Renkler hayatımızın içinde… (Şükürler olsun görüyoruz.)

Onların bizde yarattığı etkileri görüpte bilmeyen yoktur herhalde.

Hadi hatırlayalım.

En parlak renk sarıyla başlayalım. Dikkat çekmek için adeta çığlık atar; işte bu yüzden uyarı ışıklarında sarı tercih edilir. Ayrıca dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler sarıdır. 

Sonbaharın adım adım girdiğimiz hüznü de duygularımızı yakalayan, güçlü bir çekiciliği de içinde barındırmakta. Neşeyi anlatır. Zeka, incelik ve pratiklikle de ilgilidir. Toplumsal yaşamı ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı taşır. Geçiciliğin sembolüdür. 

Sarı hüzün ve özlemin rengidir. 

Kırmızı: En uzun dalga boyuna sahip renk, özellikle de koyu bir arka plan ile birlikte kullanıldığında öyle şiddetlidir ki, bir görüntüde yer alan küçücük kırmızı bir leke bile görüntünün her yerini etkiler. Cayır cayır yakar. Canlılık ve dinamizm istiyorsanız taşıyın mekana ve üzerinize… İlginçtir ki mutluluğu da temsil eder. Fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir.

İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. (Bu arada hatırlatayım ki; Yanlış bir inanış var, sanıldığı gibi boğalar kırmızıya saldırmaz. Boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır. )

(Kırmızı ile beyazın birleşmesi ile elde edilen bir de pembe renk ise  hayallerin ve aşkın rengidir.)

Dünyanın hakim rengi ise çekingen renk mavidir. Dinlendiriciliği ve edilgenliği anlatır. Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren, açık tonlarda ya da beyazla karışık kullanıldığında, yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratır.

Vücudumuzda boğaz bölgesini yansıtan bir renktir. Gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir. Sınırsızlığı ve uzak bakışlılığı simgeler. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. 

Kardeşlerimiz arap dünyası mavinin kan akışını yavaşlattığına inanırken (nazar boncuğu) arkadaşlarımız  batılılar ise  intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı da saptanan bilgiler arasında. Akrepler maviyi hiç sevmez o yüzden pencere kenarları, merdiven küpeşteleri, damlarda yatılan yerlerde mavi renk tercih edilir.

Ya yeşil?

Sessizliği anlatır. Duygusal olarak bizi en çok etkileyen bir organımız olan kalbimizin  bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. 

Doğanın ve baharın rengidir. Güven veren renktir. (O sebeple bankaların logolarında hakimdir !! İçine giren pişman girmeyen yine…) Yeşil yaratıcılığı körükler. Bu yüzden büyük lokanta mutfaklarında yeşil tercih edilir. Hastanelerde de yeşil rahatlatıcı özelliği nedeniyle kullanılır. Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.

En kısa dalga boyuna sahip olan mor, geleneksel olarak asaletle ilişkilendirilir. Yakınlık ve güzelliğe de işaret eder. Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih , yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. 

Aynı zamanda nevrotik duyguları açığa çıkardığından, insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır. 

Renklerin özelliklerine göre, meydana getirdiği ve aksettirdiği değişik havalardan, hepimiz çeşitli şekillerde etkileniriz. 

Yerine göre bir huzur, ferahlık ve sakinlik verebileceği gibi tersine kötümserliğe de neden olabilir. (Özel durumumuza, ruh halimize ve tabiat şartlarının mevcut reaksiyonlarına da bağlı tabii)

Bir mimar olarak meslekdaşlarım gibi, mekanlarımda renklerin çağrıştırıcı etkileriyle ve uyumlarında ki birbirleriyle geçtikleri etkileşimleri gözardı edemem.

İşte bu renkler son yılların modası led ışıklarla da farklı mekanlarda ve bina cephelerinde kullanılıyor.

Mavi, sarının günışığı amberi,  kırmızı falan filan giderken, birdenbire olmadık yerlerde olmadık renkleri görmeye başladım ve renklerin etkilerini kötüye kullanma rahatsızlığını, günümüzde kullanılan bir yığın garip modalara teslim oluşunu görmekteyim.

Biçimsellik aydınlatmayla çok önemli bir etkiye kavuşurken, eskilerde moda olan neonlarla alışılagelmiş renk alışkanlıklarımız da dünyaya açıldı maalesef. 

Ne etkisi ya… ben bu renge bayılırım deyip koyan koyana!

Kırmızının çarpıcılığını erotik shoplarda görürken hatrı sayılır bir adliyenin tüm cephesinin bu renkle aydınlatıldığını  gördüm. Adaleti simgeleyen bir binanın ciddiyetine kırmızı ışık oturdu mu? Oturmadı.

Boğazda ki bir çok yalının yine siklamenin boğucu efektiyle bağır bağır bağırtılmasına ne demeli?

Beni şaşırtan başka bir diğer renk cümbüşünü Etiler-Levent metro hattına ulaşırken yaşadım. Aman Allahım gece kulübüne mi ulaşıyoruz yoksa Moulin Rouge a mı giriyoruz? Yoksa Champs Elysees de mi yürüyorum kafam karıştı.

Siz de bunlara  bolca örnek verebilirsiniz biliyorum.

Tonların ve renklerin diline lütfen dikkat edelim. Nereyi ne amaçla aydınlatıyor bir dönüp bakalım. 

Her parlağa atlayan kargalar gibiyiz. 

Bir sürü emeklerle yapılan mekanı yanlış aydınlatmak; Görme engelliler için yapılan özel döşemelerin, kaldırımda bitmesi şoku gibi birşey bu!

Eeee şimdi nereye ahbap?