1- Mitolojinin Tarifi ve Tanımı 

Mitoloji nedir? Sorusunun en kesin ve doğru cevabını bulabilmek için, Türk ve yabancı araştırmacılar tarafından yapılmış tanımlarını değerlendirmek gerekmektedir. 

Osmanlıcada, ‘Ustûre, esatir’; Yunancada, ‘Mythos’; Almancada, ‘Mythe’; Fransızcada, ‘Mythe’; İngilizcede, ‘Mythe’; Rusçada, ‘Mif’ olarak söylenen ‘Mit’; Yunanca, ‘Uydurulmuş söz’ anlamındaki ‘Mythos’ deyiminden türetilmiştir.

Mitolojinin tanımı günümüzdeki 'Osmanlıca-Türkçe' sözlüklerde; "İlk çağlardaki insanların, Tanrıları hakkındaki hikâyeleri; masal, acayip hikâyeler," olarak geçmektedir.

Daha eski bir sözlük olan Kamus-i Türkî’de ise; “...Hurafeler (Eski doğu kavimlerinin uydurma Tanrıları hakkındaki hikâyeleri ve garip anlatmaları)” şeklinde tanımlanmıştır.

Türk Dil Kurumu'nun hazırladığı Türkçe Sözlükte ‘Mit’ şöyle tanımlanmaktadır: “Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren; Tanrı, Tanrıça; evrenin doğuşu ile ilgili hayali, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi”

Mitolojinin kabul gören tanımlarından birisi, konu üzerine pek çok çalışması bulunan, Mircea Eliade tarafından yapılmıştır: 

“Mit, kutsal bir öyküyü anlatır: En eski zamanda 'başlangıçtaki', masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır. Bir başka deyişle mit; olağanüstü varlıkların başarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik/kozmos olsun; isterse onun yalnızca bir parçası olsun; bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini anlatır.”

Kısaca söylemek gerekirse 'mit': Düşünce unsurunun, öyküleme unsuruyla birleşmesinin sonucunda ortaya çıkmış olur.

Mitoloji, ilkel veya arkaik ilmi düşüncelerin ilk denemelerini, sözlü kültür dâhilinde bile olsa, kuşaktan kuşağa aktarmaya çalıştığından ilk bilimdir. Kozmik bilgilerin sembolleşmiş kaynağıdır.

Toplumda kutsal olarak nitelendirilen güçlerle ilişkiyi sağlayacak bir düzen oluşturduğu için aynı zamanda mitoloji, ilk ideolojidir. Sosyo-kültürel açıdan insanın, iyi ve kötü olarak sınıflandırılan unsurlar çerçevesinde bakıldığında, aynı limanda ilk siyaset bilimidir de.

Mitoloji, gerçekleri aklın alamayacağı bir biçimde yansıtır. Dil ve düşüncenin bütün imkânlarını bir araya getirerek varlığın oluşumunu izah eder. En önemlisi de ilkel toplumların bu varoluş sürecinde ortaya çıkan kaosu, kozmosa dönüştürme öyküsüdür.

Mitoloji, Milli Kültür'ün en eski zamanlarından başlayarak, günümüzdeki durumuyla da ilişkilendirilebilirler; bir anlamda o toplumun karakterini de yansıtırlar.

2- Oğuznâme

Oğuzznâme veya Oğuz Destanları, Türk Mitolojisi'nin özünü, aslını, esasını teşkil eder.

Türk-Turan (Tarih öncesi milattan, on bin yıl önceye tarihlenen; mitolojik Türk Devletleri ile tarihi dönemlerde ise Hun İmparatorluğu ve Göktürk İmparatorluğu) devletlerinin kurucu ana unsurunun, Oğuz-Aşina ailesi olduğu konusunda tarihçiler hem fikirdir.

İslami Türk döneminde büyük cihan devletleri kuran veya kurulmasında yakından iştirak eden Oğuzlar, sözlü geleneklerinin zenginliği yanında Devlet Destanları da oluşturarak, bu konuda ayrıcalık kazanmışlardır.

Onların, devlet kurmadaki bu ayrıcalıklı durumları kültür tarihimize Oğuznâme adı ile bilinen destansı tarihlerini yazarak belirgin hale gelmiştir. Bugün Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak, Türkmenistan ve Orta Asya'nın büyük bir bölümünde yaşayan Türklerin ataları olan Oğuzlar, sözlü tarihlerini, düşüncelerini, zevklerini estetik bir biçimde Oğuz Destanı’nda koruyabilmişledir.

Oğuznâme diye tavsif ettiğimiz 'ana erk' bilinen ve henüz ele geçmemiş olan ama var olduğu tahmin edilen Oğuz Destan ve söylencelerinin tamamıdır.

Türklerin milli birlik döneminde, sözlü kültür geleneği üzerinde şekillenen söz sanatımızın, bilge-ozan repertuarında uzun zaman icra edilen; ancak Orta Çağ'da yazılı eserlere dönüşen; hükümdarların şecerelerini, cihan devleti kurma ülküsünün bildirileri-manifestolarıdır.

Bu bildiriler, başta Oğuz Kağan Destanı ve Kitab-ı Dede Korkut ala Lisanî, Taifey-i Oğuzan adlı eserler olmak üzere; kırka yakın sayıda çeşitlilik oluşturan (epik abide, edebi destan, salname, atasözü, şiir parçaları, deyimler, efsaneler) muhteşem Oğuznâme silsilesinin bir halkasıdır. Ayrıca dil, kültür, felsefe açısından ise tam bir hazinedir.

Oğuznâme, sosyal, tarihle ve sosyal, kültürel düzenle ilgili hassasiyeti ile ön plana çıktığından milli kültürel şuurun oluşumu sürecinde; devletçilik ideolojisinden devlet kurmaya; ekonomik yapıdan onu değiştirmeye; dini ideolojik aşınmalardan din uğrunda mücadeleye kadar, çok geniş bir alanda aydınlatıcı içeriğe sahiptir.

Ancak destanın tarihi-etnografik temellerinin bulunması, tarihi-etnografik verilerin sanatsal-estetik metinle (mitolojinin yapısı gereği) aynı değere sahip olduğunu göstermez. Aksine hiçbir destan metni, ayrıca bakıldığında ne ritüel ne gerçek tarih ne de reel coğrafya ile ilgili birebir veriler içermez.

Oğuznâme metni olsa olsa ritüelin, tarihin, mekân adlarının bediî kaynağı ve şartlı ihya unsuru olabilir. Çünkü kahramanlık destanı, işlevi açısından edebî-estetik metindir ve öğretici, eğitici niteliktedir. Oğuznâme tarihi-kronolojik varyantları da epik dünya modelini çizmeye hizmet eder.

Oğuznâme'nin bütün mevcut varyantları ve bazı Orta Çağ tarihi ve coğrafî eserlerinde korunan bilgiler, halkın hafızasında saklanmış efsane, rivayet, masal türünden anlatılardır.

Oğuzların, hâkim bir millet olarak: Alp Er Tonga (M.Ö. 7, yy.) zamanında., Hazar Denizi'nin her iki sahilinde; Uzak Sibirya'da (M.Ö. 4-3. yy.), Ön Asya'da ve Kafkaslar'da (M.Ö. 2, yy) yerleştiklerini ve zamanla büyük ve küçük birçok devlet kurduklarını anlatır.

Oğuznâme'de mitolojik Oğuz Devleti'nin, Bayındır İli'nin, Oğuz Yabgu Devleti'nin (9-11. yy.), Selçukluların, Osmanlıların, Akkoyunluların, Karakoyunluların, Karamanoğulları Beyliğinin, Ahlat Beyliği'nin, Safevî Devleti'nin vb. Oğuz Devletlerinin tarihi izlerini bulmak mümkündür. Bu bakımdan Oğuznâmeler; Türklerin dünya görüşü, tarihi, devletçiliği, yönetim sistemi hakkında kıymetli ve bediî bir kaynaktır.

Ayrıca Oğuznâme genel çerçevede, fütuhat ideolojisinin yayılmasında, tebliğinde ve vasıflarının oluşmasında önemli rol oynamıştır. Türk Cihan Devleti ülküsü ve dünyayı yönetmek düşüncesi hakkında Oğuznâmeler; tarihi eserlerin, yazılı kaynakların verdiği malumattan daha mufassal, derin ve dolgun bilgi vermektedir.

Her metin gibi Oğuznâmeler de, Oğuzların manevi dünyasının enformasyon kaynağıdır. Bu bilgiden, Oğuzların mitolojik tarih ve destan şuuru anlaşılmaktadır. Oğuznâme, aslında Türk Milli Kültürü'nde özel bir hadise olup, içinde arkaik şuurla beraber tarihi şuur unsurlarını da yaşatır. Başka bir ifadeyle Oğuznâme metni; mitolojik olguların epik kurallar çerçevesinde biçimlenmesine örnek olarak ele alınabilir. Doğal olarak böyle bir metnin araştırılması, yazılı tarihi çok geç dönemlerde ortaya çıkan bir milletin; siyasi içtimai ve edebi estetik tarihini öğrenmeye yöneliktir. Ayrıca Oğuznâme'nin sistem dâhilinde -tarihi/filolojik araştırmayla metnin yapısal semantik ve icra bağlamında- araştırılması, destan geleneğinin Oğuz kolu hakkında tutarlı fikir yürütmeye de imkân tanır.

Türk Tarihi'nde önemli rol oynayan Oğuzların şeceresini, söz sanatını yaşatan Oğuznâmelerin araştırılması, Oğuzların, İslam'a kadar olan sanat ve estetik düşüncesi hakkında tutarlı bir tasavvur oluşturur.