Küresel ve bölgesel güçlerin Ortadoğu ve Irak kaynaklı menfaat ilişkileri nedeniyle farklı dengelerin oluştuğu bir süreç yaşanırken, yeni işbirlikleri ve zıtlaşmalar oluşmakta. Irak jeopolitiğinin önemli bir merkezi olan MUSUL’a yapılması planlanan uluslararası operasyon ve BAŞİKA’daki TÜRK askeri varlığı yeni bir kriz konusu haline geldi.
Irak’ın Kuzeyinde kurulmuş olan fiili Barzani Yönetimi ve yıllardır Kandil’i mesken edinmiş olan PKK’nın yanında, ülkenin bir çok yerindeki IŞİD egemenliği, onlarca yabancı ülke askerinin varlığı ve çok sayıda silahlı örgütün cirit attığı Irak Yönetimi için, nedense bir tek BAŞİKA’daki TÜRK askeri sorun oldu. ABD kendisi sanki çok masummuş gibi Irak’ın çatlak sesine destek olurken, PKK’lı teröristler yıllardır Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye saldırdığı halde hiç bir şey yapmayan Irak Hükümeti ile bölge ve bölge dışı aktörlerin koro halinde Türk Varlığına itirazları, müttefik ve komşularımızın samimi olmadıklarının göstergesidir.
Bir amacı da Türkmenlerinin can ve mal güvenliği ile PKK terörüne karşı yürütülen mücadele olan Irak’taki Türk askeri varlığı tarihi ve kültürel bağları nedeniyle önemlidir. Gerek Irak’ta gerekese Suriye’de yaşanan iç savaşta, uluslararası camia her kesime sahip çıkıp, destek olduğu halde, bölgenin yerli halkı olan Türkmenler, sahipsiz kalmış, bir yanda IŞİD vahşeti, öte yanda PKK/PYD terörü arasında ezilmişler, yetmezmiş gibi operasyon bahanesiyle ABD bombardımanlarında telef olmuşlardır. ABD askerleriyle birlikte Musul’a giren peşmergeler, demografik yapıyı değiştirmek amacıyla nüfus kütüklerini ve tapu dairelerini yaktığından, mevcut demografik yapıyı değiştirmek ve Musul’u kendi egemenlikleri altına almak amacıyla bazı kesimlerin Türkiye’ye karşı cephede buluştuğu kuşkusu yaratılmaktadır.
Bir çok kesim tarafından Türkiye’nin bu harekata katılması olması istenmiyor. Uçak düşürme olayı nedeniyle 2015’in son aylarında bozulan Rusya-Türkiye ilişkilerini fırsat bilerek İran’ın ittirmesiyle Başika krizini yaratan Irak, bugün de ABD’nin ittirmesiyle Başika konusunu yeniden gündeme getirmiştir.
Sayıları 800-1600 arasında değişen 12 tugayın katılacağı operasyonda 2 tugay Peşmerge gücü olacak. (1) Irak’ın Şii Yönetimi Türkiye tarafından Başika’da eğitilen yerel güçlerin Sünni olduğu gerekçesiyle, Musul operasyonuna katılmasını istemezken, ABD, Musul Operasyonunu Irak hükümetiyle yapmayı planlamakta... ABD IŞİD’le mücadele özel temsilcisi Mc.Gurk “Irak Ordusunun komutasında bu güçleri operasyona katmaya hazırız”  demesine rağmen Türklerin GEDU’da eğittiği Esil El Nuceyfi’nin 2-3 bin adamından oluşan Sünni milis gücü “Haşd El Vatani’nin” durumu bile kesin değil.(2)
Şii milis gücü “Haşd El Şabi’nin” kuşatmaya katılacağı kesin. Ancak Şiilerin sünnilerin çoğunlukta olduğu kente girmemeleri isteniyor. Kentin içindeki savaşı Irak Ordusu ve Irak terörle mücadele birimleri yönetecek. Kentin kurtarılmasından sonra ise Federal Polis ve Halk Seferberlik Kuvvetlerine bağlı yerel Sünni unsurlardan ve aşiretlerden oluşan yaklaşık 15 bin kişilik bir gücün Musul’u tutacağı söyleniyor.(3)
Öte yandan askeri harekata katkı sağlayacak güce sahip olduğu halde Musul’a girmesi istenmeyen “Musul Gücü” ise Türkiye’nin Başika kampında eğitim verdiği Arap, Türkmen ve peşmergeden oluşan 4.000-4.500 kişilik bir grup ile ABD, Almanya, Fransa ve Hollanda’nın eğitim verdiği 15.000 kişiden oluşuyor. (Ayrıca bugüne kadar 63 koalisyon ülkesi bu güce eğitim verdi.)
İran’ın, Irak’ta oluşturduğu etki alanını kaybetmemek amacıyla, Şii’lik üzerinden yürüttüğü dış politikası, yarın belki de bizi İran ile karşı karşıya getirebileceği değerlendirilmektedir. Irak’ın toprak bütünlüğü ve demografik yapının hassasiyetlerine saygı gösterilerek hiç bir kesimin hak ve hukukunun çiğnenmemesi için Türkiye’nin de bu denklemde yerini alması şarttır.
 K A Y N A K............................:
(1)    (2) (3) Tolga TANIŞ...Hürriyet gazetesi (09.10.2016)