Ticaret erbabına, esnafa işsizlik sigortası geliyor…

Temmuz 2017’den itibaren esnaf ahilik sandığı kurulacak. Katılım zorunlu. Ahilik primi günlük kazancın %2’si olacak, ayrıca devlet de %1 katılım sağlayacak.

Ahilik primleri SGK’ya yatırılacak ve ahilik sandığında değerlendirilecek.

Ahilik primini 2 yıl ödeyen esnaf; işsiz kalması halinde en fazla 10 aya kadar işsizlik maaşı alabilecek.

Bağlanacak işsizlik maaşı; aylık prime esas kazancın %40’ını ve asgari ücretin de %80’ini geçmeyecek. 

Yaklaşık 15 milyon esnafımız var. Çoğu bağkur primlerini bile ödemekte güçlük çekiyor.  Bu prim ikinci yük olacak…

Ahilik nedir?..

Ahilik, ilk olarak Araplarda Fütüvvet teşkilatı olarak çıkmış. 

Bu teşkilatlar müslüman halkın ticaret ve ekonomi de yetişmesini sağlamış. 

Ahiler; ahlakı, kardeşliği temsil eder. Ahilerin “ahı” alınmaz. 

Çünkü ahiler ekonomiyi canlı tutar. Gelirin vatana eşit olarak dağılmasına; hizmetin, ihtiyaçların halka ulaşmasına vesile olur. Bulundukları yere bolluk, neşe, mutluluk getirirler.

Onlara olan borcu ödememek, onları zayıflatmak vatana, millete hizmeti zayıflatmaktır. Bu sebeple “Ah” ettirilmez.

Ve “bal tutan parmağını yalar” misali; Bir kişi Ahi ise; varlıklı, zengin, merci sahibi olduğu akla gelir.

Günümüzde ise Ahilere; asgari ücretin %80’ini geçmeyen işsizlik maaşı bağlanması ihtiyacı hâsıl olmuştur… Yoksulluk sınırının 4.665 TL olarak açıklandığı bir dönemde yaklaşık 1.150 TL civarında bir işsizlik maaşı planlanmıştır… 

Kısıtlı ama yine de sosyal bir güvence. 

Sadece bu değil!... Son birkaç ay içerisinde esnafımıza, şirketlere bir çok yardım ihtiyacı hâsıl oldu.

6736 sayılı kanun ile vergi borçlarına, vergi cezalarına yapılandırma geldi. Şirketlerimizin yaklaşık %75’i katılım sağladı. Daha uygun imkânlar ile ödenememiş vergileri ödeme fırsatı sunuldu. Çıkmış ve yeni çıkan borçlar taksitlendirildi. 

Yapılandırmaların ilk taksitinin ödenmesini müteakip; Kosgeb aracılığı ile şirketlere cansuyu kredisi verildi. Esnaf ve şirketler hücum etti. Kosgeb’te sistemler kitlendi. Paranın tamamı kullanıldı. Ama çok daha fazlası talep edildi, yetmedi. Kilitlenmiş sistem sebebiyle bir o kadar esnafta müracaat bile edemedi.

Ardından ticaret odaları vasıtası ile bir de nefes kredisi açıklandı. Büyük şehirlerde yine sistemler kitlendi. 

Şu anda yine Kosgeb aracılığı ile 50.000 TL sıfır faizli kredi imkânı var. Başvurular yapılmakta, yakında kredinin çıkıp çıkmadığı müracat edenlere bildirilecek. 

Nisan ayına kadar geçerli olmak üzere beyaz eşyadan ÖTV kaldırıldı. Plastikte, mobilyada KDV indirimi yapıldı. Esnafın satışlarının artması için kanun çıkarıldı. Tüketim neredeyse durmuştu. Bu vesile ile esnafın işlerinde biraz olsun canlanma umuldu.

Konut satışlarıda tamamen durmuştu. Emlak Konut ile çalışan inşaat firmalarına özel, ilk defa bankalarımız 20 yıl vadeli konut kredileri vermeye başladı.

Ayrıca yabancıların Türkiye’den konut alımında KDV ödenmemesi kanunlaştı. Böylece inşaat işi ile uğraşan esnaf ve şirketlerin işlerinin açılması umuldu. 

İşsizlik çok fazla arttı. Bu sebeple işsizlik ile ilgili adımlar da atıldı.

İş ve İşçi Bulma Kurumuna, işsizlik başvurusu yapmış, sisteme kayıtlı ve üç aydır çalışmayan kişiler işe alındığında; sigorta primlerinin ve verginin bir kısmı devlet tarafından karşılanması onandı. Tek kriter, işçi çıkartmadan yeni bir işçi almak. 

Bu sayede, maliyet sebebiyle işçi alamayan esnafın yükünün bir kısmı üstlenildi. 

TOBB toplantısında iş adamlarına tavsiyelerde bulunuldu. Şirket yöneticileri isim isim sayılarak işçi alması tavsiyesinde bulunuldu. Ve hatta işe alımların takip edileceği ve halka ifşa edileceğide belirtildi. Hatta başbakan yardımcısı “Bu bir milli seferberliktir” dedi.

Seferberlik ifadesi; terör örgütlerinin ülkeye saldırısı için kullanılmıştır. Yani son dönemde sıkça kullanılan “Dış Mihraklar”…

Dış mihrak ifadesi; Bize diş bileyen diğer ülkelerin bize gücünün yetmesidir. Dünya’da 192 ülke var. Ve tamamı birbirine diş geçirmeye çalışır. Mesela İsrail ve ABD’yi çoğu sevmez. Ama onlara dış mihrakta olamaz. Gücü yetmez…

Mesela bize saldıran, sözde müslüman DAEŞ hiç İsrail’e saldırmış mıdır? Saldırmamıştır… Gücü yetmemiştir… Doğanın kanunudur “Büyük balık, küçük balığı yer”. Biz dış mihrak söylemlerini bırakıp, zayıflayan bünyemizi güçlendirelim.  

Esnafa, işçiye yardım ve nasihatlar ile biraz daha ayakta durabiliriz. Muhtaç kalınmış ticaret biraz daha yürüyebilir. Ama bize balık lazım değil, balığı tutma eylemi lazım…

Maalesef ülke olarak çok borçluyuz. Esnaf sermayesini tüketti. Ülkemizin ve insanlarımızın uzun vadeli, fazlaca dış borçları var. Bu da demektir ki, bizden sonraki neslimize çok borç bırakacağız. Onlarında rızıklarını tüketmişiz.

Demek ki meselemiz yardım meselesi değil!.. 

Meselemiz, rekabet edebilecek ürünleri çıkartabilip çıkartamama, üretip üretememe meselesi...

Hazıra dağ dayanmaz… İstediğiniz kadar yardım edin; üretim kanallarımız, satış kanallarımız, turizm kanallarımız kapalı olduğu sürece hiçbir işe yaramaz.

Sadece borçlanır ve hürriyetlerimizi kaybederiz.

Abdülhamid Han’ın Thedor Herzl’i neden makamından kovduğunu unutmayın!..

Yahudi Thedor Herzl Filistin’den toprak satın almak istedi. Biliyordu ki Osmanlı’nın çok borcu vardı ve hazinesi boştu. Ama Abdülhamit Han Filistin’den toprak satmadı.

Lâkin zaman içinde, II. Meşrutiyetin ardından İttihat ve Terakki Partisi bu izni verdi. Yahudiler Filistin’den toprak, mülk almaya başladılar.

Filistin ve İsrail’in bugünkü durumları da mâlumunuz ortada...

Özet ile; Bu borç yükünden, esaretten çıkış yolumuz; çalışmak… Başka borç almamak… Yabancıya tapu, toprak satmamak… Üretmek, üretmek, üretmek…