis.unesco.org). Türkiye 2003 tarihi itibarı ile 1 milli kütüphane ve toplam 1 141 281 kitap, 1. 350 halk kütüphanesi 12 684 084 kitap ve 221 üniversite kütüphanesinde toplam 6 449 641 kitabın olduğu resmi (http://www.tuik.gov.tr) olarak istatistik kurumunca belirtilmiştir. Türkiye’deki halk kütüphanelerinin sayısı 1.350 civarında ve kütüphaneye kayıtlı üye sayısı 427 bin (sanırım çoğunluğu öğrenci). Toplam okuyucu sayısı 20.706.526. Türkiye'de 50 bin kişiye bir kütüphane düşerken, Almanya’da 7 bin, İngiltere de 13 bin, Finlandiya da 4 bin, AB ortalaması 7 bin 558.

Girmeye çalıştığımız AB ülkelerinde 7.500 kişiye bir kütüphane düşerken bizde 51 bin kişiye bir kütüphane düşüyor. Pekâlâ, buna rağmen okuyor muyuz? Japonların bir karşılaştırmasına göre kişi başına yılda 4 kitaptan az ise okunmuyor, 4- 10 az okunuyor, 10-20 okunuyor, 20 kitabın üzerinde kitap okuyan bir kişi çok okuyor sınıfına alınmaktadır. 2006 yılında Japonya’da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye’de ise 23 milyon 500 bin kitap basılmaktadır. Yine Japonya’da bir kişi yılda 25 kitap okurken, bizde 6 kişi yılda bir kitap okuyormuş. Ovidus “gençliği kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” diyor.

Kitap Okumuyoruz.

Türkiye’de kitap toplum yaşamında 235. Sırada yer alıyor. Toplumun %75’i kitap okumuyor, % 40 hiç kütüphaneye gitmemiş. Kütüphaneye gidenlerin önemli bir kısmı da okul kitabı veya ders kitabı için gitmiştir. Pekâlâ, bu denli önemli etkisi olan ve insanın zenginliği olan kitap okuma alışkanlığı neden oluşmuyor. Nedeni yalnızca kitapların pahalı olması mı? Yoksa popüler kültür olarak topluma benimsetilen kültürsüzlük mü aşılanmaktadır? İTO’nun araştırmasına göre ülkemizde halkın satın alma sıralamasında kitap satın alma 116. sırada geliyor.

Fransa’daki halk kütüphanelerinde 144 milyon derleme eser mevcut iken Türkiye’de 12 milyon kitabın bulunması aradaki farkın ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Türkiye’de 15 yaşın üzerinde okuma kapasitesine sahip yaklaşık 52 milyon insan olduğu ve her biri bir kitap okusa 52 milyon kitap eder ki bu doğal olarak büyük bir rakam. Ancak satılan toplam kitap sayısına bakıldığında okuyucu sayısı ile kitap arasındaki orana bakıldığında, sınırlı sayıda kişinin kitap okuduğu anlaşılıyor. Tabii dergi ve gazetelerin okurluğunu tam olarak bilmiyoruz. 1 milyon civarında gazetenin satıldığı ve çoğunun da spor ve magazin kasımının gözden geçirildiği sık sık belirtiliyor. Internet üzerinde gazete okuryazarlığının da halen yaygın olamadığı bazı makalelerin okunuş sayısından çıkarabiliyoruz. Internet’in okuma düzeyini düşürdüğü biliniyor ancak yinede gelişmiş ülkelerdeki Internet kullanıcıları ile kıyaslandığında ülkemiz halen OECD ülkeleri arasında gerilerde bulunuyor.

Üniversitelerimiz Az Kitap Okuyor.

Prof. Dr. Çağatay Özdemir'in "Türkiye’de Öğretim Elemanları" çalışmasında üniversitelerin %16'sının hiç kitap okumadığı, %72’si 1-2 kitap okuyor, %11’ 3-5 kitap, % 1.4’de beş kitaptan fazla okumaktadır. Dünya iyi kitap okuru olarak sayılmak için yılda minimum 10-20 kitap arasında okuyor olmuş olmak gerekiyor. Bu durum öğretim üyelerinin çok az okuduğunu ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş bir üniversitenin en büyük göstergesi kütüphanesinin araştırıcıya sağladığı hizmet ile ölçülmektedir. Basılan her türlü materyali satın alabilme ve araştırıcıya sunabilme kolaylığı için ciddi bir bütçenin ayrılması gerekir. Hizmetin çok pahalı olması nedeniyle birçok üniversite kütüphaneye yatırım yapma noktasında çok istekli davranmamaktadırlar. Üniversite kütüphanelerimize araştırma fonu kadar ödenek ayrılarak her türlü materyale ulaşılması sağlanmalıdır. Doğal olarak Internet ortamında bazı yazılımlara erişim imkânının artması büyük kolaylık sağlamıştır. Ancak yinede kitap, dergi vb. diğer dokümanlara ulaşımın doğrudan sağlanması ayrı bir önem taşımaktadır.

Türkiye'de 6 Kişi Bir Kitap Okuyor.

Sizlere, birleşmiş milletler insani gelişim raporunda Türkiye olarak, kitap okuma oranında, 173 ülke içinde  86. Sırada yer aldığımızı söylesem bu sonuç sizi şaşırtır mı? Şaşırtmamalı çünkü Türkiye'de  her 100 kişiden sadece 5'inin kitap okuduğu biliniyor. Bir Japon yılda ortalama 25 kitap, İsviçreli 10 kitap, Fransız  7 kitap okurken Türkiye'de  ise 6 kişi bir kitap okuyor. Yani 150 kişi ancak bir Japon’un bir yılda okuduğu kitap sayısına ulaşabiliyor. AB ülkelerinde kişi başına yıllık kitap harcaması 500 dolarken, Türkiye de bu rakam 2 dolar.

Kitap Okumuyor, Televizyon Seyrediyoruz.

Türkiye'de bir kişi günde ortalama  5 saat  televizyon seyrederken, kitap okumaya yılda  6 saat zaman harcıyor. Kitap okumaya zaman ayıramazken, zamanımızın büyük bir kısmını televizyon karşısında geçirmekle meşgul oluyoruz.

Türkiye televizyonlarında yayınlanan bir dizinin reklamlarıyla birlikte  2 saat sürdüğü  varsayalım.  Her gün bir dizi izleyen günde 120 dakikasını harcamış oluyor. Ortalama bir sayfayı 2 dakika sürede  okuduğunu varsayalım. Böylece günde 60 sayfa okumuş olur. Bir kitabın 300 sayfa olduğunu hesaplarsak  5 günde 1 kitap okunmuş olur. Aylık olarak 6 kitap okunur. Yıllık olarak  72  kitap okumaya denk gelir.



Kitap Okumak, Hayatı okumaktır.

Yukarıda verdiğimiz tablo İlk emri “Oku” olan bir inancın mensuplarına yakışmıyor değil mi? Bırakın onlardan on kat az okumayı, on kat fazla okumalıyız ki aradaki farkı da kapatabilelim. Aksi takdirde bu zillet durumumuz yakın gelecekte değişmeyecektir. İzzetli günler yaşamak için ülke olarak, ümmet olarak emek harcamamız gerekmektedir. İslam peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V.) “Okumak, Kadın-Erkek Her Müslüman’a Farzdır...” derken dirilişin, diri kalmanın formülünü de vermiyor mu?