Sokaktaki adama iletişim nedir? diye bir soru soracak olsak, herkesin söyleyeceği iyi kötü bir şeyler olacaktır şüphesiz. İletişim insanların ve toplumların olmazsa olmazıdır .Toplum içinde yaşayan her insan farkında yada değil sürekli bir iletişim halindedir çevresiyle.
İnsanların birbirlerine fikirlerini, duygularını, düşüncelerini iletmesidir iletişim. İnsan toplumsal bir varlıktır. Dolayısıyla sürekli çevresiyle iletişim halindedir. Sözlü yada sözsüz biz insanlar istesek de istemesek de birbirimizle sürekli iletişim halindeyiz. Beden dilimizle, mimiklerimizle, jestlerimizle. Kendimizi en iyi dilimizle anlatırız yani kurduğumuz cümleler ve kelimelerimizle. Diğer unsurlar onu tamamlar ve bir bütün haline getirir.
İletişim: Çok önemli bir bilim dalı aynı zamanda. Her geçen gün hızı artıyor, değişiyor, gelişiyor. Kendi içindeki kuralları ve araçları ile belki de en hızlı değişen ve gelişen bilim dalı. Öyle bir Dünya’da yaşıyoruz ki , yüzyılın en önemli icadı olarak kabul edilen internet aracılığı ile insanoğlu dakikada 350 bin tweet gönderiyor.
Blogger adı verilen profesyonel olmayan kişiler sayıları binleri aşan takipçilerine yazılar yazıyor, fotoğraflar paylaşıyor. Kontrolsüz ve çok büyük bir vaha karşısında hızla değişen bir sosyalleşme kültürü de hakim oldu gündelik yaşamlara.
‘’Hızla anlarımızı paylaşıyoruz fakat anılarımızı biriktirmiyoruz’’.
Bir restoranda oturup etrafı şöyle birkaç dakika hiç izlediniz mi ?
Genç bir adam ve genç bir hanımefendi restorana girerler. Oturur ve hemen telefonlarını kontrol edip sonrada masaya koyarlar. Garson gelir, siparişlerini almak üzere ve çift aynı anda telefonlarını eline alır.Ssiparişleri gelene kadar telefonlarından kafalarını kaldırmazlar. Garson masaya siparişleri getirir. Çiftimiz bu kez yemeğe başlamadan önce tabaklarındaki yiyeceklerin ,masada ki kadehlerin filan cep telefonları aracılığı ile görselini alırlar.
’’ Öyle ya, haber beklemez!’’ Daha sonra da kafa kafaya verip kocaman gülümsemeler eşliğinde birkaç resim daha çekerler .
Beğenmezler, silerler . Yeniden çekerler. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden; ‘’yummy’’ ‘’darling ile romantizm; Happy, love and dinner’’ gibi ( mutluluk , aşk ve yemek )isimlendirmelerle ve mekan bildirimleriyle fotoğraflarını paylaşırlar. Ve tek kelime bile konuşmadan yemeklerini yerler…
Ne kadar asosyal bir birliktelik, ne sığ bir yaşama bakış hali diye düşünerek salatanızı yemeye devam eder o sırada mesaj bildirim ışığı yanıp sönen telefonunuz aracılığı ile bir bildirimde siz lıke’larsınız. (beğenirsiniz) ‘’Gazetemizin Türkçe kullanımı ile ilgili yayın prensiplerini destekleyen okurlarımızın ve üstatlarımızın affına sığınıyorum internet jargonuna karşı ironi yapabilmek için yazıma bu kelimeleri taşımak zorunda hissettim kendimi’’ .
Anladığımız şu ki; Herkes çok mutlu, herkes çok sosyal ,hepimiz bülbül gibi şakıyarak ,sular seller gibi İngilizce biliyoruz ve her şey çok yolunda şu sanal alemde….
Muazzam bir iletişimsizlik akımı içindeyiz. Kararında, dozunda bir sanal iletişimin tek limiti sizsiniz. Yani kendinizi sınırlandıracak olan kontrol sadece ve sadece sizin elinizde.
‘’’Melis, morning a cup of the caffein . At the Kazlı çeşme sahili mangal keyfi Hıdır and Sinan. Verry nice Picture’’ derken bir bakmışsınız aslında yaşadığınız nice güzel anların içinde değilsiniz bir dijital çöplükte birikmiş yaşamınız ve siz kendinizi kültürel anlamda yetiştirememiş , biçimlendirememişsiniz. Yazık etmişsiniz kendinize…
Yazdıklarımdan tabiri yerindeyse ‘’eski kafalı’’ bir iletişimci olduğumu düşünmeyin mesleğimiz açısından çok faydalı bir alan. Ben de ailemle olan fotoğraflarımı ,beğendiğim yazıları ,mekanları, sevdiğim insanların paylaşımlarını takip ediyor ve elbette ki paylaşıyorum ancak son aylarda özellikle sınırlandırarak. Günde 30 dakika belki çok istisnai bir durum varsa okumam gereken beni cezbeden bir şeyler o zaman daha fazla. Onun dışında sosyal paylaşım sitelerini her an kullanmıyorum dediğim gibi bu konuda limit, sizsiniz. Yapılan araştırmalara bakıyorum da günde 5 buçuk saatimizi face book ‘a ve 5 saatimizi televizyona ayırdığımız çıkıyor ortaya.
Bu durum İnsan hayatının en üretken ve dinamik olan 16-25 yaş aralığında, ortalama 75 yıllık bir ömrü olan biz insanoğlunun yaşamı için çok büyük bir zaman kaybı.
İş hayatında öyle okullardan mezun olmuş ancak maalesef hayatta asosyal kalmış kendini bir türlü ifade edemeyen el sıkışmayı, dik oturmayı, muhatabının gözüne bakmayı, yüz yüze iletişim kurmayı bilmeyen insan var ki onların yıllarca yalnızca okul, ev ve sosyal medya üçgeninde yaşamış sosyal yönü gelişmemiş insanlar olduğunu ayırt ediyorsunuz mülakat esnasında. Üzülüyorsunuz.
Yaygın iletişimsizlik halimizi, ahvalimizi bize özetleyen, sevdiğim bir iletişimci yazar olan Aşkım Kapışmak’ın şu sözleriyle
Daima yazıyla ve sözle samimiyetle iletişebilmek üzere
Sevgiyle …
Bize öğretilmiş hayaller yüzünden mutsuzuz…
Bize dayatılan tüket, mutlu ol illüzyonları yüzünden kendimize yabancılaştık..
Yıkmamız lazım bizi bizden uzaklaştıran uyaranları..
Kendimizi bulmamız lazım bu kalabalık sanallıkta..
Sende olmadığı için eksiksin mesajını veren her şeyi elinizin kenarıyla itin..
İnsan dediğin eşyadan eksik kalmaz,
‘’değerlerden’ ’eksik kalır…