24 Kasım öğretmenler günü için fazla bir şey yazmadan; 26 Ekim 1993 yılında daha 25 günlük öğretmen iken babasıyla birlikte hunharca şehit edilen “Şehit Neşe ALTEN öğretmenin,” “O mübarek kızımızın” şehit olmazdan, önceki son saatleri ile ilgili anlatılan acı dakikaları anmadan geçemeyeceğim! 
“Terörün çığırından çıktığı yıllardı... Neşe ALTEN’İ şehit verdiğimizde... 21 yaşında gencecik bir kızdı. Tekirdağ’lıydı. Okulu birincilikle bitirmişti, Diyarbakır'ın Bismil İlçesi’nin Çavuşlu Köyü’ne tayini çıktı. Babası da ardına düştü, kızımı tek başına yollamamayım diye....... Kara bir gecede kapıları çalınır. Niyetlerini belli edercesine yumruklarlar kapıyı. Babası koşar kapıya. Kimsiniz, diye sorar. Köyden geldiklerini ve hoca hanımla bir şeyler konuşacaklarını, söyler. kapının arkasındaki ses düzgün bir Türkçeyle: (…..) Açarlar kapıyı. Kapı açılır açılmaz baba sert bir tokatla yere serilir. Burnu kanamaktadır. Neşe telaş içinde babasının yanına koşar, yapmayın der.  Önde duranlarından biri silahı yaşlı adamın başına yaklaştırıp tetiğe dokunur. 
Neşe Öğretmen babasının yerde yatan kanlı bedenine bakıp olacakları anlar birden. Bağırmaya çalışır gecenin zifiri karanlığında, ama nafile. Hem gecedir karanlık olan hem de vicdanlar. Saçlarından sürüklenerek yüksekçe bir tepeye götürüler. Genç kızın üstündeki elbise paramparça oldu. Bedeni sefil yaratıkların gözleri önündeydi. Bu arada sırtlanların sayısı beş olmuştu. Neşe gözleri açık ve donuk, ölüme hazır bir huri gibi bakıyordu. Henüz 22 yaşındadır. Kaleşnikofu seriye alan bir sırtlan, önce sağ göğsüne boşaltır mermileri Neşe Öğretmenin Beş mermi Neşe’nin göğsünü parçalamaya yetmişti. sırtlanlar tatmin olmadı. Diğer göğsünün de hakkını verelim dediler gülerek. Aynı işlemi cansız bedeninin diğer göğsünde de tekrarladı biri. Ailesinin üzerine titreyip kıyamadığı Neşe’nin elbiseleriyle birlikte vücudu da lime lime oldu...” .  
Bedenini bulan askerler gözyaşlarını tutamazlar gördükleri manzara karşısında. Evde yemek masasının üzerinde ekmek, yoğurt ve küçük tüpün üzerinde kızartılmayı bekleyen iki-üç biber kalmıştır Neşe Öğretmen’den geriye. 
Sonra ne mi olur? 
Neşe Öğretmen için sessiz bir cenaze töreni düzenlenir memleketi Tekirdağ’da. Lime lime olmuş narin bedeni sessizce gömülür toprağa temsil ettiği devletin onuru ve şerefiyle berbaber…
Bakınız Neşe öğretmenim, canım kızım 1986 da Sinop Öğretmen Lisesi 4A sınıfındayken nasıl da bizleri sevmiş! Bir öğretmenler günü bizler için neler neler yazmış! Ah be kızım! Seni şehit edenlerin elleri kırılsın, gözleri kör olsunda dünyayı bir daha görmesinler. Çünkü sana yaşamayı çok gördüler inşallah onlar da bu dünya da hiç bir şey görmezler!..
Neşe öğretmenin kompozisyonunun noktasına virgülüne dokunmadan sizlere sunuyorum.
“Öğretmenim;
Sizi karşımda gördükçe, siz içeriye girince, karşılaştıkça sevgi doluyor içim. Önleyemiyorum coşkumu, kalkıp sarılasım geliyor. Nasıl anlatsam bilmem ki size karşı sevgimi, saygımı ana gibi, baba gibi, yurt gibi bağlıyım. Nasıl anlatayım bilemiyorum. Beni nasıl yetiştirdiğinizi. Biliyorum, okula başlayalıdan beri öğrendim, yüceldim ben. Herkese söylemek istiyorum bunu, duyurmak istiyorum... Tüm dünya öğrensin benim büyüdüğümü. Eski durumumu bilenler gelsinler istiyorum, yetiştiğimi, bildiğimi görsünler istiyorum. Bilginiz bir pınar gibi, susuyorum ona. Dudaklarım kuruyor daha, daha çok fazla istiyorum, yetmiyor bu yudumla, avuçlamak doyasıya içmek istiyorum bu pınardan ve ben de böyle olmak istiyorum. Issız bir yolda çeşmeyim geçenler içsinler suyumdan, gidersinler susuzluklarını... Ben tükenmez olayım tüm insanlara, yolculara yeteyim istiyorum. Korkuyorum bazı geceler, karanlık geliyor her yer bana, karanlık çok karanlık. Üşüyorum yatağımda. O zaman unutayım diye, avunayım diye annemi, babamı, kardeşlerimi düşünüyorum. Yurdumu, binlerce şehidin kanıyla sulanmış yurdumu düşünüyorum. Sonra siz geliyorsunuz aklıma. Bizler sıradayız. 
Yine sizde sırada. Konuşuyoruz tartışıyoruz arkadaşça. Cıvıl cıvıl ortalık, bitsin artık diye düşünüyorum bir an. Her şeyi öğrendiğimi sanıyorum, ama sizin her sözünüzden, ağzınızdan çıkan her seste anlıyorum ki daha değil. Hiç ayrılmayalım ne olur. Büyüsem de girmesin aramıza hiçbir engel. El ele yürüyelim, ne olacağını bilmediğimiz yarınlara doğru...” 
Neşe öğretmenim sizleri unutmadık; rahat uyuyun, sizlerin canı pahasına yaydığınız sevgi ışığı yarınlarımızı aydınlatacaktır. Bu cennet vatan için “canını veren sen” ve tüm şehitlerimizin, mekânı cennet olsun! Sizlerinde; “Öğretmenler gününüz kutlu olsun.”