Erdoğan- Tillerson görüşmesi sonrasında Türkiye-ABD ilişkilerinin düzeltilmesi konusunda somut sonuç alınabildi mi? İki ülke arasında güven tazelenebilecek mi? 

Bu arada, Rusya’nın Erdoğan –Tillerson görüşmesinden duyduğu kaygılar giderilebilecek mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelişmelere ilişkin sözlerinden Türkiye’nin, gerektiğinde, Suriye sınırları boyunca uzanan coğrafyada oluşturulmak istenen demografik iklim değişikliğini ve kukla devlet oluşumunu engellemek konusunda, Fırat’ın doğusuna da geçerek askeri müdahalede bulunabileceği bir güvenlik stratejisine geçtiği anlaşılıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Afrin’deki durumla ilgili olarak yaptığı, “Türkiye’nin güvenlik kaygılarının tatmin edici biçimde karşılanabileceğine inanıyoruz. Bunun gerçekleştirilebilmesi için Suriye yönetimiyle doğrudan görüşülmesi gerekir” şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendirmemiz gerekir? “Ben aradan çekiliyorum, sorununuzu Esad’la çözün” mü demek istiyor?

Türkiye’yi yalnızlığa mahkum etmeyecek bir denge politikası izlememiz gerekiyor. Zorlu bir süreçten geçmekteyiz.. Allah yardımcımız olsun..  

“Son hedefimiz Afrin değil, devamında Münbiç var, Fırat’ın doğusu var” derken fincancı katırlarını ürkütmüş olmalıyız. Kulaklar dikilmiş, Türkiye’nin ne demek istediği sorgulanmaya başlanmıştı. Türkiye’nin Zeytin Dalı operasyonunu başlatması ve asıl hedefinin Menbiç olduğunu kararlı bir dille duyurması, Suriye’de ABD’nin öncülük ettiği gelişmelerin Türkiye’nin kabul edebileceği sınırı aştığını gösteriyordu.  

Ardından, ABD Savunma Bakanı Mattis ile Dışişleri Bakanı Tillerson peşpeşe Ankara’yı ziyaret ettiler. 

ABD Dişişleri Bakanı Tillerson, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Beştepe’de, kapalı kapılar ardında 3 saat 20 dakika süren bir görüşme yaptılar. 

Erdoğan- Tillerson görüşmesinin ardından ayrıntılı bir açıklama yapılmadı. Beştepe’de yapılan ve iki tarafında gizlilik kaygısıyla katip almadıkları çok önemli görüşme sonrasında, “İki müttefik ülke ilişkilerini normalleştirme kararı aldı” şeklindeki açıklama kimseyi tatmin etmedi.  

Türkiye’nin, “sınır güvenliğini, ülkesinin birliği ve bütünlüğünü korumayı gerekçe göstererek, Fırat operasyonunun hemen arkasından Zeytin Dalı operasyonunu göze almış ve “son hedef Afrin değil, sırada Menbiç var, Fırat’ın doğusu var” demişti. ABD, Türkiye’nin bu karalı çıkışına, Membiç’te en yüksek düzeyde komutanların katıldığı bir basın toplantısı gösterisiyle yanıt vermiş ve “Karşınızda YPG’liler değil, biz varız. Bizi vurursanız, agresif şekilde yanıt veririz” demişti. 

Bu gelişmelerin ardından Beştepe’de yapılan Erdoğan-Tillerson görüşmesinin sonuçları merakla bekleniyordu. 

NELER KONUŞULDU?

Beştepe’de yapılan başbaşa görüşmelerin içeriği konusunda ayrıntılı bir açıklama yapılmaması kafaların karışmasına neden oldu. Erdoğan- Tillerson görüşmesinin en belirgin sonucunun “duruma teşhis konulması” olduğu söyleniyordu, ama bu açıklama yeterli değildi. 

Bu durumda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmelere katılan iki tarafın dışişleri bakanlarının görüşme öncesinde söylediklerinden yola çıkılarak, kapalı kapılar ardında neler konuşulduğu tahmin edilmeye çalışılıyordu. 

Çavuşoğlu ne demişti: “Kritik aşamadayız, ya bu ilişkileri tekrar yoluna koyacaktık ya daha da kötüye gidecekti.”

Tillerson ne demişti. “İlişkilerimizde bir kriz noktasındaydık. Geri dönüp tartışabiliriz, ama bunun yararlı olacığına inanmıyorum.” 

İki müttefik ülkenin dış politikalarının kaptanlarının söylediklerinden çıkan sonuç: Türkiye-ABD ilişkileri çok kritik bir eşikteydi. O nedenle, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Ankara’da yapacağı görüşmeden çıkacak sonuç yalnız bölgedeki gelişmelerin değil, küresel çaptaki gelişmelerin de yönünü belirleyecekti. 

Bilindiği gibi, 3 saat 20 dakika süren görüşmenin ardından, “İki ülke ilişkilerinin normalleştirilmeye çalışılacağı” gibi ayrıntıya girmeyen bir açıklama yapıldı, ama bu açıklama 2015’ten bu yana askeri varlığı ile de Suriye’de olan Rusya’yı tatmin etmemiş, hatta kaygılandırmıştı.  Esat güçlerinin Türkiye’nin Zeytin Dalı operasyonu yapmakta olduğu Afrin’e hareketlendiği haberi gündeme bomba gibi düşüverdi. 

Astana süreci varılan anlaşma çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz Fırat Kalkanı operasyonunda böyle bir karşı duruşla karşılaşmamıştık. Fakat, Tillerson’ın Ankara’yı ziyaretinde, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler Rusya’yı tedirgin etmişti. Esad’ın Putin’in bilgisi olmadan Afrin’e yürümesi mümkün değildir. 

Esat’a bağlı güçlerin Afrin’e yönelmeleri, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Zeytin Dalı operasyonunu sürdürmekte olan Türkiye’yi çok olumsuz etkileyecek bir gelişmeydi. Nitekim Erdoğan, Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Esad’a bağlı güçlerin Afrin’e girmeleri durumunda ağır sonuçları olacağını” söylemişti. 

Erdoğan-Tillerson görüşmesinden çıkan hangi sonuç Putin’i rahatız etmiş olabilirdi? 

Sızan haberlere göre, Erdoğan’la Tillerson arasında yapılan Beştepe görüşmesinde Türkiye, Menbiç konusunda işbirliği sağlayabilmek için, “ABD ordusu kalsın, TSK ve Özgür Suriye Ordusu da Menbiç’e yerleşsin, ama YPG kenti derhal terketsin” Göçmenler geri dönsün” koşulunu öne sürdüğü konuşuluyor (18.02.2018 Deniz Zeyrek-Hürriyet) . 

Şu an görüşmelerin içeriğine ilişkin ayrıntıları görebilmemiz mümkün değil, ama Putin’in, Beştepe’de yapılan görüşmelere ilişkin ayrıntılı açıklama yapılmamamış olmasından ve Türkiye’nin Menbiç konusundaki yaklaşımından rahatsızlık duyduğu anlaşılıyor. 

ÖNEMLİ SORULAR

Beştepe’deki görüşmede yalnızca Münbiç’in değil, Rıza Zarrap dosyasının da gündeme getirildiği anlaşılıyor. Türkiye, ABD Hazinesi’nin Türkiye’ye ceza kesmesini önleme çabasında; Suriye’de çok ciddi bir operasyon yürütürken, başka cepheden gelebilecek saldırıları da önlemeye çalışıyor. Bu konudaki çabalarını Rusya’ya uygun bir dille anlatabilecek midir?

Erdoğan- Tillerson görüşmesi sonrasında Türkiye-ABD ilişkilerinin düzeltilmesi konusunda somut sonuç alınabildi mi? İki ülke arasında güven tazelenebilecek mi? 

Bu arada, Rusya’nın Erdoğan –Tillerson görüşmesinden duyduğu kaygılar giderilebilecek mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelişmelere ilişkin sözlerinden Türkiye’nin, gerektiğinde, Suriye sınırları boyunca uzanan coğrafyada oluşturulmak istenen demografik iklim değişikliğini ve kukla devlet oluşumunu engellemek konusunda, Fırat’ın doğusuna da geçerek askeri müdahalede bulunabileceği bir güvenlik stratejisine geçtiği anlaşılıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Afrin’deki durumla ilgili olarak yaptığı, “Türkiye’nin güvenlik kaygılarının tatmin edici biçimde karşılanabileceğine inanıyoruz. Bunun gerçekleştirilebilmesi için Suriye yönetimiyle doğrudan görüşülmesi gerekir” şeklindeki açıklamasını nasıl değerlendirmemiz gerekir? “Ben aradan çekiliyorum, sorununuzu Esad’la çözün” mü demek istiyor?

Türkiye’yi yalnızlığa mahkum etmeyecek bir denge politikası izlememiz gerekiyor. Zorlu bir süreçten geçmekteyiz.. Allah yardımcımız olsun..