"15 Temmuz gecesinde bir avuç sırtlan! Sandılar ki, o aslanları teslim alacaklar…’’

O bir avuç sırtlan, bu alçaklar sürüsü, T.S.K mensubu olamazlardı.

Şanlı ordularımızın içine haince sızmışlardı, biliniyorlardı, takip ediliyorlardı.

Pek çoğu deşifre olmuş bu şanlı ocaktan defedilmişlerdi.

Ne yazık ki, ordularımızda kalabilmeyi başaran FETÖ’nün, zehirli virüsünün son kalıntıları da, önümüzdeki askeri şurada koparıp atılacak, kazınıp silinecekti.

İşte bu nedenledir ki;

Erken davranmak istediler,

O nedenledir ki, 15 Temmuz kalkışmasında o cinnetlikleri gerçekleştirdiler…

Yunan’ın yapmadığını dahi yapıp, Gazi Meclisi bombaladılar. Milletin emaneti silahları, düşmanmış gibi ona doğrulttular, ateş dahi ettiler…

Sandılar ki!

Beyinlerini, vicdanlarını teslim ettikleri o meczubun salya sümükleri vaatleri, umduğu rüya gerçekleşecekti…

Sandılar ki!

Yıllarca aynı üniformayı taşıdıkları, milletinin varlığını, namusunu, şerefini korumak adına yemin eden; vatanına, milletine, bayrağına sevdalı gerçek Mehmetçikler geçit verecekti.

Çok geçmeden tespit edildiler.

Tamamı da; namusunu, şerefini, vicdanını FTÖ’nün başındaki o yılana teslim etmiş bir avuç alçaklar sürüsüydüler…

Elbette ki, Yüce Türk Milleti teslim olmayacaktı,

Olmadı.

Elbette ki, Gazi Meclis teslim olmayacaktı,

Olmadı.

Ama unutmayalım ki;

O gecenin ilk saatlerinde vatan nöbetinde olan ‘Şanlı Ordularımızın Vatanperver Komutanlarıyla, Mehmetçikleriyle’ dolu kışlalar da teslim olmadı,

Teslim alamadılar.

Sonrası saatlerde yaşananları;

Yüreği vatan, millet, bayrak sevdasıyla dolu milyonlarca cesur yürek yarattı; demokrasi tarihimize, kanıyla, canıyla altın bir sayfa daha kazıdı.

Tarihimizin derinliklerine gömdüğümüz, hiçbir neden uğruna haklı görülmesi mümkün olmayan lanetle andığımız askeri darbelerin/kalkışmaların bir yenisine milletçe karşı çıkılmış, milli irade canı pahasına karşı durmuş;

Neredeyse bir asırlık yüce bir çınar olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu, bağımsızlığını tarihe altın harflerle yazan büyük Türk Milleti; Gazi Meclisimizin toplantı salonunu süsleyen, ‘’Hâkimiyet, Kayıtsız Şartsız Milletindir.’’ Gerçeğini;

15 Temmuz 2016 tarihinde, bir kez daha vermiş olduğu şehitlerimiz pahasına tarih sayfalarına kazımıştır.

15 Temmuz gecesi tarihimize kara bir leke çalınmak üzereyken, verdiğimiz şehitler, yaralılar pahasına milletçe karşı duruşumuz; bu cinnetliklerle dolu geceye geçit vermemiştir.

O kara gecenin sabahını aydınlık bir güne çıkaran böylesine büyük bir milletin ferdi olmak, gururunu taşımak,  gelecek nesillerimize bırakacağımız en kutlu, en önemli mirastır.

Bu demokrasi zaferini tarih sayfalarımıza yazan, böylesine büyük bir milletin ferdi olmanın gururunu taşıyorum, bu gururu taşıyan herkese ne mutlu.

O karanlık geceyi aydınlık sabaha çeviren demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Bu kalkışmaya büyük bir dirençle karşı koyan emniyet teşkilatımıza, kışlarımızı bu hainlere teslim etmeyen vatanına, milletine sevdalı T.S.K mensuplarına minnet ve şükran borçluyuz.

Tarihimize zaferle kazılı her olayın kahramanları vardır.

15 Temmuz 2016 gecesinin kahramanı da bu yüce halktır, Türk Milletinin ta kendisidir.

Ancak böylesine büyük zaferlerin nice kahramanları vardır ki, onları da tarihe not düşen o gerçekler anlatır…

15 Temmuz askeri kalkışmasına o gece karşı çıkan, bu uğurda bedenini siper eden nice isimsiz kahramanları vardır mutlaka.

Nice aslan yürekli Mehmetçikler, nice yiğit polislerimizle, nice vatan sevdalısı cesur yürekli sivil vatandaşlarımızla bu zafer kazanılmıştır.

O gece yaşanan ama 17 Temmuz Pazar günü öğrenilerek, televizyon kanallarımıza haber olarak düşen bir olayın kahraman bir şehidimiz vardır ki;

O kahraman şehidimizin tereddütsüz bir şekilde hayatını vatan ve vazife uğruna feda etmesi; o kara geceyi aydınlığa çeviren çok önemli bir süreci de beraberinde getirmiştir…

İşte o kahraman, işte o gecenin akışını değiştiren olay:

"Halkımız önce onları özel harpçi olarak tanıdı, sonrasında ise bordo bereli olarak bilindiler. Ülkemizin, milletimizin yüksek menfaatleri söz konusu olduğunda, vatan ve vazife uğruna her önemli olayın içerisinde görev aldılar. Komutanlarının verdiği her emri ölmek pahasına da olsa tereddütsüz yerine getirdiler. Onlar daima devletimizin yasalarına, etmiş oldukları vatan yeminine sadakatle bağlı kaldılar.

İşte dün gece; bu özel birliğin vatanına, milletine bağlı, bayrağına sevdalı askerlerinden bir tanesi, ettiği yemine uygun olarak görevini yerine getirmiştir.

Televizyon haberlerine düşen o olaya göre, Gölbaşı-Ankara’da bulunan özel birlikler komutanlığını ele geçirmek üzere buraya giden o alçaklar çetesinin başındaki Semih Terzi denen alçak, yanındaki 20 militanla birlikte yönetime el koymak istemesini; o cesur yürekli şehidimiz, kahraman Astsubayımız, Ömer Halisdemir önlemiş.

Bu kahraman Astsubayımız, o gece emir komutayı teslim almaya gelen darbeci generali silahını çekip, alnının ortasından vurmasaydı; o gece bu çok özel birlikle beraber çok şey de felç edilmiş olacak, ne Genelkurmay Başkanı, ne de enterne edilen diğer kuvvet komutanları bu özel birlik tarafından kurtarılabilecekti…’’

İşte o an; belki de o kara gecenin kırılma anıydı…

Allah nurlar içinde yatırsın, vatan bu astsubayımıza ve diğer demokrasi şehitlerimize minnettardır.

O nedenle, O gece bir avuç alçağın teşebbüs ettiği bu askeri kalkışmayı lanetlerken, böylesine büyük kahramanlıkları da bilmek, T.S.K’nın ezici bir çoğunluğunun vatanına, milletine sadakatle bağlı olduğunu unutmamak gerekir.

O gece, böylesine büyük kahramanlıklar yaşandığı gibi;  acı veren olaylarda yaşanmıştır. Ne olduğunu bilmeden/anlamadan kışlanın dışına çıkarılan, haince verilen emirlerle, yalanlarla aldatılan 20 yaşındaki Mehmetçiklerimizin, hepimizi kahreden görüntüleri asla unutulmayacaktır.

Çünkü asıl başı ezilmesi gerekenler, onları aldatan FETÖ’nün o hain teröristleri, alçak militanlarıdır.

O karanlık gecede; ellerde kayışlarla, palaskalarla dövülen, neredeyse linç edilen, ne olduğundan habersiz, sadece aldıkları emri yerine getiren gencecik askerlerimizin suçlu mu, suçsuz mu olduklarını yüce Türk yargısı elbette tespit edecek, gereğini yapacaktır.

Pekiyi, ülkemizin pek çok yerinde toplumsal tepkinin zapt edilmez bir sonucu olarak ortaya çıkan, o iç yaralayıcı tablolara sebep olanlar da yargının karşısına çıkarılacak mıdır?

Ya Balyoz, Ergenekon, Casusluk isimleriyle anılan ama tarihin çöplüğüne atılan o sözde davalarla adeta linç edilen, içi sahte delillerle dolu uyduruk senaryolarla ordularımızdan atılan, yıllar sonra suçsuz oldukları anlaşılan; vatanına, milletine sadakatle bağlı, yüzlerce komutanın, yargı mensubunun, akademisyenin, gazetecinin yerini; bu alçaklar çetesinin almasına, ne denecektir?

O süreçte ‘’Bizler vatan uğruna kendimizi seve, seve feda ediyoruz, bizden sonra yerimizi alacaklara dikkat edin.’’ Diyen o kahramanlara nasıl yanıt verilecektir?

15 Temmuz kalkışmasına giden bu karanlık çete yapılanması devam ederken, bu sürecin istihbarati bilgilerine nasıl ulaşılamamıştır? Bu önemli husus da sorgulanmalı, her ne varsa ortaya çıkarılmalıdır?

Demokrasi Bayramımız olarak, vasıflandırılan bu süreçte; yüce meclis çatısı altında tüm siyasilerin varmış oldukları milli mutabakat, iş birlikteliği, mükemmel bir ortam oluşturmuştur. Bu büyük birliktelik, tüm demokratik kazanımlarımız için bundan sonra da devam etmelidir.

Demokrasi şölenine katılmak adına ülkemizin meydanlarını dolduran milyonlar, bu onurlu duruşu doyasıya kutlamıştır; elbette ki, kutlamaya devam edecektir.

Pekiyi, tarihimize damgasını vurmuş diğer zafer günlerimizi de kutlamak adına, o coşkulu kalabalıklara açılacak mıdır?

Milletimiz Cumhuriyet tarihi boyunca askeri darbelerden, kalkışmalardan çok çekmiş, devletimiz çok şeyler kaybetmiştir.

Tarihin derinliklerine gömdüğümüz askeri darbeleri bir kez daha lanetlediğimiz bu kritik süreçte; demokrasimize, özgürlüğümüze karşı girişilen her türlü olumsuzluğu, hukuksuzluğu göz ardı etmeden tespit etmek, karşı çıkmak bundan sonra da vatandaşlık borcumuzdur; milli iradenin temsilcileri olarak en önemli görevimizdir.

Bakınız; binlerce yıllık tarihi zenginliğimizi, Büyük Türk Milletinin tarihe damgasını vuran o değişmez niteliklerimizi; vatan Şairimiz Mehmet Akif istiklal marşımızın aşağıdaki dizleriyle ne de güzel anlatmıştır:

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!/Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım./Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.’’

Bu gerçekleri tarih sayfalarına yazan Büyük Türk Milleti; vatanın bağrına hançer saplamak isteyen hainleri nasıl ki, 15 Temmuz gecesi ezip geçmişse; devletimizi el geçirmek isteyen tüm düşmanlarımızı da ezip geçmeye muktedirdir.

"Ne Mutlu Türküm Diyene"



Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

www.biyografi.info/kisi-atillacilingir

18 Temmuz 2016