Trump’ın tweetleri, Ortadoğu’da yaşananlar, İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden koparan Brexit operasyonu, Çin’in dünyayı örümcek ağları gibi saran Yeni İpek Yolu hamlesi, ABD’nin Çin’in bu atılımına karşı Ticaret Savaşı başlatması, ABD’nin Suriye’nin kuzey parselinde yeni bir koloni oluşturma girişimi, İdlib’te kilitlenen Suriye krizi, ABD’nin Suriye krizini çözmek amacıyla, Türkiye, Rusya ve İran’ı dışlayan bir “Small Group” oluşturma girişimi, Pentagon’un ABD’yi Rothschildlar’ın yörüngesinden kurtarmaya çalıştıkları bir süreçte Türkiye’nin Enron sabıkalı ABD’li bir şirketle çalışmaya karar vermesi ve Almanya ile olan ilişkilerimizde yaşanan dikkat çekici dönüşüm…

Küresel tabloya baktığımızda, daha uzun süre, kaçınılmaz olarak, “Neler oluyor?” sorusunu sormaya devam edeceğiz..

Trump’ın tweetleri, Ortadoğu’da yaşananlar, İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden koparan Brexit operasyonu, Çin’in dünyayı örümcek ağları gibi saran Yeni İpek Yolu hamlesi, ABD’nin Çin’in bu atılımına karşı Ticaret Savaşı başlatması, ABD’nin Suriye’nin kuzey parselinde yeni bir koloni oluşturma girişimi, İdlib’te kilitlenen Suriye krizi, ABD’nin Suriye krizini çözmek amacıyla, Türkiye, Rusya ve İran’ı dışlayan bir “Small Group” oluşturma girişimi ve Almanya ile olan ilişkilerimizde yaşanan dikkat çekici dönüşüm…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkel’le görüşmesinde, Suriye sorununun çözümü için 7 ülkeyle “Small Group” oluşturan Trump’a tepkisi dile getirmiş. Erdoğan, bu konuda Merkel’le yaptığı görüşmeyi anlatırken, “Trump yönetimnin tek taraflı politikalarının Avrupa’da da rahatsızlık yarattığını görüyorum” diyor.

İdlib’te kilitlenen Suriye krizini çözmek üzere ABD, Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan, Türkiye, Rusya ve İran’ı dışlayan bir “Small Gruop” oluşturan Trump’ın amacı Astana Sürecini baltalamak, Astana ortaklarının arasını bozmak.Trump 7 ülkeden oluşan bir “Small Group” kuruyor, ama kimseye söz hakkı tanımak gibi bir niyeti de yok; “Küresel Kaptan benim” havasından ödün verdiği yok..

ALMANYA İLE AŞKIMIZ TAZELENİVERDİ 

Geçtiğimiz yıl Almanya ile yaşadığımız sıkıntılar hatırlandığında, elde olmadan, bölgemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerin ve bugünlerde Merkel ile yaşadığımız yeni sevgili sıcaklığındaki ilişkilerin arka planındaki dinamikleri merak ediyoruz. Doğal olarak, “Neler oluyor?” sorusu gündeme geliyor.. 

Dün siyasilerimize miting yapma izni vermeyen, Ermeni Soykırımı’nı tanıyan, Can Dündar gibi “gazeteci” kılıklı ajanlara kucak açan, İslamofobinin tavan yaptığı Almanya’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla görkemli bir cami açılışı töreni yapılıyor.. 

Türkiye-Almanya ilişkilerinde, rüyamızda görsek inanamayacağımız gelişmeler yaşıyoruz.. İster istemez de sorguluyoruz: neler oluyor; Merkel’in bize olan aşkı neden alevleniverdi?

Çok derinlere inmeye gerek yok, Almanya ile yaşadığımız aşkın yeniden canlanmasına neden olan gelişmeler göz önünde yaşanıyor. 18 Nisan 1951’de Paris’te imzalanan anlaşmayla kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 7 Şubat 1992’de imzalanan Maastricht Anlaşması’yla Avrupa Birliği adını almıştı. Aradan geçen yarım yüzyılda önemli ekonomik atılımlar gerçekleştirmiş olsa da, 2016’da İngiltere’nin bir referandum yoklaması sonucunda ayrılma kararı almasıyla, AB’nin birliği ve bütünlüğü tartışmaya açılmış oldu. 2005 yılında yaşadığı Anayasa krizi, 2008’de yaşadığı küresel ekonomik krizle sarsılan, bu arada Sovyetler Birliği’nden ayrılan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini hiç sorgulamadan bünyesine katan AB, sosyoekonomik sorunlarına çözüm üretecek yapısal reformlar gerçekleştiremeyince, birliğin geleceği tartışmaya açılmış oldu. Fransa’da yapılan 2017 seçimlerinde  Emanuel Macron’un AB karşıtı Marine Le Pen karşısında zafer kazanması, yine aynı yıl Almanya’da Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’nin seçimlerden yine başarıyla çıkması AB’nin geleceği konusunda umutlu bir bekleyiş oluşturmuştu. Fakat, 2019’da İngiltere’nin birlikten ayrılma işleminin tamamlanacak olması, ABD Başkanı Trump’ın AB ile olan ilişkilerini NATO ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı üzerinden sorgulamaya açması birliğin geleceği konusunda oluşan umutların dağılmasına neden olmuştu. 

Trump’ın AB’yi ekonomi ve savunma alanında yalnız bırakması, birliğin iki çekirdek ülkesi olan Almanya ile Fransa’nın yeni ortaklar aramasına neden olmuştu. Rusya, AB ülkerinin enerji ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü sağlıyordu, ama Kırım, Luhanks, Güney Osetya, Karabağ ve Abhazya’da, Tartus ve Himeymim’deki askeri üsleri AB ülkelerinin Rusya’ya mesafeli durmasına neden oluyordu. 

Buna karşılık Türkiye, Almanya’nın tarihte kader ortaklığı yaptığı bir ülkeydi ve Türkiye, yaşadığı sosyoekonomik sorunlara rağmen, tarihi ve kültürel bağlarının sağladığı derinlik nedeniyle, Ortadoğu’nun saygın ülkelerinden biriydi. Jeostratejik konumu nedeniyle de, bölgesel ve küresel hesabı olan herkesin yanında görmek istediği bir ülkeydi. Brexit sonrasında yeniden yapılandırılacak AB’nin Türkiye’yi gözardı etme şansı yoktu. 

Kıbrıs Rum yönetiminin adanın güneyindeki doğalgaz rezervlerinin çıkarılması konusunda Mısır, İsrail ve ABD ile yaptığı anlaşmalar, BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarını görmezden gelerek Rumları Ada’nın tamamını temsilen tam üye yapan AB kurucu ortaklarının derin pişmanlıklar yaşamasına neden oluyordu. 

KÜRESEL GELİŞMELER VE ÇİN’İN ÖRÜMCEK AĞLARI

AB varlığını sürdürmek ve birliğini koruyabilmek açısından, Ortadoğu’daki,  Doğu Akdeniz ve Afrika’nın kuzey ülkelerindeki sorunların çözümünde, mülteci akınlarının kontrolünde söz sahibi olabilmek için, hem alanda hem de masada olmak durumundadır. Bunun için de Türkiye ile işbirliği yapmak zorundadır.  

AB, bugüne kadar yaptığı gibi, Ortadoğu’daki gelişmelere seyirci kaldığı takdirde küresel denklemin dışına savrulacağı gibi, başta enerji olmak üzere bir dizi çok ciddi sorunla başbaşa kalacaktır. Dünyadaki hiçbir ülkenin Ortadoğu’daki, Doğu Akdeniz’deki, Afrika’daki enerji merkezli paylaşım savaşının ve Çin’in, tüm dünyayı örümcek ağı gibi saran Yeni İpek Yolu projesinin dışında kalma şansı yoktur. 

Bu saydığımız bölgelerdeki savaş, insanlık tarihinde yaşanan ikinci bir YÜZYIL SAVAŞI olacaktır. İnsanlık, Batılı emperyalistler sayesinde böylesine uzun soluklu bir savaş yaşamaya mahkum olmuştur. Biriken ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle bu savaştan kaçış şansı kalmamıştır. 

Silahlı çatışmalar birgün yorulacak ve susacaklardır. Fakat, silahlı çatışmaların sustuğu gün, yakılan ve yıkılan kentlerin yeniden ayağa kaldırılması savaşı başlayacaktır ki, bu da en az yüzyıl sürecek bir ekonomik savaş demektir. 

Geçenlerde yazdık; “Sorun Çözüldü mü?” başlıklı yazımızda, Çin’in Esat’la görüştüğünü, Suriye’nin yeniden ayağa kaldırılması çalışmalarını üstlenmek istediklerini resmen bildirmişler. Bu 600 milyar dolarlık bir pasta demek. Suriye’de yeniden inşa çalışmalarını üstlenecek bir ülkenin kapısını çalacağı ilk ülke de Türkiye olacaktır. 

AB YENİDEN YAPILANIRKEN…

Savaş ya da barış.. Hangi seçenek üstün gelirse gelsin, bu süreçte rol almak isteyen her ülkenin ortaklık kurmak isteyeceği ya da istediği ilk ülke Türkiye olacaktır.. O nedenle, “Almanya ile bunca sorun yaşadıktan sonra Merkel ile bu samimiyet neyin nesi?” sorgulaması yersiz ve gereksiz bir kaygıdır. Avrupa Birliği Brexit sonrasında yeniden yapılanmak zorundadır. Bu yapılanma sürecinde de Türkiye’yi dışlamak işlerine gelmemektedir. 

Henüz doğrulanmayan bir ayrıntıdan da söz etmek gerekir. Çin, Pakistan, İran üzerinden Avrupa’ya uzatacağı hızlı demiryolunu Türkiye’den geçirmek zorundadır. Mevcut demiryolları, Çin’in hızlı trenlerini taşıyabilecek güçte değildir. Söylenen o ki, Çin, İran üzerinden Avrupa’ya uzanacak çağdaş demiryolunu da Almanya’nın yapmasını arzulamaktadır. 

Bu işi Almanya’nın alması durumunda, Türk işgücünden ve lojistik desteğinden yararlanmak isteyecektir. Türkiye’yi boydan boya geçecek hızlı trenleri taşıyacak demiryolu hattı, istasyonları ve depoları da hesaba katıldığında 500-600 milyar dolarlık bir pasta demektir. Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi boyunca yüzünden eksik olmayan o sıcacık gülücüklerinin nedeni, Çin’in, Türkiye’yi bir baştan başa geçecek demiryolu teklifi olabilir mi? 

NELER OLUYOR?

Diğer taraftan, bir referandum oldu-bittisiyle AB’den ayrılan, Çin’in Yeni İpek Yolu projesine destek veren İngiltere de, küresel hedeflerine ulaşabilmek açısından Türkiye ile yakın ilişkiler kurma çabalarını sürdürmektedir. 

Astana Süreci ortakları olan Türkiye, Rusya ve İran ABD’nin Ortadoğu hedefleri önündeki en büyük engeldir. 

Pentagon, Rothschild Ailesi’nin etkisini sıfırlayacak yeni bir dünya düzeni kurma konusundaki kararlılığını sürdürmektedir, ama dünyadaki en büyük üssünü kurduğu Suriye’nin kuzey parselinde dayandığı Kürt nüfusu, hala toplam nüfusun yüzde 20’sini geçmemiştir. 

Pentagon’un ABD’yi Rothschildlar’ın yörüngesinden kurtarmaya çalıştığı bir süreçte Türkiye’nin, ekonomi konusunda, Enron sabıkalı ABD’li Mckinsey danışmanlık şirketiyle çalışmaya karar vermesi, 2001’deki Kemal Derviş’li günleri çağrıştırdığından, kafaların karışmasına neden oldu. 

ABD’nin, Çin’deki üretim üssünü taşımak istediği kuzey Afrika ülkelerinde ne ölçüde başarılı olacağı hala tartışma konusudur. 

Kıbrıs çevresindeki doğalgaz ve petrol rezervleri bütün ülkelerin ilgi alanı içindedir. Bugün, Doğu Akdeniz’de, kaç ülkenin sondaj ve savaş gemilerinin dolaştığı bilinmiyor. 

Küresel ve bölgesel sorunların kördüğüm olduğu Ortadoğu’da yaşanmakta olan gelişmeler, insanlığın geleceği açısından bir mutluluk tablosu vaad etmiyor.  Anlaşılan o ki, daha uzun süre, kaçınılmaz olarak, “Neler oluyor?” sorusunu sormaya devam edeceğiz..