Balkanların elde çıkmasının ilk acı olayı Selanik’in düşman eline geçmesidir. Aslında Osmanlı Devleti’nin o zaman ki yöneticileri Mustafa Kemal’i dinleselerdi! O’na büyük yetki verselerdi! Belki de Balkanlar da kaybımız o kadar büyük olmazdı. Belki de devletin ömrü uzun olurdu! Ama ne hazindir ki O Devlet-i Ali’nin en büyük yetkilisini çok önce den uyarmıştı.

Balkanların elden çıkması ile birlikte Selanik’in de düşmesinin haberini Mustafa Kemal’in nerede ve nasıl haber aldığını Salih Bozok’un kendi ağzından dinleyelim:

“Trablus’tan dönüp, İskenderiye’de vapur beklediği günlerin birinde, evvelce Selanik’te tanıştığı bir Rum kızından öğrenir. Mustafa Kemal, Trablus Harbi devam ettiği müddetçe, vatanı olan Selanik’ten hiçbir haber alamadığı gibi, Selanik’in düşman eline geçtiğini de o zamana kadar bilmiyormuş. Afrika’daki subaylarla Binbaşı Mustafa Kemal’de yine kaçak olarak memlekete dönmüşler, düşman ordularını İstanbul’un eşiğinde bulmuşlardı.

Hele Mustafa Kemal için bu ne kadar acıydı. Doğduğu ve o kadar bağlandığı, akarsularının sesleri, zengin topraklarının yeşilliği içinde büyüdüğü, kulağında hala türkülerinin sesleri çınlayan o eşiz Makedonya ve Selanik düşmanın eline geçmişti. Trablus’tan dönünce Babıali caddesindeki Meserret kahvesinde birkaç asker arkadaşına rastlamıştı. İstemeye istemeye ve selam bile vermeyerek yanlarına gitti. Selanik’ten söz açarak:

“Nasıl bıraktınız? O güzel Selanik’i düşmana nasıl teslim ettiniz? Hele bu kadar ucuza!” Diyordu.

O’nun fikrince Selanik savunulabilirdi. O böyle facianın geleceğini biliyor, asker arkadaşlarına politikayı bırakarak ona karşı hazırlanmasını istiyordu. Gerçekten onun dilediği gibi çalışılsaydı, Rumeli elden gitmeyecekti. Mustafa Kemal’i dinlemiş olsalardı, Balkan faciası önlenmiş olacaktı

Mustafa Kemal, her şeyden önce kendine güvenen bir adamdır. Çocukluğundan beri hangi işin aksayan tarafını görmüşse, ileriye atılmış ve:

“Ben yaparım” demiştir.

Okulda, sınıf çavuşluğunu böyle almış, Çanakkale’de grup komutanlığına böyle atanmış, Kurtuluş Savaşına bu inançla atılmıştır.

Mustafa Kemal, 13 Ocak 1910 tarihinde atandığı Redif İkinci Selanik Tümeni Kurmay Başkanı bulunduğu sırada savunma planları hazırlamıştır. Bu planlar, Balkanlılar aralarında birleşir de bir gün Osmanlı’ya saldıracak olurlarsa yurdun nasıl savunulacağını gösteriyordu. Mustafa Kemal, bu işi incelemek için tek başına bütün Rumeli’deki orduları dolaşmıştır. Dağların, derelerin, askeri bakımdan önemli olan yerlerin gereklerini düşünmüş; her şeyi inceden inceye hesaplayarak hazırlamıştı bu planları.

Asım Us’un anılarına göre, bir gece Atatürk’ün sofrasında Balkan bozgununu söz konusu olur. Sorarlar:

“Balkan bozgunu, önüne geçilemez bir felaket miydi? Bu mağlubiyetten kurtuluş çaresi yok muydu?”

Mustafa Kemal cevap verir ve Asım Us kelime kelime not etmiştir:

“Balkan Savaşı başladığı zaman ben, Trablusgarp’ta bulunuyordum. Eğer bu sırada ben orada bulunmayıp da Rumeli’nin her hangi bir noktasında bulunsaydım, o Balkan bozgunu olmazdı. Çünkü Selanik Kolordusu’nda bulunurken, Küçük Balkan devletlerinin birleşerek beraberce bir hücum yapmaları ihtimalini düşünüyorduk. Ben, böyle bir ihtimale karşı, takip ve tatbik edilecek savunma planları üzerinde çalışmıştım.

Bir gün bu savunma planlarına ait haritaları üzerinde çalışırken içeriye Talat Paşa ile o zaman İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Sekreteri olan Hacı Adil Bey girdi. Kolordu Kumandanını ziyarete gelmişler. Bu nedenle beni de hatırlamışlar. Selamlaşmalardan sonra, Talat Paşa bana laf olsun diye şunları sordu:

“Kemal Bey çok dalmışsın, ne ile meşgul oluyorsun?”

Önümdeki haritaları göstererek:

“Bunlar Rumeli Savunma planıdır. Bir gün Küçük Balkanlı devletlerin birleşerek birlikte bir hücum yapmaları ihtimaline karşı askeri hazırlıklarımızdır” dedim.

Talat Bey:

“Ben asker değilim. Bu gibi askeri işlerden anlamam. Fakat bu gösterdiğin savunma planlarını kim uygulayacak?” Diye sordu.

Ben elimle kendimi işaret ederek:

“Ben yaparım” dedim.

Talat Bey, bu konu üzerinde daha fazla konuşmadı, sustu. Esasen sadece gönül ve hatır almak için benim yanıma uğramışlardı. Veda ederek ayrıldılar. Sonradan öğrendim ki, benim Rumeli’yi savunma hakkındaki sözlerim Talat Bey’in pek garibine gitmiş. Odamdan çıktıkta sonra, giderlerken Hacı Adil Bey’e:

“Gördün mü bizim deliyi? Demiş.”

Mustafa Kemal’in anlattığı bu anı, O’nun ileriyi görmekteki öngörüsünün birçok örneklerinden birini daha teşkil etmektedir. Talat Paşa’nın Mustafa Kemal hakkındaki yargısını tarih cevaplandırmıştır. Mustafa Kemal, ileriyi görmüştü. Küçük Balkan devletlerinin günün birinde anlaşarak ve birleşerek Osmanlı’ya saldıracağını tahmin etmişti. Bunun için de gerekli savunma planlarını hazırlamıştı. Bunu uygulayacak tek adam olarak da kendini görüyordu.

Balkan birleşmesine karşı gerekli tedbirleri alınmamıştı. Bu yüzden de Balkan faciasına yol açmış, daha sonra Birinci Dünya Savaşı’na katılarak Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanıp dağılmasına sebep olanların başında Talat Paşa da vardı( www.anitkabir.org). Ve bu macera çok acı, hem de çok deliceydi!

Kısacası;Mustafa Kemal’i dinleselerdi Balkanlar kaybedilmezdi!