Hani derler ya, ölümden başka herşeyin çaresi bulunur.

Bu güne kadar neden böyleyim deyip, kendimi negatif eleştirdiğim bir özelliğimin, aslında ne kadar faydalı olduğunu anlamaya başladığım  son yıllarda, bana sunulmuşcasına yapılıp seyrettiğim bir film oldu bu hafta.

Ekim ayında İKSV’nin düzenlediği  “Filmekimi” günlerinde kaçırdığımı da yeni anladığım bir film…

Toni Erdmann, Maren Ade’nin yazıp yönettiği 2016 yapımı Alman filmi… Her sahnesi sürpriz dolu, komedi-drama filmin başrollerini Peter Simonischek, Winfried Conradi üstlenmiş.

Karakterler olarak ikisi de dört dörtlük rolündeler.

Zaten film 2016 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmış ve Fibresci ödülünü almış.

Konusu kısaca; 

Yaşlı bir adam ayrı yaşayan yetişkin kızı ile yeniden bağlantı kurabilmek için muzip tavırlar içerisine giriyor. Adamın kızı hırslı ve başarı odaklı bir kadın. Günümüzün robotlaşan iş hayatını, teknolojik yaşam şeklini ve gittikçe yok olan aşk anlayışı içinde debelenen mutsuz bir kadın.

Ve onu çok seven ve endişelenen baba Toni…

Kızı iki arada bir derede, babasının her sürprizinde şoklarda. Kızgın, öfkeli…Ama adam vazgeçmiyor. Kapıdan bacadan her şekilde kızının hayatından uzaklaşmıyor. Muzip ve dramatik her yolu deniyor.  

Sonunda kızına, uzun bir zaman içinde, üzerini örttüğü duygu kelimesinin anlamını hatırlatıyor.

Zaman zaman filmde abartılı sahneler de yok değil. Hele hele de 160 dakikaysa kaçınılmaz dedirtiyor. Ama inanın ki nasıl geçtiğini anlamadığınız bir zaman dilimi ve karakterlerle yaptığınız empati çok keyifli.

Adamın çift kişilikli olduğu düşünülse de, kim normal kim anormal tartışması gibi kayde değer. 

Bence hayatta zaman zaman hepimizin çeşitli maskeleri taktığımızı ve koca bir tiyatro sahnesinde olduğumuzu varsayarsak, hiç de yadırganacak bir durum değil. 

İyi kötü, yanlış doğru hepimiz sahnedeyiz.

O tiyatronun ya da filmin sonu geldiğinde selamlayıp inmeden önce yaptıklarımız, geride bıraktığımız kişilerin faturası olarak kalıyor.

İşte filmed, adamın kızına yaklaşırken ki bulduğu yol, benim kızımı yetiştirirken, o çıkamayacağım beni aşan duygu ve davranışlarda komediye vurmamla aynıydı.

Teorik kitaplarda şöyle yapın böyle yapın diye yazılsa da, yaşayanlar bilir, hiçbiri uygulamada çalışmaz. Her saat ve her olay farklı gelişir. Öleceksin sanırsın, film kopar sanırsın. Ancak sevgi var ya o sevgi, mutlaka bir çıkış yolu buldurur insana. 

Sevdiğin için gururu da onuru da dürüp yastık altına koyarsın. Çıkış yolu herkeste başka başkadır.

Ben komedi oyuncusu gibi yaptım. Bazen çalıştı bazen çalışmadı sandım. Ama yıllar geçince ne kadar doğru yaptığımı O’nun sağlıklı gelişiminde gördüm.

Sizlerle keyifle de paylaşıyorum. Yolumun sonuna kadar deneyeceğimden emin olabilirsiniz.

Bunun adına “Duygusal Zeka” diyorlar. İşlendikçe gelişiyor.

Enfes bir şey. 

Her türlü ortamdan da kurtarır sizi. Deneyin!

Hayatınızdan mizah duygularını çıkartmadan yaşamanız dileğiyle- Hayatın kendisi de koca bir komedi değil mi?