Geçtiğimiz hafta sporda hayli yoğun bir gündem vardı. İlk olarak Ramil Guliyev’in 200 metrede elde ettiği dünya şampiyonluğundan duyduğum mutluluğu ifade etmek istiyorum.

Açık yüreklilikle belirteyim ki, bence Türk sporunun en onur verici olaylarından biriydi Ramil’in İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen 16. Dünya Atletizm Şampiyonası’nın erkekler 200 metre finalinde, 20.09’luk derecesiyle boynuna taktığı o altın madalya.

Tamam, Ramil Guliyev Azeri orijinli bir sporcu. Ancak göndere çektirdiği bayrak, benim uğruna canımı seve seve vereceğim o Ay Yıldızlı bayrak. Ayrıca da Azerbaycan’la olan tarihi ilişkilerimiz ve aynı soydan geliyor oluşumuz göz önünde bulundurulması gereken unsurların en başında.

Bu arada, bir noktanın da altı çizilmeli. Artık tüm dünyada farklı ülke kökenli sporcuların, farklı uluslar adına mücadele ettiğini biliyoruz. Sporda ileri gitmiş milletlerin dahi bu durumdan bir şikayeti yoksa, bu anlamda gereksiz duyarlılığın da bir anlamı yok sanırım. Bu nedenle, Ramil Guliyev’e başarısı için teşekkür ediyor, kendisinden olimpiyat oyunlarında zaferler beklediğimizi belirtmek istiyorum.    

Evet, geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli satır başı da 2017 – 2018 futbol sezonunun start almasıydı. Tüm takımlar güçlendirdiği kadrolarıyla ilk hafta maçlarına çıktılar bile. Özellikle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor yeni transferlerinin hazır olanlarına ilk maçlarında forma giydirdi. 

Bütün kulüplerin transferlerini, bu sezon ne yapıp, ne edebileceklerini ilerleyen haftalarda daha net göreceğiz. Ancak, Beşiktaş’ın Antalyaspor karşısında 2-0 kazandığı maçta tribünlerin boşluğu, daha ilk haftada insanın içini acıtan bir gerçekti. Siyah Beyazlı tribünlerde görmeye alışık olduğumuz o coşkulu taraftar, Atiker Konyaspor’la oynanan Süper Kupa finalindeki olaylar nedeniyle alınan ceza gereği, ilk maçta takımının destekçisi olmaktan mahrum kaldı.

Eminim Siyah Beyazlı renklere gönül vermiş olan gerçek taraftar, bu cezaya son derece üzülmüştür. Çünkü bir gurup taraftarın neden olduğu bir cezayı, Beşiktaş taraftarının tümünün çekmesi, sanırım en başta büyük başkan Süleyman Seba’yı üzmüştür. O boş tribünlerde yer alan Süleyman Seba posterleri, ölümünün üçüncü yıldönümünde, ‘Beşiktaş’ın Onursal Başkanı’nı yattığı yerde rahatsız etmiştir. O ki, “Beşiktaş’ı üzmeyin” diyerek Karakartal’a verdiği değeri dile getirmiş bir abideydi.

Yalnızca Beşiktaş’ın değil, tüm kulüplerin, tüm taraftarların gönlünde yer edinmiş olan Süleyman abiye Allah’tan rahmet dilerken, yeni sezonun Türk futboluna hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Kalın sağlıcakla…