İşte N. Hikmet akacağı mecrayı yanlış yerde bulmuş,
     Büyük fakat kayıp bir değerdir.
     İnsanımız için, halkımız için, Türk Edebiyatı için,
     N. Hikmet hem kayıptır,
     Hem de büyük bir kazanç.
     Neden kayıptır derseniz değerli dostlar?
     O hassas kalp, o insan için atan hisli yürek, o şiirde büyük bir kalem olan N. Hikmet,
     Bütün kabiliyetini doğru sandığı, doğru bildiği, doğru şeye inandığını zannettiği menhus,
     Uğursuz bir dava uğruna harcamış, kendine yazık etmiştir.
     İnsanımızın perişan hâli, vatanın yıkık durumu, onu kurtuluş arayışlarına sürüklemiş,
     Kurtuluş olarak da kitaplarda, makalelerde kulağa hoş gelen,
     Akla yatkın görünen materyalist bir felsefeye bütün içtenliğiyle sarılmış.
     Yanıldığını anladığında ise, iş işten geçmiş, ömrü de tabii seyrini doldurmuştu.
     N. Hikmet herşeye rağmen, Türk edebiyatı için bir kazançtır demiştik.
     Evet öyledir. Çünkü N. Hikmet edebiyatın bir çok dalında kalem oynatmış.
     Mektup, tyatro, makale, nesir, şiir ve diyalog vb. gibi alanlarda eserler vermiştir.
     Tabii ki, Türk diliyle, Türkçe olarak yazması, akıcı bir üslûp sahibi olması,
     Türkçe’yi nerede nasıl kullanılacağını çok iyi bilmesi.
     Kısaca eserlerinin Türkçe olması.
     Elbette Türk Edebiyatı’nın büyük bir kazancıdır.
     Unutulmasın ki, insanın milliyetini;
     Konuştuğu ve kullandığı dil belirler.
     Milliyeti noktasından N. Himet çeşitli tenkitlere maruz kalmıştır.
     Bunun için bu hüküm çok şeyler ifade eder.
     Madem ki, N. Hikmet Türkçe konuşmuş, Türkçe yazmıştır.
     Öyleyse N. Hikmet Türk’tür. Türk Edebiyatı’na hizmet etmiştir.
     Bu bakımdan yazdıklarının içeriği ne olursa olsun;
     O Türk Edebiyatı’nın malıdır.
     Ama diyoruz ki, N. Hikmet keşke tabii seyrinde kalsaydı,
     Kurtuluş için dışardan bir yol arayışına girişmeseydi.
     Hele böyle insancıl görünen, gayri insani bir yola koyulmasaydı.
     Dışı süslü, içi kof -izmlerden en fecisinin arkasında koşmasaydı.
     Türk Edebiyatı için daha verimli olur.
     Daha büyük bir kubbenin altında, daha rahat nefes alır,
     Türk Edebiyatı müspet, çok daha büyük bir yazara kavuşmuş olurdu.
     Bu keşkeleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.
     Fakat ne çare olaylar bu şekilde cereyan etmiş.
     Bizlere de ancak ibret almak düşmüştür.
     Başa dönersek sevgili okur! Sonuç olarak bu toprağın insanına,
     Kim olursa olsun kulak vermeliyiz.
     Bu toprağın değerlerine kim olursa olsun sahip çıkmalıyız.
     Fakat onları gerçek yerlerine oturtarak.
     Onları yersiz övmelerden, yersiz yermelerden uzak tutarak.
     Onları asıl çehreleriyle, gerçek hüviyetleriyle ele alarak;
     Faydalı yönlerinden yararlanmalı.
     Zararlı yönlerinden ibret ve ders almalı.
     Böylece tarihteki yerlerinde rahat bırakmalıyız onları,
     Diye düşünüyorum.