YETENEĞİN YOKSA EĞİTİM BİR YERE KADAR…

Açık sözlü, neşeli, yetenekli ,renkli  bir kişiliği olan, işinde titiz  bir insan… Geçmiş yıllarda Amerikalı Dünya Starı şarkıcı Beyonc ’ın  Albüm kapak fotoğraflarında kullandığı ve turnelerinde giydiği el işlemesi tamamı Swarovski  taşlardan oluşan ve çok konuşulan Büstiyeri ona tasarlayan modacı., Eurovision ‘da ülkemizi temsil eden starların kıyafetleri ile  Medeniyetler defilesi ile konuşulan  ve Kazakistan’ın başkenti Astana’da  düzenlenen üç semavi din temalı defilesiyle ülkemizi temsil eden farklı işler ile adından uzun yıllardır söz edilen  modacılarımızdan.
Özellikle Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Azerbaycan  ve Kıbrıs’ dan gelen,  özel gecelerinde onun tasarımı olan kişiye özel olarak hazırladığı elbise  ve gelinlikleri giymek isteyen ünlülerin  ve gelinlik telaşındaki  genç hanımefendilerin ilk tercihlerinden olmasına rağmen  o prensip olarak her kadının ekonomik gücü ne olursa olsun   hayal ettiği gelinliği ve beğendiği bir modacının tasarladığı bir  elbiseyi yaşamında bir kez bile olsa o özel gecede giymeye o moda evine gidebilmeye hakkı vardır diyor…
Fiyat politikasında uçuk rakamlar   veren modacıları  sektörün ekonomik  gerçeklerinden haberdar olmaya davet ediyor…
Muammer Ketenci, şimdilerde moda sektörüne atılmak isteyen ve  tasarımcı olmak isteyen gençler için, Girne Amerikan Üniversitesi ile işbirliği içerisinde gerçekleştirdiği Muammer Ketenci Akademi’yi  kurdu. Muammer Ketenci işin yaratıcılık ve fıtrat kısmını önemseyen biri ve şöyle diyor;

“YETENEĞİN YOKSA
EĞİTİM BİR YERE KADAR”….


Biz kendisini Nişantaşı'nda bulunan moda evinde  ziyaret ettik.
Modacı Muammer Ketenci ile gençlere, sektöre ve moda dünyasına ilgi duyan herkes için çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…


Muammer Bey.
Siz uzun yıllardır moda ile ilgilenen hanımların ve moda dünyasının, sektörün  yakından tanıdığı, ünlü bir modacısınız.
Şimdilerde tüm bu birikimlerinizi, tecrübelerinizi, Girne Amerikan üniversitesi ile işbirliği içerisinde olduğunuz bir akademi ile hayata geçirdiniz.
Bize bu yeni eğitim projenizden bahseder misiniz?

Benim senelerdir böyle bir idealim, böyle bir projeyi gerçekleştirmek için bir hep düşüncem vardı. Eğitimci bir ruha sahip olduğum için ama belki de benim açımdan en önemli sebep şu olabilirdi; Moda ve Tasarım üzerine  eğitilen çocukların bize staj amaçlı geldiklerinde pek çok moda eğitimi veren okuldan mezun olmuş olmalarına  rağmen bize geldiklerinde hiçbir şey bilmediklerini görüyor ve  bu konuda bir şeyler yapmak istiyor olmamdır.
Çünkü; çok büyük paralar verilerek ailelerinin eğitimleri için okullara gönderdikleri bu çocukları yeterli bulmuyor ve üzülüyordum. Bu okullar ile herhangi bir konuda muhatap olmadım ancak yıllar içinde staj amacıyla bana gelen çocuklarda ticarete dökülmüş bir şeyler olduğunu gördüm. Ve istedim ki Muammer Ketenci ismiyle bir Akademi ortamında kaliteli bir eğitim almış çocuklar yetiştirebileyim. Bu bir hayalim, isteğim, idealim olarak hep vardı benim içimde.
Ancak; size şunu söyleyebilirim. “Ben hayatın için hiç bir plan yapmam.” Akarken o hayat ,ben çalışıp üretirim, sürekli çalışan bir insanım. Ve Rabbime  çok inanırım. Enerji dediğiniz bir olay var ya; İşte siz ,o iyi enerjiyi   aracısız ,çok isteyerek gönderirsiniz ve Rabbim mükafatlarını verir. Olması gerekeni doğru vakitte karşınıza çıkarır.
Bu konuda geçmişte devletin desteği ile büyüklerimizin yardımıyla bir şeyler yapmak istedim bir bina tahsisi gibi; ancak önüme pek çok setler ,engeller çıktı. Basın danışmanım olan ve artık ailemizden biri olarak gördüğüm Çağlar Tuncer ile bu işi bir üniversite bünyesinde yapalım. Bir üniversitenin de kaşesi olsun diye konuştuk. Ve biz, Üniversitelere bu projeyi sunduk. Onlarda bu konuya o kadar açlarmış ki aslında çok talep ettiler, çok istediler.

Peki bu süreç nasıl işledi? Girne Amerikan üniversitesi ile bir iş birliği bu takım çalışması kararı nasıl doğdu?

Şöyle ki; Günümüzde bu Okulların pek çoğu , benim ortaokul zamanlarımda okuduğum dönemler gibi. Adeta  bir kaos ortamında çok kalabalık ve gürültü içerisinde .
Fakat bizim işimiz de ise sanatsal yaratıcılık. Bu   açıdan Akademi ortamı önemli. Huzurlu ve dingin bir ortam, çocukların yaratıcılıklarını tetiklemek ve açmak için çok önemli. Akademilerin bir sessizliği bir tınısı bir huzuru vardır bilirsiniz.

AKADEMİ ORTAMI HUZUR VE DİNGİNLİK
YARATICILIĞI TETİKLER…


Bu konuda size ,
Mimar Sinan Üniversitesini örnek verebilirim. Orada ki o tını, o, ambiyans ve  o huzur beni hep çok etkilemiştir. Çünkü; “Yaratıcılık söz konusuysa dinginlikte yetişir o çocuklar”… diye düşündüm ve sonra Girne Amerikan üniversitesini tavsiye ettiler. Onların burada ki kampüsünü bir Akademiye dönüştüreceklerinden söz ettiler…

“BENCE BİR KADINA
EN YAKIŞAN ŞEY ZEKA”…


Esasında biz, bu projeyi hareketlendirmiş olduk.
Gördüm ve ilk görüşte’’ işte  burası olmalı ‘’dedim . Üniversitenin yetkilisi olan Deniz Kate hanım ile  böyle bir iş birliğine karar verdik .
Çok zeki bir kadın olması beni etkiledi. Ve çok yetenekliydi.
“Bence zeka kadına en yakışan şey”.
Bir Kadına zeka o kadar yakışıyor ki. Birbirimize kaynaştık hemen.
Anlaştık…
“Akademinin o ruhu beni kendine bağladı”...
Bir de şunu söyleyeyim. Akademik ortam derken şundan da bahsediyorum. sınıfta şakalaşmak, laubalilik, ciddiyetsizlik, gürültü ve kaos olması hoş göreceğim bir durum değil, hocalarımla da sözleşmelerimde bu maddelere yer verdim. Ben tamamen İngiliz kuralları ile prensipleri ile eğitim vermeyi amaç edinen yaratıcı ,sanatsal bir eğitim  ortamı  hedefledim.

Peki Siz orada ders verecek misiniz?

Tabi ki. Moda, Stilistlik, modelistlik ayrıca ben sektöre ilk Takı Tasarımcısı olarak adım attım. Türkiye’nin ilk takı tasarımcılarından biriyim. Bu konuda da eğitim vereceğim. Tüm ruhumla  ve beynimle bazen teknik bilgilerle bazen doğaçlama gelişen dersler ile  o çocuklar için, eğitim için orada olacağım. Geçmişte ben zaten Kurumsal şirketlerde ve kamu kuruluşlarında İSMEK  gibi Kara kuvvetleri  gibi kamusal yerlerde  komutanların eşlerine  dersler vermiştim. Ancak;  şimdi öğrencilerim için talebelerim için yoğunlaşacağım…

Bunlar dışında bu Akademinin diğer moda tasarım okullarından farkı neler olacak?

Şimdi ;bizim bunların dışında, Sihirli Asa diye bir bölümümüz de olacak.1 ay süre ile toplam 48 saatlik bir eğitim alacaklar.

Nedir Sihirli Asa?

Bir kişinin istemiş olduğu fakat başaramadığı belki Aileden öğrenemediği şeyleri başarıp, yeni bir insan olması. Yeniden doğmuş gibi bilgiler ile buradan ayrılması.

Zarafet Okulu ya da Zarafet kursu gibi bir şey mi bu  eğitim?

Evet efendim aynen öyle…Bu bölüm kurumsal şirketler, Bankalar, Hastaneler gibi kurumlara onların talep ettiği iyi yetişmiş insanı eğitecek.
Mesela biri yüksek bir konumda çalışıyordur, kariyer sahibidir ama bazı şeyleri bilmiyordur ,öğrenememiştir. Hafta sonu mu giyeceksin o kıyafeti, dağda mı giyeceksin, toplantıda mı? o kıyafete göre duruş , fotoğraf verme tekniği ve  bakışı ,vücut dilini kullanmayı öğrenecek. Aslında özetle Prezantabl nezaket sahibi ,  benim sokaklarda hep görmek istediğim birine çarptığında pardon diyebilen insanları…
Ayrıca; dizi sektörüne de eleman yetiştireceğiz. Böylece onlarda 15 dakikalık çekimi 15 saate uzatan bir Cast ile Figürasyonlar ile çalışmamış işi zamanında bitirecek elemanlar ile çalışabilmiş olacaklar diye düşünüyorum.
Sokaktan adam topluyorlar, yapım şirketleri bizlerden yetişmiş, Prezantabl adam , Prezantabl kimlik bekliyorlar.

Kimler var Akademinin kadrosunda?

Tiyatro sanatçısı Ferdi Merter, Nurseli İdiz, Neslihan Yavuzcan, Engin Çağlar, CNN Türk’ten Burak Törün, İpek Tanrıyar, Ece Pirim gibi isimler var zarafet bölümlerinde şu an aklıma gelmeyen pek çok kıymetli isim var kadroda.

BİZİM JENERASYONUMUZ AYAKTA KALABİLMEK, PARA KAZANABİLMEK,
İSMİNİ DUYURABİLMEK İÇİN BEŞ KİŞİ İLE MÜCADELE EDİYORDU..
GENÇLER İÇİN ŞİMDİ YÜZBİNLERCE  KİŞİ İLE
REKABET EDİLEN BİR ORTAM VAR…


Muammer bey, gençlerin de işi  çok zor. Bir yandan yüzlerce insanın eğitim aldığı, ismini duyurmaya çalıştığı bir sektör, bir yandan varlıklı ailelerin çocuklarının yada eşinin maddi gücüyle ve sosyal çevresiyle bu işi yapan hanımefendiler in  çok iyi eğitim almasa da sadece gözde, popüler bir meslek olduğu için tercih ettiği bir sektör. Ne yapacaklar, nasıl sıyrılabilecekler bu çocuklar bu ortamda?
Haklısınız aslında, gençlerin işi zor. Bizler kendi jenerasyonumuzda ,
Mesela; 5 kişi ile rekabet halindeyken, yaratıcılık için, ortaya çıkmak için, para kazanabilmek için, uğraşırken, şimdi yüzbinlerce kişi var…
Moda, Modacılık bunlar yaratıcılıktır.
Allah’ın fıtratınıza verdiği , üflediği bir Işık’tır. Bir Nur ‘dur. Eğitimle bir yere kadar. Yetenek yoksa eğitim ile pek bir şey veremezsiniz. Ben gerek dersler verdiğimde ,gerek Üniversitelerde konuşmacı olarak Seminerlere gittiğimde, bunu söylerim. Diyelim ki orada 500 çocuk mu var? Bunlardan mutlaka 2 tanesinde o ışık vardır. Biz bunları zaten anlıyoruz. Tespit edebiliyoruz. Peki geri kalan 498 tanesine ne diyorum? Sen çocukları çok sevebilirsin, örnek veriyorum şu an, o halde  çocuk yapmalısın  Anne olmalısın .Bunu en iyi şekilde yapacaksındır. Ya da bir Kreş açacaksın  .
Çünkü; Sen çocukları çok seviyorsundur ve o işte başarılı olacaksındır…
Hukuk okuman gerekiyorsa Hukuk, Annelik ise onu seçeceksin yani önce  sevdiğin işi yapacaksın.
Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?
Evet.

“KABİLİYETLERİ OLAN ANCAK TOPLUMUMUZDAKİ MODACI KİMLİĞİ ALGISINDAN ÖTÜRÜ
YETENEĞİ OLDUĞU HALDE ÖNYARGI VE ENDİŞELERİ YÜZÜNDEN
BU YETENEĞİNİ HARCAYAN GENÇLER VAR”….


Muammer Bey sizin bir sözünüz var modacı kimliği oluşturmak. Nedir modacı kimliği, Bir modacının kimliği nasıl olmalı?

Modacı kimliği; duruşu, müşteri ile diyalogu, görünüşü kapsamıyor yalnızca. Yani boynuna şal takmak, takı takmak gibi bir şey değil.
Hukuk fakültesinde okuyan ve çok yetenekli olan ancak önyargıları, saplantıları, kaygıları olan bu sebeple bu yeteneğini gizleyen, 2 genci yetiştirerek sektöre kazandırdım. Biraz da maço tarzlı , bir parça kurtla vadisi dizisi karakterleri gibi mizaçları, görünüşleri vardı ama o kadar yetenekliydiler ki çizimlerine hayran kaldım. Çocukların modacı olursak bize
Gay derler diye düşünceleri bir  kimlik kaygıları ve  endişeleri vardı .

MODA RABBİN SİZE ÜFLEDİĞİ BİR IŞIKTIR… FITRATTIR..

Ben de, onlara yetiştirdiğim yanımda olan talebelerimden Ferit Akgül’ü, bir örnek olarak  verdim.. Harika kreasyonlar hazırlıyor. Son derece dürüst, çalışkan ve çok da  delikanlı bir çocuktur .

EĞER YARATICILIĞIN, YETENEĞİN  YOKSA
ZENGİNLİKLE, EŞ PARASI İLE MODACILIK YAPMAK BİR YERE KADAR…


Muammer Bey, ben bazı mesleklerin moda olduğu için yapıldığını düşünüyorum. Son yıllarda özellikle, Spikerlik, İç mimarlık, Aşçılık, Tasarımcı, modacı olmak gibi. Pek çok varlıklı olan cemiyet hayatından ailelerin çocukları gidip Amerika’da, İtalya’da ,Paris’ de Aşçı yada Modacı olmak için eğitim alıyor. Bir yandan da devlet yada özel üniversitelerde, kurslarda, ya da; Akademilerde eğitim alıp, sektöre girmek isteyen ve içlerinde belki de onlardan çok daha yetenekli olabilen gençler var değil mi?
Şimdi, Sizin sorunuza gelince; Siz zengin ve geniş imkanlı çocuklar ve diğerleri demek istiyorsunuz. Bence soruda ki amaç bu…
Evet… Haklısınız. Benim sorumun amacı buydu…    
“Bizde modacılık biraz üst sınıfa parasal güce dayanan bir iş, bir moda, bir heves gibi algılanıyor. Ama Dünyadan örnek verirsem; Coco Channel batakhanelerden çıkmıştır, Yves Saint Louren  bir manik depresiftir ve efsane modacı Karl Lagerfıeld ’ın çok acı, travmatik bir çocukluğu geçmiştir. Ben yaşanan acıların ve zorlukların yaratıcılığı tetiklediğini düşünenlerdenim’’.


“MODERN TESETTÜR KREASYONUMLA BAŞLANGIÇTA ÇOK ELEŞTİRİLDİM…
EŞARPLARA DESEN, KAHVERENGİ PARDÖSÜLERE RENK VE AKSESUAR GETİRDİM…
BAŞLANGIÇTA ÇOK ELEŞTİRİLDİM. SONRA; TAKLİT EDİLDİM”….


Kesinlikle çok güzel ve doğru örnekler verdin.
Sana bu konuda katılıyorum Canancım.
O halde bende gençlere ,onlara, kendimden yaşadığım tecrübe ettiğim bir örnek vereyim. Bundan 7 yıl önce Modern Tesettür adını verdiğim tasarımlar hazırladım.
Renkli eşarplar, desenler, aksesuarlar kullandım.
Kahverengi pardösülerin  rengini  değiştirdim.
 Eleştirildim. Bazı çevrelerden çok Tepkiler aldım.
Başlangıçta tabi; Ama sonra bir baktım ki ,eğitimi olmayan, fıtratında yaratıcılık olmayan, ama eşlerinin çok parası olan kadınlar buralarda asma katlı  dükkanlar da, giriş katlarda büyük tabelalara Ayşe ,ya da Fatma… gibi isimlerle Show Romlar açtılar… Ortaya isimlerini imza olarak koydular… Kendilerince modern tesettür yapmaya çalıştılar..
Ben askılarda bu kişilerle ismimin yan yana gelmesini istemedim. Kabullenemedim. Benim adımın yanında Ayşe ya da Fatma askıları, imzaları  olmamalı diye düşündüm ve tüm  Kreasyonlarımı topladım.
Çünkü; Onların zamanla yok olacağını, patır patır döküleceklerini biliyordum. Ve böyle de oldu..
2017 ‘de Modern Tesettür kreasyonlarım yolda olacak. Ben, bunu kendim yaşadığım için söylüyorum Sadece ‘’Para ve Zenginlikle bu işi yapanlar, zamanla yok olacaklar’’…
Gençler, bu sektörde olan ve gelen yeni jenerasyon Başarılı olmak için hep olmayanı yapacaklar. Yenilikçi ve farklı olacaklar. İşte o zaman o beş yüz bin kişinin içinden sıyrılan, on kişiden biri olacaklar…
İşte; O, zaman yine onlar; O güzelim çocuklar bu meslekte olacak. Paranın ve şöhretin verdiği isimlerle, eşlerinin parasıyla bu işi yapanlar değil. Moralleri, motivasyonları hiçbir zaman bu yüzden düşmesin.

BENİM STAJYERİM TIRNAK TÖRPÜLEYİP, BULAŞIK YIKAYIP, KÖPEK GEZDİREMEZ…
STAJYER KİŞİSEL HİZMETLİMİZ DEĞİLDİR…


Stajyerlik kavramına değinmek istiyorum. Bir kaç röportajınızda bahsetmiştiniz.
Modacılar stajyerlerine hizmet mi ettiriyorlar?

Çoğu kişisel hizmetlisi gibi kullanıyor. Ortalığı topla, temizle. tırnağımı törpüle, bulaşıkları yıka terziye git…
Ben burada Stajyerime yemeğini veririm. Elbette mutfağımız pırıl, pırıl olacaktır. Ama şöyle; Biz burada bir aile gibiyiz , yemeğimiz hazırlanır ,yenilir, ortalık toparlanır. Tüm bunlar yarım saatte, bir saatte biter.
Sonra herkes işine. Kimi satışa kimi işine gücüne vs..
Geçen sene 18 stajyerim vardı. 6 tanesini burada tuttum.
Düşünebiliyor musunuz? Evlat olsa bakamazsın…
Yalvarıyorlar nasıl anlatamam.
Stajyerlerime nasıl oturmalı, müşteriye nasıl hitap etmeli? Elinin duruşuna kadar öğretiyorum. Sadece kalıp veya çizim öğrenmiyorlar.
Burada ya da Atölye ’de öğrenecek çok şeyleri var.

“MÜŞTERİME KAHVE BİLE HAZIRLARIM..
BENİM KAHVEM MEŞHURDUR”…


Mesela;  Müşterime hizmet verirken, arada ona kahve içermişiniz diye sorarım. Ona kahve hazırlayabilirim. O sırada müşterim, mahcup olur, aman Muammer bey der, bazen eli titrer.
Çocuklar da, “Aman! hocam ne yapıyorsunuz siz bırakın ,biz yaparız” derler.
Ben ise Müşterime şöyle derim; “Ben burada size hizmet etmek için varım. Ben sizden  para kazanacağım ve benim kahvem meşhurdur, herkes bilir. “Siz benim müşterimsiniz ve ben size hizmette edebilirim”.
Müşterime bu hizmeti veririm. Ben omuzuma şalı mı atıp, boynuma fular takıp, şu masada oturamam. Böyle bir şey yok bende.
Sizce bunu neden yapıyorum?

“MÜŞTERİYE KARŞI KİBİR
BİR MODACIDA OLMAMALI”….


Peki sorayım o halde,
Neden?

Kibir…Çünkü;  Kibiri öğrenmesinler, kibiri atsınlar  diye…Kibir bir modacıda olmamalı. Hele müşteriye karşı…
Bu hizmeti ben yapıyorum, onu da görsün çocuklar.
Bu davranışım bile öğrenme sürecinin bir parçasıdır…

Biz Modacıları snop yüksek egolu biliriz Muammer Bey..

Evet öyleler. Ama ben değilim. Dostla dost, yoldaş ile  yoldaş olmak gerek. Bu önemli bir konu. Bazen müşterilerim gelir. Tabela da ismimi görünce çok yüksek fiyatlar çekeceğimizi düşünür, çekinerek girerler içeri.
Pek çok moda ve tasarım yarışmasında jüri olan isimlere gittiklerini 30 bin-40 bin  lira ve üstü fiyata gelinlik diktiklerini söylerler. Bu ülkede, böyle paralara iş yapmak olmaz. Herkesin özel gününde gelinliğini beğendiği bir modacıdan giyebilme hakkı olmalı. Ne yaparlar ,ne tasarlarlar  o paraya bilmem.
Ama bunda da,   yapım şirketlerinin ve medyanın da etkeni çok. Maalesef..
Bu tür insanlara böyle pirimler verilmesi beni gerçekten sonsuz rahatsız ediyor.
Sanıyorlar ki; İnsanlar bunları takdir ediyor…

Yeri gelmişken sorayım o halde, sizce tarz ve moda  programlarına katılan ve tasarımcı olmak isteyen gençlere bir yol açar mı?
Hayır …

Çok da eleştiride alabiliyorlar. Bazen isimli bir modacıdan giyiniyorlar ve o kıyafetler bile eleştiriliyor. Bazen de jüri eleştiriliyor düğme dikmeyi bilmeyen kişi nasıl jüri olur tartışmaları oluyor sektörde?
Oraya kıyafet veren modacılar tabi ki versinler. Çocukların böyle küçük küçük aralara ihtiyacı var.  Ama orada yarışanlar için aynısını söyleyemeyeceğim. Yarışmacılardan söz ediyorsak hayır.

Yani orada ödül kazanayım, ismimi duyurayım gibi bir yol ile sektöre ulaşmak güç o halde?
Oradaki  kızlardan söz ediyorsak hayır.
O yarışmalara katılan kızlardan bir kaçına   elbise hazırlayıp yardımcı olmaya çalıştım.

Hatırlıyorum. Kırmızı bir elbiseniz çok sansasyon yaratmıştı. Avusturya’dan gelen bir kız giyinmişti.
Evet. Onun dışında  hatta Tuğçe Ergişi adlı  bir yarışmacıya hazırladığım beyaz elbiseye jüri hayran kaldı. Kıza jüri üyelerinden olan modacı Nurella, Nur Yerlitaş, seni tanımasam, bilmesem, Amerika’da çok ünlü bir modacı giydirdi sanırım dedi. Amerikalı bir dünya modacısının tasarlamış olabileceğini düşündüler. Benim hazırladığımı bu cümleleri sarf ettikten çok sonra, sonradan öğrendiler.

Muammer Bey, Tekstil  röportajlarınızda mühendislerini çok önemsiyorsunuz. “Biz sitilize ederiz, modayı onlar belirler” diyorsunuz? Neden?

Doğrudur. Tekstil Mühendisleri modayı belirler. O çocuklar tasarlayarak çiziyor o deseni. Ben neyi istiyorsam, o rafta, her şeyde bir tasarım var. Onu çiziyor onlar. Tekstil Mühendisleri hiçbir zaman yabana atılmamalı. Modacı dediğiniz pek çok ismin onu bir tekstil mühendisinin çizdiğinden, tasarladığından haberi bile yok. Ancak aramızda onlarla dışarıdan fark edilmeyen ,çoğu modacının bile bilmediği güçlü bir işbirliği ve yaratıcılık vardır.

“BENİMLE UĞRAŞAN, ÖNÜME SET KOYAN
İNSANLARI ÖNEMSEMİYORUM”…


Siz çok hümanist bir insansınız ve çok açık sözlüsünüz. Ancak; zaman zaman çok ama çok açık sözlü de olabiliyorsunuz Moda sektöründe “Sürüdeki kara koyun olmaktan?” Çekinip, endişe etmiyor musunuz?

Öyle de oldum. Pek çok yerde benim önümü kesiyorlar. Ama başında da söyledim. Ben çok inançlı bir insanım. Ben Rabbime güveniyorum. Ben kendimi Allah’a emanet ettim. Paramı kazanıyor, yardımlarımı yapıyorum. Koşmadığım yer yok benim. Ve benimle uğraşan insanları önemsemiyor, sadece Rabbime havale ediyorum. Ben çok keyifli ve huzurluyum. Açık sözlü  olmaktan ,doğruları ifade etmekten de bu sebeple vazgeçebileceğimi düşünmüyorum.

Çok güzel şeyler söylüyorsunuz. Çocuklara yardım, stajyerler, tekstil mühendisler, halkın çekinerek modacıların butiklerine girmekten çekinmemesi gerektiği gibi..
Peki size şunu sormak isterim.
Sizin elinizden tutan oldu mu, yardımcı olan?

Yok. Hayır..
Olmadı...
Canancım şimdi Duygulandım.
Düşünüyorum da; Demek ki fıtratımda varmış benim. O fıtratın çerçevesinde gelişti her şey.. Normalde iç mimarım ben. Ama o yıllarda seksenli yılların başında Türkiye’de iç mimarlık ne mümkün? Duvarlar şampanya rengi, Roma sütunlar…
Ben bu durumdan hiç hoşlanmadım.
Sonra gençliğimde Hollanda’da bir modacı beni takılarımdan yakaladı. İlgisini çekti. Neren alıyorsun dedi ve ben yapıyorum bunları dedim . Çok gençtim ve takılarımı Süper modeller takıyordu yurt dışında. Vizyon dergilerinde tasarımlarım, aksesuarlarım yayınlanıyordu.

Muammer Bey çok teşekkür ederim .
Sizinle tanışmak büyük bir mutluluk. İnşallah gelecekte de sizin Akademinizden mezun olup başarılı olmuş olan, yetiştirdiğiniz gençleri ve onların yaptığı işleri, çalışmaları Muammer Ketenci beyefendinin yetiştirdiği öğrencileri diye bahsederek konuşuruz.


Çok zarifsin gerçekten…
Hele öğrencilerim oradan çıksınlar, mezun olsunlar, bir çoğalsınlar görsünler  bakalım o civcivler nasıl güzel çalışmalar yapıyormuş…
Çok teşekkür ederim. Canancığım…
Tüm okurlarınıza, sevenlerime ve gazete ekibinize sevgiler…